Rusya:
Anton Demir Borzilov evinin kapısından içeriye girdiğinde asistanı olan Elena heyacanla adamın yanına gelip kollarını boynuna doladı,adamın tepkisizliği canını acıtsada yakışıklı yüzüne baktı kaşları çatılmıştı adamın,sert yüz ifadesinden korktu ama geri çekilmedi.
Ona ne kadar soğuk davrandığının farkında olsada seviyordu bu adamı.
Ufak hareketlerle adamı başan çıkartmak istiyordu adama deli gibi aşıktı tapıyordu adeta,adamın onu sevmediğini pekala biliyordu ama başka bir kadının adamın hayatında olma ihtimalinide göze almak istemiyordu her fırsatta kendini sunuyordu ona.
Öyle bir ihtimali düşündüğünde her defasında bedeninde karşı konulamaz bir sinir hakim oluyordu.
Elena seksi bir kadındı ama adamın hiç bir zaman ilgisini çekmemişti sadece bedeninin rahatlığı için yanında tutuyordu kadını asla bir kadınla duygusal bağ kurmuyordu ve kurmayıda düşünmüyordu.
Anton Demir Elananın kollarını boynundan çözdü ve onu kendisinden bir hışımla ittirdi.
Odasına gidip duş alıp uyumak ve yorgunluğunu atmak istiyordu şuan tek istediği şey buydu.
Kısa bir duşun ardından belinde siyah havlusuyla çıktı,elana yatakta en sexy jartiyerini giymiş adamı bekliyordu,banyodan çıkmış adamın ıslak ve esmer kaslı vücudu kadının dudaklarını ısırmasına sebep oldu.
Anton yatağa yaklaşınca elenada ayaklandı ve adamın dibine girip onu öpmeye çalıştı her defasında kendini tutamayıp adamın dolgun dudaklarının tadını merak edip yapıyordu bu hatayı,ani bir atakla elena'nın boğazını sıkan adam dişlerinin arasından tısladı.
"Никогда, никогда больше не смей прикасаться ко мне, Елена, а теперь уйди из этого дома(Bir daha bana asla ama asla dokunmaya cürret bile etme elena!Şimdi çık git bu evden)"
Korkudan dili tutulan konuşamayan elenanın gözleri doldu,adama bakıp hafifçe başını sallayıp heyecanla geldiği evden apar topar ağlayarak çıkıp gitti.
Adam yatağa uzanıp yapacağı Türkiye ziyaretini düşünmeye başladı çünkü babası rahat duramayıp onu Türkiye'ye göndermek için uğracaktı biliyordu,çok canlar yakıp çok güzel şeyler olacaktı...Ona göre..
Mademki bu işin başına geçti üzerine düşen büyük görevi layıkıyla yapacaktı,işlerinin eskisi gibi olmadığını duyan Ostap Borzilov'un hiç ama hiç hoşuna gitmeyecekti bu durum.
----------- -------------- -----------
Genç adam gözlerini açtığında harabe bir evin içinde evin köşesine konumlandırılmış yatağın üzerinde yatıyordu.Etrafına bakındı eşyalar ev döküntüden farksızdı.
Eski püskü bu evin içine neden,nasıl geldiğini bilmiyor ve şaşkınlıkla etrafını izliyordu,anlam veremiyordu nasıl olmuştu bu,kendisinin buraya gelmediğinden çok emindi.
Yattığı yatakta oturur pozisyona gelip ayaklarını yataktan aşağıya sarkıttı,ellerini başına koyup düşünmeye başladı ama kafası bom boştu hiç bir şey hatırlamıyordu,bunu ona yapanı bulduğunda kesinlikle acımayacaktı o kişiye.
O öyle kendi,kendine düşünürken bir çığlık koptu,korkuyla etrafına bakan adam ne olduğunu anlamaya çalışırken aynı çığlığı bir daha duydu.Bu bir kadın çığlığıydı.
Bir hışımla yerinden kalkıp kapıya doğru koştu ve kendini dışarıya attı.
Gördükleri karşısında şaşkınlıktan kaskatı kesildi bütün vücudu.
Kapkaranlık bir ormanın içindeydi,başını kaldırıp gökyüzüne baktığında simsiyah geceye inat ayın hafif yansımasını gördü bu içine bir nebzede olsa umut kırıntısı bıraksada göğsünün ortasına düşen ateş yavaş,yavaş yakmaya başladı onu,kulak kabartıp tekrar dinlediğinde kadının çığlığı bir daha ormanın derinliklerinden yankılandı.
Kalbi korkuyla çarpmaya başladığında nefesi kesildi bir an,aynı çığlığı bir defa daha duyduğunda sesin geldiği tarafa doğru koşmaya başladı.
Ayakları çıplak halde koşan adam dikenli çalıların ve ağaçların ayaklarını çizip yırtmasına aldırmadan koştu..koştu..koştu.. koştuğu yerlerdeki çamurlara bata çıka koşuyordu.
Sanki tanıdığı birisine koşuyormuş gibi koştu,ama bu sesi tanımıyordu ki kimindi bu kadın sesi,annesi olamazdı kesinlikle,kimdi?.
Nefes,nefese kalan adam varmak istediği noktaya geldiğinde karşısındaki büyük ağacın altında durmuş bekleyen bir kadın vardı.
Kadının yüzünü göremedi ne kadar dikkatli baksada olmadı allak bullaktı.
Yavaşça kadına yaklaştığında kadın adamı görünce kollarını karnına sardı ve arkasındaki ağaca daha çok sığındı.Adam dikkatli baktığında kadının hamile oldugunu fark etti.
Kadının ağlama sesini duyduğunda biraz daha hızlandırdı adımlarını ama duyduğu ses onu orda durdurmaya yetti.
"Kal orda...sakın yaklaşma bana!!Sakın"
Kadının yüzünü hala göremiyordu tek görebildiği sarı parlak bukleleri,beyaz elbisesi ve beyaz teniydi.
"Kim..kimsin sen" "Neyin var,istersen yardım edebilirim sana"dedi kadına nefes,nefese kalmış bir halde.
İçindeki korkusu hala geçmemişti.
Kimdi bu kadın?
Kalbi neden bir serçenin çırpınışı gibiydi?
Neden patlayacak gibi çarpıyordu?
Sanki,sanki çaresiz gibi hissediyordu kendini...
Peki bu neyin çaresizliğiydi?
Kadın tekrar çığlık atıp bağırmaya başladığında adamın adımları geriledi.
"Sen...Sen cani bir adamsın,sen vicdanı olmayan bir gaddarsın,çocuğumu almaya geldin değilmi biliyorum,vermem asla vermem yavrumu sana"diye feryad etti kadın.
Adam hala anlamamış gözlerle kadına bakıp"Ben...Ben gerçekten anlamıyorum ,neden alayım senin çocuğunu, ben...Ben seni tanımıyorum bile"dedi hala anlayamıyordu neden bu kadın onu çocuğunu almakla suçluyordu aklı almıyordu.
"Seni tanıdığım güne lanet olsun,lanetinle geldin bana, yavrumu benden koparmaya çalışıyorsun"
Çığlıkları artık fısıltıya dönmüştü kadının,adam başını yerden kaldırıp kadına baktığında elbisesinin dizlerinden aşağısı tamamen kan olmuştu,kadını öyle gören adam kadına doğru koşmaya başladı,tanımıyordu bu kadını ama kalbi patlayacak gibi sıkışmıştı,neden tanımadığı bir kadın için bu kadar korkmuştu.
Düşecek olan kadının bedenine kollarını sarıp,yavaşca yere yatırdı.
En son duyduğu kadının fısıltılı sözleri ise"Ne olur alma onu benden"demesiydi.
------------ ---------------- --------------
Adam nefes,nefese uyanıp,etrafına bakındı kendi yatağında ve odasındaydı.Çıplak yatmasına ragmen terlemişti bütün vücudu sırıksıklamdı.
Komodinin üzerinde duran telefonunu alıp saate baktığında bir anlık şaşkınlık geçirdi.03:45'ti saat.
Normalde bu saatlerde hep uyuyan adam gördüğü rüyanın henüz etkisinden çıkamamıştı.Yine aynı rüyayı görmüstü.
"Nasıl bir rüyaydı bu böyle,rüyasını sikeyim"diye kendi,kendine küfür savurup yatağından fırladı.
Şifonyerin üzerindeki viski şişesini ve sigarasını alıp odasındaki büyük balkona çıktı,balkondaki koltuklardan birine kendini attı kafası gene allak bullak olmuştu.
Annesini arayıp konuşmak istedi ama bu saatte arayıp korkutmakta istemedi,eline aldığı sigarasının ucunu ateşleyip zehri içine çekmeye başladı.
Gri gözleri gökyüzünde asılı duran ay'a takıldı,o lanet rüyası gelmişti gene aklına,masanın üzerinde duran viski şişesini alıp kafasına dikti,dolu olan şişenin yarısını içmişti bir nefeste.
Bir kaç gündür gördüğü bu rüya karabulut gibi üzerine çökmüştü yine Anton Demir'in.
Neden tanımadığı bir kadın onun rüyasına sürekli girip duruyordu, anlam veremiyordu,geçmişi düşündü hiç bir kadınla gönül ilişkisi olmamıştı ve hiç bir kadınla samimi olmazdı tek gecelik ilişkilerden ibaretti hayatı.