B-5

1147 Words
"Sana evden çıkma demiştim. Sende bana söz vermiştin. Verdiğin sözleri ne çabuk unutmuşsun!" O bağırdıkça ben korkudan ne yapacağımı bilmiyordum. "Cevap ver, çıldırtma lan beni, karşında enayi mi var sandın kızım sen, ne planlar geçirdin o küçük aklınla, haa?!" "Ben iş görüşmesi için geldim. Zaten sen bizim evimize gelmeden önce görüşmeye gelmiştim, bugünde beni Ural bey için çağırdılar, ne yapıyorsun burada sen?" Çok sinirli duruyordu. "Bir daha beni dinlemezsen sonun kötü olur, sana sabah gitmeden önce sakın evden çıkma demiştim. Beni dinlememenin sana zarar vereceğini hala anlamıyor musun, idrak edemiyor mu beynin bunu?" "Bana iki gün sonra zaten hayatımdan çıkacağını söylüyorsun. Peki sen benim hayatımdan çıktığın zaman ben ne yapacağım, bunu hiç düşündün mü?" Bunu der demez pişman oldum. Sözlerimi yanlış anlamıştı. "Yani sen gittikten sonra ben bu iş fırsatını kaçırmış olacağım. Sırf iki gün sonra gideceksin diye ben hayatımdan vazgeçemem. Bir işe ihtiyacım var ve bunun için herkesin koyduğu kuralları çiğnerim." "Tamam, uzatmak istemiyorum, o zaman görüşmeye başlayalım. Sonrada eve gidip akşamı bekle, yani gelmemi." "Bak, seni burada görürlerse başın belaya girer. Orhan bey senin yüzünü görmedi. Senin Ural bey olmadığını anlarsa başın belaya girer." Bunu söylerken aslında tek umudum bu adamın gerçekten Ural denen adam olmamasıydı, yoksa geri kalan hayatım çok kötü geçecekti. "Orhan bey de dahil, hiç kimse bana karışamaz, anlamıyor ayağına mı yatacaksın?" "Ne dediğini anlamıyorum, açık konuşsan ölür müsün sanki?" "Bende seni zeki biri sanmıştım. Hiçte öyle biri değilmişsin meğer. Bunu bile anlayamadın. Neyse, sen idrak edemiyorsan ben sana söyleyeyim. Bu şirketin sahibi, yani Ural Erdinç benim." Gözümü yumdum, nasıl bir şansım vardı benim, gerçekten anlamıyordum. "Bana lütfen bu konuda şaka yaptığını söyle." "İster kabul et, ister etme. Bu sana kalmış birşey, bu şirket bana ait. Ben normalde şirkete gelmemezlik asla yapmam, ama senin boş şeylerin yüzünden ben şirketime beş gündür gelemiyorum. Bugünde bana asistan bulmaya geldim. Şansa baksana, asistanlığıma aday olmuşsun." Gülüyordu, ama bu gerçek bir gülüş değildi, yapmacık geliyordu bana. Gerçekten de bu adam Ural Erdinç miydi? Orhan bey Ural beyin uzun zamandır gelmediğini söylemişti. O zaman bu adamın doğru söyleme ihtimali vardı. Of, ne yapacaktım ben? "Hâlâ ne düşünüyorsun? Durumu çakmadın mı?" "Gerçekten de sen Ural Erdinç misin?" "Ben sana söyledim. İstersen inanma. Bu sana kalmış birşey." "İnanıyorum, ama tek bir sorum var sana. Gerçekten bu tesadüf mü? Yoksa bilerek yapılan birşey mi? Bana bu iş görüşmesini annem ayarladı. O bunu planladı değil mi?" "Evet, herşeyi annen düşündü. Amcam rica etti, kabul ettim bende. Başka bir sorun var mı?" Başımı olumsuz anlamda salladım. "O zaman artık başlatalım iş görüşmemizi." Yerine oturdu. Karşısındaki koltuğu bana gösterdi. Ama ben şaşkınlıktan hareket etmekte dahi zorlanıyordum. Şimdi benimle iş için görüşme mi yapacaktı? Bu adam benimle beş gündür aynı evde zor kalıyordu. Bana asistanlığını neden yaptırsın ki? "Artık otursan diyorum. Ayakta bekleyerek eline birşey geçmez." "Sen bana evde tahammül edemiyorsun. Burada neden asistanlığını yapmamı istiyorsun ki?" "Ben seni asistanım ol diye değil, bir işin olsun diye işe alacağım. Bu görüşmede formalite zaten." "Benim sana ihtiyacım yok. Burada olmazsa başka bir yerde çalışabilirim. Bu yüzden seninle çalışıpta canını sıkmayacağım." "Bak, ikimizde biliyoruz ki senin bu işe ihtiyacın var. Boşuna gurur yapma." Haklıydı. Bu işi aldıktan sonra kendime ayrı bir ev kiralayacaktım. Annem geldiği zaman zaten ayrı eve çıkmak zorundaydım. Bu işi alamazsam uzun süre iş bulamazdım. Ama biz bu adamla nasıl anlaşacaktık? Kesin bana burda da karışmaya devam edecekti. Buldum! Bu işte çalışmaya başlayıp, sonra burada çalışırken başka yerde iş ararım. Bulunca da en hızlı şekilde bu işten ayrılırdım. "Tamam, ben kabul ediyorum. Eğer sende kabul ediyorsan ben en kısa zamanda başlarım." Şaşırmıştı. Az önce reddediyordum. Ama şimdi hevesle erkenden işe başlamak istememe şaşırdı. Ama fazla üstünde durmadı. "O zaman artık eve git. Ben, senin işe başlamanı Orhan'a söylerim. İki gün sonra başlarsın. Eve gittikten sonra dışarı çıkma. Artık işi de aldın. Sonra sinirlerimi geriyorsun." "Peki, anladım. Ben artık gideyim. Bu iş için teşekkür ederim. Sana kendimi borçlu hissediyorum. Bana birşey söyle, senin için yapayım. Borcumu kapatmış olurum böylece." "Ne dersem yapar mısın?" "Evet. Ama sadece bir şey yaparım. Bir sürü şey isteme." "Tamam, o zaman bugün mutfağa girip benim için yemek yapacaksın. Ne zamandır canım ev yemeği çekiyor, size geldiğim günden beri hazır yemek yemekten midem bozuldu." "Burada bana mı laf atıyorsun sen? Tanımadığım bir adama neden yemek yapacaktım ki?" "Artık tanıyorsun beni. Bugün yaparsın değil mi?" "Evet yaparım. Ben eve gideyim o zaman. Biraz uzun sürebilir de. Görüşmek üzere." "Görüşürüz. Git artık." Tam çıkacakken durdum. "Son bir soru daha. Bugün neden korumalar yoktu?" "Çünkü verdiğin sözü tutup tutmayacağını merak ettim, bu yüzden korumaları uzaklaştırdım." Şaşkın bir yüz ifadesiyle ona baktım. Başımla onayladım. "Ben çıkıyorum, görüşürüz," diyerek odadan çıktım. Çıkarken aklımda tek bir soru vardı. Ben böyle bir adama nasıl yemek beğendirebilirdim ki? Şirketten çıkarken aklımdan menü kuruyordum. Düşünürken bir taksi durdurup bindim ve gideceğim yeri söyledim. Yaklaşık kırk dakika sonra eve yaklaştık. Taksiciye parayı ödedim ve indim. Korumalar hâlâ ortalıkta yoktu. Bende hemen apartmana girdim. Asansöre binip evimin katının düğmesine bastım. Asansör durunca inip evimin önünde durdum. Evin kapısını anahtarla açıp girdim. Nihan odada müzik dinliyordu. Ben oraya gitmek yerine mutfağa geçtim. İnternetten karnıyarık tarifini açtım. Lazım olan malzemeleri çıkardım ve seri bir şekilde işe başladım. Hazırlıklarını bitirdikten sonra fırına koydum. O pişerken pirinç pilavı için pirinç çıkardım, o sırada Nihan odadan çıkıp yanıma geldi. "Esin,ne yapıyorsun sen bu saatte? Yemek için erken değil mi?" "Karnıyarık ve pilav yapıyorum. Birazdan biter." "Sen böyle uğraştırıcı yemekler yapmazsın normalde, Aklına nereden geldi şimdi?" "Nihan sana anlatacağım şeyler var, ama önce buradaki işlerimi halledeyim, elimi yıkayayım, hemen geliyorum. Sen salona geç beni bekle." Nihan şaşkın bir şekilde baktıktan sonra başıyla onaylayarak salona geçti. Bende işimi halledip salona geçtim ve yanına oturdum. "Esin, ne oldu, önemli birşey var sanırım ?" Şirkette olanları anlatmaya başladım. Nihan çok şaşırdı. En çokta benim onun için yemek yapmama şaştı. "Çok tuhaf bir olay bu. Ben iş adamlarını genellikle kibar sanardım. Ama bu adam bildiğin öküz. Sende de nasıl bir şans var ya, şu yaşadıkların hiç kolay değil." "Aynen öyle Nihan, ama bu tuhaf olaylara gitgide alışıyorum. İşte böyle herşey. Neyse, ben yemeklere bakayım artık." "Ha, Esin bu arada beni annem aradı. Bugün eve gitmem lazım, bu aralar çok sıkıntı vardı aramızda. Ona senin konularını anlatamadım. Bu yüzden ona küsüp gittiğimi düşünüyor. Artık annemle aramdaki sorunlar büyümeden çözmem gerek." Onu burada uzun bile tutmuştum. En doğrusu bu olurdu. Ama bir yandan da gitmesini istemiyordum. "Anlıyorum Nihan, ama keşke kalabilseydin." "Ne yapabilirim ki? Üzgünüm Esinciğim. Elimden şu an gerçekten birşey gelmiyor. Annem beni senden kıskanmaya başladı," diyerek gülümsedi. Bende ona karşılık verdim. "Tamam canım, haklısın. Ben dayanırım zaten, beni merak etme sen." Konuşma bittikten bir saat sonra Nihan herşeyi toparlayıp evine gitti. Bende tekrar mutfağa girdim. Yayla çorbası, patates kızartması, karnıyarık ve gavurdağı salatası yapmıştım. Tatlı yapmadım, onun yerine dondurma servisi yapmayı düşünüyordum. Bütün işleri bitirdikten sonra duşa girdim. Sonra hızla giyinip masayı hazırladım. O sırada kapı çaldı. Galiba gelmişti, kapıyı açıp onu karşılamak zorundaydım. Kapıyı açmaya gittim, ve işte tam karşımdaydı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD