Yasemin, Selim bey ve Aslı hanım kahvaltıdan sonra oyalanmadan hemen hazırlanıp dışarıya zor bela çıktılar. Efe’de onlarla gelmek için ısrarcı olunca anca öğlene doğru çıkabilmişlerdi.
Arabayı Selim Bey kullanıyordu; hemen yanındaki koltukta biricik eşi Aslı Hanım, arka koltukta ise Yasemin oturuyordu. Selim Bey’in aklında ilk hedef, alışveriş merkezine gitmekti ama eşi ve kızına sormadan direkt hareket etmek istemiyordu. Yolda gözünü yoldan ayırmadan, “İlk nereye gidelim, evimin en değerli üyeleri?” diye sordu.
Aslı Hanım bu soruya kahkahalarla yanıt verdi. “Bilmiyorum ama alışveriş merkezine gitmek güzel bir fikir!” dedi. Yasemin de arka koltukta sessizce gülümseyerek onlara katıldı.
Selim, bu neşeli atmosferden memnun bir şekilde gülümsedi. “Tamam o zaman, alışveriş merkezi bizim ilk durak olsun. Ama aklınızda başka bir şey varsa, bana söyleyin,” dedi.
Aslı Hanım’ın şefkat dolu hareketi, Yasemin’in içinde sıcak bir his uyandırdı. O an, annesinin yanında olmanın verdiği mutlulukla doldu. “Teşekkür ederim, anne,” dedi gülümseyerek, yüzünde beliren sıcaklığı hissederek.
Selim Bey, yanlarına geldiğinde, gözlerinin içindeki mutlulukla dolu bakışları gördü. “Ne güzel görünüyorsunuz! Hazır mısınız?” diye sordu. Yasemin, “Evet, gidelim!” diyerek heyecanla yanıtladı.
Alışveriş merkezi kapısından içeri girdiklerinde, Yasemin’in gözleri parladı. Renkli vitrinler, kalabalık insanları ve alışveriş yapan aileler arasında kaybolmuştu. “Burası harika!” dedi heyecanla.
Selim, “Hadi o zaman, birlikte keşfe çıkalım,” dedi. Ailece dolaşmaya başladıklarında, Aslı Hanım’ın zaman zaman Yasemin’in elini tuttuğunu fark etti. Bu, Yasemin’e sıcak bir güven hissi veriyordu.
“O zaman önce gidip formanı alalım. Seni bir yakınımızın kolejine kaydettim. Eğitimin için orası daha iyi bence yani sen fark etmez deyince öyle karar verdim.” Selim beyler bir yandan asansöre doğru yürüyüp bir yandan kızıyla konuşuyordu.
Yasemin için fark etmezdi hangi okul. O daha önce ortaokul ve lise 3’e kadar yatılı okumuştu orada da yeteri kadar iyi eğitim aldığını düşünüyordu ama yeni bir başlangıç ve selim beyin hevesli halini de kırmamak için koleje gitmeyi kabul etmişti.
“Sıkıntı değil sizin en iyisini düşündüğünüzden eminim.” Selim bey kızından duyduğu sözlerle mutlu olmuştu tabi bir o kadar da şakın. O yaseminin daha onlarla anlaşmadığını onlara güvenmediğini zannederken meğer kızı ona güveniyordu. Bu durum elinde olmadan onu gülümsetmişti. Kendini tutmadan eşinin elini tutan kızın saçına kokulu bir öpücük koydu. Tabi Aslı hanım da bu duruma mutlu olmuştu ama eşi selimin kızının saçını öptüğünü görünce yalancı bir alınganlıkla “Tabi gördün biricik kızını unut bizi.” diyerekten kafasını asansörün diğer tarafına çevirmişti. Yasemin ve selim bey bu tepkiye önce şaşırmış sonrada gülmüşlerdi.
“Ne alakası var, hayatım? Bana sakın kızını kıskandığını söyleme. Ayrıca seni unutmak söz konusu bile olmaz.” Selim, tabii ki eşinin ciddi olmadığının farkındaydı ama ona takılmaktan kendisini alıkoymadı.
“Ya, ya, kesin öyle! Ayrıca ben kızımı kıskanmıyorum, tamam mı? Bir tanem, sakın babanın dediklerine inanma.” Selim’e laf söyledikten sonra kızına doğru şefkatle konuşmuştu.
“Olur, inanmam.” Yasemin’in direkt Aslı Hanım’ı onaylamasıyla Selim, hemen elini kalbinin üstüne koyarak, “Ah, sanırım ağır bir yara aldım kızım tarafından. Ne demek inanmam? Sen benim biriciğimsin, tabi ki her dediğime inanman lazım.” Yasemin, gülerek bu sefer babasına dönerek, “Olur, her dediğinize inanırım,” dedi ve her iki tarafı da onayladı. Bu durum, anne ve babasını güldürmüştü.
“Gördün mü, hayatım? Kızımız ikimizi de kırmadan orta yolu buldu,” diyerek Selim, eşine gülümsedi. Aslı Hanım tam cevap verecekti ki asansörün kapısı açıldı.
---
“Şimdi hemen şurada okulun formaları var hadi gidelim.” Aslı hanım kızının elini tutup oraya doğru yürüdü, selim beyse arkalarından eşinin hevesli haline gülümseyerek onları takip ediyordu.
Uzak olmayan mağazanın içerisine girdiklerinde mağaza görevlisi hemen yanlarına gelmişlerdi. “Mağazamıza hoş geldiniz efendim. Size nasıl yardımcı olabilirim?” güler yüzlü konuşan görevliye aslı hanım “Biz okul forması için gelmiştik. Kaya kolejinin formaları.” mağaza görevlisi onları onaylayarak yol gösterip formaların yanına gelmişlerdi. “Küçük hanımın bedeni nedir acaba?” aslı hanım kızının zayıf halinden S giydiğini anlamıştı ondan kendisi cevap verdiğinde mağaza görevlisi hemen formayı getirmişti.
Yasemin annesinin ısrarıyla formaları alarak kabine girmişti. Koyu yeşil kısa kollu üsttü sonrada bej kumaş pantolonu giyerek dışarı çıkmıştı.
“Çok güzel oldu. Forma göz renginle aynı resmen. Şimdi eteğinle giy istersen.” yasemin kararsız bir şekilde önce annesine sonra babasına baktı. Biraz da korkuyla. Tabi bu durum iki ebeveynin de gözünden kaçmamıştı ama anlamda veremediler. Selim bey bir umutla yasemini rahatlatır düşüncesiyle “Hadi dene ona da bakalım.” dedi. Yasemin babasının da söylemesiyle en pençe kabine giderek eteği giydi.
Aynada kendisine baktığında yakıştığını fark etti ama tedirgin de oldu. İstemsizce eskiye gitti aklı. İlk liseye girdiğinde okul forması için babası ile mağazaya gitmişti orada etek dediğinde babasının sert tepkisiyle karşılaşmıştı. Dediği şeyi hala unutmamıştı. ‘Çıkar şu eteği. Adımızı mı çıkaracaksın. Bu saatten sonra el alemin ağzına senin yüzünden laf veremem. Tövbe tövbe el kadar şey hafif meşrep kadınların ki gibi.’ ben hafif meşrebin ne olduğunu merakımdan gidip araştırmıştım. O günden sonra etek giyememiştim. Herkes sanki beni öyle görecek gibi, aynı şekilde yargılayacak gibi.
“Yasemin her şey yolunda mı bir tanem?” annesinin sesini duyduğunda düşüncelerinden ayrılıp kapıyı açtı. Sonrada elliyle eteği çekiştire çekiştire annesi ile babasına baktı. Aslında düşündüğü kadar kısa değildi eteği iki parmak diz üstündeydi.
Aslı Hanım, gülümseyerek eşine dönerek, “Etek daha çok yakışmış değil mi hayatım?” diye sordu. Ancak Selim Bey, içinde biriken kıskançlıkla kaşlarını çatmış bir şekilde Yasemin'e bakıyordu.
Yasemin, babasının hala cevap vermemesiyle tedirgin olmuştu; kaşlarının çatıldığını görünce korkuyla elleri titremeye başladı. Kısa bir süre içinde, tanıdığı babasının ona kötü bir şey demeyeceğini bilse de, geçmişteki deneyimlerinden dolayı bir tür korku kapladı içini. “O da mı yargılayacak beni?” diye düşündü, yüreği hızla atıyordu.
Selim Bey’in bakışları, içindeki çatışmanın bir yansımasıydı. Yasemin, bu anın ağırlığı altında ezildiğini hissediyordu. Aslı Hanım, Selim’in tepkisini fark etti ama onu yatıştırmaya çalışmak için henüz bir şey söylemeye cesaret edemedi.
Aralarındaki sessizlik, gerilimi daha da artırıyordu. Yasemin, babasının onayını almak için beklerken, içindeki kaygı büyüyordu. Kafasında binbir soru dönerken, Selim Bey’in içsel çatışması da gözlerinden okunuyordu.
Aslı Hanım, sessizliği bozan ilk kişi oldu. “Selim, biraz daha destekleyici olmalısın. Yasemin’in böyle anlarda yanında olmalısın,” dedi, sesinde bir yumuşaklık vardı. Bu sözler, Selim’in kıskançlığının üzerine bir serinlik gibi geldi ama içinde bir rahatsızlık hissi bıraktı.
Selim kızına baktığında dolu dolu gözlerle ve titreyen elleriyle ona baktığını gördü. Hemen pişman olmuştu hüzünle dolmuştu içi. Kızı korkmuştu ondan gözlerinden anlıyordu ve bunu ona yaşattığı içi kendisini dövmek istiyordu.
“Yasemin bence de çok yakışmış etek. İstersen bunu da al yazın giyersin kışın da pantolonu giyersin.” gülümseyerek konuştu ama yasemin hala aynı şekilde ona bakıyordu. Bundan dolayı yavaşça yürüyerek kızının yanına gitti Selim bey. Ardından titreyen ellerini tutup şefkatle öptü.
“Sana kızmadım bir tanem. Sadece kıskandım. Bir formanın içinde bile bu kadar güzelsen elbiselerin için de daha güzel olursun. Sana bakanları bakacakları düşününce kıskandım ve sanırım yanlış anlaşıldım ve korkuttum seni. Özür dilerim can tanem.”
Yasemin, babasının bu sözlerini duyduğunda içindeki gerginlik yavaşça çözülmeye başladı. Selim Bey’in sesindeki yumuşaklık, ona kendini güvende hissettirdi. “Selim bey, istemezseniz giymem.” diye sordu, gözlerindeki yaşları silerek.
Selim Bey, başını sallayarak, “Hayır, gerçekten çok yakışmış. Benim tek isteğim senin mutlu olman. Ama seni başkalarıyla paylaşmak, içimde bir şeyleri karıştırıyor,” dedi, derin bir nefes alarak.
Aslı Hanım, araya girerek, “Kıskanmak, bazen sevgiden doğar. Ama önemli olan bunu nasıl yönettiğimizdir. Selim, her zaman destekleyici olmalısın,” dedi, Selim’e güven verici bir bakış atarak.
Yasemin daha çok bu formanın içinde kalmak istemediğinden anne babasını arkasında bırakarak kabine geçti. Ardından üstündekileri çıkarıp eski kıyafetlerini giyip tekrar çıktı kabinden.
Aslı hanım ise kızının kabine girdiğinde hemen eşinin koluna vurarak “Ne yaptığını zannediyorsun sen Selim. Kızı saçma kıskançlıkların yüzünden korkutma. Kendisini ilk defa bize açtı ve sen ilk fırsatta onu korkuttun. Bugün bu tavrını görmezden geliyorum ama bir daha olursa kendine misafir odasını hazırlarsın.” Selim bey eşine halk vermişti. Kızı ilk defa onlara adım atmıştı ve onlarla dışarıya çıkıp vakit geçirmek istemişti ama kendisi kızını korkutmuştu. Ama gönlünü alacaktı hem onun hem de güzel karısının siniri geçsin diye eşinin de gönlünü alacaktı.
Yasemin yanlarına geldiğinde ikisi de gergince gülümseyip kızına baktılar. Yasemin de günleri daha fazla gergin geçmesin diye onlara gülümsedi. O sırada mağaza görevlisi tekrar yanlarına gelip “Karar verdiniz mi efendim? Bedenlerde sıkıntı çektiyseniz yardımcı olabilirim.” güler yüzle sorduğu soruya selim bey “Bedenler tam oldu. Sizden ricam iki etek, pantolon, iki tişört, iki de uzun kolu ve bir ceketi kasaya getirir misiniz?” diyerek cevapladı. Görevli onları onaylayıp hemen formaların yanına gitti.
