Deren evin bahçesinde bir sağa bir sola yürürken duyduğu sesin ne olduğunu anlayamadan telefon kapanmıştı. Geri aramayı denedi ama ulaşılamıyordu. Duyduğu ses normal bir ses değildi. ‘’Baba!’’ diye bağırarak eve doğru adımladı. Bir kez daha ‘’Baba!’’ diye bağırdığında Derin çalışma odasından dışarı çıktı.
‘’Evin içinde ne bağırıp duruyorsun oğlum?’’ Sesine annesi de gelmişti.
‘’Azra’ya ulaşamıyorum. Konuşurken bir anda telefon kesildi.’’
‘’Şarjı bitmiştir oğlum. Ne bu telaş?’’ Bu defa annesi cevap vermişti.
‘’Hayır, konuşurken bir anda bir ses geldi sonra telefon kapandı. Yoldaydı, araba kullanıyordu. Bir şey oldu eminim.’’
‘’Telaşlandırma oğlum bizi. Arabanın lastiği falan patlamıştır.’’ diyen Derin çoktan telefonuna sarılmıştı. ‘’Hasan, hastane kayıtlarını kontrol etsene Azra’yla ilgili bilgi var mı?’’
‘’Bir şey olmamıştır değil mi?’’ Alev korkuyla bir kocasına bir oğluna bakıyordu. Derin hala kardeşine ulaşmayı deniyordu ama telefonu kapalıydı. En sonunda Burak’ı aradı ve Kamer’in evinin adresini verdi. ‘’O adresten bizim eve gelen yolda kaza olup olmadığına baksana. Azra’ya ulaşamıyorum.’’
Geçen zamanın sonunda baba oğulun telefonu kötü haberi vermek için aynı anda çaldı. Kazayı öğrendiklerinde korkuyla hastaneye gelmişlerdi. Doktor durumu hakkında bilgi verirken dikkatle dinliyorlardı. ‘’Şu an gerekli tetkikler yapılıyor. Sonuçlar çıkınca tekrar konuşuruz.’’
‘’Görebilir miyiz?’’ Alev gözyaşlarını durduramıyordu. Kızını kaybetme korkusu karabasan gibi çökmüştü kalbine.
‘’Bütün tahlilleri yapalım, odaya alalım o zaman görürsünüz.’’
Doktor gittiğinde Alev kocasına dayandı. ’’Bir şey olmamıştır değil mi?’’
‘’Olmamıştır.’’ Derin kendi korkusunu karısına yansıtmamak için kalbine gömmüştü. ‘’Azra’nın ne kadar güçlü olduğunu biliyorsun.’’
Hastanede bekleyişlerine devam ederken Burak gelmişti. Derin’e başıyla selam verdiğinde kendi patronu olan Deren’e baktı. ‘’Ağabey, kazada suçlu taraf Azra. Kırmızı ışıkta geçmiş ve hız sınırının çok üstündeymiş. Polisler birazdan ifade almak için gelirler. Çarpan araçta iki kişi varmış. Neyse ki can kaybı yok, basit yaralarla kurtulmuşlar.’’
‘’Babam o arabayı hediye edeyim derken başımıza bela etti.’’ Derin’in sesi öfkeliydi. ‘’Deren, gidin halledin bir de bununla uğraşmayalım.’’
‘’Tamam baba.’’ diyen Deren gidecekken babası engel oldu. ‘’Önce bu işi hallet sonra da git diğer işi hallet.’’
‘’İyi de baba Azra bu haldeyken iş mi düşüneyim?’’
‘’Biz buradayız oğlum. Kardeşini görelim durumunu haber veririm ben. O işinde bir şekilde hallolması lazım. Başıboş bırakamayız. Gümrükte sıkıntı çıkarsa bütün mal polisin eline geçer.’’
Sitemle ‘’İyi!’’ diyen genç adam yanında Burak ile gitti. Önce kardeşinin kazayı yaptığı adamla konuştu. Şikayetçi olmaması için hem hastane hem de kaza yaptığı aracın tüm masraflarını karşılayacağını söylemişti tabi bu masraflar için vermek zorunda kaldığı para en az on araba ederdi.
Daha sonra el altından kaza tutanağını tutan polislere ulaşmıştı ve o tutanakta biraz değişiklik yapmaya ikna etmişti ki bunun için verdiği para on arabadan da fazlası olmuştu. Gerçi içlerinden biri fazla zorlamıştı doğru neyse o deyip durmuştu ama diğerleri onu da ikna etmeyi başarmıştı.
Bu işi hallettiğinde gelecek malları almak için yola çıktı. Şu an olmak istediği yerlerin hiçbirinde olamamak canını sıkıyordu. Kardeşinin yanında olup nasıl olduğunu görmek istiyordu, iyi olduğuna emin olunca Kamer ile ne konuştuğunu öğrenmek istiyordu. Kamer’in yanında olmak, sesini duymak istiyordu ama bunların yerine iş peşinde koşturmakla meşguldü.
Azra’yı odaya getirdiklerinde kendindeydi ama bedenindeki ağrılardan bitkin düşmüştü. Annesiyle babasını gördüğünde hafifçe tebessüm etti. ‘’İyiyim, ölecekmişim gibi bakmayın öyle.’’
Annesi yanına geldiğinde saçlarını okşayıp duruyordu. ‘’Çok ağrın var mı?’’
Annesinin elini tutup dudaklarına götürdü ve öptü. ‘’Annem, gerçekten iyiyim. Eve gidelim. Hastanede kalmak istemiyorum.’’
‘’Duymamış olayım.’’ diye araya girdi babası. ‘’Doktor ne zaman gidebilirsin derse o zaman gidersin.’’
Hastane yatağında yatarken bir ara hemşire gelip ağrı kesici yapmıştı da sonrasında biraz olsun rahatlayabilmişti. İlerleyen saatlerde doktor geldiğinde elinde tahlil sonuçları vardı. ‘’Sonuçlar temiz. Herhangi bir sorun yok. Sadece bedeninde çarpmaya bağlı oluşan doku zedelenmeleri var bir süre ağrısını çekersin onun için bir ağrı kesici vereceğim.’’
‘’Eve ne zaman gidebilirim?’’ diye sordu Azra sabırsızca.
‘’Bu gece burada misafir edelim sabah gidersin.’’ Doktor gittiğinde sıkıntıyla iç çekti.
‘’Diğerleri nasıl? Benim yüzümden biri zarar görmedi değil mi?’’ Dikkatsizliğinin cezasını çekiyordu da başka birine acı çektirmek istemezdi.
‘’İyiler. Sorun yok.’’ dedi Derin. ‘’Ağabeyine haber vereyim.’’ diyerek telefonu eline aldı.
Azra kendine kızıp duruyordu. Bu halde yarın mezuniyet törenine de gidemeyeceği gibi akşam Yunus’un arkadaşlarıyla ayarladığı eğlenceye de gidemeyecekti. Gireceği sınavda birkaç gün sonraydı en azından o zamana kadar ağrılarının morluklarından önce geçmesini umuyordu.
Saat ilerlerken odanın kapısı açıldığında telaş içindeki Yunus’u gördü. Onun nereden haberi olmuştu? ‘’Azra!’’ diyerek yanına geldiğinde annesiyle babasının bakışları üzerlerine çevrilmişti. ‘’İyi misin?’’
‘’İyiyim.’’ dedi ama babasının bakışları kaza yaptığı arabanın yapamadığını yapıp tamamen ezip geçiyordu.
‘’Kazayı haberlerde gördüm. Buraya nasıl geldim bilmiyorum.’’
Derin hafifçe öksürdüğünde Yunus sevgilisinin yanından bir adım geri gitti. Odaya öyle bir girmişti ki ailesini fark etmemişti bile. ‘’Merhaba Efendim.’’ dediğinde devamında ne yapması gerektiğini şaşırmış durumdaydı. Babasının sert bakışları fazla deliciydi.
‘’Anne sen zaten tanışmıştın.’’ diye araya Azra girdi. ‘’Baba, Yunus okuldan arkadaşım.’’
‘’Fark ettim.’’ Dişlerinin arasından tıslarcasına konuşmuştu.
‘’Hayatım, biz kantine gidip içecek bir şeyler alalım.’’ Alev kocasını odadan çıkarmaya çalışıyordu yoksa birazdan panter gibi saldıracaktı Yunus’a.
‘’Gerek yok.’’ dedi Derin ama karısı vazgeçmedi.
‘’Boğazım kurudu ve bütün gece buradayız. Bana bir kahve ısmarla.’’ Kocasının yerinden kalkmaya pek niyeti yoktu. ‘’Derin!’’ dediğinde kocası bakışlarını yüzüne çevirdi. ‘’Beni geri mi çeviriyorsun?’’ diye üsteledi.
Derin karısına doğru eğildi ve fısıldadı. ‘’Bu zaafımı kullanmandan nefret ediyorum.’’ Oturduğu yerden kalkıp karısıyla odadan çıktı.
İçeride yalnız kaldıklarında Yunus genç kızın yanına oturdu. ‘’Gerçekten iyi misin?’’
‘’Evet ama yarın törene ve eğlenceye bu halde gelemem.’’
‘’Boş ver. Başka bir gün beraber eğleniriz.’’ Sevgilisinin ellerini tuttuğunda kollarında kazadan kalan morlukları gördü. O morlukların üzerinden hafifçe öptü. ‘’Sana bir şey oldu diye neredeyse aklımı kaçıracaktım.’’
‘’Benim hatam. Kırmızı ışığı fark edemedim.’’
‘’Seninle konuşmam gerekiyordu. Saatlerdir arıyorum telefonun kapalı. En sonunda evine gideyim dediğim anda televizyonda kazanın haberini gördüm.’’
‘’Ne konuşacaktın?’’
‘’Yarınki eğlenceye gelemeyeceğim diyecektim ki sen benden önce vazgeçtin eğlenceden.’’ İkisinin de yüzünde bir tebessüm oluştu. ‘’Babam aradı. İşler çok sıkıştırdı yardıma gel diye. Diploma töreninden sonra memlekete döneceğim.’’
Azra’nın tebessümü anında solmuştu. ‘’Gidiyor musun? Geri de dönmeyeceksin!’’
Yunus tuttuğu elleri bir kez daha öptü. ‘’Gidiyorum ama sadece bu şehirden senden değil. Arada seni görmek için gelirim, fırsatın olursa da sen gelirsin. Hem birkaç gün sonra sınavın var. Kazanırsan tamamen yeni bir yerde yeni bir hayatın olacak.’’
‘’Çok ani oldu.’’ dedi. Gideceğini biliyordu ama zamanını hiç konuşmamışlardı.
‘’Mecbur kaldım.’’ Bu kez uzanıp dudaklarından öptü. ‘’Kalbim, seni çok seviyorum ve senden uzakta olmam bu hislerimi değiştirmeyecek.’’
‘’Ben de seni seviyorum.’’
Kapının sesiyle Azra’nın yanından uzaklaştı. Babasının bakışları burada daha fazla kalmaması gerektiğini açıkça belli ediyordu. ‘’Sonra yine görüşürüz.’’ dediğinde Azra sevgilisine el salladı.
Yunus gittiğinde Derin öfkeyle soluyordu. ‘’Bu, o it değil mi?’’ dedi.
‘’Baba, acı bana. Hastane yatağındayım.’’ Azra zaten sevgilisinden ayrılacak olmanın acısını çekiyordu bir de babasıyla mı uğraşacaktı?
‘’Acıyacağım da sana değil ona. Buraya gelmeye cesaret etmiş bir de.’’
‘’Derin gerçekten yeter. Çocuk merak etmiş geçmiş olsuna gelmiş işte. Abartma.’’ Alev kocasını zapt etmeye çalışmaktan yorulmuş bir halde kendini koltuğa bıraktı.
‘’Seninle sonra görüşeceğim Alev, sana olan zaafımı biliyorsun sözünü geçiremedin mi hemen sevgimi kullanıyorsun.’’
‘’Beni her zorladığında bunu seve seve yapacağım.’’
‘’Yedin ömrümü be Güzelim ama bunu öyle güzel yaptın ki on ömrüm olsa onunu da sererim önüne.’’
Alev kocasının sözleriyle gülmeye başladı. ‘’Senin şu kabadayılık ile romantiklik arasında can çekişen sözlerin de beni bitirdi.’’
Azra anne ve babasını tebessümle izlerken aklındaki tek kişi Yunus’tu.
~~~~
Deren son üç gündür işlerin başındaydı. Malların gümrükten geçmesi uzun sürmüştü. Malları teslim aldıktan sonra hepsini teslim edeceği kişiyle buluşup malları verene kadar aksilik üstüne aksilik yaşamıştı. Çıkan sorunların hepsi dış faktörlerdi. Tam birini halletmişken karşısına bir yenisi çıkmıştı. Kardeşinin iyi olduğunun haberini almıştı ama hâlâ görememişti. Teslimatı bir an önce bitirmek istese de babasından yardım almayacaktı. Her başı sıkıştığında yetiş diyemezdi. Babası da bunu yapmak istediğini bildiği için karışmadan sessizce bekliyordu.
En sonunda mallar diğer alıcıya teslim edilirken adamlar arasında kavga çıkmıştı ve bu da sabrını taşıran son damla olmuştu. Zaten Kamer ile ilgili de haber alamadığı için iyice delirmiş haldeydi. Silahını çıkardığı gibi kavga edenlerin birkaçının ayağına sıkmıştı. Vurduklarının içinde hem kendi adamları vardı hem de karşı tarafın adamları. ‘’Kavga etmeye devam eden olursa o kurşunlar kafatasınızı süsler. Sesinizi kesin ve işinizi yapın!’’
Birkaç saat daha geçtikten sonra sonunda teslimat bitmişti ve kendini eve atmıştı. Tüm yorgunluğuna rağmen doğrudan kardeşinin yanına gitti. Odasında yatmış kulağında kulaklık müzik dinliyordu. Üzerinde bir tişört ve şort vardı. Bedeninin açıkta kalan yerleri morluklarla doluydu. Kardeşi kulağındaki kulaklığı çıkardığında ‘’Azra’m.’’ diyerek yanına oturdu. ‘’Nasılsın?’’
‘’Ben iyiyim de sen benden daha kötü görünüyorsun? En son ne zaman uyudun? Gözlerinin haline bak.’’
‘’Bilmem. Oturduğum yerde birkaç dakika kestirmiştim. Beni boş ver. Korkuttun hepimizi.’’ Kardeşini alnından öptü.
‘’Gerçekten iyiyim. Beni merak etme.’’ Ağabeyinin Kamer’i merak ettiğini biliyordu ama kazadan dolayı kendisi söylemedikçe sormazdı. Muhtemelen arabayı verdiği için biraz da vicdan azabı çekiyordu. ‘’Kamer ile görüşemedim.’’ dedi daha fazla merakta bırakmamak için. ‘’Kapıyı yeğeni açtı ve açıkça evden kovdu. Geri dönecekken küçük yeğenlerinden biri elime bir ders kitabı tutuşturdu. Halasının kitap için teşekkür ettiğini ve artık benimle görüşmek istemediğini söyledi.’’
‘’Kitap? Ne ilgisi var, anlayamadım?’’ dedi Deren.
‘’Kitabın içinde sana yazılmış bir mektup vardı. Arabanın torpido gözüne koymuştum. Şu an araba nerede bilmiyorum. Bulabilirsen al ve oku. İçinde yazanlara bakmadım. Böyle olacağını bilseydim bakardım ama özelinize karışmak istememiştim.’’
‘’Teşekkür ederim. Sen yapabileceğin her şeyi yaptın.’’
Kardeşini daha fazla yormamak için odasından ayrıldı ve Burak’ı arayarak araba neredeyse içindeki kitabı alıp getirmesini söyledi. Odasına girdiğinde babası arkasından içeri girdi. ‘’İşi güzel hallettin de adamlarında canına okumuşsun.’’
‘’Onlarda kavga etmek yerine işlerini yapsalardı.’’
‘’Ders verilmesi gerekiyorsa ver ama bu kadar fevri olma. Biraz kendini durdurmayı öğren.’’
Deren üzerindeki tişörtü çekip çıkardı. ‘’Baba, gerçekten çok yorgunum. Duş alıp biraz uyumak istiyorum. Azar faslını sonraya saklasan olur mu?’’
‘’Azar çekmiyorum. Aksine yaptığın işle gurur duyuyorum. Üç gündür çıkan bütün aksilikleri iyi hallettin. Bir yerden sonra arayıp yardım isteyeceğini düşünmüştüm ama beni şaşırttın.’’
Yüzünde bir gülümseme oluştu. ‘’Senden bunları duymak kolay değil.’’
‘’Hak edersen duyarsın.’’ Odadan çıkmadan son kez oğluna baktı. ‘’Kardeşinin mezuniyetini kutlamak için seni bekliyorduk. Ağrılarından dolayı uzun süre oturamıyor bu yüzden evde hep beraber yemek yiyelim dedik. Deden ile babaannen de gelecek.’’
‘’Tamam.’’ dediğinde babası gidince hızlıca duş alıp yatağa uzandı. Aklı Kamer’in bıraktığı mektuptaydı ama o kadar yorgundu ki bedeni uykuya çoktan teslim olmuştu.