6.BÖLÜM

2206 Words
Yasemin, gece boyunca yaşadığı kabusun ardından sabah uyandığında göz kapakları ağır, zihni ise bulanıktı. Rüyasında, annesinin kendisinden uzaklaştığı, sürekli kaçtığı bir ev vardı. Her ne kadar o evi hatırlamaya çalışsa da, yalnızca karanlık köşeler ve yankılanan sesler aklında kalmıştı. Uyandığında, kalp atışları hala hızla devam ediyordu. Belli belirsiz bir kaygı, içini kemiriyordu. Odaya yayılan sabah güneşi, içeri sızarken aydınlığa karışmış duygularının pençesinde boğuşuyordu. Kahvaltı masasına doğru yavaşça yürüdü. Evin içinde belirsiz bir sessizlik hakimdi. Selim Bey, Mert ve Efe ile birlikte kahvaltı yaparken onu bekliyorlardı. Kahvaltı masasına oturduğunda, Selim Bey'in yüzündeki kaygıyı fark etti. Mert, kahvaltıda abur cubur yiyor, Efe ise sık sık göz ucuyla onu izliyordu. Yasemin, üzerindeki baskıyı hissetti. Efe’nin gözlerinde bir şeyler vardı; merak mı, kaygı mı, yoksa başka bir şey mi? Onunla göz göze gelmekten kaçınarak, masanın diğer tarafına yöneldi. “Günaydın, Yasemin,” dedi Selim Bey, samimi bir gülümsemeyle. “Nasılsın? Dünün yorgunluğu üzerindedir, biliyorum.” Yasemin, sessizce başını salladı. Sıcak çaydan bir yudum alarak, gözlerini çay bardağının buğusuna dikip içsel karmaşasını gizlemeye çalıştı. Düşünceleri, kabusunun derinliğinde kaybolmuşken, Selim Bey’in sesi onu tekrar gerçekliğe döndürdü. “Yasemin, yeni okula kaydını yaptırmak için nüfus işlemlerini halletmemiz gerekiyor. Düşüncelerini almak istiyorum. Geçmişteki deneyimlerinle ilgili bir şey paylaşmak ister misin?” Yasemin’in içi birden ürperdi. Neden her şey bu kadar kolay konuşulabiliyordu? Evet, yurtta kalmıştı; ama o dönem, kendisi için bir kabus gibiydi. Bu sır, hala sırtında taşıdığı bir yük gibi hissettiriyordu. Geçmişiyle yüzleşmekten korkuyordu. Bir an için duraksadı, gözleri Mert’le Efe’nin yüzüne kaydı. Mert, abur cuburlarını gülümseyerek yiyor, Efe ise kendi kahvaltısına dikkat ediyordu ama ara sıra Yasemin’e bakıyordu. Bütün bu sıcak aile ortamı, onu daha da derin düşüncelere sürüklüyordu. Selim Bey’in bakışları üzerinde yoğunlaşınca, gülümseyerek “Ben… ben daha önce yurt hayatı yaşadım ama bu kadar açık olmayı tercih etmedim,” dedi. Kelimeleri zorla döküldü, kendini anlatmanın zorluğunu hissediyordu. Selim Bey, onun içindeki bu gizli duyguları anladığını hissederek, “İstersen bunları daha sonra konuşuruz,” dedi. “Ama yeni okul, yeni bir başlangıç. Geçmişi bırakmak için güzel bir fırsat.” Yasemin, bunun ne kadar doğru olduğunu biliyordu. Ancak, geçmişin gölgesi her zaman peşindeydi. “Teşekkür ederim,” diye fısıldadı. Mert, bu sırada onun için bir şeyler hazırlamakla meşguldü; Efe ise kendi dünyasında kaybolmuş gibiydi. Kahvaltının ilerleyen dakikalarında, Selim Bey'in Mert ile yaptığı şakalaşmalar gülümsemesine neden olsa da, Yasemin’in zihni yine kabusuyla dolup taşıyordu. Geçmişteki kaygıları, kaybolmuş hayalleri aklında yankılanıyordu. Yine de Efe’nin sessiz ve derin bakışları, bu karmaşaya bir nebze de olsa huzur katıyordu. Kahvaltıdan sonra, Mert ve Efe, evde bir şeyler yapmaya karar verdiler. Yasemin, odasına geçmek üzere kalktığında, Selim Bey’in sesi arkasından yükseldi. “Yasemin, biraz dışarı çıkıp hava almak ister misin? Yürüyüş yapabiliriz.” Yasemin bir an duraksadı. Hava almak iyi bir fikir gibi görünüyordu ama Selim Bey ile bu kadar yüz yüze gelmek, onun içsel çatışmalarını daha da derinleştiriyordu. “Belki sonra,” diyerek hızlıca odasına yöneldi. Odasına girdiğinde, kapıyı kapatırken derin bir nefes aldı. Yatakta uzanıp tavana bakarken, geçmişin düşünceleriyle boğuşmaya başladı. Yurt yılları, onun hayatının en zor dönemleriydi. Ailesinden kopmuş, yalnızlığın ve kaygının pençesinde kalmıştı. Belirsizlik içinde yaşarken, bir yandan da hayatta kalmaya çalışıyordu. Şimdi ise yeni bir başlangıç, yeni bir okul… Ama kabusun sıcak anısı hâlâ ruhunu sarmalamıştı. İlk olarak, yeni arkadaşlarıyla ilgili düşünmeye çalıştı. Mert ve Efe; bu evin sıcaklığı ve Selim Bey’in olumlu tavrı ona daha önce hiç hissetmediği bir güven duygusu vermişti. Ancak Efe’nin sessizliği ve Mert’in neşesi, hala kendisini nasıl hissedeceği konusunda onu tereddütte bırakıyordu. Düşüncelerini toparlamaya çalışırken, gözleri kapandı ve uykuya daldı. Bu sefer kabus görmemişti ama huzursuz bir uyku geçirdi. Yüreği ağrıyordu, geçmişiyle yüzleşmekten kaçmak isterken yeni hayatında kendini nasıl konumlandıracağına dair endişeleri büyüyordu. --- Yasemin, uyandığında dışarıdan gelen seslere dikkat kesildi. Selim Bey, Mert ve Efe’nin aralarında bir şeyler tartıştığını duyuyordu. Merakla kapıyı açıp dışarıya baktığında, onları bahçede görüverdi. Hemen yanlarına katılmak istemedi ama içindeki kaygılarla yüzleşmek zorunda olduğunu biliyordu. --- Kahvaltı sona ermişti. Yasemin, yavaşça masadan kalkarak odasına çıkmayı tercih etti. Efe, onun gidişine göz ucuyla bakarken içinde bir şeylerin düğümlendiğini hissediyordu. Selim Bey, oğlu ile bahçeye geçerek kahve hazırladı. Bahçeye oturduklarında, Selim Bey kahvesini yudumlayarak, “Efe, Yasemin’in durumu hakkında ne düşündüğünü merak ediyorum,” dedi. Efe, bir an sessiz kaldı. Düşünceleri dağınıktı. “Dün gece kabus gördüğünü söyledi. Huzursuzdu,” diye yanıtladı. “Ama tam olarak ne yaşadığını bilmiyorum.” Selim Bey, yüzünde derin bir düşünce ifadesiyle, “Kabusun neyle ilgili olduğunu öğrenmemiz gerek. Geçmişinde onu etkileyen pek çok şey var gibi. Belki de bu kabus, onun içsel çatışmalarını yansıtıyordur,” dedi. Efe, babasının endişesini anladı ama Yasemin’in iç dünyasına dair daha fazla bilgi edinmek istemedi. “Baba, belki de ona biraz alan vermemiz lazım. Kendisiyle yüzleşmesi gereken şeyler var. Bize açılmak istemeyebilir,” dedi. Selim Bey, Efe’nin yaklaşımını düşündü. “Ama bazen yalnız kalmak, sorunları çözmekten ziyade daha da derinleştirir. Onu desteklemek için yanındayız. Geçmişiyle başa çıkmasına yardımcı olmalıyız.” Efe, biraz kızgın bir şekilde yanıtladı. “Ama ben Yasemin’i seviyorum! Onun yanında olmak istiyorum. Ama sen sürekli araya giriyorsun, bu onu daha da zorlayabilir.” Selim Bey, oğlunun duygularını anlıyor gibiydi ama yine de dikkatli olması gerektiğini düşünüyordu. “Efe, duygularını ifade etmek önemli ama onu da anlamak gerekiyor. Yaklaşırken dikkatli olmalısın. Yasemin’in iç dünyası karmaşık.” Efe, bu sözleri dinleyerek düşüncelere daldı. “Ama birlikte bu zorlukların üstesinden gelebiliriz. Eğer ona destek olursak, daha güçlü olabiliriz,” dedi. İçinde bir şeylerin kaynamakta olduğunu hissetti. Selim Bey, oğlunun bu kararlılığını takdir ederken, aynı zamanda endişelerini de bastıramıyordu. “Onun geçmişi sadece kendisiyle değil, seninle de ilgili. Onunla olan iletişimini ve duygusal bağını sağlıklı bir şekilde kurmalısın,” diye ekledi. Kahve fincanlarının sesi, tartışmanın ciddiyetine karşın bahçede hafif bir melodi gibi yankılanıyordu. Efe, kalbindeki duyguları tartarken, Selim Bey de Yasemin’in geleceği hakkında düşündü. İkisi de farklı bakış açılarıyla bu karmaşık durumu çözmeye çalışıyorlardı. --- Selim Bey, oğlu gittikten sonra bahçedeki hasır sandalyeye oturup olanları, olabilecekleri düşündü. Sonra derin bir nefesle geçmişe, yıllar önceki o mutlu güne döndü. O gün, sabah güneşi pencereden süzülürken eşiyle birlikte doktora gitmişti. Kalbindeki heyecan, her adımda biraz daha artıyordu. Hamilelik sürecinin sonunda nihayet cinsiyet öğrenilecek, ailelerinin ilk kızı olacağı haberini alacaklardı. Doktorun odasına girdiklerinde, Selim Bey’in kalbi hızlı atıyordu. Eşiyle göz göze geldiğinde, her ikisi de gözlerinde bir parıltı taşıyordu. Doktor, gülümseyerek onları karşıladı ve hemen ultrason için hazırlıklara başladı. Selim Bey, eşinin elini sıkıca tuttu; onun yanında olmak, tüm kaygılarını unutturuyordu. Ultrason cihazı açıldığında, ekrandaki görüntüler hafif belirsizdi ama Selim Bey, o an her şeyin netleşeceğini biliyordu. Doktor, ekranı gösterirken, “İşte burası, işte kızınız!” dedi. Selim Bey’in aklında çanlar çalmaya başladı. Kız kelimesi, ona öyle sıcak geldi ki. Gözleri dolmuştu; mutluluk, içini kaplayan bir dalga gibi yükseliyordu. Eşinin gözleri de ışıldıyordu. İkisi de aynı anda sevinç çığlıkları attı. O an, dünya üzerindeki her şeyin mükemmel olduğunu hissettiler. Kızları olacaktı! Selim Bey, eşine sarılırken, gelecekteki hayalini bir anlık gözünün önünde canlandırdı. Kızlarını ilk adımlarını atarken görmek, ona eşlik etmek, onu büyütmek… Tüm bunlar, Selim Bey’in yüreğini ısıtan bir hayaldi. Kızının hayatında olmak, ona baba olmak, hayalini süsleyen en güzel kelimelerden biri haline gelmişti. Evlerine dönerken, kafasında bir sürü hayal vardı. Kızına güzel bir gelecek sunmak, onu en iyi şekilde yetiştirmek istiyordu. O gün, yalnızca kızının doğumu değil, aynı zamanda onunla birlikte bir hayatın da doğuşuydu. Bütün bu hayaller, onun kalbinde çiçekler açtırıyordu. O an, kızı için bir dünya inşa etmeye başladığını fark etti. İkisi de çok mutluydu ve bu mutluluğun bir parçası olmanın verdiği sevinç, hayatının en güzel anlarından biri olmuştu. Birden kendini bu düşüncelerden sıyırarak önünde ki hala bitmemiş kahve fincanını elinde tutarken buldu. Bahçedeki sessizliğe dönerken, içindeki mutluluğun ve kaygının bir karmaşaya dönüştüğünü hissetti. Kızının hayatındaki tüm zorlukları göğüslemeye hazırdı ama şimdi onun geçmişine ve iç dünyasına dair duygularını anlamak istiyordu. Efe’nin yanındaki kaygıyı, Yasemin’in hissettiklerini anlama çabası, Selim Bey’in kalbinde daha da derinleşti. Kızının hayatında hep güçlü bir destek olacağını bilse de, geçmişteki olayların ona nasıl etkide bulunabileceği hakkında kaygılanmaya başladı. Selim Bey, Yasemin'in içindeki karmaşayı