"Anne hadi." Deren sabırsızca olduğu yerde kıpır kıpırdı.
Alev kulağına küpesini takarken dışarı çıktı. "Oğlum iki ayağımı bir pabuca soktun. Sık boğaz etme."
"Geç kalacağız ama."
"Kalmayız." diyen annesiyle halası da odasından çıkıyordu.
"Neye geç kalacaksın bacaksız? Sanki kızı gerçekten isteyeceğiz. Zaten kaçırmışsın, yapacağını yapmışsın. Formaliteden gidip istenecek işte."
"Kaçırdık da sanki kötü bir şey yaptık. Bıraksaydım da istemediği adamla mı evlenseydi?" Deren'in söylediği çok başkaydı ama halasının düşündüğü başka.
Yeğenine yaklaşıp yüzüne baktı. "Bana bak bakayım, sanki kötü bir şey yaptık derken? Kaçtığınızda arkadaşça yatıp uyuduk deme çok gülerim."
"Sanane hala? Özelimize karışma."
Arkasını dönüp giderken ardından halasının kahkahasını duydu. "Hiç babana çekmemişsin."
Hep beraber bahçeye çıktıklarında Derin onları bekliyordu. "Babam geliyor mu?" diye sordu Ada.
"Geliyor. Orada buluşacağız."
"Her şey tamam değil mi? Unuttuğumuz bir şey yok." Bu defa Alev sormuştu.
Derin oğluna baktı. "Çiçeğiydi, çikolatasıydı, yüzüğüydü oğlun halledecekti." dediğinde Deren cevap verdi.
"Hallettim, benim arabada. Azra araba istiyorum dedi o yüzden sizden ayrı geleceğim geri dönüşte arabayı orada bırakırım."
"İyi." Derin adamının getirdiği Kamer'in kilosu kadar altın dolu çantayı arabanın arka tarafına bıraktı. "Kızına istediği başlık parasından sonra buna gerek yoktu ya neyse. Kendi adetimizdir yapalım yine."
"Baba yüzüme vurmaya devam mı edeceksin?"
Oğlunun sorusuna tebessüm etti. "Senin yüzüne vuracağım bir durum yok. Asıl onların yüzüne vurmak gerek de anlamazlar. Kendi kızlarına fiyat biçiyorlar."
Alev kocasının omzunu sıvazladı. "Boş ver. Belli ki ailesi böyle şeylere önem veriyor. Onları mutlu edersen bu Kamer'e yansır. Kamer mutlu olunca yine oğlun mutlu olur."
"Şu kıyamadığın oğlun için boyun eğdiğimiz insanlara bak." diyen Derin daha fazla konuşmamak için arabaya geçip oturdu.
"Düştüm artık babamın diline konuşur durur." Deren'de kendi arabasına geçip oturdu.
Haşmet Bey'in evinin önüne geldiklerinde Cemal Bey ve eşi de onlara katılmıştı. Artık yürümekte biraz zorlanıyordu ve baston kullanmak zorunda kalıyordu.
Kapının zilini çalıp beklediler. İçeri girdiklerinde oldukça kalabalık bir aile onları karşılamıştı. Hep beraber salonda otururlarken Azra'da annesinin yanına geçmişti. En azından isteme bitene kadar olması gereken yerde bekleyecekti.
Kamer kahveleri getirdiğinde her zamanki gibi başı öne eğikti ama bu defa mutluydu.
Bu kahveleri tanımadığı biri için değil sevdiği, istediği adam için yapmıştı. Deren heyecandan ne yapacağını şaşırmış haldeydi. Halası yanında zapt etmese oturduğu yerde sabit duramazdı.
Kahveler içildiğinde ailenin büyüğü olduğu için söze Cemal Bey girdi. Kamer'i babasından istediğinde Haşmet Bey duygusuz bir sesle "Kızım artık sizindir." diyerek onayını verdi.
Yüzükler takılırken iki genç sessizdi ama kalpleri olması gerekenden daha hızlı çarpıyordu. Sanki ilk defa bir araya geliyorlardı.
Yüzükler takıldıktan sonra Deren Haşmet Bey'in eline uzandığında Haşmet Bey elini vermişti ama biraz gönülsüzdü ve bunu fazlasıyla belli ediyordu.
Evlenmelerine izin verse de kızının yaptığını kabullenmeyecekti ve Deren'i Buğra'ya yapacağı gibi damat olarak kabul edemeyecekti. Ada'nın konuşmasından sonra kızını öldürmeye gönlü razı gelmemişti ama evinde saklayıp namussuzluğuna da boyun eğemezdi. En azından kaçtığı adamla evlenip namusunu temizlemiş olacaktı.
El öpme faslı bitince Alev getirdikleri çantayı Kamer'in annesine uzattı. Kocasının araya girmesini istemiyordu. Söyleyeceği ters bir söz tartışmaya yol açardı çünkü ortam fazlasıyla gergindi. "Bizim adetimizde gelinin annesine hediye verilir. Kabul ederseniz seviniriz."
Annesi sessizce çantayı aldı. İçinde ne olduğunu bilmese de ağırlığı zorlamıştı.
Düğünü de beş gün içinde yapmaya karar vermişlerdi. Aradaki süreyi uzatmak kimseye iyi gelmezdi.
Evden gitme vakti geldiğinde Azra yine ailesiyle gidemeyip geride kalmıştı. Cemal Bey arabasına binmeden elini öpen gelinine hiç yapmadığını yapıp sarıldı. "Senden bir erkek torun istedim en yiğidinden verdin. Ömür yetti ona kız istemek de nasip oldu. Sen bu dünyada küçük bir cennet bahşettin ama karşılığında ağzından en küçük bir istek çıkmadı. Senin benden razı olmadığını biliyorum da ben senden razıyım."
Alev duyduğu sözlerle şaşkındı. Cemal Bey'den böyle sözler duymak imkansızdı. "Estağfurullah baba razı olmamak ne demek?" dedi.
"Öyle öyle." diyen yaşlı adam arabasına bindi.
Diğerleri de arabaya bindiğinde gecenin karanlığında ilerlediler.
Kamer salonda ailesinin yanındaydı. Parmağındaki yüzüğe mutlulukla bakıyordu. Azra omzunu kapıya dayamış aileden biraz uzakta duruyordu.
Baran "Anne şu çantayı aç bakalım ne varmış?" dediğinde annesi çantayı getirip ortaya bıraktı ve fermuarını açtı. İçindeki külçe altınları gördüklerinde hepsi şaşkınlıkla bakıyordu.
"Baba sen başlık parasını aldım demiştin?" Azam elinde altın babasına bakıyordu.
"Aldım." diyen Haşmet Bey gördüğü altınlarla çoktan keyiflenmişti.
Azra tepkilerini gözlerini devirerek izliyordu. Seymen çantayı kaldırıp geri koydu. "Burada ne kadar altın var acaba?"
"Kamer kaç kiloysa o kadar." diyen Azra'nın sesi duyuldu. "Ailemi sakın küçümsemeyin."
"O kadarını anladık." Babür elindeki altınla beraber diğerlerinin de elindekileri alıp çantaya geri koydu ve çantayı babasının ayaklarının önüne bıraktı. "Buyur baba." dedi.
Azra annesine hediye ettiklerini söylemek üzereyken vazgeçti. Söylese de değişen bir şey olmazdı.
Yatmak için odaya gideceklerken genç kız herkesin duyabileceği bir şekilde konuştu. "Kamer'i düğün hazırlıkları için gerektiği zaman evden çıkaracağım bilginiz olsun. Sonrasında sorun yaşamayalım."
Haşmet Bey'in bakışları Azra'ya çevrildi. "Gideceğiniz zaman Ceren'i de alırsınız yanınıza."
"Tamam." diyen genç kız Kamer ile birlikte odaya çıktı.
Alev makyaj masasının önünde oturmuş makyajını silerken babasının emanet ettiği saatle uğraşan kocasına doğru döndü. "Deren'e ne zaman vereceksin?" diye sordu.
"Uyumadıysa birazdan vereceğim. Bu kadar yıl emanete sahip çıktım artık ait olduğu yere gitsin." Saati kutusuna yerleştirip kapağını kapattı.
"Derin!" Karısının seslenmesiyle başını kaldırıp aşık olduğu yüze baktı. "Düğünümüzde takı olarak gelen mallar vardı ya hani hepsini üzerime yapmıştın. Bir sürü işyeri, arsa, ev falan."
"Evet. Ne olmuş?" diye sordu Derin.
"Hepsini eşit olarak böl. Yarısını oğluma düğün hediyesi olarak vereceğim. Diğer yarısı da zamanı geldiğinde kızımın olacak."
"Güzelim, ne gerek var? Zaten düğün hediyesini ayarladım."
"Sen söylediğimi yap ama köyde annemden kalan evi karıştırma o Azra'nın hakkı."
Derin karısına takılmak için "Evlatlarının arasında ayrım mı yapıyorsun?" diye sordu gülerek.
"Ne ilgisi var? Saat oğluma gidiyorsa ev de kızıma gidecek. İkisi de benim ailemden bir anıya sahip olmuş olacaklar."
"Ayarlarım. Sorun olmaz." dediğinde Alev üzerini değiştirmiş yatmak üzereydi. Derin saati kenara bırakıp karısına doğru uzandı. "Oğlunla, kızının hediyesi belli. Benim hediyem ne olacak?"
Alev'in yüzünde tebessümü belirdi. "Sen saati vermeye gitmiyor muydun?"
"Veririz. Acelesi yok. Hediyemi istiyorum."
"Çok mu istiyorsun?" dediğinde kocasının dudaklarına uzandı.
"Aklın şaşar." Derin karısının üzerine uzandığında dudaklarından doyasıya öpüyordu. "Zamanında sana beş altı tane çocuk yapalım demiştim."
Sözlerine diğeri kahkaha attı. "Hadi oradan. Azra doğduktan sonra evde iki çocukla kafayı yemiştin." Sesini kocasının sesi gibi kalınlaştırdı. "Ah be Güzelim, ne diye çocuk yaptık ki? Sana ne zaman dokunacak olsam mutlaka biri ağlamaya başlıyor."
Taklidiyle kocası da güldü. "Eve bakıcı almayı kabul etseydin beş altı tane yapardık ama sen çocuklarıma kendim bakacağım diye inat ettin. Ayrıca Azra'da ağabeyi gibi plansız oldu. Deren daha bir yaşını yeni geçmişti, sen hamileydin ki yine bulantılardan şikayetçiydin. O dönem yüzünü görsem çok şükür karımı gördüm diyordum."
"Sen de rahat dursaydın. O çocukları tek başıma yapmadım sonuçta."
"Rahat durmaya pek niyetim yok." dediğinde tekrar dudaklarına uzandı.
Karısına olan aşkı yıllar geçtikçe artıyordu. Yirmi yedi yıldır aynı kadınla bir yastığa baş koyuyordu ve bu yirmi yedi yıl içinde kavga ederek küstükleri hiç olmamıştı. Onlar için sadece sevgileri vardı.
~~~~
Sabah kahvaltıya inmeden elinde saat kutusu oğlunun odasına gitti. "Günaydın." diyerek odada ilerledi.
"Günaydın baba." dedi Deren meraklı bakışlarla.
"Gel, oturalım biraz." Yatağın kenarına oturduğunda oğlu da ona eşlik etti. Elindeki saat kutusunu aralarına koydu. "Annenle evlendiğimiz gün bunu anneannen vermişti. Dedenin aile yadigarıymış. Nesillerdir ailenin erkekleriyle bugüne kadar ulaşmış. Ben ondan emanet aldım bunca yıl özenle baktım. Artık evlenip kendi yuvanı kuracaksın bu yüzden bu da ait olduğu yere gitmeli."
