Azra öylece evden çıkıp havaalanına gitti. Bir yanda babası bir yanda ağabeyi karılarına kur yapıp duruyorlardı kendisi ise bir başına kalmıştı evin içinde sevdiğinden uzakta. Bulduğu ilk uçağa bilet alıp sevdiğine doğru yola çıktı. Yanına kıyafet falan almamıştı, ailesine haber vermemişti. Bir telefonu bir de cüzdanı vardı üzerinde. Yunus’un da haberi yoktu gideceğinden.
Uçak piste iniş yaptığında gün yeni doğuyordu. Bir taksiye bindi ve önce şehir merkezindeki eve gitti ama kimse yoktu belli ki yine köydeydi. Böyle bir anda çıkıp gelmesini ailesi sorun eder mi diye düşünüyordu. Taksiye tekrar bindiğinde gideceği köyün ismini verdi.
Yol bittiğinde ücreti ödeyip indi. Telefonu çaldığında babasının aradığını görünce meşgule atıp cevap vermedi.
Eve doğru yürürken kapının açık olduğunu fark etti. İçeriden koşarak çıkan Çapkın yanına gelip kucağına atladı. Hissetmişti tabi geldiğini, kapı da açık olunca fırlayıp çıkmıştı evden.
Azra dizleri üzerine çöküp ön patilerini kucağına koyan Çapkın’a sarıldı. Kucağına almak isterdi ama boyu neredeyse kendi boyu kadardı. ‘’Sen görmeyeli iyice büyümüşsün.’’ dedi gülerek. Çapkın yanağını yalayıp duruyordu. Evden dışarıya bir ses yayıldı.
‘’Çapkın, nereye kaçtın yine?’’ Bu Yunus’un sesiydi. Konuşmasının ardından Çapkın’ı çağırmak için kullandığı o ıslığın sesi yükseldi ve evden dışarı çıktı. ‘’Çapkın!’’ diye bağırdığında tüylü dostu birkaç havlama gönderdi ve genç adam sesin geldiği tarafa dönünce hareketsiz kaldı. Uyanıkken hayal mi görüyordu yoksa gerçekten karşısındaki Azra’mıydı?
Azra diz çöktüğü yerden kalktığında Yunus’a gülen gözlerle bakıyordu. Genç adam birkaç adımda aradaki mesafeyi kapadı ve yanına geldi. ‘’Azra!’’ şaşkınlığı sesine yansımıştı.
‘’Özledim, dayanamadım geldim.’’ dediğinde bedenine sarılan kolları mutlulukla kabul etti.
‘’İyi yaptın ama haber verseydin almaya gelirdim.’’
‘’O zaman sürpriz olmazdı.’’ Sevdiği adamın dudaklarına uzandı ve özlemini giderene kadar öptü. Onlar böyle sarmaş dolaş dururken Çapkın ikisini birbirinden itip duruyordu. ‘’Rahat bırakmayacak değil mi?’’ diye sordu gülerek.
‘’Buldu senin gibi güzel kızı, kıskandı tabi.’’ dedi genç adam aynı mutlulukla geri çekilirken. ‘’Hadi gel eve geçelim.’’
‘’Annenler için sorun olur mu?’’
‘’Olmaz. Rahat ol.’’
Aralarında çapkın varken birlikte eve girdiler. ‘’Ana, misafir var.’’ diye seslendi Yunus mutfağa doğru. Azra sevgilisinin ailesiyle olan konuşma şeklini bile özlemişti.
‘’Kim gelmuşsa hoşgelmuş.’’ diyen annesi mutfaktan çıktı. Azra’yı gördüğünde küçük bir çığlık attı. ‘’Uyy, benum kizum gelmuş.’’ Genç kıza fırsat vermeden sıkıca sarıldı.
Azra gördüğü ilgiyle mutluydu ama biraz afallamıştı çünkü bu kadar sıcak bir karşılama beklememişti. ‘’Geç otur, dinlan.’’ diyen Nurcan Hanım ile kenardaki koltuğa oturduğunda Çapkın kimseye fırsat vermeden koltuğun geri kalanına yayılarak yattı ve başını genç kızın dizine yatırdı. Başını okşayan elle gözlerini kapadı.
Çok geçmeden ortaya bir sofra kurulmuştu. ‘’Gel kizum, yolda acıkmişsundur.’’ Azra teklifi geri çevirmedi. Çapkın’ın başını dizinden indirdi ve yer sofrasına Yunus’un yanına oturdu. ‘’Anan, baban nasillar?’’
Azra lokmasını yuttuğunda gülümsüyordu. ‘’İyiler, ağabeyimin düğün telaşı vardı. Son zamanlar biraz yorucuydu ben de dinlenebilmek için kaçtım geldim.’’
‘’İy ettun.’’
Keyifle sohbet ederken karnını doyurmuştu. Bütün gece havaalanında uçak saatini beklemekle ve buraya gelmekle geçtiği için yorulmuştu. Nurcan Hanım elinde yemek tepsisi mutfağa gittiğinde Yunus genç kızın şiş gözlerine bakıyordu. ‘’Oturduğun yerde uyumana az kaldı.’’ dedi gülerek.
‘’Uçakta uyuduğum birazcık uykuyla idare ediyorum da ondan.’’
Genç adam daha önce geldiğinde kaldığı odaya gidip yatağı hızlıca hazırladı. Azra içeri girdiğinde bırak oturmayı neredeyse ayakta uyuyacaktı. ‘’Bana senin kıyafetlerinden versene. Öylece geldim. Yanımda hiçbir şey yok.’’
Yunus kenardaki dolaptan çıkardığı kıyafetleri genç kıza uzattı. ‘’Evden mi kaçtın, hayırdır? Gecenin bir vakti öylece çıkıp gelmişsin.’’ Birkaç adım daha atıp iyice Azra’ya yaklaştı ve kulağına eğilip fısıldadı. ‘’Kaçtıysan bileyim de ona göre köyün imamını çağırayım, nikâhı kıyalım.’’
Hep yaptığı gibi omzuna vuracakken genç adam tutup engel oldu ve elinin üzerinden öptü. ‘’Sal omzumu sal.’’
Genç kız elini geri çekti. ‘’Sen de boş boş konuşup durma.’’
‘’Gerçekten bir sıkıntı yok değil mi?’’ Bu defa dalga geçmiyor ciddi bir şekilde soruyordu. ‘’Ağabeyinin olayları daha çok yeni. Sorun mu oldu?’’
‘’Hayır, sadece seni özledim. Öylece çıktım geldim. Planlanmış bir şey değildi.’’
‘’Öyle olsun bakalım. Sen yat, uyu.’’ dedikten sonra odadan çıktı.
Azra sevgilisinin kıyafetlerini giydiğinde içinde kaybolmuştu. Pantolonunun ipini iyice sıkıp bağlamıştı yoksa üzerinde durmazdı. Yatağa uzandığında telefonu yine çalıyordu. Zaten sabahtan beri evdekiler arayıp duruyordu. Duymamak için telefonu sessize almış bırakmıştı. Akşam evden çıktığından beri hiçbiriyle konuşmamıştı. Onlar da biraz hareketlerini kontrol etseydiler. Ailesiyle yemek masasına oturup hepsinin birbirine kur yapmalarını izlemek zorunda mıydı?
Telefonunu tamamen kapattı ve yere bıraktı. Yaz henüz bitmemişti ama köy havası üşütüyordu. Yunus’un bıraktığı yorganın altında iyice kıvrıldı ve gözlerini kapattı.
Genç kız uyurken saat epey ilerlemişti. Yunus evin yapılacak işleriyle uğraşıp duruyordu. Babası iş için şehre inmişti, kırılacak odunlar da ona kalmıştı. Köyden inmelerine henüz zaman vardı ama akşamları soba yakmadan durmak imkânsızdı.
Odunlarla uğraşırken telefonu çalınca işine ara verdi. Deren arıyordu. Azra sorun yok demişti ama ağabeyinin onu araması da pek normal değildi. Telefonu cevapladığında karşıdan sesini duydu. ‘’Yunus, Azra yanında mı?’’ Doğrudan konuya girmişti. ‘’Akşam öylece evden çıkıp gitti. Aramalarımızı açmıyordu sonra telefonu tamamen kapandı. Ulaşamıyoruz.’’
Yunus sessiz kalmıştı. Söylemesi mi iyiydi, yoksa söylememesi mi? Azra’nın ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştı. ‘’Susup durma. Yanındaysa açıkça söyle. En azından başına bir iş gelmediğini bileyim. Hepimiz merak ediyoruz ama annem delirmiş halde.’’
Genç adam elindeki baltayı kenara bırakıp odunlardan birinin üzerine oturdu. ‘’Burada. Sabah geldi.’’
Deren kıskançlığını bastırmaya çalışıyordu. ‘’Telefonu versene, konuşayım.’’
‘’Uyuyor. Uyanınca söylerim.’’
‘’Bir yanlış olursa…’’ diyen ağabeyi sesini sakin tutmaya çalışsa da Yunus tepkisinin farkındaydı.
‘’Olmaz ağabey. İçin rahat edecekse köyde ailemin yanındayız. Gece yolda uykusuz kalmış. Sabah gelince o yorgunlukla yattı uyudu.’’
‘’İyi, kardeşime sahip çık. Ters bir hareketinde olmasın.’’
Genç adam sakin bir şekilde bir kez daha ‘’Olmaz.’’ dedi.
Telefonu kapattığında işine geri döndü. Azra’nın rahat bir karakteri olduğunu biliyordu ama en azından ailesine haber verebilirdi. Bir de sorun yok deyip durmuştu.
Odunları kırmayı bitirdiğinde babası da gelmişti. ‘’Oğlum, gel biraz konuşalım.’’ deyip kolundan tutup bir kenara çekmişti.
‘’Bir şey mi oldu baba?’’ diye sordu.
Babası cebinden kalın zarfı çıkarıp uzattı. ‘’Bu yılki çayların parası.’’ Zarfı oğlunun eline tutuşturdu. ‘’Bu parayı al git kendi işini kur.’’
‘’Yok baba alamam.’’ dedi zarfı geri vermeye çalışarak. ‘’Sen beni merak etme. Birkaç yere iş başvurusu yaptım. Haber bekliyorum.’’
‘’Oğlum başkasının emri altında ne uzarsın ne kısalırsın. Sözümü dinle. Emekli maaşım annenle bana zaten yetiyor da yıllardır çayıydı, balığıydı seni okutmak için devam ediyordum. Ee artık okulda bitti. Git işini kur.’’
Genç adam biraz mahcup olmuştu. Ailesinin alın teriyle kazandığı parayı harcamak istemiyordu. ‘’Babam, kendi işimi yine kurarım da bu parayı alamam.’’
Babası oğluna anlayışla bakıyordu. ‘’Bir süre önce bu eve bir arkadaşını getirmiştin. Ona bakışlarını gördüğüm gün karar vermiştim bunu yapmaya. Belli ailesi varlıklı insanlar her isteyene kızlarını vermezler. Kendi ayakların üstünde dur ki zamanı geldiğinde karşılarına çıktığında başın eğilmesin.’’
Yunus babasının elini tutup öptü. ‘’Hakkını ödeyemem.’’ dediğinde babası sırtını sıvazladı.
‘’Sen iyi bir evlat oldun. O da bize yeter.’’
‘’Bu arada Azra burada. Sabah geldi.’’ İsmini söylemek bile yüzünde bir tebessüm oluşturmuştu.
‘’Ne diyelim hoş gelmiş. Başımızın üstünde yeri var var da ailesi bir şey demiyor mu oğlum? Olmaz böyle. Niyetiniz ciddiyse koyalım adını.’’
Yunus’un niyeti ciddiydi ama Azra ile bu konuyu hiç konuşmamıştı ve kendi işini eline almadan evlilik gibi bir olaya girmek de istemiyordu. ‘’Şimdi değil, henüz erken. Önce kendi ayaklarım üstünde durayım. Cebimdeki parayı senden alırken evlenip Azra’ya nasıl bakayım?’’
‘’İyi dediğin gibi olsun ama bu eve gelip gidecekse fazla uzatıp ailesini de huzursuz etmeyin.’’
Genç adam cevap vermedi. Ailesinin Azra’nın ağabeyinin kız kaçırıp kendi evlerinde saklandıklarından da haberleri yoktu. Eve girerken kırdığı odunlardan birazını aldı ve sobanın yanına bıraktı. Akşam soğuğu kendini hissettirmeye başlamıştı. Sobayı yakarken annesi de akşam yemeğini hazır etmişti. Azra bütün gün uyuduğu gibi gece de aralıksız uyumuştu. Sadece Yunus bir ara iyi olup olmadığını merak ettiği için yanına girmişti ama huzurla uyuduğunu görünce üstünden açılan yorganı geri örtüp dışarı çıkmıştı.
Uyumak için salondaki koltuğa yattığında Çapkın gelip yanına uzandı. ‘’Sevgilim içerideyken benim payıma yine sen düştün Çapkın Efendi.’’ diyerek tüylü dostuna sarıldı.
~~~~
‘’Buldun mu kardeşini?’’ diyen Alev oğluna bakıyordu. Kızından haber alamadıkça delirmiş haldeydi.
‘’Ulaştım. İyi, biraz kafa dinlemek istemiş.’’ Kardeşim sevgilisinin yanına gitti diyememişti. Söylerse babası bu defa iyice esip gürleyecekti.
‘’Başlayacağım onun dinleyeceği kafaya.’’ dedi Derin öfkeyle. ‘’Haber verse sanki gitme diyeceğiz. O itin yanına gideceğinde bile susup tamam demiştim.’’
‘’Baba, biraz ona da hak ver. Kız benim yüzümden hepinizle tek başına uğraşmak zorunda kaldı. Suç varsa o da bizde. Adam gibi karşımıza alıp nasılsın diye hiç sormadık. Yorgunluğunu fark etmedik. Azra güçlüdür dedik çekildik kenara. Kaza yaptı tam iyileşemeden Kamer’in ağabeyleriyle çatışmaya girdi. Darbe üstüne darbe aldı. Üstüne bir de günlerce Haşmet Bey’in evinde kaldı. O evde bir sorun çıkacak mı diye sürekli tetikte beklediğine eminim.’’ Babasına kardeşinin sınava gireceğini ve kendisi yüzünden giremediğini söyleyememişti.
‘’Neredeymiş, iyi miymiş?’’ Yine annesi sormuştu.
‘’İyi güzel annem. Merak etme. Biraz kafa dinleyip döneceğim dedi.’’
Annesiyle babasının içini rahatlattığında yanlarından ayrılınca karısı arkasından geldi. Yalnız kaldıklarında yüzüne üzgün gözlerle bakıyordu. ‘’Bizim yüzümüzden.’’ dedi. ‘’Azra her şeyi bizim yüzümüzden yaşadı.’’
Sözleriyle Deren gülümsedi. ‘’Annemle babama bilerek öyle konuştum. Geri zekalı kalkmış sevgilisinin yanına gitmiş. Bir de telefonunu kapatıyor. Elimde kalacak anlamıyor.’’
‘’Ama söylediklerin doğruydu.’’ diye üsteledi Kamer.
‘’Ay ışığım, doğru olduğunun farkındayım ama Azra bunları kaldıramayacak bir kız değil. Kaldıramayacak bile olsa acısını yine benden çıkartır. Kardeşimi tanıyorum.’’
‘’Bence yanılıyorsun. Sürekli ters davransa da seni fazlasıyla seviyor ve senin için böyle öneme sahip bir olayda beklediğin sitemi etmez.’’
Deren daha fazla üstelemedi. Kardeşinin gitme sebebi gerçekten bu muydu yoksa her zamanki gibi Azra’lık mı yapıyordu emin değildi.