Defne, “Murat, bazen seni okuyamıyorum,” dedi. “Şu an olduğu gibi baktığında… Ve böyle tuhaf tuhaf gülümsediğinde…” Murat, yanağını kızın ellerinden kurtardı. Artık karısı olan, onun olan kızı tepeden tırnağa süzdü. Ne kadar bakarsa baksın bakmaya doyamıyordu. Ona bakmaya da engel olamıyordu. Ve düşünmeye… Ve hayal etmeye… Ve korkmaya… Ve korktuğu için kendinden nefret etmeye… Ve başa sarıyordu. Aklındaki çoğu şeyi yapmıyor, Defne’ye baktıkça yapamıyordu… Bundan, kendisinden ettiği kadar nefret etmiyordu. Biraz daha az nefret ediyordu. Kızın da kendinden nefret etmesini istemediğinden kelimelerine de yaptıklarına da dikkat etmek için çok fazla kasılıyordu. Ve bundan da nefret ediyordu. “Ne düşündüğümü her zaman anlasaydın,” diyerek dudaklarındaki gülüşün daha keyifli bir gülüm