Profilime hoş geldiniz. Eğer buraya uğradıysanız beni takip etmeyi unutmayın lütfen.
İki çocuklu bekar bir anneyim. En büyük tutkum yeni hikayeler karakterler yaratmak. Umarım okuduğunuz hikayelerimden keyif alırsınız.
İstanbul'un en ünlü gece kulübü işletmecisi olan Mirza Zorlubey, abisinin ölüm haberiyle sarsılır. Bir aşiret ağasının oğlu olan genç adam cenaze için Urfaya gider ve bir günde hayatı alt üst olur. Çünkü ailesi saklamak zorunda oldukları bir sır yüzünden, Mirzanın, ölen abisinin karısı olan Güneş ile evlenmesini isterler.
Düğün günü terk edilen Alper aşka olan inancını kaybeder. Bir daha evlenmeye tövbe eder. Bunalımla, hayal kırıklığıyla geçen altı ayın sonunda Mardin'de yaşayan arkadaşı arar. Onu kız kardeşinin düğününe davet eder. Arkadaşını kıramadığı için kendisi içinde değişiklik olacağını düşündüğünden İstanbul'dan Mardin'e düğüne gider. Fakat düğünün ertesi sabahı damat intihar eder. Beklenmeyen ölüm haberiyle gelişen olaylar çığırından çıkarken Alper eşi ölen gelinle evlenmek zorunda kalır.
İtalya'da yaşayan Seçil, abisinin düğünü için Türkiye'ye gidecektir. Fakat yolda sevgilisi tarafından aldatıldığını öğrenince uçağa vaktinde yetişemez. Sevgilisine verdiği ceza nedeniyle ertesi günkü uçağa biner. Abisinin düğününe yetişmek için zamanla yarışan genç kadın, hava alanından düğünün yapılacağı yalıya giderken silahlı saldırıya uğrar ve ağır şekilde yaralanır. Gözünü açtığında saldırının üzerinden haftalar geçmiştir. Daha da acısı, kendisine düzenlenen saldırıyla eş zamanda ailesine de saldırı yapılmıştır. Medyada Kanlı Düğün başlığı altında anlatılan saldırıda ailesinden tek bir kişi bile kurtulamamıştır.
Hayatının en acı gününü yaşayan Seçil'e onu ölümden kurtaran adam tarafından ailesinin intikamını almak için bir fırsat sunulur. Genç kadın hiç tereddüt etmeden kabul eder ama tek bir sorun vardır: Yakın koruma olarak yanında bulundurmak zorunda olduğu Bartu
Özel bir hastanede, yeni doğan servisinde hemşirelik yapan Hazal'ın, Muhabir olan nişanlısı cinayete kurban gider. Düğün öncesi yaşanan bu trajediyle genç kız zor zamanlar geçirir. Bir yıl sonra kendini toparladığında ise karşısına daha önce tanıdığı hiç kimseye benzemeyen Akın Alptuğ çıkar. Nişanlısının katili olduğunu bilmeden tutkuyla bağlanıp aşık olduğu Akın'ın onun için çok sarsıcı planları vardır.
AŞK İÇİN NELERİ GÖZE ALABİLİRSİNİZ?
Adını aldığı buğday taneleri gibi başını eğdikçe vakitsiz olgunlaşan masum BAŞAK…
Kuzeninin katilini bulup gerçekleri ortaya çıkarmaya yemin eden, gözü kara TÜRKER…
Biri vicdan yarasını kapatmanın, diğeri umudun peşinde iki genç yürek…
Yolları ilk kez yanlış mekanda, doğru zamanda kesişir. O gece oynanan son oyunda Başak için atılan zarlar, Türker’in kazandığını söylesede, genç adam hayatının kumarını oynadığından habersizdir.
Çünkü geleceğine katmak isteyeceği Başak, sadece geleceğe açılan kapı değildir aslında. Genç bir kadının gözyaşlarıyla kirlenen, mazinin karanlıkta kalan sırlarını açacak tek anahtardır.
Unutmanın imkânsız, vazgeçmenin mümkün olmadığı, sırlarla dolu bir aşk hikayesi…
Üniversite öğrencisi olan Defne'nin hayatı, ablasının dünyaya bebek getirdiği gün alt üst olur. Çünkü ablası girdiği bunalım yüzünden taşıdığı sırlarla kendi hayatına son vermiştir. Üstelik geride hasta olan yeni doğmuş kızını bırakmıştır. Üniversite eğitimini yarım bırakan Defne küçük işlerde çalışarak geçimini ve yeğeninin tedavi masraflarını karşılamak için hayata savaş açar ve yenilir. Bu mağlubiyet, kadın düşmanı, katı ve soğuk olan Doğu ile yollarının kesişmesine neden olur. Yeğenine daha iyi bir hayat sağlamak için para karşılığı Doğu'ya iki aylığına doğum günü hediyesi olarak gider. Fakat ne Doğu ne de Defne için hiçbir şey düşündükleri gibi olmayacaktır. Tutku, şehvet ve aşkla karışık olan yeni savaşın bir kazananı olmayacaktır
"Ben, bana yasak olana dokundum. Bununla da yetinmeyip, cennetten çaldığım meleği kendi cehennemime atarak günahkâr oldum."
Kadın, adamın siyah gözlerindeki karanlığa hapsolmamak için ne kadar dirense de aşk haindi. Ve bu duygu öyle güçlüydü ki, sinsice onu ele geçirip, ruhunu işgal ettiğinde efsunlanan kalbiyle tuzaklarla dolu bir hayata "evet" dedi.
Adam için kadın, buz tutmuş yalnızlığına konan küçücük bir serçeydi. Önce kanatlarını kırdı acımadan, sonra kalbini çıkartıp avuçlarına aldı. Ama adamın hesaba katmadığı bir şey vardı. Ona sığınan küçük serçenin kalbi, kendi yarattığı cehenneminden daha sıcaktı.
Geçmiş ve gelecek arasında sıkışıp kalmış, yeminleri bozduran bir aşk hikayesi...
Annesinin cenazesini Fransa’dan İspanya’ya götüren Nathalie, mezarlıkta hiç tanımadığı teyzesi Soledad ile tanışır. Teyzesi ona annesinin sakladığı geçmişinden küçük ip uçları verir. Duyduklarıyla şaşkına dönen genç kadın Fransaya dönmekten vazgeçerek annesinin ihanet ve acı ile örülü olan mazisinin peşine düşer. İşte tam bu esnada yolu annesinin hayatını mahveden adamın oğlu ile kesişir. Annesinin gerçeklerine ulaşmak için girdiği yeni yolda Reynaldo Damien’e karşı engelleyemediği duygular beslemeye başlar. Aşk ve tutku günden güne Nathalie’i tesiri altına alırken genç kadın sonunda yaktığı ateşte yanacağını bile bile bir intikam oyunu başlatır.
Edebiyat fakültesini kazanan genç bir kızın, tozpembe dünyasını kirleten zifiri karanlık… Ve onu hapsolduğu karanlıktan çekip çıkartmaya çalışan genç bir adamın tabuları yıkan aşkı. Ya birlikte tek renk beyaz olacaklardı, ya da karanlığın içinde kaybolup gideceklerdi.
Tutku bir kadını ne kadar baştan çıkartabilir?
Bir kadın aynı yerden daha kaç defa kırılabilir?
ya da bir adama tekrar güven duyabilmek için bir kadın kendinden ne kadar vazgeçebilir?
Birbirine zıt üç arkadaşın hikayes
Avuçlarının içine aldığı elimi usulca öptü.Sonra sağ elini sol elimin üzerine koydu ve gözlerimin içine baktı.
"Evlilik yüzüğünün takıldığı parmağa neden yüzük parmağı denilir biliyormusun?diye sordu.
Gülümsedim."Bilmem.Daha önce hiç düşünmemiştim.Neden?"
"Evlilik yüzüğünü ilk kez,14.yüzyılda eski Mısır kraliçesi Nefertiti takmış.O yıllar tıbbın ne kadar ileride olduğu tartışılır tabii.Fakat yüzyıllar sonra anlaşılmıştır ki,direkt kalbe giden tek damar evlilik yüzüğünün takıldığı parmaktan geçmektedir.Diğer hiçbir parmagımızdan direkt kalbe giden damar yoktur.Nefertiti yapmış olduğu bu hareketle eşine,kalbine giden yolun onun tarafından bağlandığını göstermek istemiştir.Ve bu gelenek hiç bozulmadan günümüze kadar gelmiştir."
"Çok etkileyici.Nefertiti eşini çok sevmiş olmalı."dedim.
"Tıpkı benim seni sevdiğim gibi."dedi ve cebinden çıkarttığı küçük kadife kutuyu açtı.
"Şimdi izin verirsen,kalbime giden yolun senin tarafından bağlanmasını istiyorum.BENİMLE EVLENİRMİSİN?"
"Küle dönmek için yanmak, yanmak için de aşka düşmek gerek oğlum" demişti babası. Zafer onun ne demek isteğini şimdi daha iyi anlıyordu. Çünkü Mihriban'ı gördüğü gün, gönlüne kurulan cehennemi anlatacak doğru sözcükler o daha aşka düşmeden dile böyle gelmişti.
Hayallerin umuda, umutların gerçeğe dönüştüğü, içinizi ısıtacak sıcacık bir öykü
Ellerini göğsünün üzerinde bağlamış,sessizce bavulumu hazırlamamı izliyordu.Acı çekiyordum,hemde daha önce hiç çekmediğim kadar.
"Eminmisin?"diye sordu.
O ana kadar bütün serin kanlılığımla gözyaşlarımı tutmuş,bir damla gözyaşı akıtmamıştım.Ama bu soru,tamamen dağıtmıştı beni.Kirpiklerimi kırpmadan dökülüyordu yaşlar. Kendimi engelleyemiyordum.Yanına yaklaşıp burnunun dibine kadar girdim.Gözlerinin içine bakarak,"Şimdi neden bunu soruyorsun?Sen beni istemiyorsun ki!"dedim.
Gözlerini kapattı."Beni hiç kalbine sordun mu?"diye cevap verdi ve gözlerini açtı.
"Kalbime sormama gerek yok,aklımı kullanabiliyorum."dedim ve bavulumu alıp kapıya yöneldim.
Tam yanından geçerken,
"Bu kapıdan çıkarsan,bir daha geri dönemezsin."dedi.
Olduğum yerde durdum, birkaç saniye bekledim,yüzüne bile bakmadan "ELVEDA"deyip dışarıya çıktım.