Eve girdiğinde girişte ayakkabılarını çıkardı ve Kamer’in verdiği terlikleri ayağına giydi. Giriş kattaki salona Baran önde girdiler. İçeride değişik yaşlarda koşturup oynayan çocuklar vardı. Fazla kalabalıklardı. ‘’Odanıza gidin. Gürültü yapmayın.’’ diyen Baran ile hepsi sessizce salondan çıkıp gitti.
Çocukların bu kadar söz dinlemesi pek normal değildi. ‘’Lütfen, oturun. Rahatınıza bakın.’’ Azra gelen davetle hafifçe tebessüm etti ve yavaşça oturdu.
Oturalı bir dakika bile olmamıştı ki içeriye yaşı diğerlerine göre büyük bir adam girdi. Babası olmalı diye düşündü genç kız, ardından üç erkek daha girdi. Azra aile yapısını az çok anlamaya başlamıştı. Ortama uyum sağlamak için içeri girenlerle oturduğu yerden kalktı. Kamer’in gözü sürekli üzerindeydi. Ailesinin hoşuna gitmeyecek bir davranışı olacak diye korkuyordu. Deren ile ilgili konuşacak diye de korkuyordu. Şu an içinde olduğu durumun her halinden korkuyordu.
Haşmet bey başköşeye geçip oturana kadar oğulları da ayakta bekledi. Babaları oturunca yavaşça oturdular ve Azra’da onların ardından oturdu. ‘’Misafirimiz kim?’’ diye sordu babaları.
Sorusuna Baran cevap verdi. ‘’Kamer’in okuldan arkadaşıymış. Birlikte ders çalışmışlar ben de yemeğe davet ettim.’’
‘’İyi etmişsin, hoş geldin kızım.’’ dedi içten bir sesle.
‘’Hoş bulduk Efendim.’’ diye karşılık verdi Azra.
Karşısındaki beş erkeği de göz ucuyla süzüyordu. Hiçbirinden pozitif bir enerji almamıştı.
‘’Kimlerdensin? Babanı tanır mıyız?’’ Haşmet Bey’in sözüyle oturduğu yerde hafifçe yan dönüp soruyu sorana baktı.
‘’Babam iş adamıdır. Şehirde birkaç restoran ve otelimiz var. Onlarla ilgileniyor.’’ Babam mafya dese bu adamların bunu garipseyeceklerini pek sanmıyordu ama yine de bunu dile getiremezdi. İsmini de söylemek istememişti. Neyse ki onlarda ısrar edip sormamıştı.
Ağabeyleri okuduğu bölümü, kaçıncı sınıfta olduğunu falan sorarken bir ses duyuldu ve sonra Bartu içeriye girdi. ‘’Yuh, o kapıdaki araba nereden geldi? Son model, en iyisinden.’’ Bakışları Azra’nın üzerinde sabitlendi. ‘’Sanırım sizinle geldi.’’ dedi çapkın bir ses tonuyla. Azra cevap verip tersleyecekken dilini tuttu. Bu çocuk kendisinden küçük olduğunun farkında mıydı?
‘’Ben yemek için yardım edeyim.’’ diyen Kamer ile oturduğu yerden ayağa fırladı.
‘’Ben de geleyim.’’ dedi ve salondan çıktı.
Mutfağa geçtiklerinde içeride üç kadın yemek yapmakla uğraşıyordu. Azra’yı gördüklerinde hepsi gülen yüzle karşıladı. Misafire değer verdikleri belliydi ama yine de hiçbirini sevememişti.
Feride yengesi Kamer’in elindekileri aldı. ‘’Sen misafirinle ilgilen, ayıp olmasın.’’ deyince genç kız Azra’yı alıp odasına çıktı. İçeri girdiklerinde kendini yatağın üzerine bıraktı.
‘’Özür dilerim.’’ dediğinde Azra gelip yanına oturdu.
‘’Ne için özür diliyorsun?’’
‘’Seni de zor durumda bıraktım.’’
Sözlerine bir kahkahayla karşılık aldı. ‘’Zor durumda kalan sensin ben değilim. Ben yemeğimi yer sonrasında giderim de ben gidince sen iyi olacak mısın? Ailen belli fazla tutucu.’’
Kamer omuzlarını silkti. ‘’Sanırım babamlar seni sevdi. Konuşurlarken sesleri normaldi, kızgınlık yoktu. O yüzden bir şey söylemezler.’’
‘’Sen iyi olacaksan sorun yok. Beni düşünme.’’
Odada bir süre daha oturdular. Azra Kamer’in gerginliğinin farkındaydı ama bu konuda daha fazla konuşmadı. Odanın kapısı açıldığında içeriye on dört yaşlarında bir kız çocuğu girdi. ‘’Hala, babaannem yemeğe çağırıyor.’’
‘’Tamam, geliyoruz.’’ dediğinde odadan çıktılar.
‘’Bu evde kaç kişisiniz?’’ diyen Azra’nın sorusuyla gülümsedi.
‘’On sekiz.’’
Genç kız aldığı cevapla şaşırsa da belli etmedi. Bu kadar kalabalık bir evde nasıl yaşanırdı? Ev büyüktü ama yine de sayı olarak kalabalıktı.
Yemek odasına girdiklerinde Kamer’in yanındaki sandalyeye oturdu. Yengeleri yemekleri servis ederken fazlasıyla rahatsız olmuştu. Ne diye hep beraber yemiyorlardı ki? Sonuçta onlarda ailenin bir parçasıydı.
Yemek yerken gündemde yine Azra vardı. Ağabeyleri sürekli bir şeyler sorup duruyordu. Sakin kalıp hepsine cevap veriyordu ama fazlasıyla bunalmış durumdaydı.
Telefonuna mesaj gelince diğerlerine çaktırmadan masanın altından baktı. Ağabeyi göndermişti.
‘Neredesin? Nasıl geçti?’
Hızlıca cevap yazıp telefonu cebine sıkıştırdı.
‘Kamer’in evinde, ailesiyle yemek yiyorum. Gelince konuşuruz.’
Sorulardan bunalmış olsa da yemekler fazlasıyla güzeldi. Bittiğinde yemek masasını toplamalarına yardım etti. Daha fazla burada kalmak istemiyordu.
‘’Misafir ettiğiniz için teşekkür ederim. Eve çok geç kalmadan dönmem gerek bu yüzden izninizi istiyorum.’’ Kibarlıktan kırılmama az kaldı diye düşündü içinden.
İsminin Azam olduğunu öğrendiği ağabeyi araya girdi. ‘’Bu saatte tek gitme. Birimiz eşlik edelim.’’
‘’Kendim gidebilirim.’’ dedi ama bu defa Seymen ağabeyi araya girdi.
‘’Akşam vakti dışarı tek çıkman uygun olmaz.’’
Şimdi çığlık atacaktı. Az kalmıştı. ‘’Ben eşlik ederim.’’ diyen Bartu’ya baktı ve tekrar Seymen’e döndü.
‘’Takdir edersiniz ki arabamda bir erkekle evime gitmem de babamın hoşuna gitmeyecektir. Teklifiniz için gerçekten teşekkür ederim ama kendim gidebilirim.’’
Bu sözlerin üzerine durumdan memnun olmasalar da daha fazla ısrar etmediler. Evden çıkıp arabaya bindiğinde olduğu yerden hızla uzaklaştı.
Arabayı durdurduğunda derin bir nefes aldı. Nasıl bir gece geçirmişti öyle! Arabadan indiği gibi ağabeyi karşısında belirdi. ‘’Nasıl girdin o eve? Yakınına bile yaklaşamıyordum.’’
Azra kenardaki bahçe koltuklarına geçip oturdu ve bir sigara yaktı. Deren karşısına yerleştiğinde meraklı bakışları üzerindeydi. ‘’Ağabey, sen nasıl bir ailenin kızını sevdiğinin farkında mısın?’’
‘’Ne varmış ailesinde?’’
‘’Bize çok tersler. Olur da Kamer ile evlilik düşünürsen o kızı o aileden alamazsın. Şimdiden söyleyeyim.’’
Sözlerle Deren’in morali bozulmuştu. ‘’Ölürüm de vazgeçmem.’’ dedi. Kamer’i bırakamazdı. Bu saatten sonra onsuz olamazdı.
‘’İlk dediğinin olması daha muhtemel. Öyle sevdiği gelsin kızı istesin verelim kafasında insanlar değiller. Kapısına varamadan öldürürler valla.’’
‘’Abarttın ha.’’ dedi genç adam.
Azra sigarasından derin bir nefes çekti. ‘’Yanlış çıkarımda bulunmadıysam Kamer aşiret kızı. Sıkıyorsa silahını al da git kapısına dayan. Babam bile kurtaramaz seni.’’
‘’Sikeyim böyle işi.’’ diyerek yerdeki çimenlere bir tekme savurdu. ‘’Bırakmam onu. Gerekirse bütün ailesini karşıma alırım.’’
‘’Hoş geldin yeni bela.’’ Genç kız elindeki sigarayı yere atıp söndürdü. ‘’Babamın belaları bitti şimdi de senin belalarınla uğraşacağız desene.’’
‘’Ağabeyin değil miyim? Uğraş biraz ne olacak?’’ dediğinde ikisi de güldü.
‘’Uğraşacağız mecbur.’’ Oturduğu yerden kalktı. ‘’Neyse sabah erkenden uçağım var, daha çantamı hazırlamadım.’’
Deren çatılan kaşlarıyla kardeşine baktı. ‘’Ne uçağı?’’
‘’Arkadaşla iki günlüğüne şehir dışına kaçacağız. Babamın haberi var, açma ağzını delirtme beni.’’
‘’İyi, demedik bir şey.’’
Azra odasına çıktığında uzun bir duş aldı ve hızlıca çantasını hazırladı. Sonra da annesinin yanına gitti. ‘’Annem.’’ dediğinde yanağına sulu bir öpücük bıraktı.
‘’Güzel kızım.’’ Alev kızına sevgi dolu gözlerle bakıyordu. Başını dizine yatırdığında saçlarını okşadı.
‘’Yarın gideceğimi babam söyledi mi?’’
‘’Söyledi.’’ Kızının yanağını hafifçe sıktı. ‘’Kiminle gittiğini bilmek istiyorum.’’
‘’Arkadaşımla.’’ dedi ama yüzündeki tebessüme engel olamamıştı.
Alev, kızının halinin farkındaydı. ‘’O arkadaşın şu matematikle aşk yaşamanı sağlayan çocuk mu?’’
‘’Anne!’’ dedi Azra ama sözlerini inkar edemedi. Annesine yalan söylemeyi sevmezdi ki zaten buna gerek de duymazdı. Annesi olabilirdi ama arkadaş gibi dertleşmeyi de biliyordu.
‘’Nasıl biri?’’
‘’İyi biri ve sıradan biri.’’ dedi gülerek. Annesinin en korktuğu şeydi babasının dünyasından birini bulması.
‘’Senin yaptığın seçimlere güveniyorum.’’
Genç kız başını dayadığı dizden öptü. ‘’Canım annem benim. Sen bir tanesin.’’
Odanın kapısı açıldığında babası içeri girdi. Karısıyla kızını gördüğünde gözlerinde bir ışıltı oluştu. Üzerindeki ceketi çıkardığında gelip yanlarına oturdu.
‘’Dedikodu mu yapıyorsunuz?’’
‘’Anne kız öylesine sohbet ediyorduk.’’ dedi Alev.
‘’Bir başkasıyla benden daha çok ilgilenince kıskanıyorum ama.’’ Derin karısının dudaklarına bir öpücük bıraktı.
‘’Kıskanıyorum dediğin senin kızın.’’ diye bir sitem yolladı Azra ve başını annesinin dizinden kaldırdı.
Derin kızını kendisine çekip alnından öptü. ‘’Seni de seviyorum ama annenin yerini kimse alamaz.’’
‘’Eh, bunu seni tanıyıp da bilmeyen yoktur.’’ Yataktan kalktı. ‘’Sen beni kovmadan ben gidiyorum.’’
‘’Akıllı kızım benim. Biraz ağabeyine de öğret bunları.’’
Azra sözlerle kahkaha attı. ‘’Ağabeyimle hiç şansın yok çünkü en akıllı çocuğun benim.’’ Anne ve babasına uzaktan bir öpücük gönderip odadan çıktı.