İşte tam karşımdaydı. Biraz yorgun görünüyordu sanki, ya da bana öyle gelmişti. "Hoşgeldiniz Ural bey. Buyurun lütfen, içeri girin. Sofranız hazırlanmıştır." Sanki içeriye sultan davet ediyordum. Elimle masayı işaret ettim. İçeriye girdi. Sofraya göz gezdirdi. "Hoşbulduk," dedi. Sesinden ne düşündüğü belli olmuyordu. Ama bunu umursamadım. Konuşmaya devam ettim. "Ben sözümü tuttum ve senin için kendi ellerimle yemekler hazırladım. Bak baştan söylüyorum, eğer beğenmezsen bile bunu belli etme. Beğenmiş gibi yaparsın, bu konuda anlaşalım. İyi bir aşçı değilim, yine de çok emek harcadım, lütfen yorum yaparken bunu göz önünde bulundur." "Valla görünüşe göre gayet güzel duruyor. Tabi tadını bilemem." "Ona da tadına baktıktan sonra karar verirsin. İstersen sen elini yıka, bende o sırada yeme