8

1161 Words
Sabah uyandığında sıcak kollar arasında çıplak haldeydi. Gözleri kapalı bir süre kendine gelebilmek için bekledi. Bu yaptığını neden yapmıştı? Kendisi kalbini vermiş olabilirdi ama aralarında bir şey yoktu, sevgili değillerdi o zaman ne diye öylece teslim olmuştu? Sessizce yataktan kalkmak istedi ama kıpırdadığı an diğeri de uyandı. "Azra." diyen sesi biraz şaşkındı. İçkinin etkisi geçince ne düşüneceğini pek bilemez haldeydi. Yaptığının farkındaydı ama yapmaması gerektiğini de biliyordu. "Şey, ben…" diyen genç kız yataktan fırlarcasına çıktı ve yerdeki kıyafetlerine uzandı. Hepsini üzerine geçirdiğinde "Gitsem iyi olacak." dedi ve alelacele evden kaçtı. Arabasına binmek üzereyken kapıyı tutan el engel oldu. "Öylece kaçıp gidecek misin?" "Bak, bir hataydı. Dün geceyi dün gecede bırakalım. Başına bela olacak değilim." Genç kız arabaya binmek istedi ama kapıya dayanan el izin vermedi. "Gerçekten hata olarak mı görüyorsun?" Sıkıntıyla saçlarını karıştırdı. "Ne söylememi istiyorsun Yunus? İlkokul öğrencisi gibi bir kağıda adımı yazdın diye beni sevdiğini mi düşüneyim? İkimiz de içmiştik öylece olan oldu işte." "Sarhoş değildin. İçkiyi bahane olarak sunma." Genç kıza doğru yaklaşıp arabayla arasına tutsak etti. "Ayrıca isim yazmak neden çocukça bir davranış oluyor?" Neden bu kadar yakın duruyordu? Tamam, dün gece yakınlaşabilecekleri en son seviyede yakınlaşmışlardı ama şimdi böyle yakınına girince nefes almakta zorlanıyordu. "Çocukça çünkü…" dedi ama devamını getiremedi. Ne diyeceğini bilmiyordu. Bahanesi yoktu. "Çünkü ne?" "Of, sorup durma işte." Genç adam karşısındakini böyle bocalarken gördükçe yüzündeki gülümseme genişliyordu. O deli dolu, umursamaz kız bir anda utangaç biri olup çıkmıştı hatta biraz da yanakları kızarmıştı. "Neden sormayayım?" diye biraz daha üsteledi. "Valla şimdi ayakkabımın topuğuyla deleceğim kafatasını göreceksin çünküsünü, nedenini!" Sözlerle genç adam gürültülü bir kahkaha attı. "Azra, haklısın çocuk değiliz ve ben ne hissettiğimi iyi biliyorum." Geri çekilip arabanın kapısını açtı. "Duygularımın karşılığı sen de varsa kal yoksa git." Genç kız arabanın açık duran kapısına baktı. "Kalırsam ne olacak? Gidersem ne değişecek?" "Gidersen yaşananlar gerçekten bir hataydı diye düşüneceğim, kalırsan sen de benim seni sevdiğim gibi beni seviyorsun diyeceğim." Azra uzun zamandır duygularının farkındaydı ama karşılık hiç beklememişti şimdi bu sözlerle sevginin sıcaklığını hissediyordu. Eli yavaşça arabanın kapısına uzandı ve kapıyı geri kapatarak cevabını vermiş oldu. Karşısındaki elini uzatınca o eli yavaşça tuttu. "Birlikte kahvaltı yapalım mı?" dediğinde başını sallayarak onayladı ve kaçarcasına kaçtığı eve el ele geri girdiler. Mutfağa geçtiklerinde Azra ne yapacağını pek bilmiyordu. Mutfakla ilgili tek deneyimi halasının yanına gittiği zamanlardan kalmaydı ki halası da soğan, patates soydurmaktan öte iş vermezdi çünkü beceremediğini bilirdi. "Mutfak konusunda tam bir felaketimdir." dediğinde Yunus'un yüzünde bir gülümseme oluştu. "Hallederiz." Kenardaki sepetten patates çıkardı. "Kızartma yer misin yoksa yediklerine dikkat edenlerden misin?" "Yapmayı bilmem ama yemeyi iyi bilirim." Eline bıçağı aldı. "Ve onları soyabilirim." Patatesleri soyarken diğeri çay için su koyup domates, salatalık kesmeye başladı. Kabuğu soyulmuş patateslere baktığında gülmeye başladı. "Kalbim, o patatesleri kabuğuyla yemeyeceğiz. Doğrudan kesmek yerine kabuklarını soysaydın." "Soyuyorum işte." Genç adam soyulmuş kabuğu eline aldı ki patatesin büyük bir kısmı hala kabuğun üzerindeydi. "Buna soymak mı diyorsun?" "Tamam biraz kalın soymuş olabilirim." Genç kız yaptığına gülüyordu ama elinden bu kadarı geliyordu işte. "Biraz mı?" "Senin şu sorularından nefret ediyorum." Azra elindeki bıçağı ve patatesi bıraktı. "Al sen yap. Ben yeme kısmıyla ilgileneceğim." Diğeri patatesi soymaya başladı. "İnsan azıcık öğrenmeye hevesli olur. Bir de köy okuluna öğretmenliğe gideceğim diyorsun. Tek başına ne yapacaksın orada acaba?" "Onu da o zaman düşünürüm." Gülerek kenarda doğranmış salatalıktan bir tane ağzına attı. "Hem sen az önce bana ne söyledin? Bir daha söylesene." Yunus, "Ne söylemişim?" diyerek sevgilisinin yüzüne yaklaştı. "Bir şey söyledin işte." dedi diğeri yüzünde mutlu gülümseme vardı. "Kalbim dedim." "Bir daha söylesene." Bir kez daha, "Kalbim." dedikten sonra uzanıp dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı. Geri çekildiğinde kahvaltıyı hazırlamaya devam etti. Yiyecekleri masaya yerleştirdiklerinde karşılıklı yemeye başladılar. "Mutfak işini kimden öğrendin?" Azra'nın sorusuyla diğeri kızarmış patatesten bir tane alıp sevgilisinin dudaklarına uzattı. "Annemden. Evin tek çocuğuyum. Babam hiç anlamaz böyle işlerden annemde oğluma hepsini öğreteceğim ki ilerde gelinim benim kaynanamın arkasından söylendiğim gibi arkamdan söylenmesin derdi." Sözlerle ikisi de gülüyordu. "Bir sarma sararım böyle ince ince birçok kadına taş çıkarırım." "Ciddi olamazsın." "Çok ciddiyim. Annem en son baklava açmayı öğretiyordu yeter artık dedim işi sarmayla zirvede bıraktım." Bu defa kahkaha attılar. "Yalan yok öğrettikleri şimdi işime yarıyor. Okumaya gelip üç erkek bir evde kalınca aç kalmaktan kurtulduk." Güle eğlene kahvaltıya devam ederken Azra masanın üzerinde çalan telefonuna baktı. Ekranda 'Gölgem' yazıyordu. Yunus "Gölgem?" diye sordu. "Ağabeyim, sürekli arkamdan takip ettiği için öyle diyorum." Telefonu açtı. "Ne var?" Telefonun diğer ucundan "Neredesin sen? Gece niye gelmedin eve?" diyen öfkeli ses yükseldi. "Adamın takip edemedi mi? Yazık sana." dedi alayla. "Neredesin dedim?" "Sanane! Sana hesap vermeyeceğim." Telefonu suratına kapadı. "Sert oldu." Sözleriyle Yunus'a baktı. "Aksine yumuşak oldu. Normalde daha sert konuşuruz. Aldırma bize." "Peki. Aldırmam." Kahvaltıya devam ederlerken genç kızın telefonu bir kez daha çaldı. Bu defa ekranda 'Kraliçem' yazıyordu. Bugün hepsi sırayla arayacaktı anlaşılan. "Efendim anne." dedi. "Kızım, neredesin? Dün eve gelmedin, aradım açmadın!" Annesi onu mu aramıştı? Fark etmemişti ki. "Aradığını görmedim anne. Merak etme iyiyim, başımı belaya sokmadım, kimseyi dövmedim, sarhoş değilim ve seni çok seviyorum." Son sözüyle telefonun diğer ucundakinin endişesi yatıştı. "Ben de seni seviyorum güzel kızım ve bir daha eve gelmeyecek olursan lütfen haber ver." "Tamam veririm." dedikten sonra telefonu kapadı. "Kimseyi dövmedin, başını belaya sokmadın, sarhoş olmadın? Neden bunları çok normalmiş gibi söyledin." Sözlerle gülmeye başladı. "Çünkü öyle. Rahat biriyimdir ve kavga varsa asla kaçmam." Yunus yanındakinin sandalyesini ayağıyla kendine çekti. "Benimle birlikte olacaksan hiçbirini yapamazsın. Fazla kıskanç biriyimdir." "Öyle mi?" Aralarındaki çekim somut hale gelecek kadar güçlüydü. "Öyle." diyen genç adam masanın üzerindeki telefonu aldı. "Ayrıca belli ki herkesi sendeki anlamına göre telefonuna kaydetmişsin. Beni nasıl kaydettiğini görmek istiyorum." Azra telefonu geri almaya çalıştı ama diğeri engel oldu ve vermedi. Kesin rezil olacaktı. Yunus telefona numarasını yazdığında çıkan isme baktı. 'Kitap Kokum' yazıyordu. "Bunu romantik olarak mı alayım yoksa hakaret olarak mı?" Telefonunu hızlıca çekip aldı. "Sürekli ders çalışıyorsun ve ne zaman bir kitabın kokusunu alsam seni hatırlıyordum o yüzden öyle kaydettim." Birbirlerine fazla yakın duruyorlardı, dudakları bir kez daha buluştuğunda genç kız sevgilisinin cebine uzandı ve telefonunu aldı. "Sen beni nasıl kaydettin?" dedi dudaklarının arasında diğeri dudaklarını ayırmadan cevap verdi. "Efulim diye. İlk tanıştığımızda adın yazıyordu ama bende ki anlamın değişince o da değişti." Dudak dudağa konuşurlarken kapı açıldı ve içeriye girenle aynı anda sesi duyuldu. "Bir daha Şevket'in evinde kalırsam ne olayım? Bir evde on kişi yaşanır mı ulan?" Ev arkadaşını bir kızla diz dize dudak dudağa görünce adımları durdu. "Yanlış zamanda mı geldim?" deyince diğerleri birbirinden uzaklaştı. "Kahvaltı yapıyorduk gelsene." dedi Yunus. "Size afiyet olsun. Üzerimi değişip çıkacağım benim kız bekliyor." Arkadaşı odasına gittiğinde Azra yakalanmanın muzipliğiyle gülüyordu. "Mert, biraz uçarıdır." diyen sevgilisine baktı. "Ama iyi çocuktur." "Ev arkadaşlarınla önceden tanışıyor muydun?" "Hayır, üniversitesinin sosyal medyada öğrencilerin açtığı bir hesabı vardı. Diğer arkadaşımız Harun oraya iki ev arkadaşı arıyorum yazmıştı o paylaşıma benimle birlikte Mert'de kalacak yer aradığımızı yazdık. Öyle buluştuk işte." Böyle şeyler Azra'ya biraz tuhaf geliyordu. Hep ailesinin yanındaydı. Onlardan uzun süre ayrı kalmamıştı. Üniversiteyi başka bir şehirde okumayı hiç düşünmemişti. Kahvaltıyı bitirdiklerinde bulaşıkları hızlıca halledip evden çıktılar. Biraz daha oyalanırlarsa derse geç kalacaklardı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD