Evin önünde durduklarında kaçıp gitmemek için bütün iradesini kullanıyordu. Arabadan indiklerinde hep beraber eve doğru yürüdüler. Derin kapı zilini çalmadan Kamer’e baktı. ‘’Babanla konuştuk, anlaştık. Sorun olmayacak. Zamanı geldiğinde de düğününüzü yapacağız.’’
Genç kız başını sallayarak onayladı ama korkusu hâlâ yerini koruyordu. Kapı açıldığında Asya yengesiyle göz göze geldi. Yengesi kapıyı açıp içeri davet etti. Salona geçtiklerinde Haşmet Bey oğullarıyla içerideydi. Derin, Kamer’in önünde ilerleyip Haşmet Bey’in karşısında durdu. ‘’Ben sözümü tuttum sıra sen de.’’ dediğinde diğeri başıyla onayladı. Derin diğer aileye verilecek parayı buraya gelmeden halletmişti ve aynı şekilde Kamer için babasının istediği başlık parasını da vermişti.
‘’Sözümüzün karşılığını aldık. İki gün sonra ailenle buyur gel. Kahvemizi iç.’’
Derin gitmeden kızına sessizce konuştu. ‘’En küçük bir sorun olursa Kamer’i alıp gel.’’
‘’Tamam. Burası ben de.’’
Derin gittiğinde Kamer başı önde ailesinin karşısında bekliyordu. ‘’Ailenin yüz karası.’’ diyen Baran ağabeyi üzerine yürüdüğünde Azra genç kızı arkasına çekti.
‘’Hop dedik. Geri bas. Bu kıza biriniz bırak el kaldırmayı sesini yükselttiği an hesabını sorarım.’’
‘’Sen aile meselemize karışma.’’ Bu defa Azam’ın sesi yükselmişti.
Azra derin bir nefes aldı. Bu aileyle anladığı dilden konuşmak gerekiyordu. Belinde sakladığı silahı çıkarıp eline aldı ve ucuyla hafifçe alnını kaşıdı. ‘’Kamer artık Karan ailesinin gelini. Kardeşiniz olsa da hareketlerinizi bunu bilerek belirleyin.’’
‘’Yeter.’’ diye Haşmet Bey’in sesi duyuldu. ‘’Koy o silahını yerine.’’ Azra meseleyi uzatmamak için silahı beline geri koydu. ‘’Sizler de rahat durun. Derin Bey ile konuştuk anlaştık size söz düşmez.’’
Babalarının sözüyle ağabeyleri geri çekildiklerinde Kamer korkuyla babasına yaklaştı. Başı her zamanki gibi önüne eğikti. Sessizce ‘’Baba.’’ dediğinde Haşmet Bey elini uzattı. Uzanan eli tutup öptü.
‘’Kabul etmiş olsam da seni affetmedim. Bir kez başımızı eğdirdin ve bu utancın ömür boyu izini taşıyacağız.’’
Kamer sessiz kalıp büyük ağabeyine döndü. ‘’Ağabey.’’ dediğinde ağabeyi elini uzattı ama öfkesi hala aynıydı.
‘’Sen babama dua et yoksa şurada canını alırdım.’’ Bütün ağabeyleri ellerini öptürseler de kardeşlerinin yüzüne bakmamışlardı. Salondan çıktığında annesi kapının önünde bekliyordu.
‘’Anne.’’ dedi.
‘’Rezil ettin bizi. Seni doğuracağıma taş doğursaydım.’’ Annesi arkasını dönüp gittiğinde gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı.
‘’Sakin ol.’’ Azra koluna girip odasına doğru yürüttü. ‘’Hiçbirinin seni kollarını açarak beklemeyeceğini biliyorduk. Zamanla kabullenecekler.’’
Odaya girdiklerinde Kamer bitkin halde yatağa oturdu. ‘’Burada olmak istemiyorum. Ailemi istememek beni kötü bir insan yapar mı?’’
‘’Hayır yapmaz.’’ Azra gelip yanına oturdu. ‘’Aramızda kalsın ailen pek istenecek insanlar değiller.’’ Sözleriyle genç kızın yüzünde bir tebessüm oluşturdu.
Odadan gün içinde tekrar çıkmamışlardı. Kamer, bütün gece yol geldiği için yorgundu ve Azra biraz uyuması için ikna etmişti. Kendisi de kenarda oturmuş sevgilisiyle konuşmuştu. Yunus’u şimdiden özlemişti ve bu düğün telaşı bitince yanına gitmeyi aklına koymuştu. Gerçi Yunus’a düğüne gel demişti ama kabul ettirememişti. İşlerin yoğun olduğunu babasını bırakamayacağını söylemişti. Bir kez de ağabeyi aramıştı. Kamer’in uyuduğunu ve iyi olduğunu söylemiş rahatlatmıştı.
Akşamüzeri Kamer uyandığında odadan çıkmaya ikna etmişti. Sürekli odada bekleyemezlerdi. Salonda otururlarken Bartu içeri gelince Azra gözlerini devirdi. Bu çocuğu hiç sevememişti.
‘’Kürkçü dükkânına dönmüşsün geri.’’ dedi halasına bakarak ve karşılarındaki koltuğa oturup kabaca bacak bacak üstüne attı.
‘’Kes sesini.’’ dedi Kamer.
Bartu’nun pek susmaya niyeti yoktu. ‘’Dönerken de yanında güzel bir hediye getirmişsin.’’
‘’Çarpacağım ağzına bir tane göreceksin hediyeyi.’’ diye araya girdi Azra.
Sözlerle genç adam bir kahkaha attı. ‘’Keşke dedeme söyleseydim de halamın yaptığına karşılık berdel isteseydi.’’
Azra yanında oturan Kamer’e baktı. ‘’Bunun geri zekâlılığı doğuştan mı yoksa küçükken başının üzerine mi düşürmüşler?’’
Bu defa gülen Kamer oldu. ‘’Doğuştan.’’
‘’Yazık. Sen yaşarken fark etmezsin de ailene üzüldüm.’’ dedi Azra Bartu’ya bakarak. ‘’Bana bak. İleride işsiz kalırsan söyle bizim otellerin birinde maskot olarak iş veririm.’’
Bartu genç kıza doğru eğildi. ‘’Laf sokarken bile çok tatlısın.’’
‘’Harbi geri zekâlısın.’’ Azra rahatça arkasına yaslandı. ‘’Git yaşıtlarınla oyna. Çoluk çocukla uğraşacak vaktim yok.’’
Aralarında atışıp dururken Asya yengesi elindeki tepsiyle içeri geldi. ‘’Şerbet yapmıştım. Soğuk soğuk yaz sıcağına iyi gider.’’
Kamer hızlıca kenardaki küçük sehpalardan çıkarıp getirdi. Zaten bu evde kendisini insan yerine koyan bir yengeleri vardı ki içlerinde en samimi olan Asya yengesiydi. Yaş olarak da içlerinde en küçüğü oydu belki de bu yüzden onu bu kadar iyi anlıyordu.
Azra şerbetten bir yudum aldı. ‘’Tadı güzelmiş.’’ dedi gülerek. ‘’Elinize sağlık.’’
‘’Afiyet olsun.’’
Havadan sudan konuşurlarken Bartu biten bardağını sehpaya bıraktı. ‘’Yenge bir bardak daha getirsene.’’ dediğinde Asya her zamanki alışkanlıkla bardağa uzandı ama Azra engel oldu.
‘’Az ye de kendine bir hizmetçi tut. Hamile kadına emir vermeye utanmıyor musun?’’
‘’Ne işim var benim mutfakta? Kadın işini yapacak değilim ya!’’ diyen Bartu’ya öfkeyle bakıyordu.
‘’Ben bu çocuğu döverim.’’ Azra’nın sözlerinin üzerine Baran içeri girdi.
‘’Oğluma uzanan dilini geri çek o dayağın adresi değişmesin.’’
‘’Sen de oğluna biraz terbiye ver hamile kadına emir buyurmasın.’’
Azra Baran’a öfkeli bakışlarını dikmişti. Bu aileden gerçekten nefret ediyordu. Şu düğün bir önce olup bitsin istiyordu yoksa elinden bir kaza çıkacaktı. Neyse ki konu büyümeden kapanıp gitmişti.
Akşam yemeği soğuk geçmişti. Sanki masada oturan kendi kızları değildi de düşmanlarıydı. Odaya çekildiklerinde Azra Kamer’i tek bırakmayacağını söyleyerek başka odada yatmayı reddetmişti bu yüzden yer yatağı yapılmıştı. Yerde yatacağını söylese de Kamer kabul etmemişti ve yer yatağında kendisi yatmıştı.
İkisi de yatağa uzandığında Kamer kolunu başının altına altı. ‘’Yunus, sevgilin değil mi?’’
Soruyla Azra başını yatağın kenarına yaklaştırıp Kamer’e baktı. ‘’Evet.’’
‘’İyi çocuk ama Deren çok kıskanıyor.’’
Azra küçük bir kahkaha attı. ‘’Ben alışkınım onun tepkilerine boş ver. Zaten biliyor da bilmiyormuş gibi davranıyor. Sanki kabul etmeyince gerçek olmayacak.’’
‘’Evlenmeyi düşünüyor musunuz?’’
Soruyla Azra bir süre sessizliğe büründü. Bu sorunun cevabını bilmiyordu. Yunus’u seviyordu ama onunla evlenmesi demek ailesini burada bırakıp gitmesi demekti çünkü o buraya gelmezdi. Bunu yapıp yapamayacağını bilmiyordu. Ailesinden ayrı yaşayabilir miydi? Aynı şehirde olsalardı sorun olmazdı ya da birkaç saat uzaklıktaki bir şehirde ama orası çok uzaktı. Ülkenin iki ucundaki şehirlerdi. ‘’Bilmem.’’ dedi en sonunda. ‘’Hiç konuşmadık.’’
Gece geç saatlere kadar sohbet ettiler. Gelin görümce iyi anlaşmışlardı. Kamer Azra’ya fazlasıyla hayranlık duyuyordu. Bu hayranlığın temeli onun bir kadın olarak kendisini koruyabilecek güçte olmasında yatıyordu.
Bir de ailesini çok sevmişti. Sadece bir kahvaltı boyunca yanlarında kalmıştı ama birbirleriyle olan konuşmaları, sohbetleri çok samimi ve sevgi doluydu. Kendi ailesinde bunu görmemişti.
Hayat bu zamana kadar ona hiç mutluluk vermemişti ama Deren karşısına çıkan büyük bir hediye olmuştu. Hem sevgisini vermişti hem de mutlu bir aile sıcaklığını. Kamer’de onu sevmişti ama sevgisinden başka verebileceği bir şeyi yoktu. Sadece sevgisinin ona yeteceğine inanmak istiyordu.