bc

Mafyanın Esiri +18

book_age18+
12.5K
FOLLOW
140.6K
READ
dark
HE
badboy
mafia
bxg
friends with benefits
like
intro-logo
Blurb

? Temmuz ayı süpernova birincisi ?İstemiyorum! Şunu bir anla artık! İsteyerek yatağına girmem. Seninle birlikte olmam! Yine de benimle yatmaya çalışırsan bunun adı tecavüz olur!”

Murat, sırıttı.

“Tecavüz fantezin mi var tatlı kız?”

***

Defne, dudaklarından bir hayret sesi çıkmasına engel olamadı. Teninin giderek ısındığının ve fazlasıyla kızardığının farkındaydı. Bir an için adamın kucağında olduğunu, içinde bulunduğu rahatsızlığı bile unutuvermişti.

“Ne?” diye sordu şaşkınlıkla. “Sen ne saçmalıyorsun!

Kızın bedeninden çok sesine takmıştı.

Kafasında en çok dönen şey kızın dizlerinin üzerine çöküp aletini sıkıca kavramış, o tatlı pembe dudaklarıyla onu emerken gözlerini yukarı kaldırmış haliydi. Diğeri de o sesten çıkmasını beklediği çığlıkla kızın içine sertçe gömüldüğü birkaç versiyonu olan sert seksti.

Kız gecelikle karşısında dururken favori pozisyonu, onun düşmemek için arkasındaki kapıya sıkıca tutunduğu yeni bir tanesiyle değişti.

Defne adamın onu süzme şeklinden rahatsız olarak yanlış bir karar verdiğini fark etti. Diğerleri varken konuşan, mesajları yazan adam ile karşısında gördüğü adam tamamen farklıydı.

Adam onu tepeden tırnağa incelerken “Gidiyorum!” deyip geriledi. Kapıyı kapatırken atılıp kolunu yakalamasıyla durdu.

“Murat, bırak! Aşağı geldim ama konuşacağın şeyi dinlemek için değil. Sana biz diye bir şey olmayacağını söylemek için. Kelimelerin fikrimi değiştirmeyecek,” derken sesini alçak tutuyordu. Yine de içini titreten soğuğun sesini titretmesine engel olamamıştı.

Murat, “Olacak,” dedi, sesi pürüzsüz, kendinden emin çıkıyordu. Kızı hala gözleriyle beceriyordu.

Kızın üşüdüğünü fark etmesi için bakışlarını gerdanından koparması; Defne’nin omzunu bükerek hafifçe titremesi ve beyaz teninin sokak lambasının yarım yamalak ışığında bile belli olacak kadar kızarması gerekmişti.

Kızı kendine çekerken arabanın üzerinde duran ceketi alıp omzuna attı.

“Araçta konuşalım,” dedi.

Defne, adamın kokusunu daha önce fark etmemişti. Ceketten burnuna dolan kokuyu beğeniyle içine çekerken, farkında değilmiş gibi omzunu oynatıp ceketin yere düşmesine neden oldu. Adam ters ters bakarken “Hayır dedim!” diyerek elini kurtardı. “İstemiyorum.”

Murat, gözlerinin bir an yerdeki cekete kaymasına izin verip yeniden kıza çevirdi. Tepeden tırnağa süzerken “İstemesen de bu iş olacak,” dedi.

Aslında bu kadar ileri gitmezdi ama takmıştı. Kız ondan kaçmaya, uzak durmaya çalıştıkça daha da takıyordu. Belki bir kez yatarlarsa bu takıntıdan kurtulup normale dönebilirdi. Ama kızın ailesi de belliydi. Evlenmeden becerirse abisi çıkan sıkıntıyı mutlaka duyardı. Duyunca mesele büyürdü. Mesele büyürse mecburen öldürmek zorunda kalırdı. Bir kız için bir aileyi komple sikip atmak istemiyordu.

“Sen ne zırvalıyorsun Murat!”

“Geç lan şu arabaya, götün donuyor hala salak salak inatlaşıyorsun. Siktirme inadını!”

Rol yapmak buraya kadardı…

Defne, şokla aralanan dudaklarını kapatmaya fırsat bulamadan adam yeniden bileğine yapışınca kolunu çekiştirdi ama kendini araca binmekten kurtaramadı. Araçtan inmek için yaptığı hareket adam çenesini sıkıca tuttuğu için yarıda kalırken korkuyla derin bir nefes aldı.

“Sikerim inadını da tribini de! Otur akıllı akıllı, anlat derdini! Konuşalım işte!”

Defne, yutkundu. Saatler önce Aylin için endişe ediyordu. Şimdi kendi başına açtığı belayı düşünemeyecek kadar korkmuştu.

Adamın koyu, kısık gözlerine, ökeyle kastığı çenesine bakarken geri çekilebildiği kadar çekilmiş, kendini ateş saçan nefesinden sakınmaya çalışıyordu. Adam çenesini bırakarak geri çekilmesine izin verirken hırkasının üzerine giyindiği cesaretine sarıldı. Adamın çenesinden kayıp dudaklarını okşamaya başlamış olan parmaklarından sıyrılıp gözlerine bakarken kısık bir sesle konuştu.

“Seninle asla olmaz,” dedi. “İstemiyorum. Asla. Seni zaten sevmiyordum, şimdi, şu kelimelerinden de yaptığın şeyden de tiksindim!” dedi.

Korkmuş olması içinden geçenleri dillendirmesine engel olmamıştı. Adamın bakışı bile midesinin tepetaklak olmasına neden olurken biraz daha geri çekildi.

Cevap “Topla şu ayaklarını, kapıya sıkışmasın!” oldu.

Aracı çalıştırdıktan on dakika kadar sonra konuşmaya lütfettiğinde siniri az da olsa yatışmıştı.

“Canını sıkmak istemiyordum. Kusura bakma!” diyerek elini uzattı. Bu kez temas ettiği yer, Defne’nin kısa geceliğinin örtemediği bacağıydı. Ve dokunuşu öylesine bir dokunuş değildi. Eli kızın tenini okşarken parmakları sıcaklığını kızın tenine yayarak alev alev yukarı doğru ilerliyordu.

Defne, bu dokunuştan kurtulmak için panikle geri çekilip adamın bileğini iterken nefretle “Çek şu elini üzerimden!” diye bağırıp elini savurdu. Tokadı adamın yüzünde patlarken “Hayvan!” diye eklemişti.

Murat çenesini kasarak araç kullandığını unutup vızır vızır trafiğin aktığı yolda kıza döndü.

“Sen, bana tokat mı attın?” derken sesi, Defne’yi korkudan öldüren bir şey gizliyordu.

Kız, üzerlerine gelen ışıkla başını çevirip cama baktığı sırada Murat direksiyonu kırmak için geç kalmıştı.

Mafyanın Karısı +18 hikayesinin yan kitabıdır.

Töre

Aşiret

+18 içerik

chap-preview
Free preview
Giriş
Defne, kuzeni Aylin’in sözünden sonra odasına geçtiğinde yine, yapacak hiçbir işi olmadığı için bir süre aynanın karşısında oturdu. Cilt bakımını tamamladı. Saçlarındaki örgüleri açıp geceliğini giyerek yazmaya hazırlandı. Yatakta uzansa da olanları düşündüğü için bir süre uyuyamadı. Etrafındaki herkes evlenirken, birileriyle birlikte olurken, derdini anlatacak birilerine sahipken onun konuşabildiği kimse yoktu. Annesi vardı ama onunla her şeyi konuşamıyordu. Özellikle babası yeni ölmüşken, annesi kimseye belli etmeden yas tutarken… Kuzeni Emir Ali’nin eşi, belki de arkadaşım diyebileceği tek kişi olan Eylem vardı... Onunla da bir yere kadar samimi olabiliyordu. Daha yakın, daha özel bir şey istiyordu. Ama korkuyordu da… Babasının ölümünü dışarıdan bakanlar için kolayca kabullenmiş gibiydi ama öyle değildi. Hırlı da olsa adam babasıydı, hırsız da olsa… Annesine düşkündü, o üzülür diye üzüntüsünü belli etmemişti. Üzgündü. Cidden üzgündü. Olacak da olan da ortadayken, annesini önüne gelen her kadınla aldatan, aileye ihanet etmek pahasına kadınlara para harcayan babası için yalvaramamış; eniştesine de kuzenine de babamı öldürmeyin diyememişti. Dese sonuç zaten değişmeyecekti. Dese babasının tabiatı da dahil hiçbir şey düzelmeyecekti. Dese olanlar telafi edilmeyecekti… Son belliydi: Belli olan gelmişti. Yine de hislerine mâni olamıyordu. Odasının duvarları üzerine üzerine gelirken yan odada yatmakta olan annesinin ağlama sesini duyabiliyordu. Babasının yaptığı şey kadının onun ardından göz yaşı dökmesine bile engel olmamıştı. Sevgi bitmişse bile bir alışkanlık, alışkanlık sonrası da bir yoksunluk olması normaldi. Ki Defne, annesinin her şeye rağmen babasını sevdiğini, şu an değilse bile bir zamanlar sevdiğini biliyordu. Birini sevmek bu yüzden ciddi anlamda korkutuyordu onu. Geçmeyen, bitmeyen; giden, gittiğinde iz bırakan bir şeye neden heves ettiğini de anlamıyordu. Murat mesaj attığında yastığını kabartmış, göz bandını takmıştı. Telefona gelen bildirim sesiyle bandını sadece tek gözünü açıkta bırakacak şekilde alnına doğru kaydırdı. UYUDUN MU? Mesajı okuduktan sonra telefonunu elinde birkaç kez çevirdi. Kararsızlıkla duraksadı. Sonra ekranı kapatıp yastığın altına itti. Cevap vermeyecekti. Sabah da kuzenine adamla görüşmek istemediğini söyleyecekti. Bir heves uğruna kendini yakmayacak kadar aklı başındaydı. Doğru kelime belki de aklı başında değil de savunmada olabilirdi. Murat Avan, adı sürekli ortada dönen ama yüzünü bile kimsenin bilmediği, tanımadığı biriydi. Ta ki, can sıkıntısıyla Eylem’in kullandığı aracın camını açıp “Benimle çıkmak isteyen var mı?” diye caddeye bağırana kadar. Bir anlığına eğlenmişti. Sonra yanlarında duran aracın camı inmiş, adam kendini göstermişti. Defne, onunla ilk göz göze geldiği anı bile net hatırlamıyordu. O kadar paniklemişti ki hızlıca koltukta kayarak kendini aracın kapısıyla gizlemiş, adamın görüş alanından çıkmıştı. O zaman, adamın kim olduğundan da; ciddi anlamda peşine düşeceğinden de habersizdi. Emir Ali izin verdiği için adamla görüşmeye heveslenmişti. Fazla hevesli görünmemek için elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen adamla her karşı karşıya gelişlerinde, aynı ortamda her bulunuşlarında fazlasıyla heyecanlanıyordu. Murat Avan, her genç kızın rüyasının özetiydi. Fazla zengin. Fazla yakışıklı. Fazla güçlü. Defne, adamın bu kadar kusursuz olamayacağını tahmin ediyordu. Bu yüzden de onunla görüşme işini erteleyebildiği kadar ertelemek istiyordu. Çünkü onların ortamı, aileleri belliydi. Ve kuralları da basitti. Niyetin ciddiyse uzun süre çıkamazdın. Sevgili olarak takılamazdın. Bir iki kez görüşür, yüzüğü parmağına takardın… Emir Ali öyle yapmıştı. Onun kız kardeşi de öyle yapmıştı. Ortağı Ömer bile, en çapkınları olarak nam salmışken bir hafta geçmeden işi nikaha götürmüştü. Defne, Murat’la evlenmeye hazır değildi. Kimseyle evlenmeye hazır değildi. Aldatılmak en büyük korkusuydu. Murat gibi bir adam onu aldatırsa, yüzüğü kafasına atıp hayatına devam edemezdi. Bu yüzden, tam da bu yüzden ondan fena halde hoşlanmış olmasına rağmen bu ilişkinin aşka evrilmesine izin vermeye hiç de niyetli değildi. Yeni mesaj sesiyle kaşlarını çattı. Telefonu çekip ne yazdığına baktı. UYUMADIĞINI BİLİYORUM. ODANIN IŞIĞI AÇIK. Kalkıp pencereye giderek kontrol etme gereği duymadı. Adamın evinin önünde olduğunu anlamıştı. Murat, kuzeninden kaçan, aileyi dolandıran babasını da böyle, onu sapık gibi takip ederken yakalamıştı zaten. Onu. Takip. Ederken. Defne, kuzeni Emir Ali’den adamın onu takip ettiğini öğrenince bundan da fazlasıyla rahatsız olmuştu. Adamın arada kendisine diktiği o tuhaf bakıştan rahatsız olduğu gibi… Telefonu yeniden kapatırken BANA GÖRÜLDÜ MÜ ATIYORSUN SEN? mesajını görünce burnunu kırıştırdı. “Mesajları büyük harflerle yazınca korkutucu olduğunu falan mı sanıyorsun ki?” diye söylenip göz bandını saçının üzerine iterek oturdu. Telefonu elinde birkaç kez evirip çevirdi. Mesaj bölümüne girdiğinde her seferinde olduğu gibi yine adamın resmine takılı kaldı. Adam, fizikler özelliklerini sıraladığında herkesin ne var bunda diyeceği biri gibi geliyordu. Uzun boy, yapılı, kaslı ama çekici bir vücut. Kahve gözler. Kavisli bir kaşlar. Kirli sakal. Keskin bir çene. Düzgün sayılmayan ama yüzüne yakışan bir burun. Yine kalemle çizilmiş gibi sert hatlara sahip olan güzel dudaklar. Murat Avan, cidden yakışıklıydı. Defne, onun gördüğü en yakışıklı adamlardan biri olduğundan emindi. Duruşundaki bir şey, tüm neşeli tavırlarına ve şakacı havasına rağmen onu korkutucu yapıyordu. Defne, adamdan korktuğunu belli etmemek için her zamankinden daha fazla rol yapmak zorunda kalıyordu. Yüzündeki tasasız gülümseyiş Murat ismini duyduğunda bile içini aydınlatan ışığın ardında yitip gidiyordu. İlerlemeyecek bir şey için zaman harcamaya değmezdi ama sıkılıyordu. Beynini böyle ikna etmeye çalışıyordu ışıldayan kalbi. Mesaj yazamayacak kadar stresliydi. Ve ‘Unutulan kırık’ meselesini de bir kenara atamıyordu. Murat, günlerdir onunla görüşmek için kuzeniyle konuşuyor, neredeyse yalvarıyordu. Onunla evlenmek niyetinde olduğunu söylüyordu. Ama… Pek çok kadınla ilişkisi olmuştu, bu ilişkilerin bazıları da bu yalvarma sürecinde devam ediyordu. Defne, onun ayrılmayı unuttuğu bir kadından bahsettiğini duyunca bıçaklanmış gibi hissetmişti. Bir insan biriyle ilişkisi olduğunu nasıl unutabilirdi? Defne, diğerleri gibi sıkılınca rafa kaldırılıp unutulan bir oyuncak olmaya niyetli değildi. Murat’a aşık olur da onun tarafından bir kenara atılırsa bunu kaldıramazdı. Sindiremezdi. Kendini rafta bulmamak için Murat’a hayır demeye bunları düşünürken karar vermişti. Özellikle büyük harfler seçerek mesaja cevap vermeye karar verdi. ZATEN OLDUKÇA UNUTKANSIN, SENİ GÖRMEZDEN GELDİĞİMİ DE UNUTURSUN. EVİMİN ÖNÜNDE DOLAŞMAYI KES BENCE. DAHA ÖNEMLİ İŞLERİN OLDUĞUNDAN EMİNİM. MESELA VÜCUDUNA GİREN 3 MERMİ YARASI YA DA KIYIDA KÖŞEDE YOLUNU GÖZLEYEN, UNUTULAN BİRKAÇ KADIN GİBİ… Kuzeni Emir Ali, bu unutulan kırık olayına Murat’a, Defne’den daha agresif bir tepki vermişti. Adamı ya da ortağı adı her neyse, Ömer’e Murat’ı vurdurtmuştu. Başka sebepler de bir araya gelince adam aynı gün içinde üç mermi yemişti. Bu mermilerin, onun yaptığı hatayı giderdiği gibi saçma bir fikre de sahipti. Defne, adamla karşılaştıklarında ona pas vermeyince “Senin için üç mermi yedim!’” demesiyle bunu anlamıştı. Mesajı gönderdikten sonra telefonun sesini kıstı. Kalkıp lambasını kapattı. Ekranındaki ışığı görünce yatağa girmeden önce duraksadı. AŞAĞI GEL Defne mesajı iki kez daha okudu. Kaşlarını çatarak yeni bir mesaj yazarken adamın BU BİR RİCA DEĞİL yazdığını görünce hem saçma bir şekilde heyecanlandı hem de korktu. Onun eve gelemeyeceğini bildiğinden sırıtarak yatağa oturdu. MURAT, SAÇMALAMA. EVİNE YA DA ARTIK BU GECE KİME NİYETLENDİYSEN ONA DÖN. BOŞA KÜREK ÇEKİYORSUN. Adama mesajı gönderdikten sonra bir çalışanından gelen mesajı fark etti. Kızın mesajına cevap bile vermemişti. Okuduktan sonra tamamen zihninden silmişti. İzin isteyen kıza hızla cevap verip istediği izni verdikten sonra cevap vermeyi unuttuğu birkaç kişiye daha döndü. Telefonunu yerine bırakırken BU SAATTE KİMİNLE KONUŞUYORSUN??? Mesajını görünce bezgince iç geçirdi. Telefonu çalmaya başladığında anında sessize aldı. Annesi ağlamayı yeni bırakmıştı. Muhtemelen uyuyordu. Pencereye yürüyerek adamın dikildiği yere baktı. Hava bulanıktı. Yağış yoktu ama pencereyi araladığında oda sıcaklığı aniden düşmüş gibiydi. Üzerinde bir gömlekle o soğukta nasıl dikildiğini anlamaya çalışırken SANA NE! yazıp gönderdi. BİZ NEDEN BAĞIRARAK KONUŞUYORUZ? Mesajını ekledikten sonra son mesajını yazdı. -Murat, seninle görüşmeyi falan düşünmüyorum. Söyleyeceğin hiçbir şey fikrimi değiştirmeyecek. Boşa uğraşma. Aslında içten içe adam orada, o soğukta onun için dikildiği için keyif alıyordu. Yine de daha iyisini bulabilirdi sanki… Belki daha zengini olmazdı, belki daha güzel güleni de olmazdı, belki aileye daha çok uyanı da olmazdı, belki basit bir gömlekle dikilerek bile kalbini tekleten de olmazdı, belki bir daha kalbi böyle de çarpmazdı… Yüzündeki gülümseme silinirken pencereyi kapatıp yatağına gitti. Neyi teptiğini bir kez daha düşündü. Adam aşık değildi ama beğeniyordu. Aşık olması hiç de zor değildi. Kendini bıraktığı anda aşık olabilirdi. -Ben senin fikrini değiştiririm. Gel sen. Defne mesaja bakıp saçını kulağının ardına iterken dolabının kapağına bir baktı. Görüntüsünü inceledi. Sade, üzerinde minik gelincikler olan beyaz bir gecelikle oturuyordu. Sade olmasına rağmen gecelik adamın görmesini istemeyeceği kadar açıktı. Belki de görmesini isteyeceği kadar güzeldi. Kararsızlıkla ayağa kalktı. Murat, ona evinin önündeki sokakta ne yapabilirdi ki? Adam gömlekle dikilirken ölmüyorsa kendisi de üzerine çektiği uzun hırkayla hayatta kalabilir, adamı def ederken bile zihnine, en az onun kendi zihnine yer ettiği kadar yer edebilirdi. Yaptığı şeyin delilik olduğunu biliyordu. Yine de yapacaktı. Üzerine beyaz bir hırka geçirip telefonunu cebine atarak odasından çıktığında kendi kendine en az elli kere geri dön ve dur seni ahmak demişti ama yine de Murat’tan gelen bir sonraki mesaj telefonun ekranını dışarıdan görünecek şekilde aydınlattığında kapıdan dışarı çıkmıştı. Soğuk havayla hırkasına sarınarak dış kapıya doğru yürümeye başladı. Murat’ın ne yazdığına bakmamıştı. Kapıyı açıp adamın başını telefondan kaldırmasını beklerken sokak lambası eşliğinde yüz hatlarını inceledi. Sert çehresini süzerken deli bir hızla hareket eden parmakları durduğunda başını kaldıran adamla göz göze geldi. Yüzünü sabit tutmaya çalışarak “Geldim!” dedi. Murat, daha önce hiçbir kızı bu kadar takmamıştı. Kızı ilk gördüğünde beğenmiş, utanıp saklandığında merak etmeye başlamış, parmağında yüzük olup olmadığını kontrol etmek için araç penceresinde başını uzattığında kızla yatmak istediğine karar vermişti. Kızın bedeninde tek bir kusur yoktu. Yüzü vücudundan bile güzeldi. O kısacık an yüzünden günlerdir kafasında kızı elli farklı pozisyonda becermişti. Kızın sesine ayrı takmıştı. Buğulu, hafif ama neşeli bir sesi vardı. Neşeliyken ayrı güzel, ciddiyken fazla tahrik ediciydi. Kızın bedeninden çok sesine takmıştı. Bakışlarına da ayrı takıktı. Kafasında en çok dönen şey kızın dizlerinin üzerine çöküp aletini sıkıca kavramış, o tatlı pembe dudaklarıyla onu emerken gözlerini yukarı kaldırmış haliydi. Diğeri de o sesten çıkmasını beklediği çığlıkla kızın içine sertçe gömüldüğü birkaç versiyonu olan sert seksti. Kız gecelikle karşısında dururken favori pozisyonu, onun düşmemek için arkasındaki kapıya sıkıca tutunduğu yeni bir tanesiyle değişti. Defne adamın onu süzme şeklinden rahatsız olarak yanlış bir karar verdiğini fark etti. Diğerleri varken konuşan, mesajları yazan adam ile karşısında gördüğü adam tamamen farklıydı. Adam onu tepeden tırnağa incelerken “Şimdi de gidiyorum!” deyip geriledi. Kapıyı kapatırken atılıp kolunu yakalamasıyla durdu. “Murat, bırak! Aşağı geldim ama konuşacağın şeyi dinlemek için değil. Sana biz diye bir şey olmayacağını söylemek için. Kelimelerin fikrimi değiştirmeyecek,” derken sesini alçak tutuyordu. Yine de içini titreten soğuğun sesini titretmesine engel olamamıştı. Murat, “Olacak,” dedi,sesi pürüzsün, kendinden emin çıkıyordu. Kızı hala gözleriyle beceriyordu. Kızın üşüdüğünü fark etmesi için bakışlarını gerdanından koparması; Defne’nin omzunu bükerek hafifçe titremesi ve beyaz teninin sokak lambasının yarım yamalak ışığında bile belli olacak kadar kızarması gerekmişti. Kızı kendine çekerken arabanın üzerinde duran ceketi alıp omzuna attı. “Araçta konuşalım,” dedi. Defne, adamın kokusunu daha önce fark etmemişti. Ceketten burnuna dolan kokuyu beğeniyle içine çekerken, farkında değilmiş gibi omzunu oynatıp ceketin yere düşmesine neden oldu. Adam ters ters bakarken “Hayır dedim!” diyerek elini kurtardı. “İstemiyorum.” Murat, gözlerinin bir an yerdeki cekete kaymasına izin verip yeniden kıza çevirdi. Tepeden tırnağa süzerken “İstemesen de bu iş olacak,” dedi. Aslında bu kadar ileri gitmezdi ama takmıştı. Kız ondan kaçmaya, uzak durmaya çalıştıkça daha da takıyordu. Belki bir kez yatarlarsa bu takıntıdan kurtulup normale dönebilirdi. Ama kızın ailesi de belliydi. Evlenmeden becerirse abisi çıkan sıkıntıyı mutlaka duyardı. Duyunca mesele büyürdü. Mesele büyürse mecburen öldürmek zorunda kalırdı. Bir kız için bir aileyi komple sikip atmak istemiyordu. “Sen ne zırvalıyorsun Murat!” Kızın çattığı kaşlarına bakarken sabırla “Geç lan şu arabaya, götün donuyor hala salak salak inatlaşıyorsun. Siktirme inadını!” dedi. Rol yapmak buraya kadardı… Defne, şokla aralanan dudaklarını kapatmaya fırsat bulamadan adam yeniden bileğine yapışınca kolunu çekiştirdi ama kendini araca binmekten kurtaramadı. Araçtan inmek için yaptığı hareket adam çenesini sıkıca tuttuğu için yarıda kalırken korkuyla derin bir nefes aldı. “Sikerim inadını da tribini de! Otur akıllı akıllı, anlat derdini! Konuşalım işte!” Defne, yutkundu. Saatler önce Aylin için endişe ediyordu. Şimdi kendi başına açtığı belayı düşünemeyecek kadar korkmuştu. Adamın koyu, kısık gözlerine, ökeyle kastığı çenesine bakarken geri çekilebildiği kadar çekilmiş, kendini ateş saçan nefesinden sakınmaya çalışıyordu. Adam çenesini bırakarak geri çekilmesine izin verirken hırkasının üzerine giyindiği cesaretine sarıldı. Adamın çenesinden kayıp dudaklarını okşamaya başlamış olan parmaklarından sıyrılıp gözlerine bakarken kısık bir sesle konuştu. “Seninle asla olmaz,” dedi. “İstemiyorum. Asla. Seni zaten sevmiyordum, şimdi, şu kelimelerinden de yaptığın şeyden de tiksindim!” dedi. Korkmuş olması içinden geçenleri dillendirmesine engel olmamıştı. Adamın bakışı bile midesinin tepetaklak olmasına neden olurken biraz daha geri çekildi. Cevap “Topla şu ayaklarını, kapıya sıkışmasın!” oldu. Kızın dediği şey, Murat’ı zerre etkilememişti. Direksiyona geçip aracı çalıştırdıktan on dakika kadar sonra konuşmaya lütfettiğinde siniri az da olsa yatışmıştı. “Canını sıkmak istemiyordum. Kusura bakma!” diyerek elini uzattı. Bu kez temas ettiği yer, Defne’nin kısa geceliğinin örtemediği bacağıydı. Ve dokunuşu öylesine bir dokunuş değildi. Eli kızın tenini okşarken parmakları sıcaklığını kızın tenine yayarak alev alev yukarı doğru ilerliyordu. Defne, bu dokunuştan kurtulmak için panikle geri çekilip adamın bileğini iterken nefretle “Çek şu elini üzerimden!” diye bağırıp elini savurdu. Tokadı adamın yüzünde patlarken “Hayvan!” diye eklemişti. Murat çenesini kasarak araç kullandığını unutup vızır vızır trafiğin aktığı yolda kıza döndü. “Sen, bana tokat mı attın?” derken sesi, Defne’yi korkudan öldüren bir şey gizliyordu. Kız, üzerlerine gelen ışıkla başını çevirip cama baktığı sırada Murat direksiyonu kırmak için geç kalmıştı.

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook