16

1506 Words
Eve geri dönerlerken hava kararmıştı. Gökyüzündeki yıldızlar parıldıyordu. Köyün içine girdiklerinde evlerine dönen insanlarla karşılaştılar. Eve yaklaşınca o tarafa yürüyen bir adam ve köpek vardı. Yunus ıslık çaldığında köpek durup geriye baktı ve sonra kuyruğunu sallayarak koşmaya başladı. Genç adamın yanına geldiğinde doğrudan kucağına atladı. ‘’Yavaş ol oğlum.’’ dedi gülerek ve başını okşadı. Yere çömeldiğinde tüylü dostu çoktan yüzünü yalamaya başlamıştı. ‘’Misafirimize hoş geldin de.’’ Sözleriyle yüzünü yalamayı bırakan köpek genç kıza baktı ve bu defa onun yanına gidip ayaklarına başını dayadı. ‘’Merhaba.’’ Azra tüylü başı okşadı. ‘’Bir ismin var mı?’’ sorusuna birkaç havlama aldı. ‘’Çapkın.’’ diyen Yunus’a baktı. ‘’Tanıştığıma memnun oldum Çapkın.’’ Uzanıp burnundan öptü. Tekrar eve doğru yürürlerken etraflarında koşup duruyordu. Çapkın’ın yanındaki adam olduğu yerde ikiliyi bekliyordu. Yanına gittiklerinde genç adam hemen uzanıp elini öptü. ‘’Hoş gelmişsiniz.’’ diyen adam bir Yunus’a bir Azra’ya baktı. Yunus Azra’yı babasıyla tanıştırdığında Azra sevgilisinin yaptığı gibi uzanıp elini öptü. Hep beraber eve girdiklerinde Çapkın’da onlarla birlikte gelmişti ve içeri girdiği gibi sobanın kenarındaki mindere kurulmuştu. Genç kız, içinde olduğu aileyi dikkatle izliyordu. Birbirleriyle konuşmaları çok samimiydi. Aralarında konuşurken en çok şive kullanan anneleriydi. Babasının konuşması daha normaldi, Yunus’da duruma göre karışık takılıyordu. Onu böyle görmek zevkliydi. Ailem eğlenceli insanlardır demişti ki bununla ne demek istediğini anlamıştı. Karı koca birbiriyle konuşurken kavga eder gibiydi ama aslında normal konuşuyorlardı ve bu hallerini izlemek fazlasıyla eğlenceliydi. Nurcan Hanım, mutfakta akşam yemeğini hazırlarken ‘’Merhaba.’’ diyerek yanına girdi. ‘’Yardım etmek istiyorum ama açıkçası mutfak işinden pek anlamıyorum.’’ dediğinde ardından Yunus geldi. ‘’Pek anlamıyorum mu? Sen o anladığın kadarıyla ocak söndürürsün kızım.’’ dediğinde annesi araya girdi. ‘’Riv riv edip durma kiza.’’ Sonra genç kıza baktı. ‘’Sen geç kizum içeru. Ben halledarum.’’ Genç adam sevgilisini omzundan ite ite mutfaktan çıkardığında Azra ‘’Bana ne yapmayacakmışsın?’’ diye sordu. Yunus kulağına eğilip fısıldadı. ‘’Seni elimden kaçırmayacakmışım. Gelin diye bu eve getirecekmişim.’’ Sözlerle diğerinin yüzünde bir tebessüm oluşsa da hemen kendisini toparladı. ‘’Öyle bir şey söylemediğine eminim. Yedin azarı üzerini kapatıyorsun değil mi?’’ Genç adam gülerken babası içeri girince hemen kendisini toparladı. Akşam yemeği yine eğlenceli geçmişti. Karı koca Azra’ya kendi çocuklarıymış gibi davranıyordu. Genç kız da ilk defa geldiği bu evde yabancılık çekmiyordu. Yemekten sonra çay içerlerken fazlasıyla tuhafına gitmişti. Üst üste kaç bardak içtiklerini takip edememişti. Çok geçmeden de karı koca günün yorgunluğuyla erkenden yatmıştı. Sevgilisiyle salonda baş başa otururken Çapkın’da dizine yatmıştı ve onun tüylü başını okşuyordu. ‘’Aileni çok sevdim.’’ dedi. ‘’Çok sıcaklar, içtenler.’’ ‘’Sevmene sevindim.’’ dedi Yunus. Azra’ya onu buraya getirmesinin gerçek amacını söyleyemezdi. Bunun için çok erkendi ama kendi kalbini biliyordu. Bir kez sevmişti ve bir daha kopamazdı. Zamanı geldiğinde hayatlarını birleştirmek istediğinde kabul edecekse onu ailesiyle kabul etmesi ve buraya gelmesi gerekecekti çünkü ailesini bırakamazdı. Babası yaşlandıkça işlerle ilgilenmekte zorlanıyordu, ona yardım edecek biri gerekiyordu. Bu yüzden arkasını dönüp bu şehirden gidemezdi. Mutfağa geçip birer kahve yapıp geri geldi. Kahveyi içerlerken telefonu çaldı. Samet ile bir süre telefonda konuştu. En sonunda ‘’Söz vermeyeyim. Azra’ya sorarım isterse geliriz.’’ diyerek telefonu kapadı. Genç kızın meraklı bakışlarını sonlandırdı. ‘’Samet yarın akşam bir düğün varmış oraya davet etti. Buranın düğünlerini görmek istersen gidebiliriz.’’ ‘’Olur. Gidelim.’’ dediğinde Azra’nın sesi heyecanlı çıkmıştı. Yunus oturdukları koltuğun arkasında kalan pencereyi açtı ve cebinden çıkardığı sigaradan bir dal genç kıza uzattı. İkisi de birer sigara yaktıklarında kahveleriyle içmeye başladılar. ‘’Mezuniyet balosuna gidecek misin?’’ ‘’Bilmem. Düşünmedim.’’ dedi Azra. ‘’Biraz sıkıcı geliyor.’’ ‘’Benimle gel.’’ Sigarasından son nefesi çektiğinde kalanını açık pencereden dışarı attı. ‘’Bizim çocuklarla bir mekanla anlaştık kendi aramızda eğlence yapacağız.’’ ‘’Olabilir.’’ Sohbet geceye yayıldığında en sonunda yatmak için kalktılar. Azra odaya gittiğinde Yunus elinde yorganla odaya geldi. ‘’Bunu al.’’ diyerek yatağın üzerine bıraktı. ‘’Yaz günü yorgan mı?’’ Gülmesine engel olamadı. ‘’Bunu sabah bir daha söyle.’’ Yunus sevgilisini alnından öptü. ‘’İyi uykular.’’ dedikten sonra odadan çıktı. Genç kız yalnız kaldığında üzerini değişip yatağa girdi. Fazlasıyla yorulmuştu. Gözlerini kapattığı anda uykuya daldı. Yunus salona geri döndüğünde koltuğu genişletip yatacağı yatağı hazırladı. Kendi odasını Azra’ya vermişti ve başka odada yoktu onun payına da koltuk düşmüştü. Hazırladığı yatağa yattığı an Çapkın gelip yanına kıvrıldı. Yüzünde gülümsemeyle tüylü dostunun başını okşadı. ‘’Eh, yanımda yatan sen değil içerideki olsun isterdim ama yapacak bir şey yok. İdare edeceğiz.’’ ~~~~ Mutfaktan gelen seslerle gözlerini açtığında sabah olmuştu ama saat erkendi. Annesi yine horozlar öter ötmez kalkmıştı ayağa. Yattığı yerden doğrulurken kıvırcık saçlarını eliyle karıştırdı. Yatağını toplayabilmek için Çapkın’ı kendi yerine gitmesi için ikna etmesi zor olmuştu. Elini yüzünü yıkayıp üzerini değişti ve annesine yardım etmek için yanına gitti. İşin bir ucundan tuttuğunda annesi sessizce mutfağın kapısını kapadı. ‘’Anlat bakalum, ne iştur?’’ ‘’Ne ne iştir anam?’’ diye soruya soruyla karşılık verdi. ‘’Azra’yi sorayirum.’’ Elindeki kaşığın ucunu oğlunun göğsüne dokundurdu. ‘’Burandaki yeru nedur? Oni söyla.’’ ‘’Arkadaşım işte.’’ ‘’Ben da dunya guzeliyum.’’ Yunus annesinin yanaklarını sıktı. ‘’Dunya guzelisun tabi. Neyun eksuk.’’ Annesi yanağındaki ellere vurarak itti. ‘’Riv riv edip durma da olani söyla.’’ Genç adam tezgaha dayanıp tabaktaki peynirden bir parça ağzına attı. ‘’Annem, kalbimde güzel bir yere sahip ama sen arkadaşım say kızı sıkboğaz edip durma.’’ ‘’Ben arkadaşun sayarum da kizi buraya kada geturdun, ailesi ne diyecak?’’ ‘’Arkadaşıyla gezmeye gitti diyecekler.’’ Konuşmayı daha fazla uzatmamak için annesinin elindeki kaşığı çekip aldı ve ocağın başına geçip muhlamayı yapmaya başladı. Anne oğul birlikte kahvaltı hazırlarken Azra’da uyanmıştı. Üzerindeki yorganı itip yatakta doğruldu. Yunus’un dün gece söylemek istediğini şimdi daha iyi anlıyordu. Gece o kadar soğuk olmuştu ki yorgan olmasa hayatta ısınıp uyuyamazdı. Yatağı düzeltip eski haline getirdikten sonra dağılmış saçlarını eliyle düzeltip odadan çıktı. Odanın açıldığı salonda Hızır Bey’i gördü. Karısının önüne koyduğu fındıkları kırıp ayıklamakla uğraşıyordu. ‘’Günaydın.’’ dediğinde diğeri yaptığı işten başını kaldırıp genç kıza gülümseyerek baktı. ‘’Günaydın kızım.’’ Banyoya geçip elini yüzünü yıkadıktan sonra geri döndü ve Hızır Bey’in yanına oturdu. ‘’Yardım edebilir miyim?’’ Kırdığı fındıklardan birazını uzatıp genç kızın avucuna koydu. ‘’Yemek de yardımdır.’’ Sözlerle Azra’nın yüzünde bir gülümseme oluştu ve avucundaki fındıktan bir tane ağzına attı. Sonrasında Hızır Bey’in yaptığı gibi kırdığı fındıkları kabuğundan çıkarmaya başladı. Başlarda eline aldığını tamamen parçalasa da bir yerden sonra bütün halde ayıklamayı başarmıştı. Muhabbet ederek fındıklarla uğraşırken mutfağın kapısı açıldı ve içeriden Nurcan Hanım kahvaltının hazır olduğu tepsiyle dışarı çıktı. Yunus çay dolu demliği getirdiğinde Azra’yı babasıyla görünce kalbinde Karadeniz’in hırçın dalgaları dans etmeye başladı. Hep beraber yer sofrasına oturduklarında Azra kabuğundan çıkarmak için uğraşırken beceremeyip parçaladığı fındıkları Yunus’un önüne bıraktı. ‘’Beceriksizliğimin izlerini yok etmek için bunları sen yiyeceksin.’’ ‘’Mecbur yiyeceğiz.’’ Genç adam yüzünde tebessümle parçalanmış fındıklardan birkaç parça ağzına attı. Nurcan Hanım çayları doldurduğunda kahvaltıya başladılar. Azra eline çatalı alıp ortada duran muhlamaya uzandı ve çatalıyla biraz aldı ama çatalı geri çektikçe peynir uzandıkça uzanıyordu. ‘’Bu daha ne kadar uzayacak?’’ dediğinde diğerleri gülmeye başladı. Yunus zorlandığı her konuda yardım ettiği gibi yine yardım elini uzattı. Akşam yemeğinde olduğu gibi yine güle eğlene kahvaltıyı yapıp bitirdiler. Hızır Bey çay toplamak için çıkıp gitmişti. Nurcan Hanım’da kahvaltıdan kalanları topladıktan sonra öğle yemeği için hazırlıklara başlamıştı. ‘’Ne yapmak istersin?’’ diye sordu genç adam sevgilisine. ‘’Babanın yanına gidelim mi? Çayları nasıl topluyorlar merak ediyorum.’’ ‘’Olur. Gidelim.’’ dedikten sonra annesine seslendi. ‘’Ana, biz gidiyoruz.’’ Annesi mutfaktan çıkıp geldi. ‘’Bekleyun.’’ dedikten sonra yatak odasına gidip çok geçmeden geri döndü. Elindeki kırmızı keşanı Azra’nın başına bağladığında kenarlarındaki sarı liralar ve nazar boncukları alnına döküldü. ‘’Nazar değmasun.’’ dediğinde mutfağa geri döndü. Genç kız telefonunun ekranından kendine baktı. ‘’Çok tuhaf oldum.’’ dedi gülerek. Genç adam keşanın altından salınan saçları okşadı. ‘’Aksine çok yakıştı. Tam Karadeniz kızı oldun.’’ Bakışları aşk doluydu. ‘’Gidelim mi?’’ dedi genç kız. Sesi biraz kısık çıkmıştı. Bu bakışlara biraz daha maruz kalırsa kendini tutamayacaktı ve sevdiği adamın dudaklarına yapışacaktı. ‘’Gidelim.’’ Diğerinin de düşünceleri ondan farklı değildi. Evden çıkıp çay bahçesinin olduğu yere geldiler. Hızır Bey çalışanlarla beraber çayları topluyordu. Yunus boştaki çay toplama makasını alıp Azra’ya nasıl yapılacağını uzun uzun anlattı. Genç kız bir kez denese de zor gelmişti. Sevdiği adam arkasına geçip ellerini tuttu ve yavaşça yaptırmaya başladı. ‘’Sen böyle yakınımda durdukça aklımı toparlayamıyorum ki öğreneyim.’’ dedi Azra. ‘’Öyle mi?’’ diyen Yunus’un yüzünde mutlu bir tebessüm oluştu. ‘’Öyle. Ayrıca baban burada.’’ ‘’Olabilir.’’ dedi umursamazca. ‘’Sen yakınımda olunca dünyanın geri kalanı önemini yitiriyor.’’ Azra kendisini toparlamak için hafifçe öksürerek doğruldu. ‘’Sen yap ben seni izleyeceğim.’’ Elindekini diğerinin eline tutuşturup kenara geçti ve yere oturdu. ‘’Kaç bakalım.’’ Yunus çayları toplamaya devam ederken genç kız biraz daha uzak bir yere geçip annesini görüntülü aradı. Beliren görüntüyle ‘’Annem.’’ dedi. ‘’Nasılsın?’’ ‘’Ben iyiyim de sen nasılsın?’’ ‘’İyiyim. Burası çok güzel. Çok sevdim.’’ derken gözleri ışıldıyordu. ‘’Başındaki ne? Yakışmış.’’ Azra’nın eli alnındaki boncuklara gitti. ‘’Yunus’un annesi nazar değmesin diye bağladı.’’ ‘’Değmesin tabi.’’ Alev kızına bir öpücük gönderdi. ‘’Kendine iyi bak.’’ Öpücüğe aynı şekilde karşılık verdi. ‘’Sen de annem. Görüşürüz yine.’’ Telefonu kapadığında sevgilisine baktı. Topladığı çayları boşaltıyordu. Yaptığı işi bitirince yanına geldi. ‘’İstersen gidelim.’’ dedi. ‘’Hayır. Tekrar deneyeceğim.’’ dediğinde bir kez daha çayların arasına daldı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD