Bölüm 8 | Karar

1001 Words
"Aslı..." dedi bir kez daha Umut. Gözlerinin altındaki büyük, koyu halkaları ve gözlerinin içindeki kan çanaklarını buradan bile görebiliyordum. Titriyordu, kollarını sıkıca bedenine sarıyordu. Saçı başı dağılmıştı, burnunu çekiştirip duruyordu. Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Umut'un eski hali gözlerimin önünde belirince ister istemez duygulanmıştım. Eskiden çok güzel bir insandı, her şeyiyle mükemmeldi. Çocukluğumdan beri tanıyordum onu. Umut, çocukluğumuzdan beri iyi olandı. Bütün her şeyimi onunla paylaşırdım, hep yanımda olurdu. Bütün oyunları birlikte oynardık, bütün adımları beraber atardık. Uyuşturucu bizi ayırmıştı. Onu benden almıştı. Benim Umut'dan sonra gerçek arkadaşım olmamıştı. İstememiştim de aslında, istememeliydim. İnsanların nasıl da kötü değişimler geçirdiğini görmek, benim onlara karşı beslediğim umutları kırıyordu. Hayatıma giren hiçkimse iyi bir dönüşüm geçirmemişti. Baktığım zaman, hayatıma yeni birini almamak konusunda her daim haklı çıkıyordum. Bunun için birçok sebebim vardı. "Aman Aslı'nı yesinler." diye alay etti Furkan, sırıtmaya devam ediyordu. "Sen çok mu korktun? Merak etme, Aslıcığın eminim ki seni benim ellerimden kurtaracaktır." Umut'u acımasızca sarsmaya, onunla alay etmeye devam ediyordu. Sanki elinde bir kuklaydı, silahıyla ona her şeyi yaptırabilirdi. Umut'u bu kadar korkak kılan neydi bilmiyorum ama Furkan'ın bu tavrının bir bedeli olacaktı. "Teklifimi bir daha düşün." dedi Asaf, elimi sıkıca tutmaya devam ediyordu. Arkadaşın mı yoksa Poyraz'ı hayatta tutan şey mi?" Ona doğru döndüm ve yüzüne nefretle, sanki kusacakmış gibi öfkeyle baktım. Elimi bir hışımla ondan çektim ve hiç beklemediği o anda sol yanağına tokadı geçirdim. Yüzü sağa doğru döndü ve tokadımla birlikte teni hızla kızardı. Çenesi kasıldı fakat bana dönmedi. "Sana, beni tehdit edemezsin, bir seçim yaptıramazsın dedim." Sinirden nefes nefese kalmıştım. "Bu tokat senden korkum olmadığının bir kanıtı olsun." Birkaç adım geri attım, ona öfkeyle bakmaya devam ettim. Hiç kımıldamadı, öfkeli tavırlar sergilemeye devam etti. Sanki kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Sakinleştirmeliydi, öylece yükselebileceği biri yoktu karşısında. Arkama doğru döndüm ve Umut'u almak için öne doğru birkaç adım attım. Fakat üzerime doğru dönen silahın namlusu adımlarımı yarıda kesti. Furkan, Umut'un alnının çatına dayadığı silahı bana çevirmişti. Gülmüyordu, o da öfkelenmişti. Arkadaşına attığım tokadı, ona da atmışım gibi bir tavrı vardı. "Ne oldu?" diyerek kollarımı iki yana açtım. "Yoksa şimdi de beni mi öldüreceksin?" Ondan korkmuyordum. "Beni öldüremezsin, bunu bilmediğimi mi sanıyorsun? Eğer beni öldürürsen tek düşmanınız Poyraz olmaz, sizin canınızı söke söke alırlar." Furkan gülerek silahının tetiğini çekti. "Umurumda bile değil." Derin bir iç çekerek göz ucuyla Asaf'a baktı. "O tokadı atmayacaktın Aslı. Şiddetten hoşlanmayız." "Bunu sen mi söylüyorsun?" diyerek onun gibi alay ettim. "Beni neredeyse öldürüyordunuz. Poyraz'ı sürekli öldürmeye çalışıyorsunuz ve elinde beni hedef alan bir silah var. Bunlar şiddet değil de ne?" "Şiddetten hoşlanmayız." diye yeniden tekrarladı. "Asaf'dan özür dile." Kollarımı hemen göğsümün üzerine bağladım ve ona dik dik baktım. "Ya dilemezsem?" Kaşları bir yay gibi gerildi. "Ne yapacaksın? Beni öldürecek misin?" Burnundan güldü desem yeridir. Kafasını iki yana sallarken silahını sağa ve sola doğru yatırdı. Sanki silaha odaklanmamı istiyor gibi bir hali vardı. "Belki seni öldüremem ama..." diyerek silahın namlusunu yeniden Umut'un alnının çatına dayadı. "Bu uyuşturucu bağımlısını öldürebilirim. Ona öyle bir ölüm süsü veririm ki, kimse benim yaptığımı anlamaz." "Haddini aşıyorsun!" diye haykırarak onun üzerine yürüyeceğim sırada bir kol boynuma doğru dolandı ve bedenim başka bir bedene doğru çekildi. Saniyeler içerisinde onun Asaf olduğunu anladım. Öfkeyle aldığı ve bıraktığı nefesler kulağımın dibinde çınlarken beni iyice kendine bastırdı. Boğazıma dolanan kolu beni sıkmıyordu, canımı yakmıyordu. Belli ki beni sadece yerimde tutmak istiyordu. "Ödeştik." dedi Asaf, sesi hırlar gibiydi. "Ben sana arabayla zarar verdim, sen bana tokatla. Eğer bir daha yapacak olursan sıra bana geçer Aslı. Ve inan bana, bu kez insaflı olmam." Ondan kurtulmak için debelenmeye başladığımda beni daha çok kendine bastırdı. Diğer eli karnıma dolandı ve beni olabildiğince sıkı tuttu. "Bırak beni!" diye haykırdım, sesim fabrikanın boş odalarında uzun uzun yankılandı. "Dokunma bana." "Önce seçim yap." "Seçim falan yapmayacağım. Bırak beni." "Ya seçersin ya da Poyraz'ın hayatını seçtiğini düşünürüm. Arkadaşın geberir gider." "Size inanmıyorum." Sesim yeniden yankılandı. Onun tutsağı gibi hissediyordum. Beni tutuşu her saniye daha gergin bir hal alıyordu. Onun bana dokunmasını istemiyordum. "Hiçbir şey yapamazsınız, biliyorum. Oyun oynamayı kesin hemen." "Kanıt mı istiyorsun?" diye sordu Furkan. "Sana söylediklerimizi gerçekten yapabileceğimizi kanıtlamamızı mı istiyorsun?" "Sadece benden ve arkadaşımdan uzak durmanızı istiyorum." diye çıkıştım, hala Asaf'ın kollarının arasından kurtulmak için debelebiyordum. "Bir derdiniz varsa gidin Poyraz ile çözün. Küçük oyunlarınıza bizi dahil etmeyin." Asaf'ın kulağımın dibinde güldüğünü duydum. Nefesi, gülüşüyle birlikte enseme çarpmıştı. Sıcak nefesi saçlarımın arasındaydı işte, dolanıp duruyordu ve tüylerimi diken diken ediyordu. Onun gülüşü ve nefesi bile midemi bulandırıyordu. "Ya Poyraz da bu oyunun bir parçasıysa?" diye sordu Asaf. "Ya onun bu olanlardan haberi varsa?" "Ne saçmalıyorsun?" Ona ayağımla vurmaya çalıştığımda bacağımı bacaklarının arasına sıkıştırdı ve buna engel oldu. "Buna kanacağımı mı sandın?" "Senin burada olacağından haberim yoktu Aslı." dedi Asaf. "Ben buraya Poyraz'ın gelmesini bekliyordum. Sen tamamen sürprizsin." Kaşlarımı çatarken Umut'a baktım. "Seni buraya kim getirdi?" Omuzlarını kaldırdı Umut, korkak bir çocuktan farkı yoktu. "Bilmiyorum." "Ne demek bilmiyorum ya!" diye bağırdım, hemen irkildi. "Beni buraya sen çağırdın Umut." "Ben çağırmadım." diye bağırdı, sesi ağlamaklıydı. "Uyandığımda kendimi burada buldum. Elim kolum bağlıydı, kendime gelmem saatlerimi aldı Aslı. Ne oluyor, neredeyim veya bunlar kim bilmiyorum!" Onun gözlerine ve korkusuna bakarken cümlelerinin sahiciliğini de gördüm. Yalan söylemiyordu, bütün bu olanlardan habersizdi. O halde Asaf doğruyu mu söylüyordu? Poyraz bu işin içinde miydi? Eğer Poyraz bu işin içindeyse kiminle düşmandı? "Umut'u bırakın." dedim daha sakin bir sesle. "Burada ne döndüğünü bilmiyorum ama onu bırakın. Derdiniz bensem, benimle çözersiniz." "Ne oldu, bağırıp çağırmıyorsun artık." diyerek güldü Furkan. "Poyraz'ın seni de kandırdığını anladın demek." "Size kanacağımı mı sandınız?" diye bağırdım. "Umut'u bırakın, ne istiyorsanız benimle çözün. Onu bu işe dahil etmeyeceksiniz." "O halde seç Aslı." dedi Asaf, daha çok gerilmişti. "Bir dakika içinde karar vermezsen kararını ben veririm." "Karar falan vermeyeceğim." diyerek debelenmeye devam ettim. Pes etmeyecektim, onlara boyun eğmeyecektim. "Benden istediğinizi zorbalıkla alamazsınız. Önce insan olun insan." Saniyeler akıp gitti ve Asaf, "Üç..." diyerek beni bir anda bıraktı. Onun kollarından kurtulunca öne doğru savruldum. "İki." Umut'a doğru koşturduğumda Furkan güldü. Asaf ile aynı anda, " Bir. " dediler ve Furkan elindeki silahı çevirdi. Silahı ateşlediği anda dudaklarımın arasından firar eden çığlıkla birlikte yere yığıldım. "Poyraz'ı seçmeyecektin Aslı. "
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD