1.BÖLÜM
“Hanım nerdesin hele bir bak.” babamın içerden anneme seslenmesiyle çokta derin olmayan uykumdan uyandım. Refleksle saate bakınca saattin 13.42’i geçtiğini gördüm, babam normalde bu saatte evde olmazdı. Umarım kötü bir şey yoktur diyerek yataktan uyku sersemiyle kalktım. Annem henüz ses vermediği için en iyisi benim babamın yanına gidip bir isteğinin olup olmadığını sormam.
Odamdan çıkıp salona doğru yürüdüm, içeriden fısır fısır seslerin gelmesiyle ani bir merak sardı içimi çünkü bu evde bağırarak konuşmak herkesin yaptığı ve normal karşıladığı durum olduğundan şu an ki fısıltılı konuşma çok anormal geldi.
Salon kapısına geldiğimde tam içeriye geçiyordum ki ismimin geçtiğini duyunca içeri girmeden kapının kenarında beni görmeyecekleri bir şekilde durup onları dinledim.
“Ne diyorsun sen bey? Ne demek bu?” babamın sesli bir nefes aldığını duydum.
“Ne duyduysan o hanım. Beni aradılar hastaneden kaç sene önce kızınız doğumda karışmış olabilir gelin test yapalım dedi. Ellim ayağım karıştı birbirine.”
Ne demek kızınız karışmış olabilir. Karışan kız ben miyim? ne demek yani bunca yıl ailem sandığım insanlar benim ailem olmayabilir miymiş? Dile kolay 17 yıl nasıl böyle bir hata yapabilirler. Anne babam tekrar konuşması ile düşüncelerimden aynı şekilde sıyrıldım.
“Şimdi ne yapacağız peki?” annem çok doğru bir noktaya bastın. Cidden ne olacak şimdi?
“Nasıl ne olacak hanım. Yasmin kaç sene baktığımız kızımız ama o testi yapmalıyız. Eğer hakikatten dedikleri durum varsa gerçek çocuğumuzu getireceğiz.” Babamın cümleleriyle yer ayağımın altından kayar gibi oldu. Ben onun kızıydım hem daha ortada kesin bir durum yokken nasıl böyle acımazsızca konuşabiliyor.
Hiçbir zaman aramız iyi olmadı hatta o kadar soğuk biri ki bazen onun çocuğu değilmişim de, yabancıymışım gibi hissederdim ama bu durum sadece bana karşı değildi ki. Abilerimle de çok konuşmaz ya da kimi kandırıyorum ki. Sever onları, konuşur her ne derse tamam der. Yine de öz olsun olmasın ben 17 yıldır onların yanındayım. Onların kızıyım.
“Ama nasıl olur. Kaç sene olmuş olacak şey mi bu. Bunca yıldır biz baktık, biz büyüttük, hastalandığında biz onun yanındaydık, her şeyiyle biz ilgilendik nasıl olacak? nasıl biz artık senin ailen değil diyebileceğiz Yasmin’e?” annem yine her zamanki gibi merhametli oluşuyla, anne vicdanıyla konuşmuştu. Dediği gibi her zaman yanımda vardı. Beni o büyüttü, bana o baktı ama sadece oydu babam veya diğerleri değil. Ona çok şey borçluyum buradaki en sevdiğim kişi o iken şimdi adam ayrılabileceğim olasılığı bile beni içte içe bitiriyor.
“Ben de biliyorum bunları ama günah hanım günah. Bu kız senin sütünü emmedi hatta sen bunun için kendini yıpratmıştın. Kız bizim kızımız değilse bu evde kalması münasip olmaz. Günah olur ister biz büyütmüş olalım ister başka bir şey. Ben evime günah sokamam.”
Günah günah günah tek bildiği şey bu. Ne kadar kolay kabullenmiş her şeyi, ne kadar kabullenmiş ki hemen her şeyi düşünmüş. Günahı sevabı bile.
Bunca sene yaptığı her şeyi bahanem oldu. Ben kendime hep bahaneler ürettim “o böyle büyümüş, sevgisini göstermek istemiyor belki ama içten içe beni sevdiğinin farkındayım” diyerekten kendime büyüttüm ama belli ki hiçbir zaman beni kendi kızı olarak bile görmemiş bir adam şu an günahımı sevabını ölçmeye çalışıyor.
“Olmaz Bey olmaz. Ben kabul etmiyorum. Günahsa günah ben kızımı vermem. Yasmin benim kızım, onu ben büyüttüm. Senin gönlün nasıl el verir buna? Hiç mi sevmiyorsun sen bu kızı?” ah annem sen kime ne diyorsun. Ne sevgisinden bahsediyorsun. Kaç sene baktım ben onun gözüne kaç sene belki dile getirmediği sevgisini gözlerine bakarak görürüm diye baktım ben o gözlere.
“Ne demek olmaz. Benim lafımın üstüne ne zamandan beridir bir şeyler der oldun sen. Sırf o kız yüzünden bana karşı mı geliyorsun? Ben ne dediysem o!” bağırıyordu konu ben ve beni seven annem olunca sadece bağırıyordu.
“Bağırma kız içeride, duyacak.” anne keşke duymasaydım anne.
“Duyarsa duysun. Hatta git kaldır gelsin gideceğiz. Ben bu belirsizlikle yaşamam.”
Hayatım boyunca böyle değersiz hissetmemiştim. Babam beni gözden çıkarmaya dünden meraklıymış meğerse. Bu kadar kolay mı kaç yıllık kızını bir belirsizlikten dolayı atmak. İçten içe beni sevmediğinin farkındayım ama bir çöpmüşüm gibi benden bu kadar çabuk vazgeçmesine kapı dışarı etmek istemesi çok zoruma gidiyor, bir o kadar değersiz hissettiriyor ve kırıyor.
Onları dinlemeyi bırakıp tekrardan odama geçtim. Madem bu kadar çabuk gözden çıkarılıyordum o zaman bu saatten sonra üzülmenin de bir anlamı yok. Madem babam benden bu kadar çabuk vazgeçiyor o zaman ben de onun işini kolaylaştıralım. Dolabına doğru yürüyüp içeriden elime gelen ilk şeyleri giydim. Normal bir kot pantolon giyerek hazırlamaya başladım. Annem henüz odama gelmedi sanırım babamı ikna edip onu hala konuşmaya çalışıyor ama bunun bir işe yaramayacağını o da ben de babam da tüm halde farkında tabii ki de. Acaba diyorum bazen ben olmasaydım başka bir kız olsaydı sevdiği biri olsaydı bu kadar çabuk vazgeçebilir miydi? ya da benim yerime çok sevdiği abilerimden biri olsaydı. En iyisi kendimi düşünceler içinde boğmamak. Bin bir türlü düşünce arasında salona doğru tekrardan yürüdüm.
“Yapma bırak kızla konuşayım bir önce. En azından haberi olsun.” annem hala babama dil döküyor demek ki.
“Gerek yok anne. Ben haberi aldım hazırsanız çıkalım.” diyerek içeriye girdim. Annem yaşlı gözlerle bakarken babam bana ilk defa duygulu bir gözle baktı, afallamış bir şekilde.
“K-kızım ne duydun?” her şeyi anne, duyman gereken her şeyi duydum sen merak etme.
“Bilmem gerekeni duydum eşin de hazırsa çıkalım bir an önce.” sesimi oldukça soğuk çıkarıyordum ama eminim ki az da olsa yaşlanmış gözlerim beni ele veriyordur.
“Önce konuşalım ha canım? Gel otur sakince konuşalım bu durumu.” elimi tutup koltuğa oturttu. Karşımda bildiğim her şeyi tekrardan bana anlatmak isteyen bir kadın en azından beni bu evde isteyen biri. Onun yanında ise bir an önce gitmemi isteyen adam.
“Gerek yok annem. Cidden gerek yok, gidelim en azında doğru neyse onu öğrenelim içimiz rahat olsun.” Gülümseyerek anneme baktım az da olsa içi rahatlasın diye.
“Aradım çocukları hastaneye doğru gidiyorlar. Bizde oyalanmayalım gidelim hadi. Beni görmüyor sanki, yokmuşum gibi davranıyorlar.
...
Evden çıkıp arabaya bindik annem hala elimi tutmuş yaşlı gözlerle ara sıra beni kontrol ediyor. Onun tarafına bakmasam da hissediyordum ara sıra bana baktığını ama ben sanki bu olaylar beni ilgilendirmiyor gibi umursamazdım. Umursayıp ne yapacaktım, umursasam ne değişecek. Öz kızları olsam bile bu saatten sonra o evde nasıl kalacaktım. Babam beni bu kadar kolay gözden çıkarması benim beklemediğim bir şeydi. Ben daha karıştığım durumunu idrak etmezken bunları duymam tüm karmaşanın tüm ortasına attı beni.
Kısa sayılacak bir araba yolculuğundan sonra araç durdu. Babam ve annem birbirine baktılar sanki ne yapacaklarını bilmiyorlar gibiydiler. Onlar inmeden ben hemen araçtan inip durduğumuz yere baktım. Özel Akça Hastanesi işte buradayız. İçeriye girip birkaç işlem sonra her şeyi açığa kavuşturacağız.
Babam –ki artık babam mı bilmiyorum- ve annemin de yanıma gelmesiyle içeriye doğru yürüdük. Belli oluyor mu bilmiyorum ama şu an soğuk soğuk terlediğimi hissediyorum, ellerimin şiddetle titremesini de cabası. Her an oturup bir ağlama krizine girebilecekmiş gibiyim.
“Merhabalar Hastanemize hoş geldiniz. Sizlere nasıl yardımcı olabilirim?” danışmana geldiğimizi oradaki görevli hanımefendinin bize seslenmesiyle fark ettim. Babam cebinden çıkardığı mendil ile alnını silerek danışmana cevap verdi.
“Bizi bugün hastaneden aradılar karışan bebekler için DNA testi yapmaya geldik.” danışman hanımefendinin birden eli ayağı birbirine dolandı gibi oldu. Hemen yerinden kalkarak yanımıza geldi.
“Sizlere odaya kadar ben eşlik ederim efendim. Sizleri bekliyorduk. Selim beyler içeride bekliyorlar.” birlikte asansöre binerek 4.katta çıktık. Danışman bizi bir kapıya kadar getirdi ve kapıyı çalarak içeriden gelen komutla hafifçe kapıyı açıp
“Diğer ailemizde geldi Selim Bey.”
“Hemen içeriye al Selma.” Kapıyı tam açarak bizi içeriye davet etti. Kapıdan içeriye adımlarken başım yere bakar şekildeydi. Adımlarım ileri giderken aslında beynim aban arkama bile bakmadan kaçmam gerektiğini söylüyor ama yapamıyordum işte.
“Hoş geldiniz ben doktorunuz Serkan Akça.” ellini uzatarak babamla selamlaştılar. Osıra başımı tam kaldırarak meraklar odaya baktım. Bizden başka evli olduğu belli olan bir çift ve yanlarında da benim yaşımda bir erkek ve bizden büyük olduğu belli olan başka bir adam daha vardı. Abisi olabilirdi. Etrafa abimler gelmiş mi diye bir bakındım ama yoklardı. Yetişemediler sanırım ya da umursamadılar şu an hiçbir şeyden emin olamıyorum.
“Ramazan Bey diğer ailemizle tanıştırayım. Kardeşim Selim Akça yanın da ise yengem Aslı Akça.” Doktor beyin konuşmasıyla Selim denen beyefendiye ve eşine baktım. Tabi baktığım gibi onlarla gözgöze gelmem ani oldu. Eşi bana yaşlı gözlerle bakarken Selim bey ise bana adlandıramadığım bir şekilde bakıyordu.
Aslınsa şöyle bakınca benzediğimiz yönlerimiz vardı. Saçlarımız mesela benim de Aslı Hanım ki de siyah kıvırcıktı. Yüz hatlarımız da oldukça benziyordu. Hatta hayatımda ilk defa kendimi birine rahatlıkla benzetiyorum. Annem hep onlara benzemediğimi dillendirirdi sanırım sonunda bulduk.
“Oğlunuzu getirmediniz sanırım.” benim taşımdaki çocuğun yanında ki abinin konuşmasıyla bakışlarımı Selim beylerden ayırdım. Ayrıca ne oğlu?
“Oğlumuz değil karışan. Yasemin evin en küçüğü.” kızım demiyor, yollardır demediği gibi ama bari burada bu yabancı insanların arasında sahiplenseydin beni. Ayrıca ismin de Yasemin değil.
“Nasıl olur ama?” Aslı hanımın kendi kedine fısıltıyla bu soruyu sorduğunu zor bela duydum.
“Ben yeni geldim hastanenin başına dosyaları kontrol ettim başka bir olaydan dolayı ve birbirine uyuşmayan belgelerle karşılaşınca konuyu araştırdım maalesef şüphelendiğimiz bir durum oldu be şu an burada bundan dolayı bulunuyoruz. Ne desem boş olacak onca giden seneyi hiçbir şey geri getiremez. Her iki taraf içinde üzücü bir durum olduğunu farkındayım fakat artık DNA testini yapıp her şeyi açığa kavuşturmaktan başka elimizden gelen başka bir şey yok.”
Haklıydı hatta belki o belgelerden şüphelenip araştırmasaydı böyle bir şeyin olduğundan bile haberimiz olmazdı ama yine de bu durum iyimi olacak bizim için yoksa kötü mü onu kestiremiyorum bir türlü.
“Ayrıca abim ile bu olayda kimin parmağı varsa hepsinin gerekli cezayı alacağından emin olacağız bu konuda şüpheniz olmasın lütfen.”
Bu bir şeyi değiştirir mi diye sormak istedim ama isteğimle öylece kaldım.
“O zaman daha fazla beklemeden çocukları şöyle alalım test için.” Serkan doktor bana bakarak eliyle perdenin arkasını gösterdi. Kimseye bakmadan o tarafa doğru yürüdüm. Perdenin arkasında normal müdahale odasında olduğu gibi bir yatak ve gerekli aletler vardı.
“Şuraya oturabilirsin.” eliyle koltuğu göstererek. Sakin adımlarla gösterdiği yere oturup eldiven takmasını izledim. Eldivenleri taktıktan sonra iğne pamuk alarak yanıma geldi.
“Korkmuyorsun değil mi?” koluma pamuğu sürerken soruyu sorup bana baktı. Henüz konuşacak gücü kendimde görmediğim için başımı sağa sola sallayarak olumsuz şekilde cevapladım onu. Gülümseyerek iğneyi yavaşça bulduğu damarıma soktu. Saniyelik kan alma işleminden sonra koluma pamuk bastırarak
“Tamamdır ailenin yanına geçebilirsin.” komutu aldığım gibi yerimden kalkarak tekrar annemin yanına geçtim. Tüm süre boyunca kimseyle göz göze gelmemeye dikkat ediyordum. Onların hatta herkesin bakışı üzerimde olduğunu hissediyordum nedendir.
Hemen ardımdan diğer çocuğu da alarak tekrardan perdenin arkasına geçti Serkan doktor. Birkaç dakika sonra o da çıkınca tüm herkes birbirine baktı ne yapacaklarını bilmeyerekten.
“Sonuçlar birkaç saatte çıkar. En hızlı anca bu kadar oluyor maalesef. İsterseniz o sırada abimler ve sizler dışarıda konuşabilirsiniz.” Sanırım sabahtandır tek konuşan kişi Serkan bey. Gerçi o da haklı iki ailede ne yapacağını şaşırmış halde duruyor hele ki benim erkek değil de kız olmam onlara şok etkisi yaratırken babamlarda bir erkek çocuğu daha gördüğü için şoka girmiş olabilir.
“Ramazan Bey kardeşim haklı müsaitseniz dışarıda yakın bir kafede bir şeyler içelim.” Selim beyi onaylayarak ayağa kalktı.
Hepimiz hastaneden çıkıp hemen karşısında olan bir Kafeye geçtik. Birkaç dakika kimse konuşmadı ve ortada derin bir sessizlik hakim oldu. Bu sessizliği siparişleri almaya gelen garson bozdu nihayetinde.
“Merhaba hoş geldiniz. Ne alırdınız efendim?” elinde kalem kağıtla herkesin siparişlerini aldı ki herkes çay istemişti.
Çayları getirip bıraktıktan sonra Selim bey konuşmayı başlattı.
“Ramazan bey bu durum kolay değil. Hem bizim için hem de çocuklar için. Eğer ki Yasemin kızımız ise onunla tanışıp yanımıza almayı çok isteriz. Tabi kararı en nihayetin de ona bırakıyorum çünkü kaç senedir sizlerle sizi anne baba bilmiş istemezse yanımıza taşınmayabilir. Aynı şekil bu durum oğlum Mert için de geçerli onların onayı ile adım atarız.” benimle tanışmayı istiyorlar daha net bile değilken kızımız dedi benim için. Bunca senedir fikirlerime saygı duyulmasını birinin bana danışmasını hep istedim ve bunu bana veren daha yeni tanıştığım babam olup olmadığı bile belli olmayan biri söylüyor.
“Dediğiniz gibi eğer karışmışlarsa ben oğlumu evimde isterim. Yasemin ise muhakkak sizlerle gelir. Her iki aile içinde en iyisi öz evlatlarını almak olacaktır.” Sabahtandır kendimi tutuyordum ama yabancıların arasında böyle konuşması ağrıma gitti, gözlerim doldu. Başımı eğerek kimsenin görmemesini istedim.
“Ramazan bey Yasemin istemezse onu zorla yanımıza alamayız. Onu psikolojik olarak yıpratır bu.” Aslı hanım yani daha 1 saat bile tanışmış olduğum kadın bile beni düşünürken sen kaç yıllık kızını düşünemiyor musun baba?
“Aslı hanım anlıyorum sizleri ama dediğim gibi ben oğlumu istiyorum kararım bu şekilde. Yasemin istemiyorsa o zaman kendi başının çaresine bakmayı öğrenecek çünkü oğlumu aldıktan sonra evimde durmayacağını bilmesini isterim.”
Babamın sözleri ile dolu olan gözlerimden yaşlar su gibi boşalmaya başladı. Kimse bu sözleri beklemiyordu ondan çünkü konuşmanın sonrasında herkes suspus oldu. Sessizliği bozan ise benim hıçkırıklarım oldu. Selim bey ve Aslı Hanımın bana baktığını hatta yanındaki oğullarının da bana baktığını hissettim. Daha fazla onların önünde ağlamak istemediğim için hızlıca sandalyemden kalkıp dışarıya doğru yürüdüm. En iyisi dışarıda biraz sakinleşmek olacak.
Kafenin önündeki banka oturup sabahtandır yapmak istediğimi yaptım, kendimi tutmadan hüngür hüngür ağladım. Bir süre geçtikten sonra birinin yanıma oturduğunu gördüm. Başımı çevirip bakınca o abi olduğunu gördüm.
Bana baktı ama konuşmadı. O konuşmayınca bende konuşmadım. O sigarasını cebindeb çıkarıp içti bende ondan ters tarafa bakarak ağlamama devam ettim...
Onunla geçirdiğim ilk an oydu.