“O kadar formayı ne yapacağız?” kısık sesiyle konuşan yasemini selim bey duymuştu. “Okula gidiyorsun sonuçta fazladan olsun elinin altında.” Yasemin onu onayladı zaten ne dese de babası kendi kafasına göre yapacağı bariz bir şekilde belliydi.
“Siz isterseniz dışarıya çıkın ben şunların ödemesini yapıp geleceğim.” Eşi ve kızına konuşan Selim beyi her ikisi de onaylayıp dışarıya doğru yürüdü.
Selim bey ödemeyi yapıp görevliye bahşiş vererek teşekkür etti. Ardından kendisini bekleyen eşinin ve kızının yanına gitti. “İsterseniz yemeğe geçelim saat baya ilerlemiş.” Saatine bakıp konuştu. Herkes onaylayınca Selim bey onları güzel bir restoranda götürdü.
---
Akça ailesinin geldiği yer orta dereceli güzel şık bir cafe&Restorandı. Selim bey AVM'nin içinde olan bu kafeye gelmesinin sebebi yemekten sonra alışverişlerine devam edecekleri içindi.
Boş masaya doğru yürüdüler Selim bey her zaman ki gibi masanın yanına geldiklerin de eşinin sandalyesini oturması için çekmişti ama bunu artık kızı için de aynısını yapacaktı. Yasemin elini sandalyesine attığında babası hızlıca elinin üstüne elini koyarak “Lütfen izin verin küçük hanım sandalyenizi ben çekmek isterim. Yasemin önce afalladı sonra da gülümseyerek elini çekti. Selim bey hemen sandalyeyi çekti ve kızının gülümseyerek oturmasını izledi. Yerine geçmeden önce ise yan yana oturan eşi ve kızının saçını öptü.
Onlar masaya oturur oturmaz garson yanlarına gelerek menü bırakıp masadan uzaklaştı. Menüyü eline alan Aslı hanım “Siz ne alacaksınız?” Yasemin menüye kararsızca baktı. Ağır bir şey yemek istemiyordu ondan dolayı salata ve makarna kısmına yoğunlaştı.
“Yasemin karar verdin mi?” başını sallayarak onay aldı Selim bey. Onlara bakan garsona elini kaldırarak çağırdı babası. Yanlarına gelen garson eline ki deftere bakarak “Ne alırdınız efendim?” Selim bey ve Aslı hanım siparişleri verdikten sonra garson çocuk Yasemine baktı. “Bende kremalı mantar soslu makarna ve ekşi bir salata almak istiyorum.” garson içeceklerin de siparişlerini alarak masadan uzaklaştı.
“Bunlarla doyacak mısın?” babasının sorusuyla “Evet. Fazla bir şey yiyemem ben sonrasında mide ağrısı çekiyorum. Normalde makarna bile midemi ağrıtır ama ne zaman ekşi bir şey yesem sonrasında ağrı çekmiyorum.” Kendisini tutmadan uzunca konuştu. Sonrasında ise çok konuştuğunu fark edince yanakları allandı. Selim bey onun utandığını görünce soru sorarak bu durumdan kurtardı onu.
“İstersen bir doktora görün bu durum için.” Yasemin anında başını sallayarak reddetti babasını.
“Yok ben gittim. Doktor uzun süredir fazla yemek yemediğim için böyle olduğunu söyledi. Fazla stres yapmadan acıktığımda hafif yemekleri yiyerek düzeltebilirmişim.” Selim bey ve Aslı hanımın içi rahat olmasa da sesini çıkarmadan dinledi kızını.
“Yasemin yemekler gelene kadar istersen birbirimize soru sorarım ha ne dersin?” annesinin sorusuyla “Tabi çok isterim. Ama ilk siz sorun.” Selim bey hevesle direk “Hazır yemekte iken en sevdiğin yemeği sormak istiyorum.” Yasemin ise hevesli haline gülümseyerek “En sevdiğim yemek durumuma tezat bir şekilde İskender ama son zamanlarda fazla yiyemiyorum malum mide ağrısından dolayı.” Aslı hanım ve Selim bey duyduğu cevap sonrası önce birbirlerine şaşkınca baktılar sonrasında ise sesli bir kahkaha attılar. Yasemin ise anlam vermeden onlara baktı.
“Neden güldünüz ki?” alıngan bir şekilde soru sorunca babası ona dönüp “Çünkü bende bayılırım İskender'e. Hatta Karan abin de ama o yediğin de dünyadan kopuyor. Benzer yönümüzün olması beni çok mutlu etti.” Yasemin de babasıyla ortak yönü olduğu için mutlu bir şekilde önüne döndü. Sonra annesine dönerek ondan cevap bekledi. Aslı hanım da onu fazla beklemeden hemen cevap verdi. ”Ben mantı seviyorum canım. Özelliklide kayseri mantısı.” Yasemin mantı lafı ile istemsizce yüzünü buruşturdu. Onun bu sevimli tepkisine gülümsedi aslı hanım. “Ben severim ama sarımsaklı olanından midem bulanıyor. Sarımsak yiyemiyorum da ben.” deyince masadakiler tepkisinin nedenini anlamıştı.
Bir süre sonra gelen yemeklerle beraber uzun bir sohbet eşliğinde herkes yemek yemeye başladı. Yasemin geçen dakikalarla beraber daha çok açılıp rahat bir şekilde sohbet etti anne ve babasıyla. Ayrıca yasemin gün içerisinde Selim bey ve Aslı hanıma içinden anne baba dediğini elbette ki fark etmişti. İnkar edemezdi ailesini sonuçta belki henüz dile dökemezdi ama içinden söyleyebilirdi en nihayetinde.
Yemekler yenildi ardından ise tatlılar ve sonunda hesabı ödeyip kafeden çıktı akça ailesi. Yasemin annesinin önerisi ile bir mağazaya yönelerek birlikte kıyafetlere baktı. Yasemin eline aldığı bir iki parça ile kabine girdi. Onları denediğinde yakıştığını gördü. Hala içerideyken kabin kapısı çalındı. Yasemin üstü müsait olduğundan kapıyı açarak çalana baktı, babasıydı.
“Bu elbiseleri de denesen kızım. Birkaçını ben birkaçını annen beğendi.” Yasemin babasını kırmayarak başını sallayıp elindeki beş parça elbiseyi aldı. İlk elbise çiçekli bir yaz elbiseydi. Kısa kollu beyaz içinde mor, mavi, pembe çiçeklerin bulunduğu güzel bir elbise. Onu giyerek aynadan kendisine baktı, yakışmıştı. Örgüleriyle hoş duruyordu elbise. Kabinden çıkarak babasına baktı hemen. Ondan bir şeyler bekliyordu. Kendisi henüz farkında olmasa da babasından iltifat almak istiyordu içinde ki çocuk.
Selim bey kızının kendi seçtiği elbise içinde görünce resmen dili tutulmuştu. Bu kadar günlük bir elbisenin bu kadar yakışması ona göre haksızlıktı. “Çok yakışmış yasemin. Bunu kesinlikle almalıyız. Hatta daha havalar bozmadan pikniğe gidelim o zaman giy. Ya da hayır piknik olmaz kalabalık olur etraf. En iyisi bizim bahçede yapalım” başta kızıyla konuşan selim sonrasında kendi kendine konuşmasıyla Yasemin içten gelen büyük bir kahkaha attı. Hayatı boyunca kıskanılmayan kız babasının bu kıskançlığı karşısında şaşırıp, gülmek dışında bir şey yapamıyordu.
Selim bey hala kendisiyle konuştuğunu gören Yasemin kabine girerek diğer elbiseleri giydi. Bir süre mağazada annesinin ve kendisinin elbiselerini jüri edasıyla değerlendiren babasıyla vakit geçirdiler.
Alışverişin sonunda, tüm sevdikleriyle paylaştığı anların verdiği mutlulukla, Yasemin elbiselerini seçti. Kasaya yönelirken, içindeki sevgi dolu hisler, ailesinin ona olan desteğiyle birleşiyordu. Bu anılar, her zaman kalbinde özel bir yer bulacaktı.