17

1178 Words
Akşama kadar çay bahçesinde oyalanmışlardı. Yapmayı tam olarak beceremese de denemekte zevkliydi. Akşam yemeğinden sonra odada düğüne gitmek için hazırlanıyordu. Makyajını ve saçını yapmayı bitirdiğinde odadan çıktı. Yunus’u gördüğünde nefes almayı unuttu. Üzerine siyah bir pantolon ve beyaz gömlek giymişti. Saçlarını geriye toplayıp tepesinde küçük bir topuz yapmıştı. Gözlüklerini çıkarmış lens takmıştı. Alt dudağından çenesine inen minik sakalı parıldıyordu. Yüzünün yakışıklılığı tamamen ortaya çıkmıştı. Bu kadar yakışıklıyken ne diye o gözlüklerle ve saçlarla yüzünü kapatıyordu hâlâ anlayamıyordu. Evden çıkarken eline aldığını arabanın arka koltuğuna bıraktı. Yola çıktıklarında ‘’Arka koltuğa bıraktığın neydi?’’ diye sordu. ‘’Tulum. Samet gelirken getir çocuklarla biraz eğlenelim dedi.’’ Karşılık vermedi. Bu yörenin eğlencesiyle ilgili ya da düğünlerinin nasıl olduğuyla ilgili bilgisi yoktu. Köyden merkeze indiklerinde bir düğün salonunun önünde durdular. İçeriden yükselen hareketli müzik oldukları yere kadar taşıyordu. Yunus tulumu aldığında Azra’nın elini tuttu ve salona doğru yürüdüler. ‘’Rahatsız olursan söyle.’’ dedi birleşmiş ellerini biraz havaya kaldırarak. ‘’Sorun yok.’’ diye cevap verdi genç kız. Sonuçta anne babası burada değildi. İçeri girip kalabalıkta biraz yürüdüklerinde Samet yanlarına geldi. ‘’Hoş geldiniz.’’ diyerek ikisine de selam verdi. ‘’Tam zamanında geldin. Çocuklar tulum sorup duruyordu.’’ ‘’Düğün kimin?’’ diyen sordu Yunus. ‘’Tanır mıyım?’’ ‘’Tanımazsın. Annemin köylüleri.’’ Genç adam başını sallayarak onayladı. ‘’Asiye burada mı? Azra’nın yanına gelsin.’’ Samet eliyle ileriyi gösterdi. ‘’Siz geçin oturun. Ben getiririm Asiye’yi.’’ Genç adam sevgilisinin elini tutmuş halde yürümeye devam etti. Tutuşu sahipleniciydi. Belli etmese de kalabalığa girince kıskançlıkta belirmeye başlamıştı. Ön taraftaki boş masaya ulaştıklarında sandalyeyi çekip oturması için bekledi ve kendisi de yanına oturdu. ‘’Seni biraz tek bıraksam sorun olur mu?’’ ‘’Hayır.’’ Samet yanlarına geldiğinde yanında on sekiz yaşlarında bir kız vardı. ‘’Asiye, Samet’in kardeşi. Ben gelene kadar sana eşlik etsin.’’ ‘’Tamam.’’ diyen Azra, Asiye ile otururken Yunus Samet ile düğün salonunun ortasına gitmişti. Az önce oynayan kalabalık dağılırken yerini yenisi aldı. Tulumu şişirip çalmaya başladığında etrafında halka oluşturan kalabalık çoktan oynamaya başlamıştı. Azra olanları hayranlıkla izliyordu. Müzik olarak sadece sevgilisinin çaldığı tulumun sesi vardı ve etrafındaki kalabalık el ele hem oynuyor hem söylüyordu. Doğduğu hayat bu hayattan çok farklıydı. Küçük bir çocukken babası eline silahı tutuşturup kendisini korumayı öğretmişti, halası ise güçlü olmayı öğretirken aynı zamanda içkiydi, kumardı olmaması gereken şeylere alıştırmıştı. Evlerinde konuşulan konular genelde başlarına bela olacak birilerinin olup olmadığıydı. Bu yaşına gelene kadar birkaç kez evlerine baskın olmuştu ve babasıyla ağabeyiyle birlikte elinde silah çatışmaya girmek zorunda kalmıştı. Şimdi sevdiği adama bakarken ne kadar farklı olduklarını açıkça görüyordu. Annesi ve babasının konuşmaları huzurluydu, Yunus kendisinin aksine tehlikelere karşı tetikte olmak yerine rahatça yaşıyordu. Hatta şu an fazlasıyla eğleniyordu çünkü tulumu çalarken aynı zamanda olduğu yerde oynayıp duruyordu. Genç kız sanki kendi hayatının zorluğundan uzaklaşmak için gizli bir yol bulmuştu da bir hayal diyarına gelmişti şimdi o diyarda huzur buluyordu. Yunus babasının gerçekte kim olduğunu öğrendiğinde ne tepki verirdi kestiremiyordu! Bırakıp gider miydi? Kabullenir miydi? ‘’Oynamak ister misin?’’ diyen Asiye’nin sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı. ‘’Hayır, teşekkür ederim.’’ dedi hiç düşünmeden. Oynamaları çok hareketliydi ve adımları karışık gelmişti. Telefonunu çıkarıp Yunus’u video çekti ve halasına gönderdi. Altına da mesaj olarak ‘Damat adayın.’ yazdı. Yunus’u hayranlıkla izlemeye devam ederken halasından cevap geldi. ‘Yakışıklı çocukmuş. Belli yetenekli de neyse ki evliyim yoksa alırdım elinden.’ Sonuna bir sürü gülen emoji eklemişti. Halası her zamanki halasıydı işte. Yüzündeki gülümsemeyle telefonu geri bıraktı. Bütün gece oynayanları izlemişti. O izlerken yorulmuştu ama oynayanlarda yorgunluk belirtisi yoktu. Yunus yanına geldiğinde nefes nefese boş sandalyeye oturdu. Oynayanlar yorulmamışsa da o tulumu çalmaktan yorulmuştu. ‘’Kusura bakma seni tek bıraktım. Çok sıkıldın mı?’’ dedi. Başını hayır anlamında salladı. ‘’İzlemek çok eğlenceliydi.’’ Düğün bittiğinde saat geç olduğu için köye dönmek yerine şehir merkezindeki eve gitmişlerdi. Yunus genç kız için hızlıca yatağı hazır etti. Çıkardığı temiz havluları yatağın kenarına bıraktı. ‘’Uyumadan önce duş almak istersen banyo koridorun sonunda.’’ ‘’Köydeki evden sonra buradaki ev büyük geldi.’’ dedi gülerek. ‘’Kültür şoku yaşayacağın kadar uzun tutmadım seni köyde.’’ Genç kız sözlerle kahkaha attı. ‘’Şehir kızıyım oğlum ben. Bilmem öyle köy hayatı falan.’’ Yunus sevgilisini tutup kendine çekti. ‘’Benim gördüğüm kişi o hayata kolay uyum sağlamıştı.’’ ‘’Gözlüklerin yok ya yanlış görmüşsündür.’’ ‘’Yarın gözlüklerimi takıp tekrar teyit ederim.’’ diyerek genç kızın dudaklarına uzandı. ‘’Ama şu an teyit etmem gereken farklı konular var.’’ Sıcak dudaklara birkaç küçük öpücük bıraktı. ‘’O konular tam olarak hangi konular?’’ derken sesi keyifliydi ve dudaklarının üzerindeki dudakların hazzını yaşıyordu. ‘’Dudaklarının yaz mevsiminin hangi ayı olduğunu teyit etmem gerek.’’ Öpmeye başladığında beklemeden karşılığını almıştı. Azra mantığını tamamen kaybetmiş halde karşısındakinin gömleğine uzandı ve düğmelerini açıp üzerinden çıkardı. Çıplak göğsüne ellerini dayadığında sıcaklığı ve sertliğiyle ürperdi. Öpüşmenin devamında kendi üzerindeki tişörtte yerdeki gömleğin yanında yerini almıştı. Sütyenini diğerine fırsat vermeden çekip çıkardı ve bedenini sevdiği adamın bedenine dayadı. Sertleşmiş erkekliğini hissettiğinde zorlukla yutkundu. Onu istiyordu ama bu anlık bir istek değildi. Tamamen kendisine ait olmasını istiyordu. Bir ömür ondan başkasına gitmeden yanında kalmasını istiyordu. Elleri sevdiği adamın pantolonuna uzandığında diğeri geri çekildi. ‘’Lanet olsun, bunu yapmamalıyım.’’ dedi. ‘’Neyi?’’ diye sordu genç kız. ‘’Bu hatayı bir kez yaptım ilkini elinden aldım ikinci kez yapamam.’’ ‘’Zorla yapmış gibi konuşma. İstemesem bırak sevişmeyi bana elini bile süremezdin.’’ Yunus sıkıntıyla alnını ovuşturdu. ‘’Sana yanlış yapmak istemiyorum.’’ Azra, genç adamın karşısına geçip elini yanağına koydu. ‘’Ben seni seviyorum sen de beni seviyorsun. Bunu bana karşı yaptığın bir yanlış olarak algılamıyorum.’’ ‘’Bakma öyle, kendimi zaten zor tutuyorum.’’ Sözlerle genç kızın yüzünde bir gülümseme belirdi ve sevdiği adama iyice yaklaştı. ‘’Karşımda kıvranıp duracağına beni kıvrandır.’’ Bir kez daha dudaklarına uzandığında beklediği karşılığı aldı. Adımları geri geri gitti ve sevdiği adamı üzerine çekerek yatağa yattı. Diğerinin eli pantolonuna uzandığında çıkarmasına izin verdi. Sert elin değdiği her yerde bir zevk hissi oluşuyordu. Nefesleri sıklaşmıştı ve dudaklarından hissettiklerini belli eden iniltiler fırlıyordu. Üzerindekinin pantolonuna uzandı. Düğmesini açarak yavaşça çıkardı. Parmakları sertleşmiş erkekliği bulduğunda hafifçe okşadı. Kendi iniltilerine diğerinin iniltisi karıştı. Göğsündeki dudaklar yavaşça karnına indiğinde yattığı yerde söylediği gibi kıvranmaya başlamıştı. Bütün duyguları şahlanmış dörtnala koşuyordu. Karnındaki dudaklar tekrar dudaklarını bulduğunda istekle öptü. Bacak arasından içeri kayan parmaklar ile boğazından bir ses yükselip dudaklarında kayboldu. Bacaklarını tamamen açıp diğerine sessiz bir davet gönderdi. Daveti karşılığını aldığında içine dolan sertlikle bu defa çığlık atmıştı ama bu tamamen zevkin bir getirisiydi. Aldığı nefeslerin yetmediğini hissediyordu. Sevdiği adam tamamen onundu ama yine de azdı ve daha fazlasını istiyordu. Aceleye getirmeden birbirlerine doyasıya dokundular, öptüler. Zevkin her tonunu tattılar. Yorgun halde yattıklarında genç kız sevdiğinin kollarına kıvrılmıştı ve sıcaklığıyla ısınıyordu. ‘’Kalbim.’’ diyen sesin yaydığı aşkı aldı ve kalbine ulaştırdı. ‘’Efendim.’’ kendi sesi fazlasıyla yorgun çıkmıştı. ‘’Burada hep benimle kalsana.’’ Azra ne cevap vereceğini bilmiyordu. Burada kalması demek hayatından uzaklaşması demekti. Öğretmen olarak bir köy okuluna gitmeyi hep hayal etmişti ama o zaman sadece okul süresince ayrı olacaktı tatilleri yine ailesinin yanında geçirecekti. Yunus ile durum farklıydı. Burada onunla kalırsa ailesinden tamamen ayrılması gerekirdi. Konuyu geçiştirmek için alaycı bir sesle cevap verdi. ‘’Öğrenciyim ben. Okula gitmem gerek.’’ ‘’Öyle olsun. Mezun olunca bu konuyu tekrar konuşuruz.’’ Daha fazla konuşmadılar. Sarmaş dolaş halde yorgunluk denizinden çıkabilmek için uykunun kollarına sığındılar.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD