Sabah telefonun alarmıyla erkenden uyandı. Uzun zamandır ilk defa uykudan bu kadar istekle uyanmıştı. Yataktan yüzünde bir gülümsemeyle kalkıp banyoya gitti ve elini yüzünü yıkadı. Gece yatmadan önce duş aldığı için tekrar girmek istemedi. Üzerine yolda rahat edebilmek için bir tayt ve salaş bir tişört geçirdi. Saçlarını toplayıp bağladı. Yüzüne hafif bir makyaj yaptığında telefonu çalmaya başladı.
Ekranda, ‘Kitap Kokum’ ismini görünce kalbine yayılan sıcaklıkla çağrıyı cevapladı. ‘’Günaydın.’’ dediğinde sesi cıvıl cıvıldı.
‘’Günaydın, ev adresini ver.’’
‘’Havaalanına gitmeyecek miyiz? Ev adresimi ne yapacaksın?’’ diye sordu sevgilisine.
Karşıdan Yunus’un sesi yükseldi. ‘’Seni evden alacağım. Yoldayım, adresi ver. Kaldık yol ortasında.’’
Son sözlerle Azra’nın gülme sesleri yükseldi ve evin adresini söyleyip telefonu kapadı. Dün gece hazırladığı çantayı omzuna atıp hızlı adımlarla mutfağa indi ve ayaküstü bir şeyler atıştırıp açlığını bastırdı.
Bahçeye çıktığında annesi ardından geldi. ‘’Günaydın.’’ dediğinde sesin geldiği tarafa döndü.
‘’Günaydın, annem.’’ Annesinin yanağına bir öpücük bıraktı. ‘’Sen erken uyanmazdın. Uyku mu tutmadı?’’
‘’Seni uğurlamak için erken kalktım.’’ Alev kızına sevgiyle dolmuş gözlerle bakıyordu. Kızında biraz kendi gençliğini görüyordu. Bu sadece yüz benzerliği olarak değildi, tam olarak anlatmasa da kalbine yerleşen aşkı görmüştü ve o aşkın peşinden koşarak gideceğinin farkındaydı. Ama yine de kızı kendisine hiç benzemiyordu. Güçlüydü, cesurdu, kendini koruyabilecek yeteneğe sahipti. Kendisi gibi kırılgan değildi.
Evin önüne yaklaşan taksi durduğunda Yunus arabadan indi. ‘’Arkadaşın bu mu?’’ diye sordu Alev.
‘’Evet. Adı Yunus.’’ Yunus’a el sallarken yüzüne yine o gülümseme yerleşmişti.
Taksiye doğru ilerlerken Alev’de kızıyla birlikte gitti. Onu bilmediği bir yere gönderecekse gideceği kişiyle tanışmalıydı. Gitme demek hiç aklından geçmemişti. Zamanında henüz sevgiliyken annesinden habersiz haftalarca Derin’in evinde kalmıştı. En azından kızı saklamak yerine söylüyordu.
Taksinin yanına gittiklerinde Yunus, ‘’Merhaba Efendim.’’ diyerek Alev’in elini öpmek için uzandı ama diğeri buna izin vermedi.
‘’Yaşlıymışım gibi davranma.’’ dedi gülerek.
‘’Ne haddime, Azra’dan daha genç duruyorsunuz.’’ dediğinde sevgilisinden omzuna yine yumruğu yedi ama annesi yanlarında olduğu için bir şey söyleyemedi.
Alev sözlere gülümseyerek karşılık verdi. ‘’Kızıma iyi bak. Sonra bozuşmayalım.’’
‘’Kızınız bana emanet. Ayağına taş değdirmeden geri getireceğim.’’
Alev içten içe gülüyordu. Karşısındaki genç adamın konuşmaları çok tanıdık geliyordu. Kızının, kocasına hayran olduğunu biliyordu da bunun seveceği adama yansıyacağını hiç düşünmemişti.
‘’Annem.’’ Azra annesine sıkıca sarılıp kulağına fısıldadı. ‘’İçin rahat olsun. Seni üzecek hiçbir şey yapmam.’’
‘’Biliyorum.’’ dedi Alev kızının sarılmasına karşılık verirken. ‘’Ama telefonun açık olsun. Beni merakta bırakma.’’
‘’Anlaştık.’’
İki genç taksiye binip gittiğinde Alev eve geri döndü. Kocasını salonun cam duvarından onları izlediğini görünce yüzünde bir gülümseme oluştu. ‘’Kıskançlığın yüzüne yansımış.’’ dedi.
