4. KÜÇÜK KIZILI SOBELEDİM...

2752 Words
Kerem, giyinip odasından çıktığında çoktan otel müdürünün ofisine doğru yol almıştı. Yanından geçen birkaç otel personeline bakarken gözleri kızılı arıyordu. Ama ne gözleri istediğini gördü ne de genzinde dolanan çikolata kokusu yenilendi. Tek bir tık yapıp odaya girdiğinde kahvesini yudumlayan müdür öksürerek ayağa kalktı. Patronu sabahın bu saatinde odasında görmek pek alışık olduğu bir şey değildi. “Kerem Bey, hoşgeldiniz. Buyurun oturun lütfen.” Kerem adamın masasının karşısındaki koltuklardan birine kuruldu ve bacak bacak üzerine attı. Üzerine giydiği siyah takım elbise ve beyaz gömlek her ne kadar klasik olsa da şekilli bedeninde çok iyi durmuştu. Kolundaki saatinden kıravatının iğnesine ayakkabısından gözündeki gözlüğüne kadar markaydı. “Kemal Bey, otel de kalma konusunda uzun bir süre daha kararlıyım. Ama her defasında odamı toplamak için gelen personelin değişik olması her şeyin yerinin değişmesi demek. Ben bana özel bir çalışan arıyorum. Hemen odamın yanındaki odada kalacak ve sadece benim hizmetimle ilgilenecek. Bu konuda sizin güvendiğiniz ve önerdiğiniz birileri var mı? Dışarıdan değil yine otel çalışanlarından birini istiyorum. Yatılı olarak kalacağı için sorun çıkarabilecek tipler olmamasına özen gösterin lütfen.” Müdür Kemal, kaşlarını kaldırıp şaşkınca adama baksa da “Efendim sizin olduğunuz kat kral dairelerine ait ve bir çalışanın orada kalması ne kadar doğru olur bilemedim. Üstelik otel prestiji için sıkıntı olabilir.” diyerek kafasında ilk oluşan düşünceyi öne sürdü. Oysa çoktan kafasında birkaç çalışanı belirlemişti. Tek kaşı kalkan Kerem alaycı bir şekilde “Müdür Bey otel benim. Özel çalışanımı ister kral dairesinde ister süit odada yaşatırım. Siz bu tür konuları düşünmeyin de bana isimle gelin. Akşama kadar bu iş halledilmeli.” dedikten dik şekilde adamın gözlerine bakmaya başladı. Orta yaşlı adam içinden laf etse de hemen bilgisayarından personel listesine girdi ve patronunun “Erkek olmayacak” direktifiyle kızları incelemeye başladı. Sonuç itibari ile ellerinde beş kız ismi ve bilgileri vardı. “Efendim. Güven ve titizlik konusunda her personelime güvensem de bu beş kişi üst düzeyde. Öncelikle “Fatma Yılmaz. Otuz yaşında. Ailesini bir kazada kaybettiği için yalnız yaşıyor. Yatılı kalma konusunda sorun çıkarmayacaktır. İkinci adayımız; Ayşen Mirza. Yirmi dört yaşında. Ailesi şehir dışında yaşadığı için otelde kalmasında problem olmaz. Üçüncü aday; Figen Karadağ. O da yirmi beş yaşında ve yanlız yaşayan elemanlarımızdan. Dördüncü Alev sarmaşık. Yirmi yedi yaşında. Onun ailesi iyi bir konuşmayla yatılı duruma onay verebilir. Son adayımız Miray Korhan. Yirmi dördüne girecek ve yaklaşık beş yıldır otelimizde çalışıyor. Ailevi sorunlardan dolayı sıkıntılı olsa da kendi ayaklarının üzerinde duran güvenilir titiz ve sağlam bir kızdır. Bunca zaman tek bir hatasını veya şikayetini duymadım. Saygılı, işine bağlı ve müşterilerle sınırlarını koruyan biridir.” dedi. Hemen önerdiği kişilerin bilgilerinin çıktısını alırken Kerem merakla göreceği yüzleri bekliyordu. Kemal kalkıp kağıtları adama teslim ettiğinde daha oturmamışken “Bir Türk kahvesi de bana söyleyin Kemal Bey” diyen patronuyla başını salladı. Gözleri her bilgiyi özenle inceledi. Resimlere bakarken aradığının onlar içinde olmadığına kanaat getirecekti ki son kağıtta karşısına çıkan kızla bilmiş bir edayla dudağının ucunu havalandırdı. İçinden “İşte seni yakaladım kızıl.” derken diğer kağıtları buruşturup Miray’ın bilgilerine odaklandı. Miray Korhan. Ekrana bakan yeşilleri birer zümrüt gibi parlarken dudaklarındaki hafif tebessüm sanki adamın onu bulmasından hoşnut olduğunun kanıtı gibiydi. Ayağa kalkan Kerem kahvenin gelmesini beklemeden müdüre “Bu olacak. Miray Korhan. Gözüm tuttu. Şimdi otelde mi kendisi?” diyerek kızı görmek için kendini hazırladı. Kemal ise patronundaki bu değişik hali çözemese de “Miray gece vardiyasındaydı efendim. Ancak akşam geldiğinde konuşabilirim.” dedi. Dişlerini sıkan Kerem yanak kaslarının kasılmasına neden olsa da avucundaki kağıdı bırakmadan kapıya doğru yürümeye başladı. Çıkmadan önce “Miray Korhan benim hizmetimde çalışacak müdür. Bunu sağla ve maaşı konusunda istediği miktarı onay sözleşmesinde belirtebileceğini özellikle ilet. Yan odamın da hemen çalışanım için hazırlanmasını söyle. Eksik hiçbir şey istemiyorum. Özel üniforma içini adamlarım halledecek.” deyip kendine beşinci gözü çıkmış gibi bakan adamı bırakarak çıktı ve kapıyı kapadı. Koridorda yürürken elinde her türlü kimlik bilgisi olan kızın resmine bir kez daha baktı. Asansöre binip lobiye inerken katladığı kağıt hala avucundaydı. Otelden çıktığında adamları çoktan aracını hazırlamıştı. Açılan kapıdan arkaya binip rahatça kurulduğunda direksiyonda olan şoföre “Haşmet’in ofise gidiyoruz.” diyerek direktif verdi. Ardından önde oturan sağ koluna –ki bu adam Dubai’de de koruma şefliğini yapıyordu- “Macit, birini araştıracaksın. Doğduğu günden bu zamana kadar ki her şeyi istiyorum.” diyerek kağıdı uzattı. “Hemen Kerem Bey. Sormam da bir mahsur yoksa bu kim?” “Burada özel hizmetlim olacak. Odama farklı çalışanların girmesini istemiyorum. O yüzden güvenirliğinden yüzde yüz emin olmalıyız.” “Anladım efendim. Eğer isterseniz saraydan birilerini getirtebilirim. En azından bizi bilen birileri olur çevrenizde.” Kerem kaşlarını çatarken “Saraydan birini isteseydim oradan getirt derdim Macit. Ben bu kızı araştırmanı istiyorum. Konu konuşmaya ve uzatmaya açık değil. Ayrıca saraydan hiç kimse ile kesinlikle bağlantıya geçmeyeceksin. Burada Dubai emirlerinden Kerem Abbas Al Kammer olarak değil Türk vatandaşı Kerem Abbas olarak yaşıyorum. Oradaki hayatımdan tamamen sıyrılmam için çabalarken bir daha sakın bahsini dahi açma. Bu bir emirdir.” dediğinde sesi sert ve yüksek perdedeydi. Macit “Tamam efendim. Özür dilerim. İstediğiniz gibi hemen araştırıyorum.” dedi ve çoktan telefonundan kızın bilgilerini gerekli yerlere yolladı. Haşmet'in ofisine geldiklerinde iki arkadaş kucaklaştı ve karşılıklı oturup birer kahve içti. Son gelişmeleri dinleyen Haşmet “Sen delisin biliyorsun değil mi? Oğlum kız senin sarhoşluğundan yararlanmış. Anladığım kadarıyla sende o kafayla bundan etkilenmişsin. Tüm bunları geç ne demek özel hizmetli? Hayırdır kardeşim?” derken alacağı cevabı az çok tahmin ediyordu. “Haşmet, durup seninle cinsel hayatımı derinlemesine konuşmayacağım ama bu kızda çok farklı bir şeyler var. Ve ben o farklı şeylerin tadına bakmayı da keyfini sürmeyi de iyi biliyorum. Neyse, şimdi kızı bırakalım da işe dönelim.” “Öyle diyorsan öyledir dostum. Şu an istediğin kriterlerde üç bina var. Biri hemen burada çok yakın. Diğer ikisi karşıda.” “O zaman çıkalım mı?” Kerem saatine bakıp ayaklanmıştı. Akşam olmasını ve çikolata kokulu kızla karşılaşmayı iple çekiyordu. Vereceği tepkileri izlemekse acayip keyifli olacaktı. Araçta binalara bakmaya giderken kendi özel tasarımcısına netten beğendiği kırmızı elbiseyi gönderip akşama kadar en az beş tane dikilmesi talimatını verdi. Beyaz tenin üzerinde koyu kırmızı dizlerin üzerinde kısa kollu ve v yakalı elbisenin nasıl duracağını merak ediyordu. Elbette siyah topuklu ayakkabılar da yanında yerini almalıydı. Beden ölçüleri müdürün verdiği kağıtta mevcut olduğu için elbiseler hızlıca tamamlanacaktı. *** Miray, evdeki kavga sesine başını yastığın altına sokarken gözlerini açmadan homurdandı. Evde iki erkek kardeşi değil de birer öküz beslediklerini düşündü. Kavga sesileri daha da yükselirken şimdi annesinin Allah affetsin cırtlak sesi de devreye girdiğinde üzerindeki yorganı tepikledi ve düşmesini sağladı. “Bu evde çalışan var. En azından uyuyana saygınız olsun be.” Homurdanıp kalktı ve şarja taktığı telefonuna baktı. Arkadaşı Şule ve Cansu tam beşer kez aramışlardı. Şule gündüz vardiyasında Cansu ise kendi gibi gecedeydi. Evden çıktıktan sonra aramayı aklına koyup gözünü ovarak odasından çıktı. Salonda birinine girmiş abisi ve kardeşine göz devirerek bakarken annesinin nefret dolu bakışlarından kaçamadı. Kadın resmen kendi doğurduğu çocuktan tiksiniyordu. Çünkü erkek çocuk onlar için baş tacı kız çocuksa tamamen oksijen israfıydı. Oysa evin tüm ihtiyacına koşan yine kız evlattı. Gürültüye karşı yüzünü ekşitip “Ben işten geldim ve biraz uyumak hakkım. Bu ne ya ahıra çevirdiniz evi!” diye bağırırken ikili durmuş aşağılar biçimde ona bakıyorlardı. Abisi Gökmen “Düzgün konuş sıçarım ağzına” derken kardeşi “Adam ol lan” diye devam etti. Annesi ise “Düzgün konuş oğullarımla” diye cırlayınca konuştuğuna pişman olan kız “Ne haliniz varsa görün be” deyip banyoya girdi. Dışarı çıktığında Gökmen onu kapıda bekliyordu. Göz devirip yanından geçecekti ki koluna yapışan adam “Para lazım” dedi. Gözlerini adama diken genç kız “Eee? Bundan banane?” dediğinde parmaklarını daha da sıkan abisi “Çenenin bağını siktirme lan. Senin kıyıda köşede vardır birikmişin. On bin lazım. Babamla yüz göz etme beni ver işte.” diye hırladı. Gözleri büyüyen Miray “On bin mi?” derken kolunu savurup abisinin tutuşundan kurtardı. Evdeki rutinleri haline gelen olaylardan biriydi yine. “Sen aklını mı kaçırdın? Evin her şeyi bende sen haal para diyorsun. Daha iki hafta olmadı maaşı elinize sayalı. Hem sen kaç yaşında adamsın çalışsana. Utanmıyormusun kız kardeşinin parasını yemeğe.” “Bana bak çenen çok çalışıyor kıracağım o olacak. Benim adamlığımı sorgulamak sana mı düştü boş beyin. Bilmiyoruz sanki kenara para koyduğunu. Ver dediysem ver. Yoksa şu Samet yok mu? Babama derim onla düşüp kalkmış diye hafta bitmeden gebermezsen gelin gidersin.” Miray bulanan midesini sakinleştirmek adına büyükçe bir soluk alırken “Allah belanı versin. Hatta topyekün versin de bende kurtulayım. Ya sen abi değil misin? Ben senin kız kardeşinim. Koruman gerekirken geçtin karşıma hem namusumu ayaklarının altında eziyorsun hem de iğrençliğini yüzüme döküyorsun. Bir şey diyeyim mi? Ne bok yersen ye umurumda değil. Hatta hiç biriniz umurumda değilsiniz. Çalışmasam hepinizin acınızdan nefesi kokar.” dediğinde sinirden gözleri dolmuş beyaz teni kızarmaya başlamıştı. Gökmen sinirle “Sikerim lan senin ağzını yüzünü” deyip yanağına tokadı geçirdiğinde yere düşen Miray dişlerini sıkıyordu. Teni uyuşmuş dudağının kıyısı acımıştı. Nefret kusan gözlerle abisine bakıp “Geber!” diye bağırdı. Gökmen üzerine atılacaktı ki ayağını kaldırıp karnına tekme atmasıyla geri düşmesini sağladı. Ayağa kalkıp odasına koşarken sabahtan hazırladığı sırt çantasını ve telefonunu kaptığı gibi dış kapıya koştu. Annesi kolundan tutup “Tüh utanmaz abine el mi kaldırdın? Keşke doğmasaydın geberseydin de kurtulsaydık” diye yüzüne karşı bağırmasıyla şalterleri tamamen attı. Kadının elini kolundan iterken “Doğurmasaydın! Ben mi dedim beni doğur sonra da çöp gibi davran diye! Annesin lan sen anne. Ama Allah seni kendinle sınıyor ben ne desem boş. Bu saatten sonra Miray’ı unutun! Duydun mu? Miray yok. Para yok. Size hiçbir şey yok. Bitti.” dedi ve yerdeki ayakkabılarını alıp kendini apartmanın içine attı. Merdivenleri çıplak ayaklarıyla inerken annesi arkasından beddualar ediyor Gökmen ise bağırıp duruyordu. Dışarı çıktığında sokağın sonuna kadar koştu. Köşedeki fırına girip hızlıca spor ayakkabılarını giyerken babası pişirme kısmından çıkmış kaşlarını çatmıştı. “Ne bu hal Miray? Sen beni katil mi edeceksin?” “Bu hal ne mi? Oğlunla karına sorarsın ama ben diyeceğimi dedikten sonra gittiğimde öğrenirsin. Siz var ya bu hayatta bir gram suyu hak etmiyorsunuz. Beş yıldır köpek gibi çalıştım. Her kuruşu size verdim tüm hakaretlerinize itip kakmalarınıza tahammül ettim ama bitti. Bundan sonra beni unutacaksınız. Beş kuruş yok. Miray da yok. Silin beni hayatınızdan çünkü ben öyle yapacağım. Gerekirse soy adımı da değiştireceğim. Lanet olsun sizin gibi ana babaya da aileye de.” Babası, “Lan!” diye bağırıp üzerine gelecekken diğer çalışanlar onu tuttu. Miray “Gel, hadi gel baba da bak nasıl polise şikayet ediyorum sizi gör. Bundan böyle size gram acıma yok benim nezlimde. Bokunuzda boğulun.” deyip fırından çıktı. Yolda hızlı hızlı yürürken caddeye çıkıp gelen taksilerden birine el kaldırdı. Şansına duran arabaya bindiğinde arkadaşı Cansu’nun evinin adresini verdi. Üzerinde pijamalarıyla pek normal gözükmediğini biliyordu. Üstelik soğuk olduğu için titremeye başlamıştı ama umurunda değildi. O bugün tüm prangalarından kurtuluyordu. *** “Hay ben böyle ailenin var ya.” “Aman boşver. Bizim işe gitmemiz lazım senden bana birşeyler ayarlayalım de ben sonra kendime ihtiyaçlarımı alırım.” Cansu arkadaşına alnında gözü var gibi baktı. “Lan manyak dolap senin git bak ne oluyorsa giy. Ha bu arada elbise giysene sana çok yakışıyor.” Göz deviren Miray “Bebeğim boyum bir altmış. Kilo da az biraz var. Sence bu halimle hangi elbise yakışır. Götüm Havai göğüslerim Nijerya. İri hepsi yavrum o yüzden bir kot bir kazak yeter.” derken çoktan dolaba yönelmişti. Cansu kahkaha atarken “Kızım senin şu kalçalarınla göğüslerine sahip olmak isteyen kaç kadın var biliyormusun? Bıçak altına yatıyor millet. Sendeki Allah vergisi. Bence bir elbise giysen şöyle alımlı al benili bak nasıl dibi düşüyor milletin.” diyor kendi elbiselerinden seçmeye çalışıyordu. Sonuçta Cansu’nun zoruyla kızıl saçları dalgalı şekilde dağınık topuz yapılmış, bordo dizlerinin biraz üzerinde beli kuşaklı kısa kollu v yakalı bir elbise de karar kıldılar. Kalın ince çorap da giydiğinde oldukça hoştu. Siyah yarım topuklu ayakkabı da giyince tam olmuştu. Elbiseye spor bir hava katsın diye kot ceket giydiğinde fıstık gibi bir hatun olmuştu. Hafif ama varlığını belli eden bir makyaj yapınca Miray yeme de yanında yat şekilde olmuştu. Kendisi de hazırlanıp evden çıktıklarında servisin onları alacağı durağa kadar yürüdüler. Miray her ne kadar umursamaz davransa da ailesinden gördüğü muamele içine oturmuştu. Hani biri dokunsa yarasına ağlayacak şekildeydi. Kolu, göğüs oluğu ve boynundaki izleri kapatırken Cansu’dan resmen kendini saklamıştı. Ama ne kadar susmak istese de birine bunu anlatmak istiyordu. Servisin gelmesine yarım saat olduğu için durağın yanındaki parkta oturmaya başladılar. Miray, gece olanları ve kimle olduğunu açık açık anlattığında yüzüne bakan arkadaşından tepki bekledi. Cansu ise tıpkı donmuş gibi duruyor nefes bile aldığından arkadaşını şüpheye düşürüyordu. Genç kız elini arkadaşının gözünün önünde sallarken “Ştt, Cansu. Alo! Bir ses ver ne olur. Ay salak kafam ani yükleme yaptım kıza elbette donar kalır. Tövbeler olsun inme indi. Canım arkadaşım güzel gözlüm ne olur bir şey de.” derken gözleri büyümüştü. Cansu ise parktaki kuşları havalandıracak kadar yüksek sesle “Oha! Yuh! Çüş!” dediğinde Miray hemen elini kızın ağzına kapasa da birkaç kişinin onaylamaz bakışlarıyla karşı karşıya kalmıştı. Cansu birkaç yudum su içtikten sonra nefes nefese “Sen şimdi otelin sahibi koca arap emiri Kerem Abbas’la şey mi yaptın? Hem de dün gece. Üstelik kral dairesinde. Duşta.” diyor inanamadığını belli ediyordu. Dudak büken Miray başını olumlu anlamda sallarken birden kahkaha atan Cansu elini yumruk yapıp omuzuna vurdu. “Helal lan Yusufi. Kedi olalı şöyle kallafili bir fareni tadına bakmışın.” “Deli deli konuşma ya. Ne bilim o an bir delilik geldi olan oldu. Şimdi esas konuya geliyorum. Bu adam beni görürse tanır mı?” Kıkırdayan Cansu eğilip kısık sesle “Yüzünü bilmem de memişlerile kalçaları tanıyabilir. Adamın işi ful oralarla olmuş malum.” dediğinde elini yüzüne kapayan Miray boğukça “Cansu!” diye bağırdı. Genç kız hala gülerken omuzunu arkadaşının omuzuna vurup “Yok be yavrum nereden tanıyacak adam şarhoşmuş. Hem seni nasıl görecek ki? Ha adamın tadına yine bakarım değip odasına gider bir de sarhoş yakalarsan bilemem.” diyerek takıldı. İkili sohbet ederek gelen sevise bindiğinde bu defa mesajla konuşuyor kıkırdıyorlardı. Otele geldiklerinde personel bölümünden girip giyinme odalarına gidiyorlardı ki Şule koşarak yanlarına geldi. “Miray, yavru seni Kemal Müdür bekliyor.” Genç kız saatine baktı. Normalde müdür çoktan gitmiş olurdu. İçine düşen korku acaba ne yaptım ne diyecek diye soruları sıralıyordu. “Neden? Sana bir şey dedi mi?” Omuz silken Şule tedirgin biçimde “Sadece Miray gelince üzerini değiştirmeden yanıma gelsin dedi. Kızım bir şey mi yaptın bilmeden? Benim de içim içimi yedi iki saattir.” derken gözleri büyüyen Miray “Sıçtım desenize. Ay ben gideyim bakalım ne diyecek. Bana dua edin ne olur?” diyerek asansöre doğru yürüdü. İneceği kata geldiğinde ayakları titriyordu. Aklına gelen tek şey geceki yaptığı delilikti ve eğer bunun için kovulursa kafasını duvarlara vura vura intihar edebilirdi. Kuruyan boğazını birkaç kez yutkunarak ıslatıp hafifçe öksürerek kendine getirmeye çalıştı. Titreyen ellerini yumruk yaparken kalp krizi geçireceğini düşündü. Son kez büyükçe bir soluk alıp kapıyı tıkladı. Tıklama ile açıldığında bir adım geri sendelemek zorunda kaldı. İçeriden çıkan iri yarı adamla gözleri büyürken dudaklarından kaçan “Hi!” nidasına engel olamadı. Yanından geçen adam kaşları çatık biçimde ona bakınca dudakları titredi. O kadar gergin ve negatif enerji yüklüydü ki yere oturup ağlayacak hatta tepinecekti. Odaya girdiğinde Kemal Müdür koltuğunda oturuyor düşünceli haliyle elindeki evrakı inceliyordu. Miray hafifçe öksürerek kendini belli ettiğinde başını kaldırdı ve kıza baktı. Önce baştan aşağıya süzdü. Dudaklarını şaşırmış şekilde aralarken “Gel Miray” diye koltukları gösterdi. Koltuğun ucuna oturan kız “Beni istemişsiniz Kemal bey, bir sorun mu var efendim?” derken sesi titriyordu. Adam kızın atan renginden ve titreyen bedeninden mütevellit “Sen iyi misin Miray çok solgun ve kötü görünüyorsun?” diye sorma gereksinimi hissetti. Bunca zaman bir abi gibi yardımcı olmuştu. Şimdi merak etmeyi kendinde hak buluyordu. “Şey, evde biraz sorunlar vardı. Ondan olmalı. Ben neden çağırdığınızı öğrensem? Çok gerildim çünkü.” Saniyeler sonra “Ne!” diye bağırarak ayağa kalktığında Kemal tekrar etti. “Kerem Abbas yani partonumuz seni özel hizmetinde istedi. Odasının yanında kendine ait odan hazır. Hatta sözleşme hazırlattı ve maaş konusunda istediğin rakamı yazabileceğini söyledi. Şu anda da otele giriş yaptı. Kendi dairesinde seni bekliyor tanışmak için.” Dudaklarını defalarca kez açıp kapadı. Tek bir kelime dahi ağzından çıkmazken iç sesi eteklerini savura savura “Sıçtık Miray sıçtık” diye bağırıyordu. En son kendisine doğru gelen Kemal ile gözü karardı ve yeri boyladı. Bünye ne heyecana ne de duyduklarına dayanamamıştı. Yanına gelen Macit ise kızın geldiğini ve müdürle konuştuğunu aynı zaman da araştırmalarında kızla ilgili olumsuz tek bir şey olmadığını ailenin ise tam bir pislik yuvası olduğunu açıklayıp susmuştu. Elindeki kristal kadehdeki içkisini yudumlayan Kerem yan bir gülüşle “Güzel. Desene küçük kızılı sobeledim.” dediğinde damağına yayılan çikolata tadını hayal edebiliyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD