KÜLLERİMDEN ANKA KUŞU GİBİ DOĞDUM Sabahın bu saatlerinde güneş olmasına rağmen hava yumuşaktı ama ağustosun ikinci haftası için fazla serindi. Güneşin parlak ışıklarına karşı gözlerimi kısarak, elimdeki çöp poşetlerine odamda yere oturmuş, ayırdığım eşyaları dolduruyordum. Siyah torbanın plastik kokusu genzime dolarken, o pisliğin giysilerinden koku almadığım için şanslıydım. Dehşet verici rüya sonrası uyumak imkânsız olunca sabaha kadar film izlemiş, kitap okumuştum. Sonra da güneş doğunca sağlam bir koşuya çıkıp, eve geldiğimde; duş alır almaz aklımda olanları yapmaya başladım. Kasıklarımda hala hafif bir ağrı olsa da görmezden geliyordum. Ağrı eşiğim git gide yükseliyordu. Önce evdeki ikiliye ait ne kadar eşya, hediye varsa çöp poşetlerine doldurup atmak için hazırladım.