‘’Kendi kızımı ellerimle bir erkekle gönderdim. Bunu yaptığıma inanamıyorum.’’ Karısı yanına geldiğinde kolunu omzuna attı. ‘’Ben berbat bir babayım.’’
‘’Hayır, sen iyi bir babasın. İzin vermesen seni dinlemeyecek ve yine çekip gidecekti. En azından şu an kiminle, nereye gittiğini biliyorsun.’’
Derin hissettiği kıskançlığı kontrol altında tutmaya çalışıyordu ama çok zorlanıyordu. ‘’Kızımı asla evlendirmeyeceğim. Yanında sürekli bir erkeğin olmasını kabul edemem.’’
Alev gülerek kocasının yanağını sıktı. ‘’Zamanı geldiğinde herkes gibi kızın da evlenecek. Bunu kabullensen iyi olur.’’
‘’O zaman iç güveysi getirsin. Şu an arabaya atlayıp arkasından gitmemek ve onu geri getirmemek için kendimi zor tutuyorum.’’
Kocasını kendisine çevirdi ve dudağına bir öpücük bıraktı. ‘’Kızımız gayet mutlu, bu yüzden onu düşünmeyi bırak ve benimle ilgilen.’’
Derin, karısını tutup kendisine çekti. ‘’Aklımı başımdan alıp, düşüncelerimi öyle bir dağıtıyorsun ki senden başka hiçbir şeyi hayal edemiyorum.’’ Dudağına bir öpücük bıraktı. ‘’Bunu yapmayı bırakmalısın. Senin yüzünden kızımı kaçırdım. Arkasından takip edip geri getirecektim.’’
Sözleriyle Alev’in gülmesi duyuldu. ‘’Güzel çünkü yapmak istediğim tam olarak buydu.’’
Derin’in parmağı karısının yüzünde gezindi. ‘’Elimden kolay kurtulamayacaksın. Acısını fena çıkartacağım.’’
‘’Yaşlandıkça uslanırsın diyordum ama iyice beter oldun.’’ Ne söylerse söylesin kocasının bu isteğinden asla bıkmayacaktı.
‘’Alev, kaç!’’ dediğinde diğeri gülerek çoktan yatak odasının yolunu tutmuştu.
~~~~
Taksiden inip havaalanına girdiler. ‘’Kahvaltı yaptın mı?’’ diye sordu genç adam.
‘’Evet ama uçağa binene kadar bir kahveye hayır demem.’’
Kontrol noktasını geçtikten sonra kafelerden birine girip oturdular ve birer kahve söylediler. ‘’Eve gelmem daha sonra sıkıntı oluşturmaz değil mi?’’ diye sordu Yunus. Annesi güler yüzle karşılamış olsa da böyle konulara yaklaşımlarının nasıl olduğunu bilmiyordu.
‘’Hayır, annem anlayışlıdır ama babam ve ağabeyim fazla kıskançlar. O kıskançlıklarını dizginlemeyi öğrendim bu yüzden sorun olmuyor.’’ Yüzünde bir gülümseme belirdi. ‘’Normalde bir yere gideceğimde izin almam öylece çekip giderim ama seninle gelmek için babama gidip izin istediğim için geri çeviremedi. İzin vermezse onu dinlemeyip gideceğimi biliyordu ve bunu yaparsa muhtemelen kendimi ona kapatacağımı, güvenmeyeceğimi falan düşündüğüne eminim.’’
‘’Farkına varmadan aileni mi yönlendiriyorsun? Gözüm korktu.’’ dedi genç adam gülerek.
Sözlerle bir kahkaha yükseldi. ‘’Kavgaya girmekten iyidir. Ayrıca korkma senin üzerinde bu yeteneğimi hiç uygulamadım.’’
‘’Yine de bu yeteneğini bildiğim iyi oldu.’’ diyerek kahvesinden bir yudum içti.
Kahveleri bittiğinde uçağın kalkma saati gelmişti. Koltuklarına yerleştiklerinde yavaşça havalandılar.
‘’Ailenin yanında nasıl davranmam gerek?’’ Azra Kamer’in ailesini gördükten sonra Yunus’un ailesinin yanına öylece gitmek istemiyordu. En azından biraz bilgi sahibi olmalıydı.
Genç adam sevgilisinin elini sıkıca tutuyordu. Oturduğu koltukta arkasına yaslanmıştı. ‘’Rahat ol. Sıkıcı insanlar değiller. Hatta fazla eğlenceliler.’’
‘’Zaten rahatım da rahat olmamam gerekiyorsa ona göre moda gireceğim.’’ dediğinde ikisi de güldü. ‘’Ev nerede? Şehir merkezinde mi?’’
‘’Şehir merkezinde de var köyde de. Şu an çay toplama zamanı o yüzden köydeler.’’
Genç kız gözlerini kısarak yanındakine baktı. ‘’İtiraf et. Beni işçi olarak çalıştırmak için götürüyorsun değil mi?’’
‘’Çayları kullanılmayacak hale getirmek isteseydim bunu yapardım.’’ Sözüyle omzuna yine bir yumruk yedi. ‘’Çürüttün kızım omzumu.’’
‘’Beter ol.’’
Uçak inişini tamamladığında bütün yolun nasıl geçtiğini anlamamışlardı. Dışarı çıktıklarında yanlarında sadece sırt çantaları olduğu için valiz beklemek zorunda değillerdi.
Yürürken Yunus yine sevgilisinin elini tutmuştu. ‘’Otobüsle mi gideceğiz?’’ diye sordu Azra.
‘’Hayır. Kuzenim almaya gelecekti.’’ Araba park yerine yöneldiler. ‘’Araba orada.’’ diyerek eliyle ilerideki bir arabayı gösterdi. Arabaya yaklaştıklarında içinden biri indi ve Yunus ile kucaklaştılar.
‘’Özlettin kendini amcaoğlu.’’
‘’Geldik işte.’’ diyen Yunus geri çekildiğinde Azra’yı gösterdi. ‘’Azra, okuldan arkadaşım. Samet, amcaoğlu.’’
‘’Memnun oldum.’’ diyen Azra diğeriyle kısaca tokalaştı.
Samet arabanın anahtarını Yunus’a uzattı. ‘’Araba sen de kalsın. Rahat rahat gezersiniz ama beni de şehir merkezine kadar bırak dolmuşla uğraşmayayım.’’
‘’Eyvallah.’’ diyen genç adam sevgilisinin sırtındaki çantayı aldı ve kendi çantasıyla birlikte arabanın arkasına yerleştirdi. ‘’Hadi gidelim.’’
Azra arka koltuğa oturacaktı ama Samet engel oldu. ‘’Sen öne geç yenge.’’ diyerek arka koltuğa oturdu. Genç kız yenge sözüyle bir an duraksasa da bozuntuya vermeden ön tarafa geçip oturdu.
Yola çıktıklarında şehir merkezinde Samet’i bırakıp yola devam ettiler. Azra arabanın camından etrafa bakınıyordu. Şehirdi ama yine de hiç el değmemiş gibiydi. Bir taraf yemyeşil ormanlık bir taraf masmavi denizdi. ‘’Çok güzelmiş.’’ dedi hayranlıkla dolu sesiyle. ‘’Burada insanın ömrü uzar.’’
‘’Karadeniz’e hoş geldin.’’
Genç kız başını camdan ayırmadan, ‘’Samet neden yenge dedi? Arkadaşım diye tanıtmıştın.’’
Yunus bakışlarını kısa bir an yoldan ayırıp sevgilisinin yüzüne baktı. ‘’Kaç kilometre öteden yanımda bir kızla gelip arkadaşım diye tanıtınca gerçekten buna inanacaklarını mı düşünüyorsun? Ya da şöyle sorayım ailene arkadaşımla gezmeye gideceğim dediğinde o arkadaş kısmına ne kadar inandılar?’’
Doğruydu. Yunus için arkadaşım dese de hiçbiri buna inanmış gibi durmuyordu. ‘’Ailen ne düşünecek?’’
‘’Onlar inansınlar ya da inanmasınlar ben ne söylersem ona göre hareket ederler. Bu yüzden rahat ol.’’
Daha fazla konuşmadan yanlarından geçip giden manzarayı seyretmeye devam etti. Yunus’u çok seviyordu ama ilişkilerinin gidişatı ne yönde olacaktı? O buraya ailesinin yanına dönmeyi düşünüyordu, kendisi ise öğretmen olarak atanıp bir köy okulunda mesleğini yapmak istiyordu. Hayalleri birbirinden çok uzaktı. Öyle ya da böyle bir yerde ayrı kalacaklardı ve bu ilişkiyi nasıl etkilerdi bunu bilmiyordu.
Hepsi göz önüne alınınca aileleri bu ilişkinin içine karıştırmak iyi bir fikir değildi ki şimdi bile açıkça dile gelmese de fazlasıyla karıştırmışlardı.