İki haftadır her gün okula gidiyor Kamer'in dersleri bitene kadar bekliyor sonrasında bir iki saat deniz kenarında arabanın içinde oturup sohbet ediyorlardı.
Ne yaparsa yapsın bir yere gitmeye ikna edememişti. Neden kaçındığını anlayamıyordu. Kendisiyle ilgili çok sessizdi. Hakkında bir şeyler öğrenmek istiyordu ama olmuyordu. Bunu gizlice araştırarak da yapmak istemiyordu.
Sabah yine her zamanki yerinde beklerken genç kız gelip arabaya oturdu. Bugün biraz erken gelmişti. "Hoşgeldin." dediğinde yüzünde bir gülümseme oluştu. "Erkencisin."
"Tek dersim vardı onunda hocası gelmeyecekmiş. Yani akşam üzerine kadar boşum." Neyseki ailesi ders programı falan pek anlamıyordu da her gün bir iki saat de olsa fazladan dışarıda kalabiliyordu.
"Bir yerlere gidelim desem yine hayır mı diyeceksin?" Bir kez olsun araba dışında bir yere gidebilmek istiyordu ama diğerini bir türlü ikna edemiyordu.
"Hastaneye gitmem gerek. Kolumdaki sargı açılacak. Sonrasına bakarız."
Kamer'in sözleriyle arabayı çalıştırdı ve hastaneye doğru sürdü. Geldiklerinde çok beklemeden kolundaki sargıyı açtırıp geri çıktılar. "Sargı çıkınca kolumu çok hafiflemiş gibi hissettim." dedi gülümseyerek.
Deren hafifçe tebessüm etti. "Lütfen, bir daha ışıklara bakmadan yola atlama." Arabayı tekrar çalıştırdığında "Seni bir yere götüreceğim ama bu defa arabada oturalım diye itiraz istemiyorum." dedi ama sözleri söyler söylemez itiraz geldi.
"Olmaz. Biri görür."
"Kim görecek Kamer? Neden şu araba dışına çıkamıyoruz?"
Genç kız hüzün dolu o bakışlarla yüzüne baktı. "Ağabeylerim." dedi ki bu ailesiyle ilgili söylediği ilk şeydi. "Görecek olurlarsa kötü olur."
Yüzündeki tebessüm silinirken iç çekti. "Onların görmeyeceği bir yere gitsek?" Ağabeylerinden korkmuyordu ama belli ki Kamer için durum aynı değildi. Bu yüzden onu zorda bırakmak istemiyordu.
"Olur ama nereye gideceğiz ki?"
"Orasını bana bırak." Deren arabayı sürmeye devam etti.
Marinaya girdiğinde arabayı durdurdu. Aşağı inip diğer tarafa geçti ve kapıyı açıp elini uzattı. Genç kız uzanan ele tereddüt ederek bakıyordu. Sonunda bütün çekincesini bir kenara bırakıp o eli tuttu ve arabadan indi.
El ele yürürken adımlarını diğerinden biraz geride tutuyordu. Annesi ona hep erkekten bir adım geride yürüyeceksin yoksa ayıptır, söz olur demişti ama o adımlarını geri tuttukça diğeri yavaşlayıp adımlarını eşitliyordu.
Sessiz bir yarış içinde yürüyüp sonunda bir teknenin önünde durdular. Deren kaptanla konuşmaya başladı ki birbirlerini tanıdıkları belliydi.
"Hadi gel." diyerek tekneye doğru çekti. Birkaç adım daha attı ve tam önünde durdu. Daha önce hiç binmemişti biraz korkuyordu.
"Binmesek." dediğinde Deren bu defa onu dinleme niyetinde değildi. Belinden tutup kaldırdı ve tekneye bindirdi.
"Söz geç kalmadan geri getireceğim."
