‘’Deren!’’ Derin’in sesi bütün evde yankılanmıştı. Bahçeden eve girdiğinde oğlunu, karısı ve kızıyla birlikte kahvaltı yaparken buldu. ‘’Oğlum, beni delirtecek misin?’’
‘’Zaten delirmiş gibi bağırıyorsun!’’ dediğinde babası telefonunu sertçe önüne bıraktı.
‘’Büyüdün, adam oldun da arkamdan iş mi çeviriyorsun?’’ Sakin kalmaya çalışıyordu ama olmuyordu. Bir süredir iş için görüştüğü biri vardı ve oğlu gizlice gidip anlaşma yapmıştı hem de zarar edecekleri şekilde. İşlerin başına geçmek isteyip duruyordu da aklını kullanmayı hiç denemiyordu.
Deren telefonun açık ekranına baktı. Ferit ile yaptığı anlaşmanın kopyası vardı. ‘’Ne olmuş yani? Neden bu kadar kızıyorsun ki? Senin yapamadığın işi ben yaptım diye mi?’’
Derin masaya yumruğunu indirdi. ‘’Ulan, küfür edeceğim oğlumsun lafın ucu yine bize dokunacak. Dövsem annenin öfkesiyle uğraşacağım. Ne yapayım lan ben seni? Sen söyle ne yapayım?’’ Sesi evin her tarafında yankılanıyordu.
Deren rahatlıkla arkasına yaslandı. ‘’Mesela biraz oğlunla gurur duysan.’’
‘’Ulan geri zekâlı neyinle gurur duyacağım? Bizi zarara uğrattığın için alnından mı öpeyim?’’
‘’Oğlumla düzgün konuş.’’ diyen karısına baktı.
‘’Güzelim, girme araya senin de kalbini kırmayayım.’’ Eli oğlunun omzunu kavradığında sertçe sıktı. ‘’Yediğin haltı düzelt yoksa ben seni çok güzel düzelteceğim. Akşama kadar ya anlaşmayı zarar etmeyeceğimiz şekilde değiştirirsin ya da tamamen sonlandırırsın.’’
‘’Ne zararı etmişiz?’’ diyen Deren yaptığı yanlışın hala farkında değildi.
‘’Oğlum, anladık aşıksın da o aklını başına topla yoksa ben toplayacağım ve inan bana bunu canını yakarak yapacağım. Git o malları aldığımız fiyata bak bir de o malları satın alacak Ferit ile anlaştığın fiyata bak.’’ Oğlunu ensesinden tutup oturduğu yerden kaldırdı. ‘’Defol git şimdi yediğin haltı düzeltmeden de bu eve adımını atma.’’
‘’Aman be.’’ diyen Deren yemek odasından çıkarken babası masanın üzerindeki çatalı alıp arkasından fırlattı.
‘’Hatanı bilip başını eğ, sesini de kes yoksa ben keseceğim.’’
Oğlunu kaldırdığı sandalyeye öfkeyle oturduğunda Alev uzanıp elini tuttu. ‘’Hayatım, biraz sakinleş. O senin oğlun. Hata yapa yapa öğrenecek.’’
‘’Yaptığı hata değil ki Güzelim, göz göre göre aptallık. Bu kadarını ilkokul çocuğu yapmaz. Hangi rakam hangisinden büyük bilmiyor mu?’’
Azra çayından büyük bir yudum içti. ‘’Ama ben size hep diyorum en zeki çocuğunuz benim diye, böylece bunu da anlamış olursunuz.’’
Derin bu defa bakışlarını kızına çevirdi. Öfkesi hâlâ dinmemişti. ‘’O kadar zekiysen geç işlerin başına. Yarın bir gün öldüğümde işleri yürütecek bir çocuğum var derim en azından. Babam benim yaşımdayken emekliliğinin tadını çıkarıyordu ben ise çocuklarım sağ olsun hala çalışıyorum.’’ Oturduğu yerde ayağını sallayıp duruyordu. Sakinleşebilmek için bir sigara yaktı ama olmuyordu. ‘’Biri takılmış bir kızın peşine babasını batırmakla meşgul, diğeri tanımadığım bir itle dolaşıp duruyor.’’
‘’Allah aşkına baba konuyu nasıl bana çevirdin?’’ Azra’nın sözleriyle iyice sinirlenmişti.
‘’Yalan mı? Gözümüzün içine baka baka şu evden o itle çekip gitmedin mi?’’
‘’Derin, yeter! Sakinleş artık.’’
Derin karısına baktığında sigarasından son nefesini çekti. ‘’Alev, diyorum sana bunlar olmamış yapamamışız diye.’’
‘’Onlar senin evlatların. Varsa yanlışları yardım edersin düzeltirler.’’
Karısının sözleriyle iç çekti. Fazla merhametliydi ve ikisine de asla kıyamıyordu. ‘’Güzelim, seninle tartışmayacağım. Kıyamadığın oğlun batırdığı işi düzeltemezse o işle birlikte onu da batırırım.’’ Sigarasını önündeki tabağa bastırıp söndürdü. Kızına bakarken parmağını yüzüne doğru sallamaya başladı. ‘’Sana gelince küçük hanım, sesimi çıkarmıyorum diye önüne her gelenle rahatça takılacağını düşünme. Bir yanlışın kulağıma gelirse affetmem.’’
Azra elindeki çatalı masaya geri bıraktı. ‘’Birincisi önüme her gelenle takılmıyorum. İkincisi zamanı geldiğinde herkes gibi ben de evleneceğim.’’
Son sözlerle Derin’in dudaklarından alaycı bir kahkaha çıktı. ‘’Güzelim, duydun mu? Evlenecekmiş.’’ Keskin bakışları kızının üzerinde sabitlenmişti. ‘’Senin evlenmen için karşındaki itin bu eve iç güveysi gelmesi gerek. Kızımı sokakta bulmadım evlensin diye evden göndereyim.’’
‘’İt deyip durmasana.’’ diye geri diklendi Azra.
Derin tam konuşacakken Alev araya girdi. ‘’İkiniz de susun artık. Derin, sen de nasıl sakinleşiyorsun bilmiyorum ama sakinleşsen iyi olur.’’
Derin karısına doğru eğildi. ‘’Sakinleştir o zaman.’’ dediğinde Azra oturduğu yerden kalktı.
‘’Oldu, görüşürüz.’’ deyip yemek odasından kaçarcasına çıktı. Babasının annesine yaptığı kurları izlemeye niyeti yoktu.
Deren çalışma odasında malları aldıkları fiyata ve Ferit’e satacağı fiyata baktı. Gerçekten böyle bir hatayı nasıl yapmıştı? Zarar çok büyüktü. Babası canına okumakta haklıydı.
Ferit’i arayıp görüşmek istediğini söyledi ve anlaştıkları yere doğru yola çıktı. İşi zamanında halledemezse bugün Kamer’in yanına gidemezdi ama onu görmek için işi bırakırsa da ciddi anlamda zarar ederlerdi ve babasının elinden kurtulamazdı.
Ferit ile karşı karşıya oturduklarında lafı uzatmadan. ‘’Anlaşmayı yeniden yapacağız. Aksi halde bu alışveriş olmayacak.’’ dedi. Yaptığı hatayı açıkça belli edemezdi onun için biraz yalanlara başvuracaktı.
‘’Anlaşmayı zaten yaptık. Sözünden dönmek erkeklik kitabında yazmaz.’’
Deren rahatlayabilmek için önünde duran kadehten birkaç yudum içki içti. ‘’Sözümden dönmüş olmam için yarı yolda bırakmam gerekir. Anlaşmayı dün yaptık ve teslimat tarihine henüz var yani zarar edeceğin bir durum yok. Senden daha fazla ödeme yapan bir alıcı buldum.’’ Kenardaki peçeteyi alıp üzerine istediği miktarı yazdı ve diğerinin önüne uzattı. ‘’Ya bu ücret üzerinden anlaşırız ya da bu iş yatar.’’
Ferit peçetenin üzerinde yazan miktara baktı. ‘’Zaten anlaşmayı yapmıştık. Bu fiyatı vermeyeceğim.’’
‘’Sen bilirsin.’’ dedi diğeri rahatlıkla. ‘’O zaman anlaşma iptal olur.’’
‘’Babanın iş ahlakından biraz örnek alsaydın keşke.’’ diyen adam içkisini tek yudumda bitirdi. ‘’Bir kez olsun sözünden döndüğüne şahit olmadım.’’
‘’İş ahlakı mı?’’ küçük bir kahkaha attı. ‘’Yaptığımız işin neresi ahlaklı ki anlaşmalarımız ahlaklı olsun.’’
‘’İşin kendisi ahlaklı olmayabilir ama anlaşmada o ahlak olmazsa bu âlemde biraz zor tutunursun.’’ Ferit oturduğu yerden kalktı. ‘’Yaptığımız anlaşmayı unut. Senin gibi biriyle asla el sıkışmam. Baban senin istediğin ücretin üç katını istemişti bu yüzden anlaşamamıştık ama biriyle el sıkışmam gerekiyorsa o parayı verip babanla el sıkışmayı tercih ederim. En azından gerçek bir erkek gibi sözünün arkasında duruyor.’’
Çekip gittiğinde Deren öfkeyle kadehinde kalan içkiyi içti. Babasından işleri tamamen devralmak isterken iyice eline yüzüne bulaştırmıştı. Böyle bir hatayı nasıl yapmıştı? Sakinleşebilmek için birkaç kadeh daha içti. Kolundaki saate baktığında ‘’Siktir.’’ diyerek oturduğu yerden fırladı ve koşar adım arabasına bindi. Kamer’in yanına geç kalmıştı.
Okulun önünde frene sertçe basıp durdu. Kamer otobüs durağına doğru yürüyordu. Arabadan inip koşar adım yanına gitti. ‘’Kamer!’’ dediğinde genç kız adımlarını durdurdu. ‘’Özür dilerim. Halletmem gereken bir iş vardı bu yüzden geç kaldım.’’
‘’Önemli değil.’’ dedi Kamer ama son üç saattir konuşabilmek için gelmesini beklemişti ve artık eve dönmesi gerekiyordu. Bu saatten sonra geç kalırsa evdekilerin şüphesini üzerine çekerdi.
‘’Vaktin varsa bir şeyler içelim.’’
‘’Hayır, gitmeliyim.’’ Kamer etrafına bakınıp duruyordu. Birinin görmesinden korkuyordu.
‘’En azından izin ver eve bırakayım.’’ Genç kız istemeye istemeye kabul etti. Sevdiği adamla konuşması gerekiyordu. Onu daha fazla kandıramazdı. Artık nişanlı bir kızdı ve istemese de ona göre hareket edecekti. Bunu yapmazsa Deren’e haksızlık etmiş olurdu. Zaten sabah okula geldiğinden beri yüzüğü çıkarmıştı. Birilerinin görmesini istememişti.
Arabaya doğru ilerlediler. Deren binmesi için kapısını açtığında tam oturmak üzereyken ‘’Kamer!’’ diye kaba bir ses duydu. Durup arkasını döndüğünde Buğra’yı gördü. Neden buradaydı?
Genç kızı kolundan tutup geri çektiğinde Deren engel oldu. ‘’Çek o ellerini.’’ dediğinde yüzündeki yumruğun acısını hissetti. Eli belindeki silaha gittiğinde Kamer’in korku dolu yüzünü görünce bir adım geri attı. Karşısındaki adam kimdi? Ağabeyi miydi? Eğer, öyleyse sevdiği kadını daha fazla zor durumda bırakmak istemiyordu.
Buğra Kamer’in elini sıkıca kavramıştı. ‘’Yürü.’’ dediğinde peşinde sürükleye sürükleye kendi arabasına doğru ilerledi. Kapısını açıp içine oturttu. Kapıyı kırarcasına kapadı. Şoför koltuğuna oturana kadar Kamer korkudan titreyen elleriyle çantasından yüzüğü çıkarıp hızlıca parmağına taktı.
Buğra yanına oturduğunda ‘’Kimdi o?’’ diye bağırdı.
Görüneni biraz yumuşatabilmek için ‘’Arkadaşımın ağabeyi.’’ dedi.
Bir süre yol aldıktan sonra arabayı yol kenarına çekip durdu ve genç kıza döndü. ‘’Biraz baş başa kalalım birbirimizi tanıyalım diye babandan izin alıp yanına geliyorum gördüğüm manzara böyle mi olacaktı? Elin erkekleriyle ne işin var senin?’’
Korkudan ağlamaya başlamıştı. ‘’Yemin ederim sadece geç kaldığım için eve bırakmak istemişti. Geleceğini bilmiyordum. Kardeşini ailemde tanıyor.’’
‘’Göreceğiz. Tanıyorlar mı tanımıyorlar mı?’’
Tekrar yola çıktığında oyalanmadan genç kızın evine geldiler. Arabaya bindirirken yaptığı gibi elinden tutup sürükleye sürükleye eve ilerledi. Kapıyı yumruklayarak çaldı.
Sultan yengesi kapıyı açtığında içeri girdiler. Buğra ‘’Haşmet Baba!’’ diye seslendi salona doğru yürürlerken. Kamer durmadan ağlıyordu.
Babasından önce Baran ağabeyi ve Seymen ağabeyi geldi. ‘’Ne oluyor? Ne bağırıyorsun?’’ diye Baran ağabeyi araya girdi.
Genç kızı fırlatırcasına ağabeylerinin önüne savurdu. ‘’Daha dün parmağına yüzüğü taktık, bugün erkeklerin arabasından topluyoruz. Namuslu dediğiniz kardeşiniz bu mu?’’
Sözlerin üzerine Haşmet Bey içeri girmişti. ‘’Duyduklarım doğru mu?’’ diyerek kızına baktı. Babasının öfkesiyle daha çok ağlamaya başladı.
‘’Yemin ederim yanlış bir şey yapmadım. Azra’nın ağabeyiydi. Eve geç kaldığım için getirmek istemişti.’’
‘’Tanıyor musunuz?’’ diye sordu Buğra.
Baran ‘’Evet.’’ diyerek yalan söyledi. Azra’yı tanısalar da ağabeyiyle ilgili bilgi sahibi değillerdi ama tanımadığını söylerlerse bu defa kardeşinin yaptığına boyun eğmek zorunda kalacaktı.
Buğra hiç dinmeyen öfkesiyle konuşmaya devam etti. ‘’Haşmet baba büyüğümsün, saygısızlık etmek istemem ama karım olacak birinin başka erkeklerle bu şekilde yakınlaşmasını kabul edemem.’’
Haşmet Bey tüm heybetiyle damadına baktı. ‘’Yapmış bir cahillik gereken uyarıyı yaparız.’’
Babasını Seymen ağabeyi destekledi. ‘’Zaten artık okula gitmeyecek. Bugün sondu. Bundan sonra düğün için hazırlıklarla ilgilenir.’’
Buğra yerde dizleri üzerinde ağlayan nişanlısına baktı. ‘’Bir hafta, bir hafta içinde o düğün olacak ama sonrasında yaptığı bir yanlış varsa kapınıza geri getiririm.’’
Öfkeyle çekip gittiğinde Kamer başına gelecekleri az çok biliyordu. Baran ağabeyi üzerine yürürken öfkeyle bağırdı. ‘’Doğruyu söyle kimdi o adam?’’
‘’Yemin ederim Azra’nın ağabeyiydi. Yanlış bir şey yapmadım. Sadece eve getirecekti.’’
Yüzüne inen tokatla ağlaması daha da şiddetlendi. ‘’Adımıza leke sürecek bir şey yaptıysan seni öldürürüm.’’
‘’Yapmadım.’’ dedi ama ağabeyinin pek dinlemeye niyeti yoktu. Saçlarından tutup odasına götürdüğünde ağabeyinin sert eli bedenine aralıksız iniyordu.
Yüzünden akan kanlar yerdeki halıyı boyamaya başlamıştı. Vücudunun her yerinde aldığı darbeye bağlı ağrılar vardı. Ağabeyine karşı çıkmaya sadece karısı cesaret edebilmişti. Odaya girdiğinde yerdeki genç kızı kolları arasına alıp kocasına ‘’Dur artık.’’ dedi. ‘’Biraz daha devam edersen öldüreceksin. Yapmış bir hata işte. Bugüne kadar kardeşinin tek bir yanlışı olmadı. Eve geç kalınca da sizin korkunuzdan bir an önce gelebilmek için kabul etmiştir teklifini.’’
‘’Sen yengene dua et yoksa şurada alırdım canını.’’ Kardeşine doğru eğildiğinde hala bağırıyordu. ‘’Düğünden sonra Buğra seni bu kapıya geri getirirse kendine mezar yeri seç.’’
Kardeşinin telefonunu alıp odadan çekip gittiğinde yengesinin kollarında ağlamaya devam etti. ‘’Yanlış bir şey yapmadım. Yemin ederim yapmadım.’’
‘’Tamam güzelim. Geçti.’’
Asya yengesi elinde bir kap su ve havluyla içeri girdiğinde genç kızın yüzünden akan kanları özenle temizledi. ‘’Ağlama artık.’’ dedi ama engel olamıyordu.
Odada tek başına kaldığında yavaşça çalışma masasına oturdu. Yediği dayağın bir önemi yoktu ama Deren ile son kez konuşmak istiyordu. Ona veda edebilmek ve af dilemek istiyordu. Telefonunu ağabeyi almıştı. Bu yüzden nasıl ulaştıracağını bilmese de her şeyi anlatan bir mektup yazmaya başladı.