15

1103 Words
Köye çıktıkça her yer tamamen yeşille sarmalanmıştı. Havası çok temizdi. Her taraf çay bahçeleriyle çevriliydi ve o bahçelerde çalışan insanlar vardı. ‘’Sizin bahçeler hangisi?’’ Yunus eliyle ileride bir bahçeyi gösterdi. Orada da çalışan insanlar vardı. ‘’Şu üst taraftan başlıyor aşağıya doğru gidiyor.’’ Tarif ettiği yer oldukça büyük bir alandı. ‘’Ailen orada mı?’’ ‘’Babam evet, annem evde bizi bekliyor.’’ Sözlerin üzerine çok geçmeden bir evin önünde durdular. Ev tamamen ahşaptandı. Yaz olmasına rağmen bacası tütüyordu ki buradaki hava şehir merkezine göre serindi. Arabadan inerken genç adam arkadaki iki çantayı da eline aldı. Birlikte eve doğru ilerlediler. Birkaç ahşap basamak vardı. Basamakları çıktıklarında kapı açıldı ve içeriden bir kadın çıktı. ‘’Uyy, benum uşağum gelmuş.’’ dedi şivesiyle ve oğluna sarıldı. ‘’Dur ana. Kırdın boynumu.’’ Annesi geri çekildiğinde Azra’ya baktı. ‘’Arkadaşum dediğun bu paçi midur?’’ ‘’He ana.’’ dediğinde Azra tepkisiz kalmıştı. Konuşmalara gülse mi ne dediğini anlamadığı için ciddiyetini mi korusa pek bilememişti. Tamamen şiveli konuşuyordu ve kelimeler ağzından yuvarlanarak çıkıyordu. ‘’Hoş gelmişsun kizum.’’ ‘’Hoş buldum Efendim.’’ dediğinde annesi geri çekilip kapıyı açtı. ‘’Girun içeru. Kaldunuz kapida.’’ İçeri girdiklerinde Yunus genç kızı odalardan birine götürdü. Çantasını kenara bıraktı. ‘’Bir isteğin var mı?’’ diye sordu. Azra başını hayır anlamında salladı. Girdiği odaya kısa bir göz attı. Hazırlanmış bir yatak vardı. Muhtemelen annesi misafir gelecek diye önceden hazırlamıştı. Köşede üzerinde desenli örtü örtülmüş tekli bir koltuk duruyordu. Bir tarafta da elbise dolabı vardı. Ahşap duvarlara desenli kilimler asılmıştı. ‘’Annen benim için bir kelime kullandı. O neydi?’’ ‘’Paçi mi?’’ diyen sevgilisini başıyla onayladı. ‘’Kız çocuğu demek.’’ ‘’Annenin konuşmasını hem anladım hem anlamadım.’’ dediğinde diğeri güldü. ‘’Alışırsın. Hatta annemle iki gün takıl bir yerden sonra konuşmana etki eder. Buradan döndüğünde diline dolanan kelimeler olacağına eminim.’’ Kapıyı kapatıp genç kızın yanına yaklaştı. ‘’Annem biraz meraklıdır. Sorularıyla çok bunaltırsa söyle.’’ ‘’Olur söylerim.’’ dediğinde sevdiği adamın gözlerine bakıyordu. Genç adamın eli sevdiği kadının yüzüne uzandı. ‘’O yeşul bakişlarun keseyi nefesumi.’’ dediğinde Azra’nın yüzünde bir tebessüm oluştu. Dudakları buluştuğunda sevginin sıcaklığı ikisini de sarmıştı. Dışarıdan gelen ‘’Yunus!’’ sesiyle ikisi de geri çekildi. ‘’İlk dakikadan başladı kaynanalığa.’’ diyerek odadan çıktı. ‘’Buyur ana.’’ dediğinde annesi oğlunu kolundan tutup kenara çekti. Konuşurken sesi kısıktı. ‘Uşağum, genç kizun olduğu yerun kapisi kapatulmaz, ayuptur.’’ dedi şiveli konuşmasıyla. ‘’Anam, kapattık da yanlış bir şey yaptık sanki.’’ Annesine böyle söylese de zamanında yapmıştı yapacağını. ‘’Olsun sen sozumi dinla.’’ Annesi mutfağa girdiğinde salondaki koltuğa oturdu. Azra’yı gezdirmek için getirmişti ama annesi ilk dakikadan çökmüştü tepelerine. Belli yalnız bırakmaya niyeti yoktu. Genç kız üzerini değişip odadan çıktığında Yunus’u tek başına otururken bulmuştu. Yanına geçip oturdu ve koltuğun arka tarafındaki pencereden dışarı baktı. ‘’Her yer kartpostaldaki resimlerden fırlamış gibi, çok güzel.’’ ‘’Biraz dinlen sonra çıkar gezeriz.’’ Kıvırcık saçlarını eliyle geri topladığında yüzü tamamen açığa çıktı ama ellerini geri çekince saçları yine şapka gibi indi yüzüne. Azra uzanıp gözündeki gözlükleri çıkardı. ‘’Hiç lens kullanmayı düşündün mü? Hem saçların hem gözlüklerin yüzünün yakışıklılığını kapatıyor.’’ Sevgilisinin elindeki gözlükleri elinden alıp tekrar gözüne taktı. ‘’Yüzümü sergilemek gibi bir amacım yok. Ayrıca yakışıklılığım ortaya çıkarsa kızlar peşime takılır bir de onlarla uğraşmak zorunda kalırım.’’ dediğinde karşısındaki yine omzuna yumruk atacaktı ama bu defa o yumruğu havada yakalayıp üzerinden öptü. ‘’Sal şu omzumu kızım.’’ ‘’Sen de çeneni kapalı tutmayı öğren.’’ Sesinin öfkeli çıkması için uğraşmıştı ama pek başaramamıştı. Annesi mutfaktan çıktığında Yunus oturduğu yerden kalkıp annesinin elindeki büyük tepsiyi aldı. Yere yer sofrası kurulduğunda hep beraber oturdular ama Azra biraz zorlanmıştı. Daha önce hiç yer sofrasında yememişti. Diğerleri onun bu hallerini tebessüm ederek izliyordu. ‘’Bu ekmeğin rengi neden böyle?’’ diye sorduğunda genç adam sorusuna cevap verdi. ‘’Mısır ekmeği o yüzden.’’ Genç kız ağzına küçük bir lokma aldığında biraz tereddüt etse de tadını sevmişti. Yemekleri hepsi onun için farklıydı. Alışık olduğu tatlardan çok uzaktı ama güzellerdi. ‘’Ee, kizum annen baban nasillar? İylerdur inşallah?’’ ‘’İyiler efendim.’’ dediğinde karşıdan hemen bir itiraz sesi yükseldi. ‘’Efendum falan anlamam ben illa bişey diyecesan Nurcan teyze de.’’ Azra annesini sevmişti. Kamer’in ailesinden sonra nasıl insanlarla karşılaşacağını bilmediğinden belli etmese de biraz gerilmişti ama karşısındaki çok sıcakkanlıydı ve sevgi doluydu. Şiveli konuşması tatlılığını iyice artırıyordu. Yemek boyu bir şeyler anlatıp durmuştu ama bunu yaparken o kadar komikti ki sürekli gülüp duruyordu. Yunus, annem biraz meraklıdır derken fazlasıyla haklıydı. Anlattığı kadar da soru sorup durmuştu. Azra’nın hayatıyla ilgili neredeyse her şeyi bir yemek boyunca öğrenmişti. Yemek yemeyi bitirdiklerinde gezmek için evden ayrılmışlardı. ‘’Annem, iyi darladı.’’ diyen genç adamla güldü. ‘’Aksine anneni çok sevdim. Çok tatlı bir kadın.’’ Yeşilliklerin içinde yürürken bazen birileriyle karşılaşıyorlardı ve Yunus ayaküstü hepsiyle selamlaşıp Azra’yı tanıtıyordu. Bir saate yakın yürüdüler. Köy yerleşkesinden iyice uzaklaşmışlardı. ‘’Böyle bir yerde büyümek güzel olmalı.’’ Azra ağaçlardan birinin altına oturdu ve sırtını sert gövdeye dayadı. Genç adam da aynı şekilde yanına oturdu. ‘’Şehrin kalabalığından uzak olmak güzel ama iş yaşamaya gelince zorluğu çok fazla. Çocukken kışın da burada kalırdık. Boyumdan daha büyük kar tabakası olurdu. Yol kapanır şehir ile bütün iletişimimiz kesilirdi. Tabi öyle olunca okula da gidemezdim. Bir senem bu şekilde uzayınca babam sonraki dönem yatılı bırakmıştı. Bu defa da ara tatil de yol kapalı olduğu için eve dönemezdim, yurtta tamamen tek başıma kalırdım. Durumu bildikleri için öğretmenler yanımda bir görevli bırakırdı. Bu şekilde üç yıl idare ettim sonra da şehir merkezinden ev aldık da hepimiz rahat ettik.’’ ‘’Ders çalışma alışkanlığı o zamandan mı kaldı?’’ Yunus yerden bir ot parçası kopardı. ‘’Evet, yurtta tek başıma kalınca oyun oynamak sıkıcı gelirdi ben de kitaplara gömülürdüm.’’ Genç kız başını sevdiği adamın omzuna yasladı. ‘’Yine de şu an gördüğüm manzara çok güzel.’’ Omzuna konan başa kendi başını dayadı. ‘’Gözlerimin gördüğü manzarayı bilmem de gönlümün gördüğü manzara başımı döndürüyor.’’ ‘’Öyle mi?’’ diyen ses duyduğu sözlerin etkisi altına gireli çok olmuştu. ‘’Öyle.’’ Kısa otların üzerine uzanıp başını sevdiği kadının dizine yatırdı ve gözlerini kapadı. Bir süre gözleri kapalı kaldı ve sonra yavaşça gözlerini açtığında aşık olduğu yeşil gözleri gördü. ‘’Neden öyle bakıyorsun?’’ diye sordu genç kız kıvırcık saçları okşarken. ‘’Sence dileğim kabul olur mu?’’ ‘’Ne dileği?’’ ‘’Kar yağsa da yollar kapansa buradan geri dönemesek diye dilek tuttum.’’ Sözlerle Azra sesli bir kahkaha attı. ‘’Yaz günü mü? Hiç sanmıyorum.’’ ‘’Şansımı deneyeyim dedim.’’ Saçlarında dolaşan eli tutup öptü ve yanağına bastırıp sıcaklığını hissetti. ‘’İyi ki hayatımdasın.’’ ‘’O iyi ki bana ait.’’ Genç kız aşk dolu bakışlarda tamamen kaybolmuştu. Bu adamdan nasıl ayrılacaktı? İlişkileri bitmese de aralarına kilometrelerce yol girecekti. Onu göremeyecekti, teninin sıcaklığını hissedemeyecekti. Buna ne kadar süre katlanabilirdi? Birkaç gün dayanırdı, birkaç hafta zorlardı ama haftalar aylara dönünce nefes alamazdı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD