‘’Vay be, bacaksıza bak sen. Demek düğünden gelini kaçırmış.’’ Ada’nın kahkahası bütün eve yayıldı. Alev koltuğun kırlentini alıp kafasına fırlattı.
‘’Gülme zaten aklıma geldikçe sinirleniyorum.’’
Kırlenti kolları arasına alıp gülmeye devam etti. ‘’Valla bu kaçma, kaçırılma işleri Karan ailesinin laneti.’’
Sözlerine Azra’da gülünce Alev iyice çileden çıktı. ‘’Sen sus. Bir de kıs kıs gülüyor. Ağabeyinin yerini bildiği halde söylemiyor.’’
‘’Kızıp durma. İyi yapıyor. Söylese ne olacak? Ağabeyim gidip oğlunu kulağından tuttuğu gibi buraya getirecek sonra neydi kızın adı?’’ deyince Azra ‘’Kamer.’’ dedi.
‘’Hah işte Kamer’in ailesi de burada olduğunu öğrenecek sonrası daha büyük savaş.’’
‘’Ne haliniz varsa görün.’’ Alev öfkeyle kalkıp gittiğinde hala yeğen içeride yalnız kaldılar.
Azra halasının göğsüne sokuldu. ‘’Özledim.’’
‘’Ben de özledim.’’ Ada yeğeninin yüzüne dökülen saçlarını geri çekti. ‘’Şimdi söyle bakalım ağabeyin nerede?’’
‘’Yunus’un yanında.’’
‘’Ciddi olamazsın. Yunus’u öldürmek için farklı yollar deneyebilirdin.’’
Genç kız sitem edercesine ‘’Hala!’’ dediğinde diğeri hâlâ gülüyordu.
‘’Takılıyorum. Akıllıca olmuş. Orada bir süre daha kalsınlar da sen beni kızın babasına götür bakayım. Şu işi bir halledelim.’’
Azra halasının göğsünden kalkıp uzaklaştı. ‘’Babam konuştu ama adam ikna olmuyor. Namusum kirlendi deyip durmuş.’’
‘’Baban bir baba olarak konuştu. Onların dilinden ben anlarım. Kalk hadi.’’
‘’Babam duyarsa kötü olur.’’
Ada sabırla bir nefes aldı. ‘’Azra’cığım bütün ömrüm babanın arkasından iş çevirmekle geçti. Gittiğimi elbet duyacaktır ama işleri olduğundan daha kötü bir hale getiremem.’’
Azra oturduğu yerden kalktığında halasına eşlik etti ve birlikte evden çıktılar. Arabayı genç kız sürüyordu. Yol boyu ailesi hakkında bildiklerini anlattı. Evin önünde durduklarında Ada eve baktı. ‘’Beni burada bekle.’’
Arabadan inip eve yaklaştı ve zili çaldı. Kapıyı genç bir erkek açmıştı. ‘’Buyurun?’’ dedi yabancıya bakarken.
‘’Haşmet Bey ile görüşecektim?’’
‘’Sebep?’’
Ada karşısındakine dikkatle baktı. ‘’Bu yaşta bu kabalık sana zarar. Çekil önümden.’’ Bartu’yu kenara itip eve girdi. Birkaç adım attığında bir kadınla karşılaştı. ‘’Haşmet Bey nerede?’’ dedi üstüne basa basa.
Sesi emredici bir tonda çıktığı için diğeri karşı çıkmadan ‘’Salonda.’’ dedi.
‘’Salon nerede?’’
Kadının eliyle işaret ettiği odaya girdi. İçeride Haşmet Bey oğullarıyla oturuyordu. Ada doğruca Haşmet Bey’e doğru ilerledi. ‘’Kamer’in babası siz olmalısınız?’’ dedi ve elini uzattı. ‘’Ben Ada Karan Deren’in halasıyım.’’
Uzattığı eli havada asılı kalınca umursamadan geri çekti ve Baran’ın oturduğu tarafa döndü. ‘’Karşında senden yaşça büyük biri duruyor kalk da yer ver.’’ Baran oturduğu yerden kalkmıştı ama yüzünde bir şaşkınlık ifadesi vardı. Koltuğa rahatça kurulduğunda bacak bacak üstüne attı. ‘’Oğullarına söyle dışarı çıksınlar. İki büyük yalnız konuşalım.’’
‘’Evimize saygısızlık etmek için mi geldin?’’ Seymen oturduğu yerden öfkeyle ayağa fırladı. ‘’Defol git buradan.’’
Ada karşısındakine umursamazca bakıyordu. ‘’Eve baskına geliyorsunuz da gelirken Karan ailesini hiç mi araştırmadınız? Karan soy ismini duydunuz mu bir adım geri atacaksınız. Şimdi o sesini kes. Belli ağabeyim babalık şefkatiyle size yumuşak davranmış aynısını benden göremezsiniz.’’ Haşmet Bey’e baktı. ‘’Oğullarına söyle dışarı çıksınlar.’’
Azam’da ağabeyi gibi öfkeyle ayağa kalktığında Haşmet Bey’in sesi duyuldu. ‘’Dışarı çıkın!’’
‘’Baba!’’ diyen Babür’dü.
‘’Dışarı çıkın. Biz iki büyük konuşacağız.’’ Oğulları memnuniyetsiz yüz ifadeleriyle salondan çıktılar. Yalnız kaldıklarında Haşmet Bey davetsiz misafire baktı. ‘’Ne diye yine kapıma dayandınız? Ağabeyine söyleyeceğimizi söyledik.’’
‘’Kızını istemediği biriyle evlendirirken aklından geçen neydi? Bir kez olsun karşına alıp kızım bu adamla evlenmek istiyor musun diye sordun mu?’’ Ada az önceki tavrını geri çekmiş daha ılımlı konuşmaya başlamıştı.
‘’Kadın dediğin atası ne derse onu yapar. Böyle şeylerde söz hakkı olmaz.’’
‘’Haşmet Bey, babamla hem benziyorsunuz hem benzemiyorsunuz. O sizin gibi kadınları yok görmez. Ağabeyime nasıl değer verdiyse bana da aynı değeri ve imkânları vermiştir ama sizin gibi dediğim dediktir. Karşısındakinin sözünden çıkmasını asla kabullenmez.’’
Ada oturduğu yerde biraz dikleşti ve Haşmet Bey’e yaklaştı. ‘’Kamer’in yaşlarındayken bir adamı çok sevdim. Babasıyla babam kanlı bıçaklı düşmandı. Öğrendiklerinde senin kızına yapmak istediğin gibi o da beni öldürmek istedi. Bunu kısmen başardı da kendimden geçene kadar dayağını yedim. Öleceğimi düşündüğüm bir anda ağabeyim elinden kurtardı ama bu beni yıldırmadı. Sevdiğim adamla aynı kızının yaptığı gibi kaçtım. Ben şansızdım, elimizden tutup yardım edenimiz de yoktu ailelerimiz yerimizi bulup birbirimizden ayırdılar. İkimizin de babası aynı güçte olmasaydı içlerinden biri sevdiğim adamla beni kesinlikle öldürürdü.’’
‘’Bana bunları niye anlatıyorsun?’’
Haşmet Bey’in sorusuyla tebessüm etti. ‘’Neden anlatıyorum biliyor musun? Çünkü kızının ne hissettiğini biliyorum. Siz erkekler kendi egonuzu tatmin etmek için istediğinizi zorla yaptırırken bizlerin ne düşündüğünü önemsemiyorsunuz. Kızını sevmediği bir adamla evlenmeye mecbur bıraktığında egonu tatmin etmiş olacaksın ama evladını bir ömür mutsuzluğa mahkum yaşatacaksın. Yüzü asla gülmeyecek. O adamla yatağa her girdiğinde muhtemelen içinden ikimizden biri ölsün diye dua edecek. Ayrıca babası olmanıza rağmen sizden ömür boyu nefret edecektir çünkü ben babamdan bana yaşattıkları için nefret ediyorum ve yaşadığım hayat konusunda kızına göre kat ve kat rahattım.
Hadi diyelim kızını buldun ve öldürdün sonra? Namus mu temizlenmiş oluyor? Bu bahsettiğiniz namus tam olarak neden oluşuyor? İstemediği bir adamla değil de sevdiği bir adamla birlikte olmak istediği için mi namusu kirlenmiş oluyor? Yeğenim onunla gönül eğlendirmiyor. Sizin deyiminizle evlenip namusu yapmak istiyor. O zaman buna neden izin vermiyorsunuz? Kızınızın yüzünü gülerken görmek sizi mutlu etmez mi? Yanında kendi istediği kocasıyla şu eve yüzünde gülümsemeyle gelip size sevgisiyle bakması mı sizi mutlu eder yoksa sizin istediğiniz kocasıyla mutsuz bir yüzle gelip yüzünüze nefretle bakması mı? Kararı siz verin!’’
Haşmet Bey sözler karşısında sessizdi. Düşünceliydi. Ada susmadı ve konuşmasına devam etti.
‘’Ağabeyimin bu eve geldiğinde sizinle sakince konuştuğunu tahmin ediyorum ama her şeye rağmen çocuğunu düşünen bir baba olarak sakin de olsa tehdit içeren sözlerini saçıp öyle gitmiştir aynı sizin yaptığınız gibi. Saatlerce konuşsanız da benim söylediklerimi size söyleyemez çünkü zamanında o da babamla birlikte beni sevdiğim adamdan ayırmak için çok uğraşmıştı. Ben ise size kızınızın yaşadıklarına benzer şeyler yaşamış biri olarak onun duygularını söylemeye geldim. Size ne yapacağınızı söylemek haddim değil.’’ Oturduğu yerden kalktı. ‘’Sadece kızınızı nasıl görmek istediğinizi düşünün. Size sevgiyle mi bakmasını istiyorsunuz yoksa nefretle mi ya da hepsini yok sayıp o gözleri size hiç bakmadan bir toprağın altında çürüsün mü istiyorsunuz?’’
Ada daha fazla konuşmadan salondan çıktı. Dışarıda bekleyen dört kardeşi yok sayıp evden ayrıldı. Arabaya döndüğünde ‘’Gidelim.’’ dedi yeğenine.
Azra yola çıktıktan bir süre sonra ‘’Ne konuştunuz?’’ diye sordu. ‘’Anlaşmaya varır mı?’’
‘’Bilmiyorum. İsterse babana haberini gönderir.’’
Eve döndüklerinde Ada biraz sessizdi. Zamanında yaşadıkları kendini hatırlatmıştı yine. Kalacağı odaya çıktığında Serkan’ı aradı. Birbirlerine kavuşmuşlardı da hayatlarının en güzel yılları ayrı geçmişti.
Onlar konuşurken Azra bahçede oturuyordu. Aklı kaçırdığı sınavdaydı. Öğretmenlik hayali uçup gitmişti ve sınava tekrar hazırlanacak gücü kendinde bulamıyordu. Yunus zaten memleketine dönmüştü artık orada kalacaktı. Kazasıydı, ağabeyinin olaylarıydı derken durup düşünmeye vakti olmamıştı ve geleceğini nasıl şekillendirmesi gerektiğini bilmiyordu.
Saatler sonra akşam yemeğinde hep beraber sofraya oturduklarında dışarıdaki adamlardan biri Derin’i çağırmıştı. Derin yemek masasından kalkıp bahçe kapısına çıktı. Bekleyen Babür’ü gördü. Eli belinde ilerleyip karşısında durdu.
‘’Ne istiyorsun?’’ dedi çatışmaya hazır.
‘’Babam yarın gelsin konuşalım dedi.’’
Derin, ‘’Tamam.’’ dediğinde diğeri arabasına binip çekip gitti.