bc

KANLI TUTKU

book_age18+
161
FOLLOW
2.0K
READ
dark
pregnant
confident
billionairess
bxg
musclebear
addiction
like
intro-logo
Blurb

Kıyametten doğan bir yok oluşun varoluşuydu onlarınki..

Yalanların ve oyunların içinde kaybolmuş piyondu onlar..

Bir kadın iki adam..

Biz ne mi olduk?

Önce varolduk..

Sonra kaybolduk..

Hayat bizi en masum anımızda acımasızca savurup attığında,Bana kalan sadece gri gözlerinin aşkla yansımasıydı.

Kolumu kanadımı kırıp bizi bizden ayırdıklarında;

Tek tesellim avuçlarıma bıraktıkları yürek yangınlarımdı.

Bilmiyorlar sevgilim,göremiyorlar.

Uğruna akıl kırıntılarımı kaybettiğimi,sadece adının kazındığı rüzgarın çehremde estiğini bilmiyorlar.

Önce varolduk.

Sonra kaybolduk!Biz bizimle sınandık..

Yaşadığımız,yaşayacağımız herşeyin üzerini kara bir kalemle çizip,bizi yokluğa savurduklarını bilmiyorlar..

"Her bir noktana hükmedip,sana dokunduğumda,dudaklarım vücudunda gezerken,seni bütün benliğinle kendime ait kılmak çok güzel olacak sarışın"

Eva Yıldırım

Anton Demir Borzilov

*****

Hikayenin tüm hakları tarafımca saklıdır❗

01.23.2024

chap-preview
Free preview
Bölüm.1
[YETİŞKİN İÇERİK!Tecavüz ve şiddet barındıran bölümler olacaktır dikkatli okuyun lütfen] [KANLI TUTKU] "Bir,iki,üç,bir,iki,üç,on üç Nisan,Alaz,Alaz,Alaz" "Neden sürekli aynı şeyleri tekrarlayıp duruyor"dedi genç doktor kadına bakan Erdem doktora bakıp. Erdem doktor yan bir gülüşle kadın doktora bakıp"En büyük travmasını yaşadığı tarihi hatırlıyor demekki sadece"dedi. "En büyük travmasımı"dedi kadın doktor şaşkın bir şekilde Erdem doktora bakarak. "Evet" "Peki ama Alaz kim?" "Bilmiyorum"kadın doktor Erdem doktorun verdiği cevaba inanmamıştı,bu kadının buraya geldiği günden beri ne çektiğini ve ne sebeple buraya kapatıldığını çok iyi biliyordu ama nedendir bilinmez hiç kimseye hiç birşey söylemiyordu. Erdem doktorun bazen odasında ya da başka bir yerde sessizce konuşmalarına denk gelmişti lakin Erdem doktor şeytanın sağ bacağı olduğundan kendisini fark ettirmiyordu. "Bence sen biliyorsun ama bilmiyormuş gibi davranıyorsun"şüpheyle karışık bir tavırla gözlerini kısıp Erdem doktora baktı. "Bir,iki,üç,bir,iki,üç,on üç Nisan Alaz,Alaz,Alaz" "Saçmalıyorsun,hiç birşey bilmiyorum ben"dedi sessiz ama sinirli sesiyle,beyaz odanın içinde küçük yatağın üzerinde aynı şeyleri söyleyip avuçlarının içine birşeyler karalamaya çalışan kadına bakan Erdem doktor bu odanın olduğu kısma geldiklerinden bu yana ilk defa yanındaki genç doktora baktı"Sen ne demeye çalışıyorsun?Bu kadının bu Hastaneye neden ve ne sebeple getirildiğini bildiğimimi ima ediyorsun Leyla"Leyla doktorun günden güne artan merakı Erdem doktorun canını fazlasıyla sıkmaya başlamıştı,bunu en üsttekilere haber vermesi gerekiyordu yoksa aksi takdirde kendisinin başınıda yakacaktı aptal kadın sırf bu merakı yüzünden. "Hayır öyle bir imada bulunmadım,ayrıca sen neden bu kadar telaşlanıp sinir oluyorsun anlamıyorum"dedi Leyla doktor,tek kaşını kaldırmış Erdem doktora içindeki bitmeyen merakı ve şüphesiyle birlikte yüzüne bakarak. "Seninle tartışmayacağım Leyla,hastanın ilaç saati geliyor onu vermem gerek görüşürüz sonra...Ve ayrıca herşeyi bu kadar fazla merak etme,bu merak bir gün başına bela olur"deyip sinsice sırıtıp uzaklaştı Leyla doktorun yanından. Leyla doktor odanın koridor kısmına bakan büyük camdan dakikalarca içerideki kadına baktı'ne kadar güzelsin ama neden bu haldesin,ismini bile bilmiyorum senin,kim bu hale gelmene sebep oldu'kafasında bitmek tükenmek bilmeyen soruları bir türlü bitmiyordu,karşısında yatağın üzerinde oturan kadın iki yıldır burdaydı ve geldiği zamandan bu yana birazcıkta olsa bir iyileşme göstermiyordu. İlk geldiği zamanlar fazla üzerine düşmemişti bu durumun ama bu kadar zaman geçipte kadının hiç iyileşmediğini görmesi Leyla doktorun ister istemez şüphelenmesine ve kadının bu halini daha çok merak etmesine sebep oluyordu. Erdem doktor gelmeden kadının olduğu odanın kapısını açıp içeriye sessizce girdi,yatağın üzerinde oturan ve sarı saçları yüzünün heryerine dağılan kadın Leyla doktorun geldiğini anlamış gibi ilk defa başını kaldırıp boş gözlerle Leyla doktora baktı. "Merhaba"dedi Leyla doktor ilk defa kadınla konuşma çabasına giriyordu ve kadının vereceği ani tepkilerdende korkuyordu. Aslında korkması yersizdi onun bu asi halleri Erdem doktoru gördüğünde ortaya çıkıyordu. Kadın hala boş gözlerle tepki vermeden Leyla doktora bakmaya devam ederken Leyla doktor yavaşca kadının yanına yatağın üzerine oturdu. Dağılmış saçları,feri sönmüş gözleri,göz altındaki koyu mor halkalar genç doktorun fazlasıyla kadının bu haline üzülmesine sebep olmuştu. "Konuşalım mı biraz seninle,ismin ne söyleyebilirmisin bana?"kadın hala boş boş bakıyordu doktorun yüzüne. "Saydığın bu kelimeler ne anlama geliyor biliyormusun"dedi kadının cevap vermesini umarak. "Bak sana yardım etmek istiyorum" 'Beni anlıyor ama sadece tepki veremiyor,belkide verdikleri ilaçların etkisiyle bu halde'dedi kendi,kendine bu kadına baktığında geçmişi gözlerinin önüne gelen doktor istemsizce kadına yardım etme arzusuyla dolup taşmıştı. Yapmak istediği şeyin tehlikesinin farkındaydı ama yinede yapmaktan kendisini alı koyamayacaktı. "Peki...Alaz kim"Başını eğmiş avuçlarına şekiller çizmeye devam eden kadın Alaz ismini duyduğu anda başını hızlıca kaldırdı. Sanki bir şeyleri hatırlıyor ama anlatamıyormuş gibi acı çekiyormuş gibi yüzü buruşup gözleri doldu. "On üç Nisan Alaz,Alaz,Alaz"dedi kadın. "Evet canım Alaz..O kim söyle bana Alaz kim"diye sordu tekrar sakin bir sesle doktor kadına. "Alaz....Melek oldu" •••••• •••••• •••••• Eva Hani bazen derler ya alarmın sesiyle uyanmak kadar korkunç bir şey yok diye,benim öyle bir lüksüm yoktu malesef,babam o güzel sesiyle her sabah hiç usanmadan bıkmadan bağır çağır uyandırıyordu. Üstelik sabahın yedi'sinde. Otoriter bir adamdı dediği ve istediği olmadığında dünyayı etrafındaki herkesin başına yıkardı kesinlikle. Yıkıyordu da... Yine aynı sabahlardan birine uyandım,bu defa hangi manayla gelip uyandıracak diye uykusunda düşünürmü bir insan ben düşünüyordum ne yazıkki. "Eva kalk artık,Evaa!" "Efendim baba"dedim oflayarak yirmi dört yaşındaydım ve hala sanki küçücük bir kız çocuğuna muamele yaparmış gibi muameleleri vardı. "Evaa!aç artık şu gözlerini ve çık şu lanet yataktan,o okulu boşuna okutmadım ben sana bugün Holdinge geleceksin ve çalışmaya başlayacaksın,ortaklık anlaşması için Yöreoğlu Holding'den adamlar gelecek onları karşılayıp yanımda olacaksın,hem....Hem bellimi olur Mert Yöreoğlu belki seninle görüşmek ister" En son söylediği kelimelerle gözlerimin fal taşı gibi açıldığına yemin edebilirim. "Ne saçmalıyorsun baba!ne Mert'i ne Yöreoğlu'su ne görüşmesinden bahsediyorsun sen ya!sen ne söylediğinin farkındamısın" Sesimin tonunun sonlara doğru yüksek çıkmasına aldırmadan bağırmıştım suratına aklında bir şeyler vardı ve bu beni daha şimdiden korkutmaya başlamıştı. "Ben ne söylediğimin gayet farkındayım küçük hanım,öyle bir şey olması gerekirse olacak" Bir hışımla yataktan fırlayıp karşısına durdum.Gözlerim yine bana ihanet edip dolu dolu olmuştu. "Ne saçmalıyorsun sen?" dedim boğazıma bir yumru oturmuştu sanki. Kor basılmış gibi gözlerim yanmaya başladığında yanaklarımdan süzülen göz yaşlarım kaderime isyanımdı artık. Babamın bu söylediklerinden sonra yalnızlığım bir tokat gibi yine suratıma vurmuştu, şu anki konumuma bu eve bu hayata bu zenginliğe lanet ettim. Yüzüme öylece bakıp ağladığıma aldırmadan hiç bir şey söylemeden çıkıp gitti odadan. Lanet ettim yalnızlığıma.. Ve yine her zamanki olduğu gibi yine lanet ettim annesizliğime... Annem olsaydı,ölmeseydi belki böyle olmazdık. Aynı evin içinde iki düşman gibi yaşamazdık. Annemin yanımda olmamasının sebebi benmiydim yoksa babamın eşiniz çoçuk sahibi olamaz,olursa hayatını kaybedebilir diye söylendiği halde hamile bırakıpta doğumda ölmesine sebep o muydu. Yıllarca bu düşünce beynimi kemirmekten öteye geçmedi,babam gibi zalim bir adamın annemin ölümünüde benim nasıl büyüdüğümüde kafasına takmadığına eminim. Bu yaşına kadar bir yanı eksik büyümüş bir kadının eksikliğini hiç kimse anlamıyor ya da anlamak istemiyorlar. Ben bakıcıların elinde annesiz büyümüş,bir yanı hep eksik o içindeki çocuk hiç bir zaman yakasını bırakmamış bir kadındım,bu yanımı ne babam doldurdu ne de bir başkası doldurabilirdi artık bu saatten sonra. Amerika'da Standford Üniversitesinden işletme bölümü mezunuydum. Sırf babam istedi diye okumuştum o bölümü,tek çocuğu olduğum için,tek düşündüğü şirket'leri Holding'leriydi,üzerimde kurduğu baskılardan sonra başka çarem olmayınca tıpış tıpış gidip okumuştum okulumu. Yatağıma oturup biraz sakinleştikten sonra kalktım. Hazırlanmam gerekiyordu odamdaki banyoya girip duşumu aldım bütün ihtiyaçlarımı hallettikten sonra üzerime siyah bir palazzo pantolon takımı giyip salona indim. Salonun bir köşesine konumlandırılmış kocaman on iki kişilik bir yemek masamız vardı. Sanki kalabalık bir aileymişiz gibi kalabalık sofralarda yemek yiyecekmişiz gibi,ve her zamanki gibi baş köşeye oturan babam. Onun yüzüne dahi bakmak içimden gelmiyordu şuanda,kahvaltımızı hızlıca yapıp evden çıktık kendi arabamla geçtim Holdinge,arabayı vale'ye verdikten sonra o büyük kapısında yaldızlı harflerle Yıldırım Holding yazan büyük binaya baktım lanetim gibiydi sanki bu zenginlik benim. Kapıdan içeriye girdiğimde beni tanımayanların ilgiyle bana baktığını fark edebiliyordum.Tanımıyorlardı beni tanıyanlarda zaten hoşgeldiniz Eva Hanım deyip geçiyorlardı yanımdan. Babamın asistanı olan Ayşe Gül hanım geldiğimi duymuş olsa gerek beni gördüğünde aceleyle yanıma geldi. Gülümseyerek"Hoşgeldiniz Eva Hanım" dediğinde bende gülümsedim. "Hoşbuldum Ayşe Gül babam geldimi" "Geldi efendim ofisinde sizi bekliyor" "Gitmesem olmazmı Ayşe Gül" Ayşegül tekrar gülümseyip;"Malesef efendim sizi bekliyor biliyorsunuzki bugün Yöreoğlu Holdingle ortaklık toplantısı olucak sizin orda kesinlikle olmanız gerektiğini bildirdi ama zaten odasında beklediği için kendisininde bunları size söyleyeceğinden eminim" Dönüp AyşeGül'e baktığımda babamdan bariz hala çekindiği belli oluyordu. "Hala aynı canınıza okuyor değilmi"dedim istemsiz bir gülümseme oldu yüzümde babamın bu yaptığına değil tabikide Ayşegül gibi naif bir kadının hala babam gibi ketum birine katlanmasıydı gülümsememin sebebi. Asansörlerin olduğu bölüme geldiğimizde bekleyen asansörlerden birinin kapısı açıldığında girdim ve babamın olduğu kat numarasına bastım. Ayşegül beni orda bırakıp işlerinin olduğunu söyleyip uzaklaşmıştı yanımdan. Kapı tam kapanacağı sırada uzun boylu bir adam eliyle kapının kapanmasına engel olup içeriye girdi,arkasındaki bekleyen adama baş işareti yaptığında adam uzaklaştı ve hemen yanıma durup gideceği kat düğmesine basmak için uzandığında sağ kolu,sol koluma temas edince ani bir irkilmeyle geri çekildim. Ben hala anın şaşkınlığı ile ne yaptığını izlerken durdu ve sadece saniyelik bakışla yüzüme bakıp tekrar doğduldu ve geri çekildi,aynı kata çıkıyorduk. Baktığı bu bir kaç saniyede gri harelerini ve keskin çene hattını görebilmiştim,içimdeki ne idü belirsiz saçma sebepsiz merak dalgası tekrar bak desede dönüp tekrar bakma arzumu zorla bastırıp önüme döndüm. Gerilmeye başlamıştım... Rahatsızca olduğum yerde kıpırdanmaya başladığımda,yanımdaki adamında dikkatini çekmiş anlamış olmalı ki, "Bir sorunmu var?"dedi. Dönüpte adamın suratına alık alık bakıp, "Hıı"dediğimde. Yanağındaki gamzelerini gösterir gibi Gülümseyerek; "Bir sorunmu var gergin duruyorsunuz asansöre bindiğinizden beri" "Aaa!şey yok...yok hayır bi sorun yok teşekkürler"deyip kapıya doğru döndüm tekrar. "Peki"deyip hafifçe başını salladı. Bir şeyi fark etmiştim o konuşurken,konuşması aksanlıydı ve bu adam Türk değildi. Bir kaç dakikanın sonunda asansörün kapısı açıldığında kendimi aceleyle dışarı atıp toplantı salonuna doğru koşar adım yürüdüm,normalde babamın ofisine gitmem gerekiyordu ama onunla uğraşacak gücüm yoktu. Toplantı salonunun önüne geldiğimde yavaşça kapı kolunu indirip içeriye girdim,gördüğüm manzara karşısında biraz şaşırsamda bozuntuya vermedim,babam çatık kaşlarının altından bana bakıyordu ve Yöreoğlu Holdingden gelecek olan adamlar zaten çoktan gelmişlerdi,masaya doğru ilerleyip babamın sağ tarafına oturdum. "Kızım Eva'da geldiğine göre ortaklık için gerekli imzaları atabiliriz artık Mert Bey değilmi" Mert Yöreoğlu gözlerini dikip bana bakarak, "Bir kızınız olduğunu biliyordum Kemal bey ama bu kadar güzel bir kızınız olduğunu bilmiyordum"dediğinde midemde bir kasılma hissettim,arsız bakışlarından midem bulanmaya başlamıştı. Çirkin bir kadın değildim elbette alımlı ve güzeldim sarışın beyaz tenli olduğum için bazen üzerimde olan bakışları hissedebiliyordum ama bu adamın bakışları hiçde masum değildi ve çok rahatsız ediciydi. Babam elime uzanıp tuttuğunda yalandan olan sevgisi ve gülümsemesiyle her zamanki şovunu yaptı. "Kızım benim herşeyim Mert Bey,evet çok güzeldir ayrıca zekidirde,herşeyimin tek varisi o benim"dediğinde göz devirip elimi elinden çekip kurtardım. Kendi aralarında konuşup imzaları attıktan sonra Mert Yöreoğlu özel bir şey konuşmak istediğini söyleyip babamla birlikte babamın ofisine geçmişlerdi. Toplantı salonunda tek başıma oturuyordum ve başım çatlıyordu. Aradan geçen bir saatin ardından babamın asistanı Ayşegül gelipte babamın beni odasında beklediğini söyleyince istemesemde kalkıp odasına gittim. "Beni çağırmışşın baba birşey mi oldu?" Önündeki açık olan laptop'undan başını kaldırıp suratıma dik dik baktı. "Otur"dedi. Sanki o dememiş olmasaydı oturmayacaktım. Sabır Eva sabır... "Seninle bir konu hakkında konuşacağız ve inan bana bu işi sadece sen çözebilirsin" "Neymiş o konu baba" "Uzatmayacağım Eva!Mert Yöreoğlu seninle evlenmek istiyor ve sen de bu evliliğe razı olup evleneceksin"

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Mor Salkım +18

read
24.5K
bc

SENİ TANIYORUM

read
6.1K
bc

SAPLANTI

read
26.5K
bc

KANLI LEKE

read
220.8K
bc

Kara Kalem 156 Numara

read
77.5K
bc

Tatlı Bela

read
12.7K
bc

Yaz Düşü

read
7.3K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook