Yasemin bey sabah kalktığında kaç gündür olduğu gibi gözünü hala alışamadığı yeni odasında açtı. Bir süre yatakta uyku mahrumu ile etrafına baktıktan sonra yerinden kalkarak önce yatağını düzeltti sonrasında ise lavaboya geçerek ihtiyaçlarını giderdi. Odasında üstünü değiştirdikten sonra makyaj masasının önünde ki pufa oturarak saçlarını taramak için tarağını eline aldı. Tam o sırada odasının kapısı çaldı. Yasemin sakin bir sesle “Gel.” dediğinde kapı yavaşça açıldı ve Selim bey yani babası odaya giriş yaptı.
“Günaydın, Yasemin. Uyanmışsın demek,” dedi babası, odaya adım atarak. Yasemin, Selim beye dönüp gülümsedi.
“Evet Selim bey uyanalı bir yarım saat kadar oldu.”
Selim, Yasemin’in pufu üzerinde otururken ki halini görünce içten bir gülümsemeyle, “Ne yapıyorsun bakalım orada?” dedi. Yasemin, tarağını kaldırıp Selim Bey'e gösterdi ve ardından saçlarını yavaşça taramaya başladı. Selim, Yasemin’e doğru yürümeye başladı. Bir yandan yürürken bir yandan da soru soruyordu. “Nasıl alışabildin mi odana? Bir eksiğin var mı?”
“Hayır, bir ihtiyacım yok, teşekkür ederim. Ama hâlâ alışamadım. Her şey çok yeni,” dedi Yasemin. “Özellikle sabahları uyanmak...”
“Biliyorum, yeni bir ortamda uyanmak zor olabilir,” dedi Selim, pufu yanına oturarak. “Ama zamanla her şey daha tanıdık hale gelecek. Unutma, burası senin yeni başlangıcın.”
Yasemin, babasının sözlerine odaklanarak, “Evet, umarım öyle olur. Burada kendimi bulmak için zamanım var gibi hissediyorum,” diye yanıtladı. “Ama hâlâ bazı şeyler beni rahatsız ediyor. Eski evimle burası arasında bir fark var.”
Selim, “O doğal. Her değişim bir belirsizlik getirir, ama bu aynı zamanda büyümek için bir fırsat,” dedi. “Belki de yeni arkadaşlar edinmek, yeni yerler keşfetmek bu süreci hızlandırır.”
“Yeni arkadaşlar… Evet, belki de öyle. Ama nereden başlayacağımı bilmiyorum,” dedi Yasemin, biraz düşünceli bir şekilde.
Selim Bey, yeni bulduğu kızına doğru yanaşıp elindeki tarağı alırken, Yasemin düşüncelerinden sıyrıldı ve Selim Bey’e anlamaz gözlerle baktı. Gözleri hâlâ Selim Bey’in üstündeyken, Selim yavaşça yerinden kalkarak Yasemin’in arkasına geçti ve tarağı alıp nazikçe saçlarını taramaya başladı.
Selim Bey’in bu hareketi, hem Yasemin hem de kendisi için ani bir şok dalgası yarattı. İkisi de eksikliğini hissettikleri bir duyguyu yaşıyorlardı. Biri, babası tarafından ilk defa saçının tarandığını hissederken, diğeri de ilk defa kızının saçını taramanın mutluluğunu yaşıyordu.
Selim Bey, eşini çok seviyor, aynı şekilde çocuklarına da derin bir sevgi besliyordu. Onlar için canını bile verirdi. Eşiyle mutlu bir evlilik yaşadıktan sonra Allah ona üç erkek evlat vermişti ve hepsinin sağlıkla dünyaya gelmesiyle ondan mutlusu yoktu. Erkek evlatlarını çok seviyor ama her zaman bir kız babası olmayı da hayal etmişti. Eşinin son hamileliği oldukça zor geçmiş, neredeyse onu kaybedecek duruma gelmişti.
Eşinin son hamileliğinden sonra doktor onlara bir daha çocuklarının olamayacağını söylemişti. Selim Bey bu duruma derin bir üzüntüyle yanıt vermişti; ama elinden ne gelirdi ki? O dönem, başka bir çocuk düşünmek aklından bile geçmemişti. Çünkü eşi ve doğacak çocuğu sağ salim doğmuştu. Selim Bey, Rabbi’nin ona verdikleriyle mutlu olup şükretmeyi seçmişti.
Yine de ne zaman bir baba-kız görse, içinde oluşan o hisse engel olamıyordu. Her baba-kızın birlikte geçirdiği anlar, ona kendi eksikliği gibi geliyordu. İçinde bir özlem vardı; kızı olamamanın verdiği boşluk hissi... Ama şimdi Yasemin’in vardı, belki de bu duygularını hafifletecek bir umut ışığıydı.
“Senin için zor biliyorum,” dedi Selim, bir yandan Yasemin’in saçlarını tararken, diğer yandan sakin bir şekilde kızıyla konuşuyordu. “Ama zamanla alışacaksın; alışacağız. Hem senin için hem de bizim için bu süreç zor. Bir kız çocuğuna nasıl davranacağımızı bilmiyoruz, bocalıyoruz. Sanma ki seni istemiyoruz ya da seni sevmiyoruz. İnsan evladını nasıl istemez ki? Biz sadece seni tanıyıp, sana ona göre davranmak istiyoruz.”
Yasemin, babasının sıcak sesiyle biraz rahatladı. İçindeki belirsizlik yavaş yavaş azalıyordu. Selim’in bu samimi açıklamaları, ona kendini daha güvende hissettiriyordu. “Biliyorum, baba. Ben de biraz korkuyorum,” dedi. “Ama belki de birlikte bu süreci atlatabiliriz.”
Selim, “Elbette, birlikte her şeyin üstesinden gelebiliriz. Aile olmak böyle bir şey işte; birbirimizi anlamak ve desteklemek,” diye ekledi.
Tarağı bırakıp eliyle Yasemin’in saçlarını üçe ayıran Selim, kızıyla olan bağını daha da derinleştirdi. Yasemin, Selim Bey’in ne yapacağını anladıkça gözleri dolmaya başladı. Bunca yıldır kimsenin örmediği saçlarını, şimdi yeni babası örüyordu. Bu durum hem mutlu ederken hem de kırıyordu onu. İçinde bir yerlerde, zamanında bunu yapmasını istediği biri vardı: Eski babası. Yıllarca gözünün içine baktığı, ama zerre kadar karşılık alamadığı o kişi…
Bu karmaşık duygular içinde boğulurken, Yasemin’in aklında geçmişe dair anılar belirmeye başladı. O an, Selim’in elindeki nazik hareketler, eski babasıyla yaşadığı hayal kırıklıklarını biraz olsun hafifletiyordu. Selim’in sevgi dolu yaklaşımı, ona yeni bir başlangıcın kapılarını aralıyordu. İçindeki boşluğu bir nebze olsun doldururken, yeni bir bağ kurmanın heyecanını hissetti.
“Biliyor musun, bebeğim? Daha önce kimseye söylemedim ama kız babası olmayı çok istiyordum. Öyle böyle değil,” dedi Selim bey, Yasemin’in saçlarını örerken. “Her zaman bir kızım olsun, ona masallar anlatayım, birlikte oyunlar oynayalım istemiştim. Ama hayatta her şey istediğimiz gibi olmuyor.”
Yasemin, Selim’in sözlerini dinlerken kalbindeki sıcaklık arttı. “Belli ki çok istemişsiniz. Kalbiniz o kadar temizmiş ki, Rabbim sizlere istediğinizi vermiş,” dedi. “Henüz alışmadım ama... ama şimdi, burada sizinle böyle olmak çok güzel.”
Selim, Yasemin’in gözlerindeki ışıltıyı görünce içi umutla doldu. “İşte bu yüzden, seni tanımak ve seninle birlikte olmak benim için çok değerli. Her şey yeni ve zor ama birlikte üstesinden gelebiliriz.”
“Bunu yapabilir miyiz?” diye sordu Yasemin, merakla.
“Kesinlikle! Her gün yeni bir şey öğreniriz. Seninle birlikte büyümek, senin gözünden dünyayı görmek istiyorum,” dedi Selim, Yasemin’in elini nazikçe tutarak.
“... ama kendini bize alıştırmak için zorlama. İçinden geldiği gibi davran. Biz seni her halinle severiz,” dedi Selim, Yasemin’in gözlerine bakarak. “Bazen bizden, özellikle de abilerinden çekindiğini görüyorum. Elbette ki çekinmeni anlarım ama korkma. Onlar da seni tanımak istiyorlar ve seni sevecekler.”
Yasemin, Selim’in bu samimi sözleriyle biraz daha rahatladı. “Biliyorum, ama bazen kendimi farklı hissediyorum. Sanki onlarla aynı dili konuşamıyormuşum gibi,” dedi.
Selim, “Zamanla alışacaksın. Unutma ki, aile olmak bir süreçtir. Birbirimizi anlamak için zaman ve sabır gerekiyor. Herkesin başında zorluklar olabilir, ama en önemlisi, birbirimize destek olmamız,” diye yanıtladı.
“Birbirimize alışmak için daha çok vakit geçirmeliyiz bence. Kaç gündür sürekli Efe abinle birlikte olduğumu fark etmedin sanma,” dedi Yasemin, Selim’in gözlerinin içine bakarak. Elindeki saçları örmeyi bitirdikten sonra, elini cebine koyarak sarı üstünde benekler olan bir toka çıkardı.
“Bunu sana hediye etmek istiyorum,” dedi Yasemin, tokayı Selim’e uzatırken. “Saçlarını daha da güzel yapabileceğimizi düşündüm.” Selim, Yasemin’e bakmadan konuşup elindeki tokayla saçlarını bağladı.
Yasemin, Selim’in hareketine bakarken, duygularının yoğunluğu içinde boğuldu. Önce sol gözünden bir yaş aktı, ardından diğer gözündeki yaşlar da, sanki bunu bekler gibi oluk oluk gözlerinden düştü.
Selim, Yasemin’in gözyaşlarını görünce hemen durdu. “Yasemin, neden ağlıyorsun?” diye sordu endişeyle. “Bunu üzülmek için yapmadım!”
Yasemin, gözyaşlarını silmeye çalışarak, “Bu kadar sevgi dolu olduğunuz için ağlıyorum. Hayatımda böyle hissettiğim an olmadı, ama şimdi... şimdi her şey değişiyor,” dedi.
Selim, Yasemin’in yanına oturdu ve ellerinden nazikçe tuttu. “Ağlamak kötü bir şey değil. Duygularını ifade etmek önemlidir. Biz buradayız, seni seviyoruz ve senin için her zaman destek olacağız,” dedi.
“Eski hayatın nasıldı bilmiyorum. Neler yaşadın, onları da bilmiyorum. Seni ne kadar kırmışlar, senin içinde ne yaralar bırakmışlar, bilmiyorum ama yemin ederim ki, bir tanem, hepsini saracağım. Kanayan her yaranı baban saracak. Öyle seveceğim ki, kızım, başkasının sevgisine ihtiyacın olmayacak. Seni çok seviyorum, Yasemin. Birkaç günde bu kadar seviyorsam, ilerideki günleri bir düşün, kızım,” dedi Selim, gözlerinde kararlılık ve sevgiyle.
Yasemin, gördüğü saf sevgiyle hıçkıra hıçkıra ağladı. Selim Bey, kızının gözündeki yaşları görünce içinde fırtınaların koptuğunu hissetti. Onun bu denli ağlamasına neden olan her şeyi yok etmek istiyordu. Kızının yaşadığı acıları dindirmek, ona sadece sevgi ve mutluluk vermek için elinden geleni yapmaya kararlıydı.
“Ağla, bir tanem, ağla ki rahatla. Ama bunlar son gözyaşların olsun, tamam mı?” dedi Selim, Yasemin’in başını okşayarak. Yasemin, küçük bir çocuk gibi başını salladı. O an Selim Bey, burnu kızarmış bir halde, kendisini onaylayan kızını görünce buruk bir şekilde gülümseyip kollarını Yasemin’e sardı ve sımsıkı bir şekilde sarıldı.
Bu an, ikisi için de duygusal bir bağın pekiştiği özel bir andı. Selim, kızının yanında olmanın verdiği güçle, onun gözyaşlarını dindirmek için her şeyi yapmaya hazırdı. Yasemin de, babasının sıcak kollarında kendini güvende hissediyordu; böylece hem geçmişin ağırlığını hafifletiyor hem de yeni bir başlangıca adım atıyordu.
Bir süre sonra Yasemin’in gözyaşları dindi ama Selim Bey, kollarını çekmedi; hâlâ ona sarılmanın ve saçlarını okşamanın keyfini çıkarıyordu. Yasemin de kendisini çekmedi, çünkü güvende hissediyordu. Selim’in kolları, ona ev gibi geliyordu; huzur veriyordu.
“Selim Bey,” dedi Yasemin, konuşmasıyla Selim Bey’in başını eğip sarıldığı kızına bakmasını sağladı. “Hmm,” diyerek onu dinlediğini belirtti. Yasemin, ona bu güveni hissettiren adamla daha yakın bir bağ kurmak istedi ve bu yüzden ani bir karar aldı.
“Bugün dışarıya çıkalım mı sizlerle?” dedi. Selim Bey’in duyduğu bu teklif üzerine, Yasemin’in saçlarını okşayan elleri durdu. Ne demişti kızı? “Dışarıya çıkalım mı?” diye düşündü. Bu teklif, onu o kadar mutlu etti ki, duygularını kendisine bile tarif edemedi bir an..
“Tabii ki, bir tanem. Seninle dışarıya çıkmak benim için onurdur,” dedi Selim, içten bir gülümsemeyle. “Bugün birlikte güzel vakit geçireceğiz.” Yasemin, onun gülüşünü görünce nazlı bir bebek gibi gülümsedi Selim’e. Ardından aklına gelen bir düşünceyle tekrar konuşmaya başladı.
“Ama Aslı Hanım da gelsin. Sadece sizinle çıkarsam kırılabilir,” dedi Yasemin, biraz endişeli ama kararlı bir şekilde.
Selim, bu isteği duyduğunda gülümsedi. “Elbette, annen de bizimle gelsin. Aile olarak dışarıda birlikte vakit geçirmek daha güzel olacak,” dedi.
Selim Bey, kolundaki saate bakarak artık aşağıya inme vaktinin geldiğini fark etti. Bu nedenle, Yasemin’e sardığı kollarını istemeye istemeyerek çekti.
“O zaman artık kalkalım mı? Bir an önce kahvaltımızı yapıp çıkalım,” dedi, sabırsızca. Sesindeki heyecanı bastıramadı.
Yasemin, babasının bu heyecanlı haliyle gülümsedi. Selim’in neşesi hem onu sevindiriyor hem de kendisini heyecanlandırıyordu. “Evet, hemen kalkalım!” diye yanıtladı. Selim Bey, aldığı yanıtla kızının saçından öperek yerinden kalktı. Sabahtan beri bunu yapmak için kendini yiyip bitiriyordu ve sonunda isteğine kavuşmuştu. Kızının kendi adı gibi kokan saçlarını derin derin koklayarak öptü.
Bu an, Selim için duygusal bir anlam taşıyordu; kızının hayatında olmak ve ona olan sevgisini böyle ifade edebilmek onu çok mutlu ediyordu. Yasemin, babasının sevgisini hissederken içindeki sıcaklık daha da arttı. Bu bağ, aralarındaki ilişkiyi güçlendiriyor ve ona güven veriyordu.
...
Sonunda kahvaltı masasında Yasemin. Selim Bey’le sabah yaşadığı o güzel dakikaların ardından aşağıya inmesiyle, yukarıdaki mutluluğu hâlâ yüzüne yansımış bir durumdaydı. Tabi bu durum masada ki diğer üyelerin de gözünden kaçmamıştı. Özellikle dikkatle yasemine bakan karanın gözünden hiç kaçmamıştı.
“Hayırdır, Çitlembik, bu ne mutluluk? Ne oldu, de bakayım abine?” dedi Efe, Yasemin’in omzuna kolunu atarak. Gözlerindeki merak ve biraz da şakalaşan bir hava vardı.
Yasemin, kardeşinin bu samimi tavrıyla gülümsedi. “Hiçbir şey olmadı, sadece güzel bir sabah geçiriyorum,” diye yanıtladı. Efe, ablasının mutluluğuna kayıtsız kalamazdı; onun neşesi, evdeki atmosferi de canlandırmıştı.
“Hep böyle mutlu ol, abiciğim ama senden ‘Seni gördüm, mutlu oldum, abi’ demeni beklemiyordum. Beni hayal kırıklığına uğrattın,” dedi Efe, şakalaşarak.
Yasemin gülümseyerek, “Ah, özür dilerim! Bunu duymak güzel olurdu tabii,” dedi. “Ama senin mutluluğumda payın büyük, Efe. Beni her zaman güldürüyorsun.”
Efe, yaseminin bu sözleri karşısında sevinçle gülümsedi. “O zaman ben de sana ‘Güzel günler geçirdiğim için mutluyum’ diyeyim,” diye ekledi.
“Seni hayal kırıklığına uğratmak istemem ama kızımın mutluluk sebebi benim,” dedi Selim Bey, odasından inip konuşmalara şahit olunca. Efe, babasının sesini duyunca arkasına döndü.
Selim, gülümseyerek devam etti: “Bugün onun için özel bir gün olacak. Hep birlikte güzel anılar biriktireceğiz.”
Yasemin, babasının sözleriyle içi kıpır kıpır oldu. Selim’in yanında olmak, ona güven veriyor ve mutluluğunu artırıyordu.
“Nasıl ya? Ne demek oluyor bu, Yasemin? Beni nasıl aldatırsın?” dedi Efe, oyuncu edalarıyla isyan ederken. Yasemin, Efe’nin bu hallerine büyükçe bir kahkaha attı. Herkes kahkahasıyla gülen Yasemin’e odaklandı. Geldiğinden beri tedirgin olan Yasemin’i bu denli mutlu görmek onlar için paha biçilmezdi. Yasemin kendisine dikkatlice aile üyelerini fark etmedi ve Efe’yi cevapsız bırakmayarak konuştu.
“Ne aldatması, Efe! Ben sadece bugün Selim Bey ve Aslı Hanım’la vakit geçirmek istiyorum,” diye yanıtladı gülerek. Efe, Yasemin’in bu kahkahasından daha da neşelendi.
“Yani benimle ilgilenmiyorsun, öyle mi?” diye sordu, şakalaşarak. Yasemin, “Tabii ki ilgileniyorum! Ama bugün onlarla vakit geçirmek istiyorum.,” dedi.
Efe, gülümseyerek, “Tamam, tamam! Ama beni unutma, Yasemin!” dedi.
“Ne yapıyorsunuz burada?” diye sordu. Efe hemen atıldı, “Yasemin, benimle ilgilenmiyor! Bugün sadece babam ve seninle dışarı çıkacakmış!”
Aslı Hanım, bu durumu duyunca şaşırdı ve gözlerini büyüterek, “Gerçekten mi, Yasemin? Bugün dışarıya mı çıkacağız?” diye sordu, heyecanla.
Yasemin, Aslı Hanım’ın bakışlarındaki coşkuyu görünce biraz daha neşelendi. “Evet, Aslı Hanım! Selim beyle vakit geçireceğiz, ama siz de gelin!”
Aslı Hanım, mutlulukla, “Tabii ki geleceğim! Bu harika bir fikir!” dedi. “Birlikte güzel bir gün geçireceğiz, Efe de bizimle gelmeli.”
Efe, “Ben her zaman varım! Hadi o zaman, hazırlanmalıyız!” diyerek mutlu bir şekilde sıçradı. Ama buna babası itiraz edince somurtup yerine oturdu.
Aslı Hanım, Yasemin’e dönerek, “Ne yapmayı planlıyorsunuz? Bir park gezisi mi, yoksa alışveriş mi?” diye sordu.
Yasemin, “Bilmiyorum ama her ne olursa olsun belki geçen konuştuğumuz okul için bir şeyler alabiliriz” dedi, heyecanla.
Aslı Hanım, gülümseyerek, “O zaman hadi, hep birlikte hazırlanalım! Gün çok güzel geçecek!” diyerek mutfağa doğru ilerledi.
Yasemin, hızla kahvaltı masasına döndü ve yemeklerini bitirip hazırlanmaya koyuldu. Hepsi, birlikte geçirecekleri o özel günün heyecanını hissediyor, ailece mutluluğun tadını çıkarmaya hazırlanıyorlardı.