"Emniyet kemerini bağla küçük hanım." dedi Azra arka koltukta oturan Ceren'e. Küçük kız emniyet kemerini taktığında yola çıktılar. Bugün düğün alışverişini halletmeleri gerekiyordu. Her şey çok hızlı oluyordu ve bir yerde bu hıza yetişmeliydiler.
"Annen gelecek mi?" diye sordu Kamer.
"Alışverişe hayır gelinlik bakmaya evet ve yanında halam da olacaktır."
Halasını duyunca Kamer biraz huzursuz olmuştu. Konuşmaları o kadar rahattı ki sürekli utandırıyordu. "Halan sizinle mi yaşıyor?"
"Hayır yurtdışında yaşıyor siz kaçınca geldi düğünden sonra geri dönecek." Azra genç kıza kısa bir bakış atıp tekrar yola odaklandı. "Halamı mı sevmedin yoksa konuşma şeklini mi?"
"Ne? Hayır!" diye itiraz etmeye çalışırken diğeri gülüyordu.
"Gerilme hemen halamın konuşmaları aşırı rahattır ve senin karakterinde biri için fazla rahatsız edici olmalı. Zamanla alışırsın."
Arabayı park ettiğinde hep beraber inip alışveriş merkezine girdiler.
Kıyafetlere bakarken Kamer yine utangaçlığına bürünmüştü. Elbiselere bakıyordu ama hiçbirini almak istemiyordu. Azra aldığı pantolonları genç kıza uzattı. "Bunların denesene."
"Ben pantolon giymem ki." dedi düşünmeden.
"Farkındayım ama neden giymeyesin ki? Sana yakışacaktır. Fiziğin çok güzel."
"Ailem…" dediğinde Azra sözünü kesti.
"Ailen artık sana karışamaz. Evlendikten sonra ağabeyim varken onlara söz düşmez. O yüzden bunları dene." Askılıktan kolsuz tişörtlerden aldı ve onları da kucağına bıraktı. Bunlarla yetinmeyip kısa şortlardan da ekledi. "Hepsini dene hadi."
Kamer'i güç bela giyinme kabinine soktu. Genç kız pantolonlardan birini üzerine geçirdiğinde çok tuhaf hissediyordu. Sanki tamamen çıplaktı. İnce ip askılı üstlerden birini de pantolon üzerine giydi. Kabinin aynasına yansıyan aksine baktı.
Gördüğü hoşuna gitmişti ama alışkın olmadığı için rahat hissetmiyordu. Bu şekilde dışarı çıkamazdı.
Kabinin kapısını açtığında Azra dikkatle bakıyordu. "Çok yakışmış." dedi.
"Çıplakmışım gibi hissediyorum."
Sözlerle gülümsedi. "Saçmalama. Bedenleri olduysa hepsini alalım. Dolabının yenilenmeye ihtiyacı var."
Azra gelininin itirazlarını dinlemeyip iki dolap doldurmaya yetecek kadar kıyafet aldı. Hepsinin yanına çokça ayakkabı, çanta ve takı ekledi. Birazda değişik modellerde gecelik aldı ki gelininin utançtan düşüp bayılmasına az kalmıştı. Kamer'in makyajla ilgilenmediğini biliyordu ama yine de tüm makyaj malzemelerinden eksiksiz aldı. "Unutmadan, bikini de alalım. Balayında denize girerseniz lazım olur."
"Gerek yok. Giymem." dedi Kamer bütün kıyafetlerde söylediği gibi ama görümcesi yine dinlememişti.
Alışverişi bitirmeden Azra hem Ceren için hem de evdeki diğer çocuklar için hediye almıştı. Tabi buna Bartu'yu dahil etmemişti.
Alışveriş merkezinden çıktıklarında yorulmuşlardı ama halen gelinlik bakılacaktı.
Moda evine geldiklerinde annesiyle halası çoktan gelmiş onları bekliyordu ki sürpriz bir şekilde Kamer'in annesi ve yengeleri de oradaydı. İstemede gelen altınlardan sonra annesinin kızına olan öfkesi biraz yumuşamıştı ama yine de eskisi gibi konuşmuyordu.
Alev Kamer'in annesi Mihrican Hanım ile konuştuğu için Azra çaktırmadan halasına yaklaştı. "Hayırdır, ne iş?" dedi misafirleri gözleriyle işaret ederek.
"Annen buraya gelmeden evlerine gidip düğün alışverişi için ikna etti. İki aile arasındaki buzları eritmeye çalışıyor."
"Annem ve yufka yüreği." diyen Azra gelinliklere bakmaya devam etti.
Kamer gösterdikleri birçok gelinliği geri çevirmişti. Hepsinde göğsü açık, sırtı açık diye diye bir yerini beğenmemişti. Zaman kısıtlı olduğu için istediği gibi bir gelinlik dikilmesine de vakit yoktu. Bu konuda ailesinin isteğine göre hareket ediyordu ve diğerlerine anlayışlı olmak kalıyordu.
En sonunda herkesi tatmin edecek bir gelinlik buldular. Gelinlik işi hallolunca Mihrican Hanım ve gelinlerine de düğün için birer kıyafet alındı. Bu Kamer'in ikinci düğünü olacaktı ama diğer aileden böyle ılımlı bir yaklaşım görmemişlerdi bu yüzden hepsi ilgiden memnundu.
Tüm işler bitince Azra alışverişte alınan her şeyi annesinin geldiği arabaya yükledi. Eve gittiklerinde ağabeyleri kıyafetleri görecek olurlarsa bir de onlarla uğraşması gerekirdi.
Diğerlerinden ayrıldıklarında Ceren yine onların yanındaydı. "Çok sıkıldım ama sabahtan beri alışveriş yapıyorsunuz. Eve gitmek istiyorum."
"Son bir yere daha gideceğiz sonra döneriz eve." dedi Azra bıkkınlıkla bakan küçük kıza.
Bu defa "Acıktım." dedi.
"Ne yemek istersin?"
Azra'nın sorusuna hiç düşünmeden "Hamburger." dedi.
"O zaman önce hamburger." Yol üstünde buldukları bir kafeye girdiler.
Hamburgerlerini beklerken Azra ağabeyine nerede olduklarını söyledi. Çok geçmeden o da gelmişti.
Azra ikisini yalnız bırakmak için Ceren'i ikna edip başka bir masaya götürmüştü.
"Özledim." diyen Deren nişanlısının eline küçük bir öpücük bıraktı.
"Rüya gibi. İki gün sonra evleniyoruz." Kamer'in sesi hissettiği mutlulukla doluydu.
"Evet." Genç adam tabaktaki patates kızartmasından sevdiğinin dudaklarına uzattı. "Yemeğini bitir yaşayacağımız eve bakmaya gidelim."
"Nasıl yani?" diye sordu genç kız.
"Yani gidip evlere bakalım. Hangisini beğenirsen orayı alalım ve sonra da eşyalarını halledelim."
"Ailenle yaşamayacak mıyız?" Ayrı evde oturmayı hiç düşünmemişti. Bu onun öğrendiklerine çok tersti.
"Rahat edemezsin diye düşündüm."
"Olmaz öyle. Ailene saygısızlık etmiş oluruz." Kamer karşı çıkıyordu ama Deren onun bu hallerine sadece gülüyordu.
"Ay ışığım, neden saygısızlık olsun? Biz de kendi ailemizi kuruyoruz sonuçta."
Kamer düşünceliydi. Evet derse kendilerine ait bir evleri olurdu ama on sekiz kişilik bir ailenin içinden çıkıp tek başına nasıl yaşayacaktı? Deren işe gittiğinde evde tek başına çok sıkılırdı. Ayrıca halasının konuşmalarından utansa da ailesinin sıcaklığını sevmişti. Kendi ailesinden görmediği samimiyetleri hoşuna gitmişti. "İstemiyorum. Ailenle yaşayalım."
"Emin misin?" diye sordu Deren. Biraz şaşırmıştı.
Diğeri başını salladı. "Evet."
"O zaman odamızın eşyalarını seçmeye gideriz ama daha sonra kararın değişirse söylemen yeterli."
"Tamam." Hamburgerleri bitince hep beraber bir mağazaya gittiler. Azra üzerine düşen görevi fazlasıyla yapıyor Ceren'in dikkatini başka yönlere çekip ikiliden uzak tutuyordu.
Odanın eşyalarını seçtikten sonra Deren Kamer'e telefonundan birkaç otel gösterdi. "Beğendiğini seç. Balayı için yer ayırtacağım."
"Deren, bunların hiçbirine gerek. Zaten yaşayacağımızı yaşadık. Herkesi zor durumda bıraktık. Şimdi böyle nispet yapar gibi keyif süremem."
Genç adam sıkıntıyla iç çekti. "Yaşadıklarımızın bunlarla ne ilgisi var? Neden mutlu olmayalım?"
Kamer itiraz etmeye devam etti. "Olmaz. En azından aradan bir sene geçsin çok istiyorsan o zaman tatile gideriz ama balayı diye gitmeyelim. Babamların daha fazla tepkisini üzerime çekmek istemiyorum."
Genç adam sonunda teslim oldu. "Peki, nasıl istersen ama düğünden sonra en azından birkaç gün otelde kalalım."
"Tamam."
Eve döndüklerinde hava kararmaya başlamıştı. Babası, ağabeyleri evde yoktu. Kendi memleketlerinden bu şehirde yaşayan birkaç aile vardı. Bazen erkekler birinin evinde toplanıp kendi aralarında sıra gecesi yaparlardı. Yine o eğlencelerden birine gitmişlerdi. Geç saate kadar da dönmezlerdi.
Kamer akşam yemeği için mutfakta Asya yengesine yardım ediyordu. "Senin için seviniyorum. Gelin gittiğin aile çok iyi."
Genç kızın yüzünde bir gülümseme oluştu. "O düğünden kaçmaya nasıl cesaret ettim bilmiyorum ama iyi ki kaçmışım."
Asya'nın yüzünde içten bir gülümseme vardı. Konuşurken diğerleri duymasın diye kısık sesle konuşuyordu. "Enişteye de helal olsun valla. Düğün basmak cesaret ister." Gülerek konuşurken karnında oluşan ağrıyla elindeki kaşık yere düştü.
"Yenge, iyi misin?"
"Doğum sancısı." dediğinde mutfak tezgahına tutundu. "Annemi çağır."
Kamer annesine haber verdiğinde Asya'yı odalardan birine aldılar. "Niye hastaneye gitmiyorsunuz?" diye soran Azra'ydı.
Sorusuna Dilan cevap verdi. "Alt tarafı bir doğum. Hepimiz evde doğurduk."
Aldığı cevapla şaşırmıştı. Alt tarafı doğum ne demekti? Kendisi hiç çocuk doğurmadığı halde oluşabilecek risklerin farkındaydı onlar nasıl bilmezdi?
Bir kaç saat geçmişti ama henüz doğum olmamıştı. Azra dışarıdan Mihrican Hanım'ın sesini duyuyordu. "Çok kanaması var ne yapsak ki? İyice kendinden geçti. Ikınamıyorda böyle."
Sonunda dayanamayıp içeri girdi. Gördüğü manzarayla gözleri büyüdü. Asya resmen kana bulanmıştı. "Siz kafayı mı yediniz?" diye bağırdı. "Burada kadını öldüreceksiniz!"
Feride telaşla konuştu. "Kocasını aradım açmıyor. Müzik sesinden duymuyorlardır. Anne, nasıl yapalım?"
Azra yine bağırdı. "Ne nasıl yapalım? Hastaneye götüreceğiz!" Bakışları Kamer'e çevrildi. "Yardım et bana da arabaya taşıyalım. Sizler de yardım edecekseniz edin etmeyecekseniz yolumuzdan çekilin."
Azra Asya'nın yanına gittiğinde diğerleri engel olmak yerine yardım etmeyi seçmişti. Asya kendinden değildi. Hep beraber tutup arabaya kadar taşıdılar ve yola çıktılar. Azra hep yaptığı gibi gaza sonuna kadar basmış, hız sınırını fazlasıyla aşmıştı.
Hastaneye geldiklerinde Asya'yı hiç bekletmeden sezeryana almışlardı. Doktor biraz daha geç kalınsaydı hem annenin hem de bebeğin ölmüş olacağını söylemişti ama neyse ki şimdi ikisi de iyiydi.
Babür haberi alır almaz hastaneye karısının yanına gelmişti. Azra'ya bakışları minnet doluydu. "Sana iki can borcum var." dedi içtenlikle.
"Borç falan yok. Karına iyi bak yeter." diyen genç kız yanlarından uzaklaştı.