Otelde üç gün kaldıktan sonra eve geri dönmüşlerdi. Kamer kalacakları odaya çıktığında etrafı inceliyordu. Azra ile aldıkları bütün kıyafetler yerleştirilmişti. Satın aldıkları yatak odası odaya kurulmuştu. Odadan çıktıklarında Deren evi gezdirip çalışanlarla tanıştırdı. En son salona geçtiklerinde annesiyle kardeşi başbaşa oturuyordu.
Azra Kamer'e baktığında gülümsedi. "Kıyafetler yakışmış." dedi.
"Mecbur kalınca alıştım." Kamer'in cevabıyla kahkaha attı. O çantaya bilerek elbise koymamıştı.
"Halam gitti mi?" diye sordu Deren.
"Evet. Dün gitti." Cevabı annesi vermişti. "Halanı bilirsin işte bugün gider yarın gelir. Aklına eseni yapıyor." Eliyle koltuğun boş yerini gösterdi. "Ayakta kalmayın."
"Siz oturun ben babamın yanına geçeceğim." Deren karısını bırakıp çalışma odasına ilerledi.
Kamer koltuğun boş tarafına oturduğunda nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu.
"Düğünden memnun kaldın mı? İstediğin ama olmayan bir şey var mıydı?"
Alev'in sorusuyla yüzüne baktı. "Her şey çok güzeldi."
Azra ile Alev bir çok konuda sohbet ediyordu. Bir yerden sonra sohbete Kamer'i de dahil etmeyi başarmışlardı. Konuşmalar hâlâ garip geliyordu. O annesiyle hiç böyle sohbet edemezdi ama Azra rahatça her şeyi anlatıyordu ki annesinin kendisine yaklaşımı da aynıydı. Kendi evlerinde annesi ile yengeleri arasından dönen sen gelinsin muhabbeti yoktu. Bu sıcaklığı çok sevmişti.
Konuşmaya devam ederlerken baba oğulun ayak sesleri duyuldu. Derin koltuğun arkasından yaklaşıp karısının yanağından öptü. "Tam dört saat, yirmi altı dakikadır senden ayrıyım."
"Zevzek." dedi Alev gülerek.
"Sen yokken dilim lal oluyor ne yapayım! Görünce de aşkından bülbül gibi şakıyorum."
"Yalan, içeride saatlerdir hiç susmadan konuştun. Aklında da sadece iş vardı." dedi Deren.
Derin oğlunun kafasına bir şaplak attı. "Babasına düşman bu çocuk. Söylediklerimi destekleyeceğine köstek oluyor." Tekrar karısına dönüp başını başına dayadı. "Sen dinleme onu yeni koca işte ne dediğini bilmiyor. Biz seninle yemek saatine kadar odamıza çıksak da bu çocuklarda yalnız kalsa. Başbaşa eğlenmek varken ne işimiz var gençlerin arasında değil mi?"
"Yuh ama baba." dedi Azra. "Yıllardır karına yürü yürü o yolları bitiremedin de bizi kullanma bari."
"Yeminle bu çocukların ikisi de baba düşmanı. Mutluluğumun katilleri."
Kocasının sözleriyle gülen Alev başını yanındakinin başına hafifçe vurdu. "Kamer'in yanında yapma bari. Kız ilk günden neye uğradığını şaşırdı."
"O da artık bu evin kızı. Alışsın." dedi Derin.
Kamer konuşulanları sessizce dinliyordu. Rahatlıkları karşısında biraz afallamıştı. "Karımın yanında düzgün konuşun." diyen Deren karısının yanına geçip oturdu.
Derin oğluna baktı. "Güzelim, bunlar niye bizim evimizde kalıyor. Evlendi hâlâ kurtulamadık."
Babasının sözleriyle Deren alaycı bir kahkaha attı. "Karım size kıyamadı da ondan. Yaşlı insanlar biz bakmazsak kim bakacak dedi."
"Ne? Öyle bir şey söylemedim." dedi Kamer. "Yalan söylüyor."
Alev ayağındaki terliği çıkarıp oğlunun dizine vurdu. "Gelinime iftira atma."
Muhabbetleri devam ederken akşam yemeği zamanı gelmişti. Hep beraber yemeğe geçtiler.
Yemeklerini yerken çalışanları küçük bir kutuyla geldi. "Kamer Hanım'ın ailesinden Azra Hanım'a gönderilmiş."
Azra şaşkındı ama diğerleri de aynı durumdaydı. Kutuyu alıp açtığında içinden iki kurşun çıktı ve bir de altın bilezik ki üzerindeki desenler çok değişikti. "Bu kurşunları tam olarak neye yormalıyım?" dediğinde Kamer araya girdi.
"Babür ağabeyim göndermiştir. Bizim oralarda birinden büyük bir iyilik görmüşsek o iyiliği yapan kişiye kurşun, bıçak gibi ağırlığı olan bir hediye verilir. Yani sana bir borcum var karşılığında can iste vereyim gibi bir anlamı var. Kurşunların biri yengem için diğeri yeğenim için. Ağabeyim sana koşulsuz iki istek hakkı tanıyor. Karşılığında ne istersen yapar."
"Bilezik?" diye sordu Azra.
"Bizim memlekete özgü desenler var üzerinde başka bir anlamı yok. Teşekkür etmek için almıştır. Tabi bir de yeğenim erkek doğdu."
"Bu ne iyiliği?" diye sordu Derin. Olanlardan haberi yoktu.
Sorusuna Alev cevap verdi. "Haşmet Bey'in küçük gelini doğum yaparken Azra hastaneye götürmüş. Zamanında yetiştiremeseymiş doktor ikisinin de ölmüş olacağını söylemiş."
Azra kutunun kapağını kapattı. "Ona borcu olmadığını söylemiştim. Ben yapmam gerekeni yaptım."
Kamer elindeki çatalı masaya bıraktı. "Ailemdeki herkesin karakterinin farkındayım ama yapılan iyiliği asla göz ardı etmezler."
Derin araya girdi. "Ailen kötü insanlar değiller. Sadece katı kurallara sahipler ve bu kuralların yok sayılmasını sevmiyorlar. Doğru ya da yanlış ben hayatımı kendi babamdan öğrendiğim gibi yaşıyorum senin babanda kendi babasından öğrendiği gibi yaşıyor. Mesele büyüdüğümüz kuralları içinde olduğumuz zamana göre esnetmeyi öğrenebilmekte."
Kamer cevap vermedi ama içten içe minnettardı. Ailesinin konuşmalarından Derin babasının kendisi için hem ailesine hem de Buğra'nın ailesine yüklü miktarda para vermek zorunda kaldığını biliyordu ama ailesinin bu yaptığını yüzüne vurmak yerine neredeyse onları övecekti.
Yemekten sonra bütün aile birlikte vakit geçirmişti. Yatma vakti gelince Kamer bundan sonra hayatının geçeceği odaya kocasıyla birlikte girdi. Yeni hayatına alışmaya çalışıyordu ki bu konuda pek zorlanmıyordu. Evdeki herkes fazlasıyla yardımcı oluyordu.
Üzerini değişip yatağa uzandığında huzursuzluk her yanını kaplamıştı. Bugün evliliklerinin dördüncü günüydü ve hâlâ kocasına yaklaşamıyordu. Korkudan donup kalıyordu. Bu durumu nasıl aşacağını da bilmiyordu ama şanslıydı ki Deren anlayışla yaklaşıyordu.
Kocası yanına uzandığında yüzüne doğru eğilip burnunun üzerine minik bir öpücük bıraktı. ‘’Seni çok sevdiğimi söylemiş miydim?’’ dediğinde genç kız gülmeye başladı.
‘’Evlendiğimizden beri her gün en az yirmi kez söylüyorsun.’’
‘’Az olmuş. Biraz daha söylemem gerek.’’ Bu defa karısının dudaklarına bir öpücük bıraktı.
‘’Duymaktan bıkacağımı sanmıyorum.’’ Kocasının dudaklarına karşılık verdi. Belinden içeri süzülen eli hissettiğinde korkusunu geri itmeye çalışıyordu. Deren anlayışlıydı ama bu durum nereye kadar devam ederdi? Bir ömür aynı yatağın içinde iki arkadaş gibi yatamazlardı.
Belindeki el kalçasına doğru indiğinde nefesleri hızlansa da öpmesine karşılık vermeye devam ediyordu. Kendisini bunun için zorluyordu ama korkusu yine ruhunu ele geçirmeye başlamıştı.
Kocası biraz daha üzerine yerleştiğinde eli bacak arasına kayınca ‘’Dur!’’ diyerek geri itti. Bunu istemsizce yapmıştı. Korkusu öylece dile gelmişti. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Deren üzerinden çekildiğinde ‘’Özür dilerim.’’ dedi.
‘’Tamam, sorun yok.’’ Karısını kolları arasına alıp sarıldı.
‘’Özür dilerim. İstemediğim için değil ama olmuyor işte.’’
‘’Sana kızmıyorum ama ağlamaya devam edersen beni de üzersin.’’
Genç kız başını kocasının göğsüne yatırdı. Gözyaşları sessizce akmaya devam ediyordu. Bu durumdan nefret ediyordu ama elinden daha fazlası gelmiyordu. Aklına annesinin söyledikleri geldikçe korkularını bir kenara atamıyordu. Zamanında erkeklerle ilgili uyarırken bunun onu çok kötü biri yapacağını ve bir erkeğe yaklaşırsa canının çok yanacağını söylemişti. Bu konuda o kadar çok konuşmuştu ki bir yerden sonra o korku benliğine işlemişti ve şimdi kocası da olsa kendisini bırakamıyordu.
Kocasının kollarında ağlayarak uyuyakaldığında Deren karısının saçlarını okşayıp duruyordu. Bu konuda nasıl yaklaşması gerektiğini bilmiyordu ve akışına bırakmaya karar vermişti.
~~~~
Sabah kahvaltı yaparlarken Alev kocasına baktı. ‘’Haşmet Bey’i arayıp ailesiyle birlikte akşam yemeğine davet etsene. Çocuklar evleneli neredeyse bir ay olacak. Gelsinler kızlarının yaşadığı yeri görsünler.’’
‘’Ararım.’’ dedi Derin ama gözü kızının üzerindeydi. Azra telefonuyla uğraşıyordu ve yüzündeki gülümseme kıskançlık damarını kabartıyordu. ‘’Sabah sabah o itle mi mesajlaşıyorsun?’’ dediğinde sesi sertti.
Azra babasının sesiyle başını telefondan kaldırdı. ‘’İt deyip durma kötü olacak.’’ dedi.
Derin çatalını öfkeyle masaya bıraktı. ‘’Bir elin iti için babana diklenmediğin kalmıştı zaten.’’
‘’Oğlun gitsin düğünlerden kız kaçırsın bir şey yok ben arkadaşımla mesajlaşıyorum diye azar işitiyorum. Evlat ayırdığınızı bu kadar belli etmeyin bari.’’ Masadan kalkıp gittiğinde Alev kocasına öfkeyle bakıyordu.
‘’Derin, bu konuda seninle konuşmuştum.’’
‘’Ne yapayım Güzelim, öylece bırakayım mı?’’ Kıskançlığı bir nebze olsun azalmıyordu. Bakışları oğluna kaydı. ‘’Sana ne demeli! Kardeşini gizlice takip ettiriyordun ama şimdi ağzını açıp tek kelime etmiyorsun.’’
Deren önünde duran sudan bir yudum içti. Kardeşi konusunda babası kadar kıskançtı ama Yunus için kendisini tutmaya çalışıyordu. Yaptığı iyilikten sonra ağzını açıp tek kelime edemiyordu. ‘’Yunus konusuna beni karıştırma.’’ dediğinde babası iyice gürledi.
‘’Adını da biliyorsun yani! Bu samimiyet nereden acaba?’’
Cevap veremedi. Sessiz kalınca Derin iyice üsteledi. ‘’Sessizliğinin mantıklı bir açıklaması var mı? Bu davranışın senlik değil.’’
Deren iç çekip babasına baktı. ‘’Bu durumdan senin kadar rahatsızım ama gördüm bir iyiliğini şimdi ağzımı açıp tek kelime edemiyorum. Bu işe beni karıştırma. Ne onların tarafını tutarım ne de senin.’’
‘’Öyle birinden ne iyilik görmüş olabilirsin!’’ dediğinde bakışları oğluyla gelini arasında gidip geliyordu çünkü ikisi de suçluymuş gibi birbirine bakıyordu. ‘’Yok artık!’’ dedi fark ettiği gerçekle. ‘’Bana bunu yapmadığınızı söyleyin.’’
Alev ne olduğunu anlamamış halde masadakilere bakıyordu. ‘’Ne olduğunu sorabilir miyim?’’
‘’Ne olacak oğlun karısını kaçırdığında gitmiş o itin yanında saklanmış. Ne diyeyim ben sana oğlum!’’ Kızının ardından bu defa öfkeyle kalkıp giden o oldu.
Bahçeye çıktığında sigarasına sarıldı. Kızı bahçe koltuklarında oturuyordu. Doğrudan yanına gitti.
‘’Aranızda ayrım yapmadığımı biliyorsun.’’ dediğinde kızı yüzüne bakmıyordu. ‘’Tavır mı yapacaksın?’’
‘’Baba, gerçekten neden?’’ dedi. Bu defa başı babasına çevrilmişti. ‘’Arkadaş olarak konuşuyoruz. Kötü bir şey yapmıyoruz. Neden bu kadar rahatsız oluyorsun?’’
‘’Kızımı kıskanıyorum da o yüzden. Bir erkeğin yüzünü o şekilde güldürdüğünü görünce kendimi yetersiz hissediyorum. Üç yaşında falandın anneni yanıma yaklaştırmazdın. Babam benim sen uzak dur derdin. Şimdi sana bakıyorum gördüğüm hâlâ küçük kızım ama artık yanında olmak istediği kişi ben değilim. Bunu kabullenemiyorum.’’
‘’Baba.’’ Oturduğu yerden kalkıp babasının yanına gitti ve dizine oturup boynuna sarıldı. ‘’İçin rahat etsin diye söylüyorum seni bırakıp gitmek gibi bir niyetim yok. Sadece arkadaşız o kadar. Ayrıca sen aşık olduğum ilk adamsın. Kimse yerini alamaz.’’
‘’Bir gün gitmek istediğini söylersen sana bu sözlerini hatırlatacağım.’’
‘’Olur.’’ dedi keyifle. Yunus’u seviyordu ama ailesini bırakma düşüncesinde değildi. Onlardan uzakta yapamazdı. Olmazdı.