Deren kutuyu alıp yavaşça kapağını açtı. İçindeki saate baktı. "Baba, bu çok garip görünüyor ama aynı zamanda güzel." dedi gülerek.
"Çok eski bir saat. Bakımlarını yapan tek bir yer var. Adresini veririm. Bunu sana vermiyorum emanet ediyorum o yüzden sende iyi bak ve zamanı geldiğinde gitmesi gereken kişiye ver."
Deren saati dikkatle inceliyordu. "Güvenip verdiğin için teşekkür ederim. Çok dikkatli bakacağım ve bir gün senin gibi iyi bir baba olursam oğluma emanetini ulaştıracağım."
"Sana güvenmesem vermezdim." Oğlunun omzuna elini koydu. "Arada kızsam da sen gurur duyduğum evladımsın. Bize nasıl iyi bir evlat olduysan Kamer'e de aynı şekilde iyi bir eş olacaksın. İşlerin başına geçmek istediğini sürekli dile getiriyorsun artık zamanı geldi. Babasının kanatları altında yaşayan birinden koca olmaz. Kendi ayakların üzerinde duracaksın ki ailene de bakasın."
"Baba." diyen genç adamın hissettiği bütün duygular sesine yansımıştı. Elindeki kutunun kapağını kapatıp kenara bıraktı. Biraz gözleri dolmuştu.
"Sözümü kesmede dinle. Yaptığım işler yüzünden annen zamanında çok acı çekti. İlgilendiğim her alan tehlikeli ama başıma en çok bela açan uyuşturucu işi oldu. O işi geride bırak artık yapma. Karını tehlikeye atma. Zamanında annen benden vazgeçmemi istediğinde yapamadım. Elimdeki gücü seviyordum ve buna arkamı dönemedim. Şimdiki aklım olsa hepsinden en başında vazgeçerdim annen de o acıları çekmezdi. Bazı şeyler yaşanmadan anlaşılmıyor. Devam etmek istersen seçim senin ama baba tavsiyesini dinlersen pişman olmazsın."
"Sana güvenim tam." dedi Deren. İş konusunda babasının haksız çıktığını hiç görmemişti. Onun söylediği her sözü dinlerdi.
"Ayrıca kardeşin işlere karışmıyor. Kanun dışı yaptığımız işlere bulaşmasını ben de istemiyorum ama otellerden, restoranlardan da uzak duruyor. Hepsinin yönetimi senin elinde. Bu aklını karıştırmasın. Kardeşini sakın dışlama. Bir gün gelecek biz öleceğiz, kardeşin kendine bir hayat kuracak ama yine de gölgeni üzerinden çekme."
"Baba, Azra benim canım ciğerim böyle bir şeyi nasıl düşünürsün?"
Derin oğlunun sırtını sıvazladı. "Yapmayacağını biliyorum ama ben bir baba olarak söylenmesi gerekenleri söyleyeceğim. Kamer'in sorumluluğu da artık sen de. Karşısındaki biz bile olsak ezdirmeyeceksin, koruyacaksın. Mutsuz olacağı bir konuda sadece sen istiyorsun diye zorlamayacaksın. Henüz ikinizin de yaşı küçük önünüzde uzun yıllar var. O kız senin için ailesinin tepkisini bile bile ölümü bile kabullenip herkesi karşısına aldı. Olur da bir gün Kamer'i artık istemiyorum dersen hakkımı helal etmem bunu da iyi bil."
"Bunu asla yapmam. O benim her şeyim. Gençlik hevesim değil gerçekten sevdiğim kadın."
"Öyle de kalsın. Son olarak ailesinin nasıl insanlar olduğunun farkındayım ama sen yine de onlara karşı saygısızlık etme. Sonuçta sevdiğin kadının ailesi."
Genç adam hafifçe tebessüm etti. "Sanırım bu konuda annemden ders almam gerek. Sonuçta yıllardır dedeme katlanıyor."
Sözleriyle Derin'de güldü. "Doğru söze ne denir."
Baba oğul konuşmasından sonra kahvaltı için odadan birlikte çıktılar.