çözmek ve ona gereken desteği vermek için elinden geleni yapmaya kararlıydı. Geçmişteki o mutlu anı hatırlamak, ona şu anki sorumluluklarını ve duygularını daha net görmesine yardımcı oluyordu. --- Karan, Yasemin’in odasına girdiğinde, onu pencerenin önünde derin düşüncelere dalmış halde buldu. “Merhaba,” dedi, sesi biraz soğuk ve mesafeli bir tonda. Yasemin, dışarıda rüzgarın ağaçları salladığını izlerken ona döndü. “Merhaba. Burada ne arıyorsun?” dedi, merakla. Karan, hafifçe omuz silkti. “Sadece… nasıl olduğunu merak ettim,” dedi. İçindeki duyguların karmaşası yüzünden ne söyleyeceğini tam bilemedi. Kendi içinde yaşadığı zorluklar, onu başkalarıyla konuşmaktan alıkoyuyordu. Yasemin, Karan’ın soğuk tavrına rağmen bir sıcaklık bulmaya çalıştı. “Biraz zor geçiyor. Düşüncelerim hâlâ karışık,” dedi, ama içindeki güven duygusu ona biraz rahatlık verdi. Karan, bir adım daha atarak odanın içinde dolaşmaya başladı. “Kabusunu duydum. Üzerinde etkisi olmuştur. Geçmişteki bazı şeyler, insanın içini daraltabilir,” dedi. Yasemin, Karan’ın bu cümlesinde bir derinlik hissetti. “Evet, geçmişimle başa çıkmak zor. Ama bunu yapmaya çalışıyorum,” dedi. Karan’ın yanındaki sessizlik, onu biraz rahatsız etse de, bir şeyler paylaşmanın verdiği rahatlıkla onu dinlemeye istekliydi. Karan, biraz daha içe kapandı ama Yasemin’e karşı merakı da artıyordu. “Buradakilerle ile ilişkin nasıl? Aramızda bir mesafe var gibi hissediyorum,” dedi, gözleri bir an için Yasemin’in gözlerine değdi. Yasemin, Karan’ın gözlerindeki sorgulayıcı ifadeyi görünce bir an tereddüt etti. “Aramız daha iyi, ama bir şeyler var… onlarla nasıl yaklaşacağımı bilmiyorum. Geçmişim yüzünden çekimserim,” dedi. Karan, Yasemin’in bu durumunu anladığını düşündü. “Geçmiş bazen insanı daraltır ama yeni başlangıçlar bir fırsat olabilir. Efe ve Mert hatta annem ile babam da, seninle daha yakın olmayı istiyor bence. Belki de bir adım atmalısın,” dedi. Yasemin, Karan’ın bu tavsiyesine karşı çıkmak istemedi. “Ama onlarla konuşurken kendimi kaybediyormuşum gibi hissediyorum. Belki de biraz zaman geçirmem gerek,” dedi. Karan, “Tamam, ama unutma, ben buradayım. Herhangi bir şey olursa, konuşabilirsin,” dedi. İçinde bir şeylerin değiştiğini hissetti. O sırada Efe ve Mert odadan geldiler. Efe, Yasemin’i görünce gülümsedi. “Nasılsın? Dışarıda biraz eğlenmeye ne dersin?” dedi. Yasemin, Efe’nin samimi tavrına karşılık vererek gülümsedi. “Biraz daha iyiyim, teşekkürler.” Mert, yanlarına yaklaşarak, “Hadi, bahçede oyun oynayalım. Hem havanın tadını çıkarırız,” dedi. Efe, Yasemin’e döndü. “Sen de katılmak ister misin? Karan, sen de bizimle gel.” Karan, biraz tereddütle “Tamam,” dedi, ama içindeki çekingenlik hâlâ devam ediyordu. Dördü bahçeye doğru yürümeye başladığında Yasemin, Efe’nin yanındaki sıcaklığı hissetmeye başladı. Belki de Karan’ın söyledikleriyle, Efe ile aralarındaki mesafeyi aşabilirdi. Bahçeye vardıklarında, Mert hemen topunu çıkardı ve “Hadi başlayalım!” diye bağırdı. Efe, topu Mert’e atarak oyunun başlamasını sağladı. Karan, kenarda durarak onları izliyordu. İçinde bir yerlerde, Yasemin’in onlarla olmasından mutluydu ama dışarıya karşı hissettiği soğukluk onu geride tutuyordu. Efe ve Mert’in enerjisi, Yasemin’in gülümsemesi onu biraz daha açılmaya teşvik etti. Ve belki de, geçmişin yükünü bırakmanın zamanı gelmişti. Yasemin, ailesi ile olan ilişkisini yavaş yavaş inşa etmeye başlayabilir miydi? Karan ise, bu yeni ortamda kendini nasıl bulacaktı? --- Efe, bahçede oynarken Yasemin’in yüzüne bakarak, “Neden oyun odasında biraz eğlenmiyoruz?” dedi. Gözleri parlıyordu, enerjisi yüksek görünüyordu. Yasemin ise hâlâ odasındaki kabusun etkisi altında kalmıştı. Karan, Efe’nin yanına yaklaşarak, “Onun için biraz daha zamana ihtiyacı var gibi görünüyor. Belki de düşünceleriyle baş başa kalmak istiyordur,” dedi. Bu cümlesi, Yasemin’in içinde bir sıcaklık oluşturdu; Karan’ın onu düşündüğünü fark etti. Mert, “Hadi, o kadar da ciddiye alma. Biraz eğlenmek gerek,” dedi, ama bu sırada Efe’nin gözleri Yasemin’in gözlerine döndü. “Ne dersin, biraz bahçede dolaşalım? Hava çok güzel,” dedi. Yasemin, gülümseyerek başını salladı. “Evet, belki biraz yürüyüş yapabilirim,” dedi. O sırada Efe, Yasemin’in elini hafifçe yakalayarak, “Hadi o zaman. Sana oyun odamızı göstereceğim,” dedi. Yasemin, Efe’nin yanında yürümekten memnundu, ama içindeki endişe hala sürüyordu. Karan ise onların gerisinde kalarak, durumu gözlemlemeye başladı. Bir süre evin içinde oyun odasına gitmek için dolaştıktan sonra, Efe bir anda durarak, “Sana bir şey söylemek istiyorum,” dedi. Yasemin, merakla ona döndü. Efe, “Karan’ı tanıdıkça, onunla daha iyi anlaşacağını düşünüyorum. Bazen içine kapanık görünse de, aslında duygularını ifade etme konusunda çok da yetenekli değil. Ama sen onun için bir fark yarattın. Onunla daha fazla zaman geçirirsen belki de onu daha iyi anlayabilirsin,” dedi. Yasemin, Efe’nin bu sözleriyle kendini daha yakın hissetmeye başladı. “Teşekkür ederim, Efe. Karan’ın içine kapanık yapısı beni zorlayabilir ama onunla birlikte daha iyi hissedebilirim,” dedi. Efe, Yasemin’in düşünceleriyle bağlantı kurmaya çalıştığını gördüğünde, içinde bir sıcaklık hissetti. “Biliyor musun, bazen geçmişin üzerimizdeki etkisini atmak zor. Ama bu yeni başlangıç, belki de her şeyin değişmesine neden olabilir,” dedi. Yasemin, Efe’nin söylediklerini dinlerken, Karan’ın yanına doğru bakarak onun orada olmasının verdiği rahatı hissetti. “Belki de sen haklısın. Karan’ın yanında daha fazla zaman geçirebilirim,” dedi. Karan, onların konuşmalarını uzaktan dinlerken, Yasemin’in aralarındaki mesafenin yavaş yavaş azaldığını hissetti. Kendini biraz daha açmanın, ona iyi geleceğini düşündü. --- O akşam, Efe ile Mert’tin sıcak ve samimi tavırları Yasemin’in içindeki kaygıları azaltmaya başladı. Ama Karan, hâlâ içe kapalı duruyordu. Onlarla olan ilişkisini nasıl geliştireceğini düşünüyordu. Yasemin, akşam yemeği sonrası odasına çekildiğinde, Efe’nin ona üzerinde ki içtenliğini ve Karan’ın çekingenliğini düşündü. İçinde iki farklı dünya arasında gidip geliyordu; Efe’nin sıcaklığı ve Karan’ın mesafesi. Hangisinin yanına daha yakın hissediyordu? Derin bir nefes alarak, geceyi geçirirken gözleri yavaşça kapandı. Geçmişin ağır yükü, bu yeni başlangıçla birlikte yavaşça erimeye başlamıştı. Belki de yeni bir hayata başlamak için doğru zamanı beklemek gerekirdi
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD