bc

MAFYA BOZUNTUSU

book_age18+
4.3K
FOLLOW
14.5K
READ
others
dark
tragedy
twisted
heavy
lighthearted
serious
mystery
scary
spiritual
like
intro-logo
Blurb

Karanlık bir dünyanın aydınlık bir dünyaya dönmesi tek bir gülüşle mümkün mü?

Kendi dünyasında hiçbir derdi olmadan yaşayan Esin, annesinin ani kararıyla kendisini bir anda Ural'ın zifiri karanlık dünyasında bulur. Ve Ural'la aralarında bir savaş başlar. Peki bu savaşı kim kazanacak? Esin masumluğuyla Ural'ın karanlık dünyasını aydınlatabilecek mi?

chap-preview
Free preview
B-1
YAZAR NOTUNU OKUYUN LÜTFEN!!! Hava sanki "bugün gez ve eğlenmene bak," diyordu bana fısıldayarak. Pencereden dışarıya baktım. Mis gibi bir ilkbahar havası vardı ama ne yazık ki bu güzel günün kendime ayıramayacaktım. Önemli bir iş görüşmem vardı ve bu fırsatı kaçıramazdım. Yavaş adımlarla dolabımın önüne geçtim ve ne giyeceğimi düşünmeye başladım. En iyisi klasik giyinmekti. Bu yüzden siyah bir kot pantolon, beyaz V yaka bir tişört ve onun üzerine de siyah bir ceketi alıp giyinmeye başladım. İşim bitince aynaya baktım, yüzüm çok solgun duruyordu. Sandalyeme oturup hafif bir makyaj yaptım. Sıra saçlardaydı. Saçlarımın orjinal hali dalgalıydı, bu görüntüyü seviyordum. Bu yüzden fırçalı tarakla tarayıp bıraktım. Kendimi artık hazır hissediyordum. Dosyamı ve çantamı alarak odadan çıktım. Annem kahvaltıyı çoktan hazırlamış, sabah kahvesini açıyordu. Beni görünce gülümsedi, yanına yaklaşıp yanağına öpücük kondurdum. "Günaydın annem, afiyet olsun. Nasılsın bugün?" "İyiyim güzel kızım, haydi geç beraber güzel bir kahvaltı yapalım seninle. Sohbette ederiz biraz böylece." Mavi gözleri bugün her zamankinden daha parlaktı, neşeli olduğu her halinden belliydi. Ama hiç vaktim yoktu kahvaltı için. "İş görüşmem var, biliyorsun anne. Geç kalmak istemiyorum, yarın yapsak bu kahvaltı işini, sorun olur mu senin için?" "Aç karnına gitme kızım, bari biraz atıştır hızlı hızlı," dedi annem. "Şu an pekte aç hissetmiyorum, sen beni merak etme. Neyse ben kaçtım, iş görüşmesine geç kalırsam pek iyi bir görüntü sergilemiş olmam." "Tamam canım, ama geç çıkarsan bir yerde en azından kahvaltı et, aç kalma." "Tamam anne. Biter bitmez eve geleceğim, geç çıkarsam dışarıda yerim birşeyler. Benim için endişe etme. Haydi ben çıkıyorum şimdi, seni seviyorum." Vedalaştıktan sonra hızlı adımlarla evden çıktım. Bir taksi çevirdim. Karşıdan Melike abla da taksiye el etti. O yaklaşmadan hızla bindim taksiye. Gideceğim yeri söyledim. Taksici arabayı hızla sürdü. Eyvah bu taksicide galiba hızı seven şoförlerdendi. En son böyle birine denk gelmiştim. Neredeyse yoldaki insanları eziyordu. Birde durmadan sigara içiyordu. Kendimi taksiden zor atmıştım. Sonunda kazasız belasız bir şekilde ERDİNÇ HOLDİNG'e geldik. "Ne kadar tuttu?" "50 TL hanımefendi." Şimdi farkettim. Adam taksimetreyi çalıştırmamıştı. Herhalde beni turist sandı. "Ben her zaman bu yolu 30 Tl'ye gidiyordum. Şimdi niye 50 TL oldu?" "Fiyatlar değişti hanımefendi. Eğer paranız yoksa söyleyin. Hayrına getirmiş olalım sorun yok." "Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Benim param var ama sizin oyunlarınıza verecek param yok. Taksimetreyi bile çalıştırmamışsın, utanmıyor musun insanları saf yerine koymaya?!" "Tamam kardeşim, senin paranı isteyen yok. Hep aynı palavra. İn arabamdan yeter." "Birde beni dolandırıcılıkla suçluyor.Al parayı defol git," diyip cüzdanımdan 50 Tl çıkartıp verdim. Hızla indim. Kapıyı kapatır kapatmaz hızla taksiyi sürdü. Terbiyesiz, ne olacak! Bu dengesizliği canımı sıktı. Neyse, sonuç olarak şirkete gelmiştim. Hızlı adımlarla şirkete girdim. Etrafa bakındım. Orada gördüğüm bir bayanın yanına yaklaştım, yanında bir adam vardı. Başımla selam verip konuşmaya başladım çekingen bir şekilde. "Merhaba benim iş görüşmem vardı, asistanlık işi için. Acaba Ural beyin odası nerede?" "Sizinle Ural bey değil, Orhan bey görüşecek hanımefendi." "Bana şirket müdürü ile görüşüceğim söylenmişti de. Ural beye asistanlık yapacağım için benimle Ural bey görüşecek diye biliyordum." "Ural beyin böyle ufak meselelere ayıracak vakti var mı sanıyorsunuz?" Ne demek istiyordu bu kadın. Beni küçümsemeye mi çalışıyordu? Yanındaki adam bıyık altından güldü. Sinir bastı her yerimi, ama belli etmedim. "Ben olsam yanımda çalışacak kişiyi araştırırdım. Ural beyinde aynı şeyi yapacağını düşünmüştüm." "Ural beyin sizin düşüncelerinize önem vereceğini düşündüren ne acaba?" Bu kadın neden bu kadar şımarık biri? Ya kendinden çok emin, ya da Ural bey dediği gibi böyle şeyleri kafaya takmıyor. Ben bu kadınla kavga etsem bile bir yere varamazdım, o yüzden konuyu kısa kestim. "Peki Orhan bey hangi katta?" Sanki beni alt etmiş gibi baktı. "Beşinci kat. Asansörden inince karşıdaki odanın iki sağ tarafında." "Peki,teşekkür ederim, iyi günler." Asansöre doğru gittim. Tam o sırada asansöre biri binip çoktan asansörün düğmesine basmıştı. "Beyefendi kapıyı tutar mısınız?" Diye seslendim arkasından. Ama adam duymamış gibi kapının kapanmasına izin verdi. Bu şirkette bir tane bile insan yoktu galiba. Asansör düğmesine basıp beklemeye başladım. Gelir gelmez bindim. Beşinci katın düğmesine bastım. Sonunda geldim. İnip o soğuk kadının dediği yere geldim. Kapıda Orhan Baysal yazıyordu. Yavaşça kapıyı tıklattım. İçerden boğuk bir ses 'gel' diye seslendi. Kapıyı açtığımda asık bir surat beklerken gülümseyen birini görünce bende fark etmeden gülümsedim. "Buyrun, size nasıl yardımcı olabilirim?" "Merhaba, ben iş görüşmesi için gelmiştim." "Hangi departman için geldiniz?" "Ben Ural Erdinç asistanlık işi için geldim." "Peki o zaman. Şöyle oturun lütfen." Gösterdiği koltuğa oturdum. Adam birkaç evrakla ilgileniyordu. Hepsini çekmecelerden birine koydu. Artık bana bakıyordu. Biraz heyecan yapmaya başladım. "Acaba isminizi öğrenebilir miyim?" "Adım Esin, Esin Güneş." "Peki Esin hanım özgeçmişinizi görebilir miyim?" Dosyamı çantamdan çıkarıp adama verdim. Dosyayı aldı. İncelemeye başladı. Bazı yerlerde garip birşey görürmüş gibi kaşlarını çatıyordu. Başını kaldırıp bana baktı. "Eski işinizden ayrılma nedeniniz nedir?" "Hangi işe gitsem tecrübe istiyorlardı, bende tecrübe olsun diye 6 ay çalıştım. Ama maaş konusunda epey sıkıntı çekiyordum, tecrübe kazanınca ayrıldım ve yeni iş aramaya başladım." "Özgeçmişiniz aslında iyi. Yine de size daha sonra dönmemiz gerek. Bu konuda yeterlisiniz. Ama bu iş için birkaç kişi ile daha görüşmemiz var. Otlarla da görüştükten sonra dosyaları Ural beye göndereceğiz. Ondan sonra kararı Ural Bey verecek. Sonra size haber verilir." "Ama Ural Bey böyle ufak konular için vaktini harcamaz diye duydum, yanılıyor muyum? Hem bu bilgiler sizin için yeterli mi, sadece özgeçmişe baktınız?" "Hayır, tam tersi aslında. Asistan olarak alacağı kişinin tüm bilgilerini ister. Güvenmesi de çok önemli ayrıca. Eğer Ural bey tanışmak isterse sizi tekrar çağıracağız, ikinci seferde Ural bey görüşecek seçtiği adaylarla." Konuyu uzatmanın manası yoktu. O kadın belli ki beni ezmeye çalışmak için öyle demişti. "Peki Orhan bey iyi günler," diyerek ayağa kalktım. "İyi günler Esin hanım." Odadan çıktım. Bir umut vardı içimde, ama nedense mutlu olamıyordum. Neden böyle oldu şimdi, neden mutlu değildim? İçimden bir ses bu işin beni mutsuz edeceğini söylüyordu. Ama bu işe ihtiyacım vardı. Neyse bu sadece bir düşünce, gerçek olacak değil ya. Şirketten çıktım, biraz yürümeye ihtiyacım vardı. Canım sıkkındı, minibüs durağına kadar yürüdüm. Minibüs gelince bindim ve bir koltuğa oturdum. Telefona kulaklığı taktım ve hemen en sevdiğim şarkılar listesinden şarkı açtım, dinlemeye başladım. Bizim mahalledeki durağa kadar şarkı dinledim. Durakta indim, eve doğru yürüdüm. Apartmanın orada çocuklar yine top oynuyordu. Apartmana girdim, asansöre binip çıkmak yerine merdivenlerden koşar adımlarla çıktım. Evin zilini çaldım, on saniye sonra annem kapıyı açtı. "Hoşgeldin Esin'im." "Hoşbulduk annem." "Ne oldu kızım, niye sesin iyi gelmiyor bana? Yoksa canını birşey mi sıktı? Eğer işi alamadıysan bunun için üzülme, illa başka bir iş bulursun be güzelim." "Önce salona geçip oturalım anne. Sonra herşeyi anlatacağım." Annem sesimden iş görüşmemin kötü geçtiğini düşünüyordu. Zaten bende sanki işi alamamış gibi davranıyordum. Gerçi işi hâlâ almış sayılmazdım, ama neyse. Annem karşıma oturdu. Merakla yüzüme bakıyordu. "Eee, anlat artık. Meraktan çatlayacağım." "Tamam anne, anlatıyorum," diyerek iş görüşmesinin nasıl geçtiğini anlattım. "Ee, ne var bunda kızım? Kötü geçmiş gibi davranıyorsun." "Ne bileyim, içim rahat değil anne. Bu işi istiyor muyum, onu da bilmiyorum." "Neden rahat değilsin? Daha sabah bu işi almak için can atıyordun. Ne oldu da kararın değişti?" "Bilmiyorum anne, artık bu konuyu konuşmak istemiyorum." "Madem öyle diyorsun öyle olsun bakalım. Haydi odana geç, üzerini değiştir, sonra gel mutfağa. Sana yemek hazırlayayım bende." Başımı sallayarak ayağa kalktım ve ses çıkarmadan odaya girdim. Kendimi yatağa attım. Üstümü indirecek kadar enerjim bile yoktu. Dizüstü bilgisayarımı alıp ERDİNÇ HOLDİNG'İ araştırdım. ERDİNÇ HOLDİNG hakkında birçok bilgi elde ettim. Birde bu holdingin patronunu araştırmaya karar verdim. Google'a Ural Erdinç yazdım. Bırak bilgiyi, resmini bile bulamadım. Araştırmayı bırakıp bilgisayarı masanın üzerine koydum. Üzerimdeki kıyafetleri indirip pijamalarımı giydim ve salona geçtim. Annem mutfakta birşeyler hazırlıyordu. "Yardım edecek birşey var mı?" "Salata yapabilirsin istersen," dedi annem. Başımla onaylayarak mutfağa geçtim ve sebzeleri tek tek doğramaya başladım. Yarım saat sonra annemle birlikte masada karşılıklı oturmuş yemek yiyorduk. "Şu işi sana teklif ederlerse kaçırma bence kızım. Ve ben eminim, seni seçecekler." Gülümsedim. "Sonuç ne olursa olsun anne, senin sayende yine de. Bunu sen ayarladın bana." Onda gülümseyerek karşılık verdi. Aklıma birşey takıldı. "Sahiden, sen nerden ayarladın bana bu iş görüşmesini?" Bu soruyu sorunca yüzü asıldı. Ama hemen toparlandı. "Nereden olacak, bir arkadaş söyledi bana da. Bende duyunca sana söyledim işte." Sanki birşey var gibiydi, ya da ben öyle düşündüm bir anlığına. Uzatmaya gerek yoktu, sonuçta annem benden birşey gizlemezdi. Sessizce yemeğimi yedim. Bittikten sonra masayı el birliğiyle topladık. İşler bitince annem televizyonu açtı. "Ben odaya geçiyorum anne, birşey olursa çağırırsın," dedim. Ama galiba duymadı, televizyona dalmıştı. Ses çıkarmadan odama geçip kapıyı kapattım. Kendimi yatağıma attım, gözlerim acıyordu. Başımı yastığa gömerek gözlerimi yumdum. Bugün çok erken kalkmıştım ve dinlenmek istiyordum. Bir süre derin düşünceler kurdum zihnimde, ve sonunda bu düşünceler eşliğinde uykuya daldım. Sabah erkenden uyanıp kahvaltıyı hazırladım. Annem de birazdan uyanırdı. Her gün kahvaltıyı o hazırlıyordu, bugün de ben hazırlayayım da biraz duygulansın. Herşeyi hazırlayıp ocaktan çayı aldım, çayı masanın üzerine koyarak annemin odasına doğru gittim. Annemin sesi odasının önünden geliyordu. Benimle ilgili mi konuşuyordu acaba? Kapı dinlemek ayıp olurdu ama bir anlığına merakıma yenildim ve kapıya kulağımı dayayıp konuşulanları dinlemeye başladım. "Hayır Aynur, sorunda bu işte. Esin'in bundan haberi yok ve öğrendiğinde çok kızacak bana. Ama illa ki bir gün öğrenecek." Neyi öğrenecektim, annem ne diyordu, hiçbir şey anlamıyordum. Benden ne saklıyordu? "Biliyorum Aynur, sen olmasan ben ne yapardım?" Biraz durakladı, herhalde Aynur teyze konuşuyordu. "Tamam canım, kolay gelsin sana, sonra konuşalım o zaman. Görüşürüz, Allah'a emanet ol." Ben hâlâ kapının önünde duruyordum, sanki orada donup kalmıştım. Lanet olsun ki annem o sırada kapıyı açtı. Diyecek şey bulamadığımdan yüzüne saf saf bakıyordum, o da sanki birşey gizler gibi bakıyordu bana. "Esin, sen ne yapıyorsun kapının önünde böyle?" Kuşkulu bakıyordu, ben şimdi ne diyecektim? " Kahvaltı hazır anne, onu söylemek için geldim, tam kapıyı çalıyordum sen açtın?" Yüzü sanki kızarmış gibiydi, ya da ben gittikçe paranoyak oluyordum."Tamam kızım, ben geliyorum şimdi." Annem odasına girdi. Ben de mutfağa girdim. Biraz sonra annem de geldi. Yerine oturunca ses çıkarmadan kahvaltı etmeye başladık. ikimizin de ağzından tek kelime çıkmıyordu. Anneme birşey çaktırmaktan çok korkuyordum. Kahvaltı etmem bitince bardakları topĺamaya başladım, biraz sonra annem de bana yardım etti. Tüm işlerimizi hallettikten sonra salona geçtim. Ne yapmam gerektiğini hala karar veremiyordum. Acaba anneme onları dinlediğimi söylesem mi? Benden de sakladıklarını çok merak ediyordum. Evet evet, ben kararımı verdim, annem gelince bunları sormalıydım. Biraz sonra annem mutfaktan çıkıp salona geldi. Gelip yan tarafımdaki koltuğa oturdu, şu an tam sırasıydı. "Anne, benden ne saklıyorsun?" Annem bu soru karşısında çok şaşırdı. "Nereden çıktı böyle birşey şimdi?!" Derin bir nefes alarak konuşmaya başladım. "Aynur teyzeye dediklerini duydum. Benden birşey saklıyorsun ve bunun ne olduğunu bilmek istiyorum. Bu benim en doğal hakkım diye düşünüyorum." Gözlerini kısarak konuştu. "Sen beni mi dinledin gizli gizli? Sana inanamıyorum Esin. Senden böyle bir şey beklemiyordum. Nasıl böyle bir şey yapabilirsin yaa?" "Anne böyle bağırarak kendini haklı çıkarmaya çalışma. Benden ne sakladığını öğrenmeye benim hakkım var. Çünkü bu konu seni ilgilendirdiği kadar beni de ilgilendiriyor. Şimdi ne olduğunu söyler misin artık?" Annem derin bir nefes aldı, galiba sonunda anlatacaktı ve ben de bu meraktan kurtulacaktım. "Pekala, madem bu kadar merak ediyorsun anlatacağım. Ama lütfen çok kızma bana Esin, çünkü ben sevgiyi bu yaşta öğrendim." Ne diyordu annem, ne sevgisinden bahsediyordu şimdi? Lanet olsun annem yoksa bu yaşta birine mi aşık olmuştu? "Anne, sen ne diyorsun?! Yok yok, sen iyi değilsin. Seni doktora götürmek lazım,Şu an mantıklı konuşmuyorsun, ne dediğini bilmiyorsun." "Hiç bu kadar mantıklı düşünmemiştim Esin." "Gerçekten sana inanamıyorum. Sen sen..." gözlerimden yaşlar boşalıyordu. Hayır, annem bunu yapmış olamaz. Yıllar önce babam öldüğü zaman annemle aramızda hiçbir şeyin saklı kalmayacağına dair birbirimize söz vermiştik. Ama annem bu sözü bozmuştu. "Esin, ben aşık oldum, aşk yaşa bakmıyor. Birini sevmek için illa genç olmak gerekmiyor." "Peki bunu benden saklamaya ne hakkın var senin? Ya sorun aşık olman ya da yaş falan değil aslında. Biz birbirimize söz verdik, ne olursa olsun aramızda sır olmayacaktı. Ve babam, babamı nasıl unuttun ha?" "Ne saçmalıyorsun sen Esin! Ben babanı unutmadım, hâlâ içimde onun sevgisi var. Ama sadece sevgisi işte, o burada yok! Her neyse, uzatmayalım, bu seni ilgilendirmiyor. Benim kararların kimseyi ilgilendirmez." "Beni nasıl ilgilendirmez. O zaman benim hayatımda seni ilgilendirmez."diyip koşarak odama gittim. Ceketimi ve çantamı alıp odadan çıktım. Burada durmak istemiyordum. Evden çıkıp kapıyı hızla çarptım. Apartmandan peşimden atlı kovalarcasına kaçtım ve hızlı adımlarla sahile doğru yürüdüm. Gözlerimden yaşlar akın akın boşalıyordu. Tahta bir banka oturdum. Sinirlerim gittikçe geriliyordu. Eminim şu an ağlamaktan gözlerim kızarmıştı. Çantamdan telefonu çıkardım, Nihan'ın numarasını çaldırdım. Uzun süre çaldığı halde açılmıyordu, tam telefonu kapatacaktım ki Nihan'ın sesini duydum. "Alo, Esinciğim nasılsın? "Nihan, sahile gelir misin?" "Ne oldu? Esin sen iyi misin, sesin kötü geliyor?" "İyi değilim. Soru sorma, ne olur gel."diyerek telefonu kapattım, zaten yirmi beş dakika sonra Nihan göründü ve bana el salladı. Ben hareket bile edemedim. Yanıma gelince ayağa kalktım, hemen birbirimize sarıldık. "Esin, sana ne oldu böyle? Yüzün resmen çökmüş durumda, hadi bana ne olduğunu anlat." Oturup herşeyi anlattım, beni sakin bir şekilde dinledi. Ne yalan söyleyeyim, onunla konuştukça rahatlıyordum. Konuşmam bittiğinde yaptığı tek şey sarılmak oldu. "Canım benim, sıkma o güzel canını. Annen senden saklayarak hata yapmış, ama söylediklerinde haklı, aşkın yaşı olmaz." "Bunu benden saklayarak çok büyük bir hata yaptı. Ben yıllardır ne olsa anneme anlatırken, annem ikimizinde hayatını değiştirecek kararı bana söylemiyor. Yok, ben bunu asla affedemem, lütfen bana annemi savunma." "Peki şimdi ne yapacaksın, ksndi evine mi gideceksin? İstersen bizde kalabilirsin." "Yok ya, ben eve gitsem daha iyi olacak." "Tamam o zaman, ben seni evine bırakayım." "Gerek yok Nihan, ben yalnız kalmak istiyorum biraz." "Emin misin canım? İstersen seninle gelebilirim." "Gerçekten iyiyim Nihan." "Peki canım, sen bilirsin. Ama bana ihtiyacın olursa mutlaka ara." "Tamam Nihancığım, söz eğer ihtiyacım olursa arayacağım. Teşekkür ederim yanımda olduğun için, iyi ki varsın canım dostum." Tekrar sarıldı, vedalaştıktan sonra bir süre amaçsızca dolaştım. Eve gidip gitmeme konusunda hala kararsızdım. Bugünlerde Nihan'da annesiyle iyi anlaşamıyordu, kzın başında o kadar dert varken birde ben bela olamazdım. Eve gitmekten başka yapacak birşeyim yoktu. Eve doğru yürüdüm, gittikçe yaklaşıyordum. Yaklaştıkça sinirlerim bozuluyordu. Artık apartmanın önündeydim, içeri girdim. Asansöre binmek yerine merdivenlerden çıktım, dairemize gelmiştim. Kapıya ruhsuz bir şekilde anahtarı yerleştirip açtım. Annem salonda oturuyordu, benden pek bir farkı yoktu, yine de pişman gibi durmuyordu. Odama doğru ilerledim. "Esin, biraz konuşabilir miyiz?"dedi. "Konuşacak birşey kalmadı. Hatta artık dinleyecek birşey de kalmadı." "Bu konu burada böylece bitecek mi yani? Bunu mu istiyorsun? Konuşmadan hiçbir şeyi çözemeyiz." "Çözüm üretmek istediğimi sanmıyorum." "Beni dinlemek zorundasın Esin." "Hiçbirşey yapmak zorunda değilim. Bunu bugün sende söyledin. Bu kararları ben kendim verebilirim. Benim adıma kimse karar veremez, çünkü bu benim hayatım." "Bak bunu senden sakladığım için gerçekten özür dilerim, ama sevdiğim için hiç pişman değilim. Bunu hatalı görmen çok saçma değil mi sence de?" "Hala anlamıyorsun, değil mi? Ben sana aşık olduğun için değil, bunu benden sakladığın için kızgınım. Birbirimize dürüst davranacağımıza söz vermiştik, ben bu söze her zaman sadık kaldım. Seninde her zaman bu söze sadık olduğunu sanmıştım,ama yanılmışım, kendi öz annemi tanıyamamışım." "Üzüleceğini biliyordum, ama bu kadar etkileneceğini düşünmemiştim. Özür dilerim Esin. " "Özür dileyince bu konu kapanıyor mu sanıyorsun, o zaman yanılıyorsun. Sen bir yerde dürüstlük olmazsa sevgi ve saygıda olmaz diyordun. O zaman benden saygı ve sevgi bekleme." Sinirden ellerim titriyordu, gözlerimi yaşlar yakıyordu. Yeni fark ettim, annemin de gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Canım yansa da belli etmedim, o bunları hak ediyordu. "Beni affedemez misin, lütfen Esin. Ben senin annenim." "Bunu bir kendine sor, sen benim yerimde olsan ne yapardın?" "Ben olayı bu kadar büyütmezdim. Annemin kararına saygı duyardım." "Ha birde olayı ben mi büyütüyorum. Pes valla, bunu nasıl bana yüklüyorsun, aklım almıyor," diyerek hızlı bir şekilde odama girdim.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

PERİ MASALI

read
6.2K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
143.8K
bc

Dilsiz Yürek

read
11.7K
bc

ÇINAR AĞACI

read
4.8K
bc

HÜKÜM

read
170.7K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.3K
bc

Leyl Tutkusu

read
440.1K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook