11

974 Words
Ders çıkışı bahçede bekleyen sevgilisinin yanına gitti. Yunus telefonda konuştuğu için sadece kolunu Azra’nın omzuna atıp kendisine çekti. Genç kız konuşmanın bitmesini bekliyordu ama daha önce onu hiç böyle konuşurken duymamıştı. Normalde kibar konuşan o adam birden şiveye bağlamıştı. En sonunda ‘’Darlandum hayde.’’ deyip telefonu kapadı. Az önceki konuşması birden değişti ve gayet kibar bir şekilde ‘’Hoş geldin.’’ diyerek sevgilisini yanağından öptü. ‘’Hoş buldum da, o konuşma neydi öyle? İlk defa öyle konuştuğunu duydum.’’ Sözlerine karşılık bir kahkaha yükseldi. ‘’Karadeniz çocuğuyuz kızım. Aileye gelince konuşma değişiyor işte. İdare et.’’ Azra daha önce nereli olduğunu hiç sormamıştı ki bununla pek de ilgilenmemişti. ‘’Neyse, ne yapıyoruz?’’ diye sordu. ‘’Bilmem.’’ dedi Yunus ‘’Anneme sorsan gel çay topla der. Kadına okul bitmedi diyorum gel çay topla diyor.’’ Azra’nın omzuna sarılı kolu biraz daha sıkılaştı ve iyice kendine çekip kulağına fısıldadı. ‘’Hayır, yok ki bir gelini gidip yardım etsin.’’ Genç kız sözlerle kahkaha attı. ‘’Sen git hamarat bir gelin bul annene.’’ ‘’Bulduk da hamaratlığı eksik işte ne yapalım. Onu da öğrensin kaynanasından.’’ Azra omzuna sarılı koldan uzaklaştı. ‘’Hadi canım hadi. Daha öğrenciyim ben.’’ Sözlere karşılık olarak ‘’Senden bahsettiğimi de nereden çıkardın?’’ dedi. Azra ile uğraşmak hoşuna gidiyordu. Her şeye çok rahat cevap veriyordu ve bu da onunla istediği gibi şakalaşmasını sağlıyordu çünkü bunu kaldırabilen bir karakteri vardı. ‘’Seni var ya?’’ Azra tekmesini savurduğunda diğeri kahkaha atarak geri çekildi. ‘’Öldürürüm oğlum seni.’’ ‘’Senin soyağacına bakmak lazım. Kesin bir yerden Karadeniz kanı bulaşmıştır. Ne bu sinir, bu şiddet?’’ ‘’Yok Canım, babamın kanı bulaştı.’’ Azra elindeki kitapları sevgilisinin omzuna indirdi. ‘’Sen hele bir daha başkası var de mezarına tükürürüm senin.’’ Yunus, genç kızı kendisine çekip sıkıca sarıldı ve saçlarını karıştırdı. ‘’Senden başkası olursa gel tükür.’’ ‘’Yemek yemeye gidelim mi?’’ ‘’Gidelim.’’ Konu bir anda değişmişti ve birlikte üniversiteden çıkıp yakındaki bir kafeye girdiler. Sipariş verdiklerinde yan yana oturmuş gülerek sohbet ediyorlardı. ‘’Ailen hiç buraya geliyor mu?’’ ‘’Hayır.’’ dedi Yunus. ‘’Burayla bir bağımız yok sadece üniversite için geldim. Yüksek lisans yapmak istiyorum ama bir ihtimal kendi memleketimde devam edeceğim. Babam tek başına işlerle zorlanıyor. Annem de arayıp beni darlıyor işte.’’ ‘’Ne iş yapıyor ki?’’ ‘’Ayına göre ya çay bahçesiyle uğraşıyor ya da balıkçılıkla. Yanında çalıştırdığı işçiler var ama yardım edecek biri de lazım.’’ Genç kızın yüzü asılmıştı. ‘’Üniversite bitince gideceksin yani?’’ Başıyla onayladı. ‘’Mecbur gideceğim ama asma yüzünü, sen de sınava girip bir köy okuluna öğretmenliğe gideceğim deyip duruyorsun. Burada kalsam da değişen bir şey olmayacak.’’ Azra sadece omuz silkip gelen yiyecekten büyük bir lokma aldı ağzına. Morali bozulmuştu. ‘’Tatile gel götüreyim bizim köye.’’ ‘’İstemem.’’ dedi. Alışmıştı her gün görmeye Yunus’u ayrılık fikri taş gibi oturmuştu kalbine. ‘’Oy nenem oy. Aldi beni bi darluk.’’ Yunus tabaktaki domates dilimi alıp Azra’nın dudaklarına uzattı. ‘’Gel diyorum yok diyorsun, kal desem kalmazsın. Ne yapayım kızım daha? Sanki ben burada kalsam sen kalacaksın. Sınavı kazanınca çekip gideceksin işte.’’ ‘’Belki kazanamam.’’ dedi. ‘’O zaman kalacak mısın?’’ ‘’Sen bir sınava gir çık sonrasına bakarız.’’ Genç kızın dudaklarına bir parça daha yiyecek uzattı. ‘’Ayrıca ayrı kalmak ile ayrılmak farklı şeyler. Birbirine karıştırma. Uzak kalacağız diye ayrılmayı düşünüyorsan şimdiden söyle.’’ ‘’Öyle bir şey söylemedim.’’ ‘’O zaman sıkıntı yok.’’ Arkasına rahatça yaslandı. ‘’Ama köye götürme konusunda ciddiydim. Gezmek istersen gel gidelim.’’ Genç kızın yüzündeki hüzün silinirken yerine bir tebessüm yerleşti. ‘’Bakarız.’’ ‘’Teklifimin ucu açık. Ne zaman istersen bekliyor olacağım.’’ Yemekleri bittiğinde kafeden çıkıp dışarıda yürümeye başladılar. Elleri birbirine kenetlenmişti ve sürekli konuşup gülüyorlardı. ‘’Ne demiştin? Vay nenem vay mıydı?’’ dediğinde Yunus sesli bir kahkaha attı. ‘’Oy nenem oy.’’ ‘’Oy nenem oy.’’ diye tekrarladı diğeri. ‘’Sevdim bu kelimeyi.’’ ‘’Sen iste sana daha ne kelimeler öğretirim.’’ Sevdiği kadının saçlarını öpüp, omzuna kolunu sardı. ‘’Cuma günü ikimizin de dersi yok. Hafta sonuyla birlikte üç gün boşuz. Hadi pazartesi de devamsızlık hakkını kullanalım etti sana dört gün. Gel götüreyim memlekete. Gezer geliriz.’’ Azra adımlarını durdurup yanındakinin yüzüne baktı. ‘’Diyelim ki tamam dedim ve geldim. Ailene ne diyeceksin?’’ ‘’Sen ne istersen onu.’’ Genç kızın yüzüne düşmüş saçı hafifçe kenara itti. ‘’Sevgilim olduğunu söylemek istersen söyleriz, istemezsen arkadaşız deriz. Seçim senin.’’ ‘’Biraz düşüneyim olur mu?’’ ‘’Olur.’’ Azra eve döndüğünde hala Yunus’un teklifini düşünüyordu ama ne kadar düşünürse düşünsün gitmek istediğini biliyordu. Onun yaşadığı yeri görmek ve ailesini tanımak istiyordu. Sevdiği adamla ayrı kalacaksa o zamanlarda yaşayacağı yeri bilmeliydi. Biraz fazla kıskançlık yapıyor olabilirdi ama engel olamıyordu. Üzerini değişip çalışma odasındaki babasının yanına gitti. ‘’Müsait misin? Biraz konuşabilir miyiz?’’ ‘’Kızım için her zaman müsaitim.’’ Yüzünde oluşan gülümsemeyle içeri girip babasının yanına geçti ve masanın kenarına oturdu. ‘’Senden izin almak için geldim.’’ ‘’Hayırdır?’’ Derin arkasına yaslanıp bir sigara yaktı. ‘’Hafta sonu bir arkadaşımla memleketine gezmek için gidebilir miyim?’’ ‘’Arkadaş? Tam olarak kim bu arkadaş?’’ ‘’Okuldan bir erkek arkadaş. İçki yok, kumar yok. Sadece gezip geleceğim.’’ Babası bir süre düşündü ama biliyordu ki izin vermese de gitmenin bir yolunu bulurdu. En azından saklamak yerine açıkça söylemişti. ‘’Erkek arkadaş?’’ diye sordu. Genç kız gözlerini devirdi. ‘’Takıldığın tek şey cinsiyet mi baba? Arkadaş işte. Kızacağın bir durum yok. Olsa zaten gelip söylemezdim değil mi?’’ Eh, kızı da haklıydı. Git demek istemiyordu ama güvenini kaybetmemek için istemeye istemeye kabul etti. ‘’O telefonuna aradığım an ulaşacağım.’’ Azra babasının yanaklarını sıkıp öptü. ‘’Teşekkür ederim. Canım babam.’’ Babasının yanından çıkıp odasına döndü ve sevdiğine mesaj attı. ‘Uçaktaki koltuğumu cam kenarından istiyorum.’ Arabayla gitseler daha rahat olurdu ama zaman kısıtlı olduğu için bu süreyi yolda harcayamazlardı. Çok beklemeden karşıdan cevap geldi. ‘Oldu bil. Efulim.’ Yatağa sırt üstü yattığında telefonu elinde sıkıca tutuyordu, yüzünde geniş bir gülümseme vardı. Aşık olmuştu. Aşık olmakla kalmamış kara sevdaya tutulmuştu. O kıvırcık kafaya fena vurulmuştu. Okul bitince nasıl ayrılacaktı şimdi?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD