Orta yaşlı adam sedye de yatan genç kızın yüzüne baktı. Yediği dayak beyaz teninde kırmızı, mor ve yeşil tonlarda izler bırakmıştı. Başından aşağıya dökülen buzlu su ise kanı temizlemişti.
Gözleri bu defa kameraya döndüğünde sırttı. Altın kaplama ön dişleri sarı ışık altında parlarken başı ile işaret verdi. Üzerinde kasap önlüğü olan adam ve bir kadın hemen yanında yerini aldı. Kadın önce iki parçayı sedyeye monte etti. Eli çabuktu. Daha önce defalarca kez bu işi yaptığı belli oluyordu. Adam ise kameranın kadrajı dışına çıkıp tekerlekli bir masayı sürüyerek sedyenin yanına getirdi. Yüzünde zerre ifade barınmıyordu. Tıpkı eski zamanların celladı gibiydi.
Beyaz uzun elbiseli kızın önce bileklerini kenarlara kayışla sabitlediler. Başını da aynı şekilde sabitlediklerinde, kızıl tutamlar kenarlardan aşağıya dökülüyordu. Kadın kızın elbisesini dizlerinden yukarı kadar sıyırıp bacaklarını az önce monte ettiği doğum çatalına yerleştirdi. Kayışlar bu defa diz ve ayak bileklerine geçmişti.
Uzanıp makas yardımı ile iç çamaşırını kesip aldı. Kalçası da istenilen pozisyona ayarlandığında altın dişli adam bir işaret daha verdi. Bu esnada kızın tam bacak arasına denk gelen yere oturan kasap önlüklü kişi eline aldığı uzun aletle beklemeye başladı. Ucundaki kısım resmen paslanmıştı.
Kayıt başladığında konuşmaya başlayan yine altın dişli adamdı.
"Selam Kerem Abbas. Beni hatırladın mı? Bence hatırladın çünkü ben seni hiç unutmadım. Benden kardeşimi aldığında yüzüne karşı göze göz cana can demiştim. Sözünün eri bir adamım. Benim için ha doğmuş ha doğacak fark etmez. Can candır. Bu arada tebrik ederim üçüncü kez baba oluyorsun. Ya da oluyordun. Bu kızıl afet sana söylememiş aldığım duyumlara göre. Hoş onu da anlıyorum. Bir anda onunla sevişen adamın iki karısı ve çocukları ortaya çıktı. Kendisi de alelade bir fahişe konumuna düştü. Bence de söylememesi en mantıklısı olmuş.
Zaten doğumdu babasız büyütmeydi hiç uğraşmasına gerek kalmayacak. Şimdi onu sonsuza kadar çocuk sesinden ve varlığından kurtaracağım. İyi izle. Bunu ona ben değil sen yapıyorsun."
Sözlerine devam edecekken genç kızın inler gibi sesler çıkarıp gözlerini açmaya çalıştığını fark etti. Suratına yerleşen gülümseme ise görenin kusma isteğini tetiklerdi. Ağzından sular aka aka kamera ile hareket edip önce açıkta kalan kadınlığı çekti. Ardından baş ucuna geçip nerede olduğunu anlamaya çalışan kızın yüzünü.
Miray, göz bebekleri yuvalarından çıkacak kadar fazla açarak "Bırak beni!" Diye çığlık atıyordu. Adam kahkaha attıktan sonra başı ile elinde alet bekleyen kişiye işaret verdi.
"İyi izle Abbas. Kadınının içinden piçinizi canlı canlı söküp alacağım ve bir daha anne olamaması için gerekli her şeyi yapacağım. Olur da ölmez yaşarsa, bu kadın seni nasıl affedecek merak ediyorum. Hoş sende iki tane daha karı var belki bunu umursamazsın bile."
Miray duyduklarından sonra deli gibi çırpınıyor bağlarından kurtulmaya çalışıyor ama başaramıyordu. Aleti kadınlığın içine daldıran adam ile öyle bir çığlık attı ki acı dayanılmaz derece de çoğaldı.
"Yapma! Yapma Allah aşkına dur!"
Sözleri fayda etmedi. Küf ve rutubet dolu odada çığlıklarını haykırışlarını kimse umursamadı. Her anında ayık kalsın diye kadın sürekli yüzüne soğuk su damlattı. Varlığını öğrendiğinde mutluluktan delirdiği sonrasında da babasının saklı hayatına şahit olduğu bebeği resmen ondan sökülüp alınıyordu. Kırmızı tutkunu adama önce siyahı ardından da beyazı sevdiren kadın yine beyaz elbisesinin içinde kanlara boyanıyordu.
Kanıyordu. Bacak arasından sızan uğursuz sıvı yere damlarken içini oymaya yeminli canavar durmuyordu. Tükenmişti. Bitmişti. Son kez içinden çıkarılan ve zar zor hissettiği parçadan sonra gözleri bulanık şekilde tavana dikildi. Dudaklarından sadece "Kerem, bebeğim" Sözleri döküldü.
Yeşilleri artık güneşin hakim olduğu ormanlar gibi değildi. Yaş yerine kan dökülen şakaklarından acı damlıyordu. Miray, Kerem Abbas için şehvetin adı olmuştu ama şimdi acının bedeni haline bürünmüştü.
Kamera her anı kaydetti. Bir kadının yok oluşunu, doğmamış bebeğin hayata annesine ve babasına veda edişini düşmanın bile şereflisinin her insana nasip olmadığını.
Kerem Abbas sakladıkları ile hayatının kadınını kaybettiğini düşündüğü anlarda aslında hiç bir şey yaşamadığını eline ulaşan görüntülerden sonra öğrenecekti.