Sabah uyandıklarında öğlen olmuştu. Genç kız hala kocasının kolları arasındaydı. "Günaydın." dediğinde Deren alnından öptü.
"Günaydın."
Kocasının kollarından sıyrılıp yataktan çıkınca diğeri de kalktı. Kahvaltıya gitmek için hazırlanırken Deren üstünü giymiş bir kenarda oturmuş sigara içiyordu ama Kamer kıyafetlere bakıp duruyordu.
"Ay ışığım artık bir kıyafette karar kılsan nasıl olur?" dedi beklemekten sıkılmış bir halde.
"Çantayı kardeşin hazırlamıştı. İçini giymeyeceğim kıyafetlerle doldurmuş."
"Şaşırmam da ne koymuş?"
Kocasının sorusuyla elindeki kot şortu kaldırdı. "İçi şort ve sıfır kollarla dolu."
Deren'in kahkahası yükseldi. "Gayet normal kıyafet işte. Nesini beğenmedin?"
"Ben pantolon bile giymiyorum nerede kalmış şort giymek!" Sesi sertti.
"Yeni hayatına yeni bir tarzla başlamış olursun."
Kamer yere oturup sigara içen kocasına baktı. "Bunu giymemden rahatsız olmayacak mısın?"
Genç adam sigarasından son nefesi çekip dumanını havaya savurdu. "Kıskanacağım ama giydiğin elbiseler ile de kıskanıyorum değişen bir şey olmayacak. Bu yüzden rahat ol ve istediğini giy."
Kamer sonunda pes edip üzerini değişti zaten giyebileceği başka kıyafet yoktu. Deren karısını gördüğünde şaşkınlıktan donup kalmıştı. Karısı hep güzeldi de böyle güzelliğine bir de seksiliği eklenmişti.
"Neden öyle bakıyorsun?" dedi genç kız üzerindeki kıyafetleri çekiştirirken. "Çok kötü olmuş değil mi?"
"Hayır, aksine nefes kesicisin." dedi zorlukla konuşarak. Oturduğu yerden kalkıp karısına yaklaştı. "O kadar güzelsin ki!" dudaklarına uzandığında eli sevdiği kadının çıplak bacağına uzandı.
Dün gece verdiği sözü tutmak için kendisiyle savaş halindeydi. O yanında böyle dururken hislerine nasıl zincir vuracaktı bilmiyordu. Titremeyi hissettiği an geri çekildi. "Gidelim mi?" dedi sürüklendiği arzu denizinden çıkmaya çalışarak.
Diğeri başıyla onaylayınca el ele odadan çıktılar.
Restoran bölümüne gittiklerinde otelin sahibi olmalarının verdiği ayrıcalıkla çalışanlar özenle ilgileniyordu. Güle eğlene kahvaltı ediyorlardı.
Kamer üzerindeki kıyafetlerle başta çok çekinsede sonradan alışmıştı. Zaten etraflarında bikiniyle dolaşan birçok kadın vardı.
"Kahvaltıdan sonra ne yapmak istersin?" diye sordu Deren.
"Bilmiyorum. Sen karar ver."
"Otelin su altı dalışı, paraşüt gibi aktiviteleri var. Denemek istersen söyleyeyim ayarlasınlar."
Kamer hiçbirini daha önce yapmamıştı ama yüzmeyi bilmiyordu. "Yüzme bilmiyorum." dedi. "Su içinde herhangi bir şey yapamam."
"O zaman sadece denize girelim ve sana yüzme öğreteyim."
Bunu ister miydi, isterdi ama daha önce hiç denize de girmemişti. Kendine güvenmiyordu. "Yapabileceğimi sanmıyorum." dedi ama kocası itiraz etti.
"Denemeden bilemezsin."
Kahvaltıdan sonra kocasının ısrarıyla üzerine bikinisini giymiş deniz kenarına inmişlerdi. Tamamen çıplakmış gibi hissediyordu ve Deren'in hayran bakışları altında iyice eziliyordu.
Denize birkaç adım attığında yanındakinin elini sıkıca tuttu. "Bana bunu yaptırdığına inanamıyorum."
Genç adam onun bu hallerine sadece gülüyordu. İki elini de tutup suyun içinde ilerletti. Su omuzlarına kadar çıktığında karısının belinden tuttu. "Kendini bana bırak." dedi ve ellerinden biri ayaklarına uzandı.
Küçük bir kuvvetle ayaklarını yerden keserek suyun içinde sırt üstü yatırdı. Kamer korkudan boynuna sarılmıştı. "Korkma, yanındayım." dedi.
"Hayır, burada boğulacağım." diyerek karşılık verdi. Duyduğu kahkahayla gözlerini kapadı. "Dalga geçme."
"Geçmiyorum sadece çok tatlısın." Boynundaki kolu tutup geri çekti. "Biraz gevşe ve suyun keyfini çıkar. Seni tutuyorum. Suya alışınca da nasıl yüzeceğini gösteririm."
Kamer suyun üstünde tamamen yatarken dalgalarla hafifçe salınıyordu. Bu hoşuna gitmişti. "Çok güzel." dediğinde kocası dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı.
"Sen daha güzelsin." Uzun ile kısa olmak arasında karar veremeyen saçları deniz suyuyla ıslanmış birbirine karışmıştı. Kahverengi gözlerinde karısının yüzünün yansıması vardı ve güneş ışığında parlıyordu. Çıplak göğsündeki tek kusur kardeşi için yediği kurşundan kalan izdi.
Genç kız suyun üstünde yatmaya devam ediyordu. Arada kocasına 'sakın bırakma.' dese de Deren tutmayı bırakalı çok olmuştu farkında değildi. Sadece yanında bekliyordu.
"Ay ışığım." dedi gülerek. "Seni tutmayı uzun bir süre önce bıraktım. Suyun üstünde kendin duruyorsun."
"Ne?" Biraz paniklemişti. Panikleyince de çırpınıp suyun içine batmıştı.
Deren gülmeye devam ederek karısını suyun üstünde kalması için tuttu. "Sakin ol."
"Bırakmayacaktın." diye sitem etti genç kız.
"Ama tek başına durdun. Paniklemesen durmaya devam ederdin."
"İstemiyorum."
"Babam kardeşimle bana yüzmeyi nasıl öğretti anlatmamı ister misin?" Karısını belinden tutup biraz daha kendine çekti ve sıkıca tuttu.
"Nasıl öğretti?"
"İkimizi de küçük bir çocukken denize getirdi. Suyun boyumuzu aştığı bir noktada elimizi bıraktı. 'Ya yüzüp karaya çıkarsınız ya da boğulup ölürsünüz.' dedi. Çırpına çırpına kendimizi karaya çıkarmayı başarmıştık."
"Çok acımasızca olmuş." dedi genç kız.
"Babam ikimize de kendimizi nasıl koruyacağımızı en iyi şekilde öğretti. Çok iyi bir öğretmendi ama acıması yoktu. Güçlü olmak için acıyı çekmek gerekir, pamuklara sarıp bir dikeni gösterirsem onun vereceği zarara kendinizi hazırlayamazsınız derdi. Böyle anlatınca biraz korkutucu geliyor ama öğretirken kötü gelmiyordu. Aradaki sınırı çok iyi ayarlıyordu."
Kamer içinde oldukları suya baktı. "Sakın babanın yöntemini ben de kullanmayı düşünme."
"Aklımdan geçmedi değil." dedi gülerek. Sözleriyle omuzlarındaki eller sıkılaştı. "Ama yapmayacağım." Genç kızdan biraz uzaklaştı. "Hadi, bu defa yüzüstü uzan. Biraz yüzmeyi dene. Söz veriyorum bu defa bırakmayacağım."
"Sana güvenmiyorum."
"Kalbim kırıldı." derken hâlâ gülüyordu.
Karısına yavaşça ne yapması gerektiğini anlattı. Güvende hissetmesi için ellerini üzerinden çekmiyordu ama tam olarak tutmuyordu da. Kamer farkında olmasa da yüzme işini az çok çözmüştü ama Deren ellerini geri çekecek olursa panikleyip batardı.
"Ellerimi yavaşça çekeceğim. Panikleme." dediğinde genç kız başını hayır anlamında salladı.
"Yapamam."
"Hayır, yaparsın. Sakin kal ve yaptığın şeyi yapmaya devam et." Ellerini yavaşça çektiğinde genç kız sakin kalmayı denese de biraz paniklemişti. Yine de tek başına suyun üzerinde durmayı başarmıştı.
Birkaç saat daha suyun içinde vakit geçirdiler. Deren bir günde yüzmeyi öğrenmesini beklemiyordu ama karısı zekiydi ve anlatılanı hemen kavrıyordu. Korkusunu tamamen yok etmeyi başarırsa kolayca yüzerdi. Zihnindeki bu duyguyu da zamanla yok ederdi.
Denizden çıktıklarında fazlasıyla acıkmışlardı. Önce odaya çıkıp duş alıp üstlerini giydiler sonra yemek yediler.
Deren karısının içki içmediğini biliyordu bu yüzden onun içebileceği birkaç şişe içeçek aldı. El ele sahile inip kumların üzerine oturdular.
Gökyüzünde dolunay vardı ve ışıkları denizin üzerinde dans ediyordu. "Yüzünün güzelliği bu gece gökyüzüne yansımış." dediğinde karısı sözlerin mutluluğuyla başını omzuna yasladı.
"Sanki bir rüyadayım ve sabah uyandığımda yanımda babamların benim için eş diye seçtiği o adamı bulacağım."
Deren genç kızın omzuna kolunu sardı ve omzuna yaslanmış başa bir öpücük bıraktı. "Düşünme bunları. Yaşadığımız her şey gerçek."
"Çocukluğumdan beri kendimi buna hazırladım. Ağabeylerim evlendiğinde yengemler eve ilk geldiklerinde gözlerindeki korkuyu görüyordum. Hepsi de babalarının sözüyle tanımadıkları bir adamla evlenmek zorunda kalmıştı. Bir gün aynısını yaşayacağımı biliyordum. Bu o kadar normal geliyordu ki babam sözünü verdim dediğinde aklıma gelen tek şey sana ben evleniyorum demekti. Çünkü bunu kabullenmiştim. Seni düğünde karşımda görene dek kaçma fikri hiç aklıma gelmemişti. O gün nasıl cesaret ettim bilmiyorum. Belki de çaresizliğim o kadar büyüktü ki korkumu bastırıp elini tutma cesaretine itti ama düğünden önce gelip kaç deseydin cesaret edemezdim."
"Ay ışığım, hayatımı aydınlatanım, güzel yüzlüm düşünme bunları artık. Olmamış ve olmayacak acabalar seni yormaktan başka bir işe yaramaz. Düğünümüzü yaptık, nikahımızı kıydık. Artık evliyiz. Sadece bunu düşün ve bundan sonra seni nasıl mutlu edeceğimi düşün."
Genç kız mutluydu. Deren gibi kocaya sahip olduğu için belki de evrenin en şanslı kadınıydı. O gün elini tutup kurtarmasaydı yaşayacağı hayatı az çok biliyordu. Buğra ile evlenecekti ve her gece korkuyla o yatağa girip kocasının yapmak istediği her şeye sessizce boyun eğecekti. Bütün günü evde kocasının ailesine hizmet etmekle geçecekti ve bir yıl içinde kucaklarına bir torun vermesini bekleyeceklerdi.
Ama şimdi sevdiği adamla evlenmişti ve önüne bütün mutlulukları seriyordu. Düğünden kaçmak hayatında yaptığı en yanlış doğruydu. "Ailenin torun beklentisi olur mu?" diye sordu merakına yenik düşerek.
Sorusuyla genç adam tebessüm etti. "Olmaz. Sözünü dahi etmezler. Gerçi dedem biraz konuşabilir ama onu da duymazdan gel. Ben doğana kadar aynısını anneme de yapmış." Son sözleriyle gülmesi genişlemişti.
"Annenle baban sorun etmeyecekse benim için yeterli."
Deren aklına gelenle kahkaha attı. "Şimdiden uyarayım. Annem ve babamın muhabbeti biraz farklıdır. Birbirlerini çok seviyorlar ve bu sevgiyi gösterme konusunda hiç utanmaları yok. Özellikle de babamın. Yani konuşmalarına şahit olursan arkanı dönüp kaçabilirsin çünkü biz kardeşimle öyle yapıyoruz."
Kamer kocasını söylediğini hayal etmeye çalıştı ama olmadı. Nasıl konuşabilirlerdi ki? Sanırım bunu yaşayarak öğrenecekti.