When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Defne, odaya girdiklerinde adamın kenara çekilip ona geçmesi için işaret ettiği koltuğa bir bakış atıp hemen ardından tüm odayı süzdü. Ev, tarihi, bundan bin sene sonra bile sapasağlam bir şekilde olduğu yerde dikilmeye devam edecek kadar sağlam görünen bir yapıydı. Bunu sevmişti. Modernize edilmiş olmasını daha çok sevmişti. Gözlerini büyük yataktan uzak tutmak için, kalın taş duvara açıldığından rahatça oturmasına olanak sağlayan genişlikte boşluğu olan, büyük pencereye çevirdi. Pencere açıktı ve içeriye hafif bir rüzgarın diğer mobilyalarla uyumlu, bal rengi tülü uçuşturarak içeri girmesine olanak sağlıyordu. Yalnız, bu rüzgar ferah değildi. Taş duvarın serinliğini dengeleyen, tenini okşayarak ürpermesini engelleyen, onu yatıştırıp sakinleştiren güzel bir kokuyu içine hapsetmiş ılı