Limon Ağacı ile Yükselen Yıldız ödülü
Toprağın Simyası Okurların Seçimi
♾️ İnsta: simyadar19
Email:simyahatun19@gmail.com
30 yıllık kimyager olarak bütün hikayeler titiz araştırmalar sonucu gerçek bilgilere dayanır.
Hayal gücü aktif bir hatun kişi. Ben ve hikayelerim sizinle buluşmak için çok heyecanlıyız. Hadi Bismillah.
Bu kurgudaki kişiler, yerler, kurum ve kuruluşlar hayal ürünüdür. Gerçeklerle ilgisi yoktur.
“Ya sen kişisel olarak gelişmeden nasıl asker oldun Allah’ın manyağı” diye bağırdı.
Dinlemedim.
Gecenin bir körü Gaziantep ili Nizip ilçesi Belkıs köyüne gideceğim diye yola döktü her birimizi manyak karı. Allahtan arazi aracımız vardı. Panter bu işi verirken birde yeni nesil prototip olan arazi araçlarından tahsis etmişti. Bizde bu araçla normal yollardan değil dağ yollarından gitmeye karar verdik. Kuşlar hem aracın performansını test etmek istediler. Hem de törpü itiraz etti.
Bence dağ yollarından gitmek için çok yeterli bir sebep.
Tabi dağ yollarında dikkatimizi çeken bir grup olunca aracımızı durdurduk. Çevre emniyeti aldık. Gezenler bizim çocuklardı. Devriye atıyorlar. Lakin törpü bunu bilmiyor. Biraz TSK’nın suyundan içme vakti geldiğine inanıyorum.
Bana bağırma nedenine gelince bir kayanın dibine sözüm ona saklanma harekâtı yaptırım. İki saattir çıkmasına müsaade etmiyorum. Kuşlar ve İbo çevre taraması diye gitti. 200 metre ileride uyuyorlar çünkü bu manyak kadını bulacağız diye dün gece uyumadı aslanlarım. Onlar gelince de ben gidip uyuyacağım.
“Sana diyorum anlıyor musun beni?”
“Tut biraz” dedim.
“Daha ne kadar tutayım en son iki saat önce tut dedin müşkül durumdayım” dedi.
“Operasyonun ortasında senin çişini düşünemeyeceğim için üzgünüm hanım efendi.”
Evet çişi geldi ve iki saattir tutuyor.
“Sürüne sürüne şu kayanın dibine yapar gelirim görmez kimse”
“Olmaz dedim. Etraf insan dolu”
“Mesanem de idrar dolu onu ne yapacağız?”
“O kadar su içmeseydin”
“Yahu deli misin divane misin bu çok insanı bir hal değil mi be adam” İçimde bir yerlerde bu kadına ifrit olan bir taraf vardı.
“Ben tutuyorum”
“Sen askersin?”
“Yani?"
“Dayanıklı olman normal”
“Sen de dayan.”
Kıvranıyordu.
“Bak kedi yavrusu olacaklardan mesul olmayacağım” kalkmaya çalıştı birden kolundan çektim.
Üzerime doğru sendeledi. Sonra bir şey oldu. Sıcak sıcak ılık ılık bir şey.
“Ohhh yarabbim çok şükür dünya varmış be” dedi.
“Sakın” dedim. Sırıttı
“Ben sana dedim kedi yavrusu müşkül durumdayım dedim”.
Kafamı eğdim. Kadın olduğu gibi üzerime işemişti. Suratıma bakıp gevrek gevrek konuştu.
“Bundan sonrasını sen düşün.”
Çok konuşan bir tarih profesörü ile az konuşan bir yüzbaşı karşı karşıya gelirlerse. Bununla da yetinmeyip yüzbaşının son zamanlarda aldığı en keskin emir profesörü korumak olursa? Hatta hayat dalga geçer gibi aslında yollarını dört yıl önce kesiştirmişse? Jaguar timinin de dediği gibi seven sevdiğinin üzerine işeyip onu işaretlesin!
Bu kurgudaki kişiler, yerler, kurum ve kuruluşlar hayal ürünüdür. Gerçeklerle ilgisi yoktur.
Daha Hava harp Akademisinde görüp sevdiği kadın en yakın silah arkadaşı tarafından pusuya düşürülüp katledilirse Albay Ayvaz Uludağ yeniden aşka inanır mı? Peki kocası ve oğlu diri diri yakılan İlkay Kaymakam? Bu iki yaralı yüreğin yolları bir yerde kesişince hayat onlara küllerinden doğan bir aşk hediye eder mi?
Bu kurgudaki kişiler, yerler, kurum ve kuruluşlar hayal ürünüdür. Gerçeklerle ilgisi yoktur.
Ergen iken aşağılanan bir genç kızın Nobel ödülü alıp on iki yıl sonra geri dönmesi nelere yol açar? Bazen dilin kemiği olmuyor olduğunda da iş işten geçiyor. Akın için hayat pekte kolay olmayacak gibi.
“Kalk hadi hem çok güzel bir şey oldu”
“Ne oldu anne?”
“Nisan geldi” dedi.
“Evet anneciğim Nisan ayındayız ya 16 Nisan bugün iki hafta oldu geleli.”
“Onu mu diyorum deli oğlan Nisan geldi Nisan kız” gözlerim hızla açıldı.
“Nisan derken?”
“Vallahi sabah gördüm. Siyah lüks bir araçtan indi omu değil mi diye bakınırken anne babası sarılınca anladım. Yahu ne güzel olmuş arkadan gördüm bir içim su. Bir boy var manken.”
Annem anlatırken benim kafam bambaşka yerlerdeydi.
“Abisi neticede kıyamamıştır tabi izin aldıysa demek ki”
Hızlıca kalktım. Kahvaltı tepsisine çarpınca “Yavrum yavaş yanacaksın” dedi annem.
“Ne zaman gelmiş?”
“Bilmem ki gece indi sanırım.”
“Kimse var mıydı yanında”
“Görmedim”
“Ne kadar kalacakmış?”
“Evladım arkadan gördüm bilmiyorum. Ailesi ile vakit geçirsin diye gitmedim. Büşra Kahvaltı edelim dedi lakin kız kaç saat yoldan geldi. Jet tok mu diyorsunuz ne ondan olmuştur belki dedim. Yarın akşama yemeğe davet ederiz sorarsın bütün sorularını”
Hangi yüzle anacığım?
“Hadi benim makinada ki çamaşırları çıkarmam gerek kalk sende. Kahvaltını et. Bu toplantı önemli dedin” annem çıktı. Hızlıca cama koştum. Belki görürüm umudu ile.
Sadece odama bakan balkonunun perdesi usulca çekildi hepsi bu. Bahçe kapısının önünde siyah bir BMW var.
Olsun gelmiş ya geçerim karşısına dilerim özrümü. Belki de 12 yılın vicdan azabı böylece diner ne dersiniz?
Bu kurgudaki kişiler, yerler, kurum ve kuruluşlar hayal ürünüdür. Gerçeklerle ilgisi yoktur.
“Ne yapıyorsunuz dikiş atmalıyım”.
“Sana orada kal dedim.”
“Ufuk?”
“Emredin komutanım”.
“Başında dur. Milim oynarsa üç aylık izni unut”.
Poşusunu yaraya bastırırken “Üsteğmen yanıma gel diye böğürdü “yeniden.
Adının Ufuk olduğunu öğrendiğim asker yanıma yaklaştı.
“Vallahi bacım Bolulunun ayarlarıyla oynadın. Şimdi önce buradaki şu itlerin ecdadını sikecek. Sonra bizim. Duyduğum küfürle yüzüm buruştu.
“Ne demek istiyorsunuz?”
“Diyorum adamın solunu deştin. Diyorum ki uyuyan yılanı uyandırdın. Şimdi kimine Bolu beyi olacak kimine Köroğlu”.
Hayatınız boyunca erkek doğmadınız diye sevilmemişseniz ve sizi sevmeyenler öz be öz ailenizse üstelik bu insanlar cemiyet içinde saygın bir emekli büyük elçi ve emekli bir kalp damar cerrahıysa bazı şeyleri çokta üstelememek gerekir. Zira yorulur insan sevgisizlikten. Begüm 29 yaşına kadar ailesini mutlu etmek için elinden ne gelirse yaptı. Beyin Cerrahı olursa severler sandı. Olmadı. Adı tıp dergilerinde çarşaf çarşaf yayınlansa da ablası Elmas’ın gördüğü iltifatın onda birini alamadı.Ve pes etti. Önce ailesinden vazgeçti sonra şaşalı kariyerinden. İstifa edip doğu hizmeti için Muş’a atandı. Şimdilerde sorsanız “Hayatımda aldığım en iyi karar” derdi. Zira önce arkadaşlığı tattı. Sonra kardeşliği ve aşkı. Aile olmayı. Sevginin kan bağı ile ilgisi olmadığını öğrendi mesela. Kocasının ailesi bağrına basınca açılan yaraları önce kabuk bağladı. Sonra yavaş yavaş kapandı. Bir avuç askerin kardeşliğini tattı önce, sonra onların dertleri ile dertlendi sevinçleri ile neşelendi.
Ne demişti Rahime Babaannesi “Sen tut yüreğimizden kızım biz seni içine alırız elbet.”
Bu kurgudaki kişiler, yerler, kurum ve kuruluşlar hayal ürünüdür. Gerçeklerle ilgisi yoktur.
180 IQ'nuz varsa üstelik ileri derecede IT uzmanıysanız ve bunlarla yetinmeyip Teşkilat-ı Mahsusaya bağlı çalışıp yeteneklerinizi Ülke yararına kullanıyorsanız yıkılmaz bir kale olduğunuzu düşünebilirisiniz. Taki kaleniz Menekşe Gözlü bir güzel tarafından kuşatılmışsa kalenin anahtarını kendi ellerinizle verip teslim olmayı da seçebilirsiniz.
Biraz aşk biraz macera çokça acı.. Hazırsanız başlayalım.
Bu kurgudaki kişiler, yerler, kurum ve kuruluşlar hayal ürünüdür. Gerçeklerle ilgisi yoktur.
Metehan Türk Ordusunu kurduğundan beri TSK'ya gelen en deli askermişim öyle derler. Doğru mu değil mi bilemem lakin bu ülkenin bir evladı olarak tek çakıl taşını vermemek için dağları inletirim . Ara sıra falakaya terörist yatırdığım da olur siklerinden uçuruma astığımda. Kimin talebi neyse kaşığında o çıkar . Ben Kıdemli Yüzbaşı Oktay Ateşdağlı. Asker olmaya 4. Sınıfta öğretmenim sosyal bilgiler dersinde Sarı saçlı, mavi gözlü bir devi anlatınca karar verdim. "Ordusuz, silahsız bir ülkeyi kurtuluşa ikna etmek deli cesareti" demişti öğretmenim. Belki de deliliğimi ondan aldım kimbilir. Ne demişti rol modelim Her Türk Asker doğar.
Bu kurgudaki kişiler, yerler, kurum ve kuruluşlar hayal ürünüdür. Gerçeklerle ilgisi yoktur.
Kimseye güveniniz kalmadıysa özellikle kadınlara. Ve bir kadın size dokunduğunda kusacak kadar iğreniyorsanız belki de hayat çok büyük konuştuğunuz için sizi sınamaya karar vermiştir. Büyük bir aşkla mesela.
Babası ile birlikte annesini amcası ile sevişirken yakalayan çocuk Yiğit bu travmanın sadece kapıları açan bir başlangıç olduğunu sonra anlayacaktı. Önce babası cinnet geçirip kardeşini ve karısını katletti. Sonra geride kalan 3 oğlunu düşünmeden canına kıydı. Yiğit ve iki abisi yetiştirme yurdunda hayatta kalma çabası verirken en büyük abisinin istismar edilip akli dengesini yitirmesiyle hayata olan inancı günden güne sarsıldı. 18 yaşında yetiştirme yurdundan çıkınca zaten zamanında sahip çıkmayan akrabalardan da iz bulamadılar. Abilerine abilik yapmak için ne iş bulursa yaptı. Sonunda yolu Aziz Bey ile kesiştiğinde tamda o an hayatının dönüm noktası olduğundan habersizdi. Önce kendi hayatını kurtardı sonra Barut Paramiliter yapılanması ile kendi gibi birçok çocuğa umut oldu. Yine de iyileşmeyen yaraları vardı. Annesinden ötürü kadınlara dokunamamak bir kadına dokunduğunda tiksinerek kusmak gibi. 38 yaşına geldiğinde bekar, karun kadar zengin bir devlet yanlısıydı. Hayatı tek düze akıp giderken önce büyük abisi karısı ile cinayete kurban gitti. Yiğit Barut’a biri beş yaşında erkek diğeri 2 yaşında kız iki yeğen bırakarak. Ne çocuktan anlardı ne de bakımından. Sevmezdi bile çocukları. Şimdi bir deli abi iki küçük yeğen ve yeğenlerini elinden almak için nereden geldiği belirsiz bir kadın ile uğraşması gerekiyordu.