Tekne yavaşça suyun üzerinde süzülmeye başladığında yanındakinin kolunu sıkıca kavradı. Ya tekne batarsa? diye düşünüyordu. Zaten adım atamıyordu ki başı dönüyordu. Yanındakine iyice sokuldu. "Başım döndü." deyince genç adamın gülüşünü duydu.
"Alışırsın birazdan. Gel oturalım."
Yürümekte biraz zorlanmıştı ama Deren'in desteğiyle düşmeden oturabilmişti. Çok geçmeden yüzüne çarpan rüzgarın verdiği çoşkuyla doldu. Elbisesinin eteklerini açılmaması için dizlerinin arasına topladı.
Denizin hoş kokusu burnuna doldukça iyi hissetmeye başlamıştı. Gerçekten ilk defa özgür hissediyordu ama öyle olmadığını biliyordu.
"Ağabeylerim dedin ya kaç tane?"
Soruyla yanındakine baktı. "Dört." dediğinde onları hatırlamak bile şu an hissettiği huzuru korkuyla doldurmuştu.
"Çokmuş." dedi ama seninde korku yoktu. Normalmiş gibi söylemişti. Genç kıza yaklaştığında eli alnındaki kaküllere uzandı ve geriye itip esmer yüzünü tamamen açığa çıkardı. Makyajsızdı, nefesini kesen saf bir güzelliği vardı. Mavi gözleri deniz ve gökyüzünün birleşim noktasıydı. Huzurunda huzur bulduğu yerdi ama verdiği huzura rağmen o bakışlar hep hüzünlüydü. Güldürmeyi başardığında bile o hüznü silmeyi başaramıyordu.
"Kamer." dediğinde genç kız cevap veremedi. Yüzündeki elin sıcaklığıyla tutuşup kalmıştı. Buna izin vermemesi gerekirdi ama yapamıyordu. Duygularına engel olamıyordu. Hisleri taşmak için gözlerini buldu ve bir damla yaş süzüldü. Diğeri hemen o yaşı sildi. "Seni üzdüm mü?" diye sordu Deren. Neden ağladığını anlayamıyordu.
"Hayır." Bir damla daha yaş süzüldü. "Lütfen, beni senden uzak tut." dedi kalbinin acısıyla. Bunu yapamazsa sonrasında daha çok acı çekecekti.
İkisi de hareketsiz kalmıştı. Gözleri kenetlenmişti. İlk hareket eden genç adam oldu ve gelecek tepkiyi umursamadan yüzüne yaklaşıp uğruna ölümü göze alacağı o güzel dudakları kendi dudaklarına hapsetti.
Genç kızın itmek için göğsüne uzanan ellerini tuttu. Uzun bir süre bırakamadı. Ona bu kadar ihtiyaç duyduğunu fark etmemişti bile. Geri çekildiğinde alnını alnına dayadı. "Beni senden mahrum etme. Bunu yaparsan katilim olursun."
Kamer öpücüğün verdiği hislerle iyice afallamıştı. Annesi şimdi burada olsa namusun kirlendi diye bayıltana kadar döverdi sonra babası ya da ağabeylerinden biri gözünü kırpmadan çeker vururdu ama kendisi ne hissediyordu?
Kalbi sadece güzel hislerle dolmuştu yine de o hislerin arasında korku hep vardı. "Esas benden uzak durmazsan o zaman katilin olurum." dedi. "Anlamıyorsun. Ailem böyle şeylerle izin vermez. Bunu yapamam."
Deren bu korkuyu bir türlü anlayamıyordu. Tepkileri biraz fazla geliyordu ama bu konuda yorumda bulunmadı. "Sen yanımda kalmayı seçersen ötesine izin vermem."
"İstesem de kalamam." dediğinde gözyaşları daha hızlı akmaya başlamıştı.
Kamer'i kendisine çekip sarıldı. "Seni bırakmamı isteme benden. Bunu yapamam. Kalbime öyle bir girdin ki ne ailen umrumda ne de başkaları."
Uzun sürmedi sarılmasına karşılık aldı. Birbirlerine sırt çevirseler de kalpleri bunu yapamazdı. Gelecek gözyaşlarıyla dolu bir yoldu ve yolun sonunda kapalı bir kapı vardı. O kapının açılacağı yer henüz belli değildi.
Teknede baş başa geçirdikleri her dakika kaderlerini biraz daha kördüğüme çeviriyordu.
Geçen mutlu saatler sonrası tekneden indiklerinde Deren genç kızı evinin yakınındaki bir noktaya kadar getirdi. Kapısına kadar götürmek istese de bu konuda tavrı çok netti bu yüzden üstelemedi.
Eve döndüğünde neredeyse akşam olmuştu kardeşi bahçede oturmuş sigara içiyordu. Karşısına geçip oturdu.
"Neredeydin dün gece?"
Azra arkasına yaslanıp bacak bacak üstüne attı. "Sen beni bırak asıl sen neredeydin bugün? Her gün okulun önünde pusuya yatıyordun. Ne oldu peşinde olduğun kız tekmeyi mi bastı yoksa alacağını alıp bıraktın mı?"
"Düzgün konuş almayayım ayağımın altına."
Genç kız, ağabeyinin öfkesiyle kahkaha attı. "Ne olur alsana nasıl alacaksın merak ediyorum."
Deren dişlerinin arasından "Azra!" diye tıslarcasına konuştu.
"Ağabey, sana ağabeyimsin diye karşılık vermiyorum biliyorsun değil mi? Yoksa umrumda değilsin."
"Kızım, vallahi alacağım ayağımın altına. Diklenip durma bana."
Karşılıklı didişip dururlarken bahçeye dolan araba sesi konuşmalarını böldü. Babaları arabadan indiğinde iki kardeşin yanına geldi.
"Siz yine kavga mı ediyorsunuz?" diyerek kızının yanına oturup bir sigara yaktı. "Bazen neden iki çocuk yaptım çok merak ediyorum."
Azra babasının göğsüne yattı. "Bence de ağabeyimi fazlalık yapmışsınız. Tek ben yeterdim size."
"İlk ben doğdum farkındasın değil mi?" dedi Deren. "Fazlalık olan sen oluyorsun."
Genç kız, ağabeyine dil uzatırken Alev gelip oğlunun yanına oturdu. "Didişmeyin." dedi doğrudan.
Derin sigarasının dumanını havaya savururken kalbini hoplatan karısına bakıyordu. "Güzelim, bunlar olmamış, yapamamışız. Seninle odamıza gidip ustalık eserimiz üzerinde biraz çalışsak ya?"
"Sussana! Çocukların yanında düzgün konuşmayı öğrenemedin bir türlü." Alev kızaran yanaklarını kapatan geceye çoktan teşekkür etmeye başlamıştı.
"Alev," diyen kocası kızını göğsünden kaldırıp karısına doğru eğildi. "Kaç!" dediğinde karşılığında Alev'in ayağındaki terliği dizine yedi. Attığı kahkaha bütün bahçeye yayıldı.
"Annem yerine biz mi kaçsak acaba?" dedi Azra. "Hatta tamamen evden gidelim siz de rahat edin. Böyle size engel oluyoruz olmuyor."
Derin kızını kendine çekip sıkıca sarıldı. "Akıllı kızım benim. Nasılda anlıyor babasının derdini. Hadi gidin başka eve taşının ya da eve geldiğinizde odanıza kapanın bizi rahatsız etmeyin. Siz ortalıktayken annenizi kandırıp odaya götüremiyorum."
"Derin, sus yoksa gerçekten kötü olacak." Alev'in uyarısıyla sussada hala gülüyordu.
Deren annesinin elini tutup yanağından öptü. "Annem, kocanı evden atsak hepimiz rahat etsek nasıl olur? Bakarım ben size."
"Bir de evlat olacak. İnsan annesiyle babasını ayırmak için uğraşır mı?" Babalarının sözüyle hepsi gülmeye başladı.