Bölüm 4 | Kahraman

1746 Words
Furkan kolumdan tutarak beni kapıya doğru çektiğinde dirseğimi karnına geçirerek ondan uzaklaştım. Elime masanın üstündeki bibloyu alarak, "Evimden çıkın!" diye bağırdığımda Asaf kafasını iki yana sallayarak dudaklarını birbirine bastırdı. Furkan karnını tutarak, "Sandığımdan daha güçlü çıktı." dediğinde çığlık atmakla atmamak arasında kaldım. "Odana git ve üstüne düzgün bir şeyler giy. Seni böyle dışarı çıkarmamızı istiyorsan orası ayrı." diyerek koltuğa geri oturan Asaf'a kaşlarımı kaldırarak baktım. "Ben de sizin aradığınız hiçbir şey yok. İnanın bana bulaşmak istemezsiniz." "Yoksa babana telefon açıp adamlarını üzerimize mi salmasını istersin. Evet, konuşsaydın belki yapardın." Asaf bunu söylediğinde ne diyeceğimi bilemedim. Bunu nasıl bilebilirdi ki? Babamı, onunla konuşmadığımı... benim hakkımda bir şeyler biliyorlardı. Buraya boş gelmemişlerdi. Aslında bir şekilde Poyraz'a ulaşıp bunları başımdan almasını istemeliydim. Bunu anca o yapardı. "Poyraz'ın burada olduğunuzdan haberi var mı?" diye sorduğumda Furkan, "Bizi buraya zaten o yolladı güzelim." dediğinde ona gözlerimi kısarak baktım. "Ciddi olamazsın." Omuzlarını kaldırıp indirerek, "Belki inanırsın diye şansımı denedim sadece. Bazen kolay yolu denemek lazım ama sanırım sen de zor olanı seçmemiz gerekecek." dediğinde telefonuma ulaşmanın bir yolunu bulmam gerektiğini anladım. Çığlık atmaya kalksam bir saniye bile sürmezdi üzerime çullanmaları. Benim Poyraz'a ulaşmam gerekti. Elimdeki bibloyu biraz kendimden uzaklaştırarak, "Tamam, pes ediyorum. Sizinle geleceğim ama önce üstümü değiştirmeme izin verin." dediğimde Asaf ayağa kalkarak yanıma geldi. Elimdeki bibloya elini uzattığında yavaşça ona uzattım. "İki dakikan var." Kafamı iki yana sallayarak, "Saçlarımı kurutmadan bu evden bir adım dışarı atamam. Zaten hastayım, ikinci bir havale vakasını kaldıramam." dediğimde nefesini sabırla dışarı bıraktı. "Normal zorla alı koymalar böyle olmuyor biliyorsun değil mi?" Omuzlarımı silkerek, "Üzgünüm daha önce hiç denemedim. Ayrıca beni alı koymuyorsunuz. Ben kendi isteğimle geliyorum." diyerek salondan çıkarken Furkan arkamdan seslendi. "Çevir kazı yanmasın." "Ne alakası var gerizekalı!" diye bağırarak odama girip kapıyı kapattım. Ardından koridorda bıraktığım eşyalarım aklıma gelince derin bir nefes alıp tekrar kapıyı açtığımda Furkan elinde eşyalarımla bana bakıyordu. "Eşyalarıma dokunma." "Dokunmadan sana getiremezdim. Ayrıca bu ben de kalıyor." diyerek telefonumu gösterdiğinde gözlerimi devirerek eşyalarımı aldım ve kapıyı tekrar yüzüne kapatıp kilitledim. Bunun beni yıldırabileceğini sanıyorsa yanılıyordu. Eşyalarımı yere bırakıp dolabıma gittim. Kot pantolon ve siyah kazak giyerek üstüme montumu geçirdim. Yatağıma yaklaşarak altını açtım ve kullanmadığım ayakkabıları koyduğum kutuyu açtım. İçinden en rahat edebileceğim yani hafif kalın topuklu olan çizmelerimi çıkarıp giydim. Sırt çantamı da sırtıma taktığımda şimdi en zor kısımdaydı. Balkon kapısını açarak yavaşça çıktım. Aşağıya baktığımda gerçekten zor bir yolculuk olacağını anladım. Tek iyi tarafı tam balkonun altında bir çardak olmasıydı. İkinci katta yaşıyordum ve çardağın üzerine atlamak çok zor olmayacaktı. Bacaklarımı dışarı sarkıtarak ellerimden destek aldım ve gerçekten hiç beklemeden atladım. Dizlerimin üstüne düştüğümde elimi kesmiştim. Nasıl kestiğimi anlamadığım elime bakarken bir ses duyar gibi oldum. Sanki biri bana sesleniyordu. Büyük ihtimal sesi duymuşlardı ve oda da olup olmadığımı kontrol ediyorlardı. Ters dönüp uca doğru geldim ve çardaktan aşağıya atladım. Bu sefer ayaklarımın üstünde dursam da dizlerimin bağı çözülmüş gibi bir anda yere düştüm. Hadi ama ayaklarım ve ben buna katlanabiliriz. Yerden destek alarak ayağa kalktım ve yan binanın bahçesine atlayarak arka yola saptım. Koşmaya başladığımda yüzümden kocaman bir gülümseme belirdi. Onlar daha kiminle uğraştıklarını bilmiyorlardı. Saat çok geç olduğu için etrafta kimse yoktu. Çoğu insan sıcacık yataklarına çekilmiş milyonuncu rüyasını görürken ben etrafta deli gibi koşturuyordum. Hani böyle şeyler sadece filmler de olurdu diye bağırmamak için zor tutuyordum kendimi. Evimi basan iki hayduttan nasıl kurtulurum adlı bir el kitabı olsa iyi olurdu çünkü benim iyi bir fikrim yoktu. Bir kere girdikleri eve tekrar tekrar girme cesaretini kendilerinde bulabilirlerdi ve şansa bak benim gidecek başka yerim yoktu. Kimsenin arkamdan koşmadığına emin olmak için kafamı arkaya doğru çevirerek adımlarımı biraz yavaşlattım. Sadece çöpe doğru atlayan bir kediyi gördüğümde derin bir nefes alarak önüme döndüğümde bir araba beni neredeyse eziyordu. Kalbim sanki kulağımın dibinde atıyormuş gibi sesler yankılanırken elimi kalbime koyarak dizlerimi hafif kırdım ve öne doğru eğildim. Boğazımı yakan kuruluk nefes almamı zorlaştırırken her nefes alışımda yakıcı bir hava canımı yakıyordu. Dişlerim de sızlamaya başladığında sporu bıraktığım için bir kez daha lanet ettim. Beni görünce ani fren yapıp duran arabanın kapısı açıldı ve ardından kapandı. Ayak sesleri bana yaklaşırken gözlerimi sıkarak doğruldum. Ona benim hatam olduğunu, önüme bakmadığımı ve acelem olduğunu söyleyecektim. Tabi buna pek fırsat olmadı çünkü kafamı kaldırdığımda ve ona baktığımda hiç de yabancı biri değildi. Hatta tam da aradığım adam karşımda duruyordu. "Poyraz!" diyerek derin bir nefes aldım ve tekrar arkamı kontrol ederek ona döndüm. "Ben de sana ulaşacaktım. Tabi bunu nasıl yapacağımı henüz bilmiyordum ama her neyse arkadaşların evimi bastı. Bana verdiğin o şeyi istiyorlar. Ben de olduklarını düşündükleri için de beni alacaklardı. Ben kabul etmedim... yani ben de olduğunu... " dediğimde Anıl bana yaklaşarak kollarımdan tuttu. Kafasını hafif eğerek gözlerime baktı. "Sakin ol, tamam sorun yok. Ben de tam bunun için gelmiştim zaten. Onların buraya geldiğini öğrendiğimde ilk işim sana ulaşmak oldu." Omuzlarımı rahatlarcasına bırakarak, "Sadece...biraz korktum sanırım. Kaçamazsam olacaklardan, sana yardım edememekten veya ölmekten. Sanırım en çok sonuncusu." diyerek kendi kendime güldüğümde o da güldü. "Onlar senin ecelin olamaz. Merak etme, güvendesin." "Bu kadar rahat olmasan mı? Sonuçta seni de öldürmek istiyorlar." "Orası ayrı tabii." diyerek gülümsediğinde otomatikman ben de gülümsedim. Hayatıma renk kattığı için onu sevmeli miydim yoksa ölme ihtimalime karşı ondan nefret mi etmeliydim? İnsanın iyiliği yüzünden nasıl okunur bilmiyorum ama ona bakınca kötü biri olduğunu hayal bile edemiyordum. Başı beladaydı, ona yardım eden ben olacaktım. Ölümü düşünme pozitif düşün. Dertleri seninle değil Aslı. "Sadece küçük bir sorunumuz var." diyerek dudaklarını birbirine bastırdığında kaşlarımı kaldırdım. "Sorun nedir?" "İstediklerini almadan durmayacaklardır. Flaş güven de değil mi?" Ona kafamı sallayarak, "Güvende, onu şir... "dediğimde lafımı kesti. "Hayır, sakın bana yerini söyleme. O zaman zor bir durumda, söz konusu acı olduğunda ya da herhangi bir şey, yerini söyleyebilirim. Söylemem de, yine de bir ihtimal." dedi. "Bu kadar önemli mi? Diyelim ki sana zarar verdiler. Benim açığa çıkaracağım şey ne olacak?" Elinin tekini cebine koyarak omuzlarını kaldırdı. "Çok merak ediyorsan içine bak ama kaldırabileceğini sanmıyorum. Anlatması ve görmesi zor şeyler." "Bulaşma diyorsun yani." dediğimde kafasını salladı. "Akıl sağlığın için..." Bir ses onun lafını böldü. Furkan etraftaki evlerde yaşayan insanları ve saati umursamadan, "İşte, onu buldum. Süper kahramanıyla beraber." dediğinde arkamı dönerek ona baktım. Sokağın yarısına kadar gelerek durduğunda bir süre sonra arkasından Asaf geldi. Daha sakin ve umursamaz bir tavrı vardı. Sanki beni böyle bulacağından emindi. "Bizi yoruyorsun." diyerek Furkan'ın birkaç adım ilerisinde duran Asaf'a gözlerimi devirdim. Artık beni alamazlardı. Yani sanmıyordum. Poyraz yanımdayken bu mümkün olmazdı sanırım. Poyraz önüme geçerek, "Ondan uzak durmanın konusunda anlaştığımızı sanıyordum." dediğinde Asaf dudaklarını birbirine bastırdı. "Öyle miydi? Unutmuşuz, kusura bakma kardeşim." "Ben ortada dalga geçilecek bir şey görmüyorum. Şuandan itibaren bir kere daha yanıma yaklaşır ve beni pis oyunlarınıza alet etmeye kalkarsanız konuşmadığım babamı arar ve korumalarını etrafımıza alırım." Nefes almadan konuştuğum için en sonunda derin bir nefes alıp yüzlerine baktım. Furkan ve Asaf'ın kaşları kalkmıştı. Poyraz'a ve bana bakıp sanki doğruluğunu analiz ediyorlardı. Tamam, doğru falan değildi ama bundan onların haberi olmayacaktı. Eğer babama böyle bir işe karıştığımı söylersem beni buradan sürükleyerek alır, yurt dışına götürürdü. Sanırım bu zorla alı koyma oluyordu. "Aklıma güzel bir fikir geldi." diyerek öne atılan Furkan'a çevrildi tüm gözler. "Seni kaçırıp babandan fidye isteyebiliriz. Bakın, o zaman oyuna gerek kalmaz. Çekip gideriz buradan." "Saçmalamayı kes Furkan. Bu iş bizim aramızda onu bulaştırmayacağız." Asaf, "O zaman öl de kurtulalım. Yoksa topumuzun kellesini alacaklar. Üçümüzün ölmesindense bu kızın hayatını mahvederiz daha iyi." dediğinde kaşlarımı öfkeyle çattım. "Mevzu para mı?" diye sorduğumda Furkan kafasını iki yana sallayarak, "Sadece o değil. Para kaçmamız için bir yol sadece. Biz düşman olamayacak kadar iyi arkadaşlardık. Oyuna girene dek her şey yolundaydı." diye öfkeyle yanıtladı fakat öfkesi bana değildi, yaşadıklarınaydı. Asaf, "Bunun sorumlusu kaçmayı tercih etmese işimiz daha kolay olurdu. Bir kez olsun başkalarını değil de bizi düşünse çoktan façayı kurtarmıştık." diyerek Poyraz'a baktığında ben de baktım. "Sanırım bana bir açıklama borçlusun." dediğimde omuzlarını silkti. "Açıklama yapacak bir şey yok Aslı." Kaşlarımı kaldırarak, "Düşmanların, ya da dur, arkadaşların öyle demiyor ama. Neye bulaştığımı bilmek istiyorum. Beni kaçırıp fidye istemek gibi saçma bir fikre bile kapıldıklarına göre iş sadece o flaş da kalmıyor Poyraz." diye öfke saçarak konuştum. Hala bana bir açıklama yapma gereksiniminde bulunmaması sinirlerimi bozuyordu. Poyraz elini omzuma koyarak beni önüne doğru çekti ve direk göz teması kurdu. Şimdi diğerlerine arkam dönüktü. "Sadece bana güvenemez misin?" "Babamın çocuğu değilsin sonuçta. Ayrıca babama bile güvenmiyorken, bana güvenmekle ilgili cümle bile kurma istersen." "Tamam o zaman yalnız kaldığımızda konuşalım." "Dedikleri gibi normalde arkadaşsınız neden onların yanında konuşamıyorsun." Asaf sesini duyurmak için bağırarak, "Çünkü yalan söylerse doğrusunu söyleriz de ondan. Hadi ama Aslı, bu kadar salak olamazsın." dediğinde gözlerimi devirerek ona baktım. "Hadi ama, yoksa beni kaçırıp koz olarak kullanmak isteyen size mi güvenmeliyim? Bu benim nasıl aklıma gelmez." "Konumuz o mu şimdi gerizekalı!" diyerek benimle dalga geçer gibi konuşan Furkan'a neden bilmiyorum ama gülesim geldi. Çünkü benim ona evde dediğim gibi demişti. "Bana hakaret mi ettin sen?" dediğimde kafasını iki yana sallayarak, "Sen bana hakaret mi etmiştin? Ben onu sevgi cümlesi sanmıştım." dedi. "Sevgi cümlesi değildi." dediğimde Asaf, "Siz ne saçmalıyorsunuz?" diye aramıza girer gibi olduğunda Furkan onu umursamayarak, "Bu beni kırdı. Oysa ki iyi anlaştığımızı düşünmüştüm." dediğinde omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Yanlış düşünmüşsün." Poyraz bu durumdan sıkılmış gibi kolumdan tutarak beni kendine çevirdi. "Seni evine götüreyim. Merak etme bir daha seni rahatsız etmeyecekler." Asaf, "Söz vermedim." dediğinde Poyraz öfke saçan gözlerini ona doğru dikerek sonra yine bana baktı. "Ben halledeceğim. Sen bu geceyi unut." Ondan biraz uzaklaşarak, "Bu biraz zor. Eve kendim giderim, sen onlarla konuş." diyerek arkamı döndüm ve eve doğru yürümeye başladım. Tam Furkan'ı yanından geçerken önüme doğru bir anahtar uzattı. "Lazım olursa diye almıştım. Eve tekrar o pencereden giremezsin herhalde." "Sağ ol ya." diyerek Asaf'a baktığımda bana gülerek baktı. "Tekrar görüşeceğiz Aslı." "Biliyorum." diyerek eve kadar durmadan ve arkama bile bakmadan yürüdüm. Gerçekten saçma bir geceydi. Bir an beni alacaklarını sanmadım değil ama Poyraz bir süper kahraman gibi yetişmişti. Poyraz gelmeseydi neler olurdu bilmiyorum. Ona beni buna bulaştırdığı için kızmalı mıydım yoksa kurtardığı için teşekkür mü etmeliydim bilemiyorum. Eve girdiğimde bu sefer holün ışığını açtım. Bir süre evin sesini dinleyerek kimsenin olmadığına emin olduktan sonra derin bir nefes alarak ayakkabılarımı çıkarttım. Üstümdeki montu da çıkartarak astığımda kapı çaldı. Sonra aklıma Furkan da kalan telefonum geldi. Onu getirdiğini düşünerek kapıyı açtığımda tahminlerim tutmamıştı. "Sen bağırıp çağırmadan beni kovmadan açıklamama izin ver Aslı." diye hızla lafa girerek kendini savunmaya kalkan misafirimi gördüğümde kafamı iki yana umursamaz bir tavırla salladım. "Açıklaman umurumda değil. "Kapıyı yüzüne kapatacağım sırada araya elini koyarak kapıyı ittirdi ve içeri girdi. "Bu sefer dinleyeceksin beni çünkü annenden haber getirdim." Biraz afallasam da belli etmemeye çalıştım. Çünkü benim annem yoktu. En azından ben öyle biliyordum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD