İç İçe Geçmiş Sorgulamalar

1310 Words
Huysuzluğum tüm bedenimi esir almış yatakta kıvranıp duruyordum. Asla çıkıp güne başlamak istemiyordum ama şirkete gitmeli ve Selim ile aldığımız son ihale üstüne bir istişare yapmamız gerekiyordu. Düşüncelerimin ağırlığı ile sürekli uyku-uyanıklık arasında gidip geldiğim bir gece olmuştu. Ama tekrar ayağa kalkıp kılıçları kuşanıp savaşa devam etmeliydim. Öylece bırakıp gidebileceğim bir savaş meydanı değildi. Kimi zaman tüm yaşadıklarım boynuma ilmek ilmek işlenen bir halatmış gibi geliyordu. Huzuru sadece kısa anlarda hissediyor ardından tekrar o kendini kilometrelerce öteden hissettiren boğucu yalnızlığa ve kedere çakılıp kalıyordum. Yatakta kollarımı iki yandan gerinip seri hareketlerle kalktım gün uzundu ve ben başlamaya hazırdım. Kısa bir duş ve hazırlamanın ardından kahvaltıyı es geçip bahçedeki koltuğa yerleşip bir sigara molası verdim ve iyi gelmişti; bağımlılığım kendimce kaçtığım bir limandı. Sonuna geldiğim sigarayı sehpanın üzerindeki küllüğe bastırıp arabama doğru ilerledim. Korumalar hareketlenip yerlerini alırken Abidin kapımı açmaya yeltendi onu engelleyip kendimi şoför koltuğunun yanındaki koltuğa attım. Abidin ses etmeden koltuğuna yerleşirken diğer korumalarda çoktan kendi araçlarına yerleşip bizim yol almamızı bekliyordu. Yola çıktığımızda ne Abidin'den ne de benden çıt dahi çıkmıyordu. Esasen onunla rahat bir sohbet içerisinde olmayalı o kadar uzun süre geçmişti ki. Aklıma gelen ile gülümseyip Abidin'e döndüm. "Abidin bizimkileri de ayarla bu hafta içerisinde hep beraber vakit geçirelim uzun zaman oldu." Abidin ciddi bir ifade ile bana dönerken bir salise kadar hafif bir tebessüm edip yola bakmaya devam etti. Çok kısa bir andı ama gözlerimi kırpmadan ona baktığımdan yakalayabilmiştim. Abidin yakışıklılıktan ziyade çekici bir adamdı. Öyle ki herhangi bir yere adım attığı anda illa ki dikkat çekerdi. Uzun boyu, cüsseli vücudu ve koyu kahve saçları ile insanı cezbeden bir hali tavrı vardı. "Doğru uzun zaman oldu. Bu hafta olur mu bilemem ama bizimkilere de bir sorayım hallederiz." Başımı onaylar biçimde sallayıp önümde uzanan yola dikkat kesildim. Abidin ile pek uzun konuşmazdık fakat Selim'den daha çok beni anlayabilecek birisi varsa o da Abidin'dir. Hakan daha ziyade aramızda uslanmayan yaramaz çocuk gibiydi. Her konuda bizden daha heyecanlı, daha atik ve daha sevecen. Onun gözlerindeki parıltı hepimize sirayet ederken dışarda gaddar soğukkanlı bir tetikçi gibi görünür fakat yanımızda kendi gibi olup hiç susmadan saatlerce konuşur. Ekseriyetle bizi; birbirimizi tamamlayan yapboz parçalarına benzetirim. Bazen farklı bir düşünce de beynimde gezinip durur. Bu kadar erkeğin içinde kendi kadınlığımın farkında mıyım acaba? Sanki istemesem de bu erkek egemen alemde onlara benzeyip onlar gibi tavır sergiler olmuştum. Halbuki benim istediğim kesinlikle bu değildi. Erkek gibi olma tabirini istememekle beraber güçlü bir kadın olmak derdindeydim. Güçlü olmak demek erkeklere özgü bir tavır olarak algılanması da beni rahatsız etmekteydi. Gözlerimi kapatıp koltuğa başımı yasladım, beynim düşünceler dehlizinde kaybolmuş gibiydi. Kuytu köşedeki pusuya yatmış tüm irili ufaklı düşünce kırıntıları beynimi sürekli meşgul ediyordu. Bu beni fiziksel yorgunluktan daha fazla yoruyordu. Şirketin kapısına geldiğimizde ağır adımlarla kapıya yöneldim. Abidin muhtemelen arabayı park edip içeri geçmiştir. Lobiden asansöre yönelirken birkaç şirket çalışanı ile selamlaşıp asansörün gelmesini bekledim. Asansörün kalabalık olmaması sadece bir iki kişinin olması beni memnun etti. Tedirginlik içerisinde 13. kata çıkarken Selim ile olan tatsız konuşmamızın devam etmemesi tek ümidimdi. Yönetim katına geldiğimde zeminin ve duvarların tamamını beyaz renk hakim olan lobiye adımımı attım. Sol tarafta arkası tamamıyla cam olan önünde yine beyaz bir bankonun arkasında sandalyesinde oturan Yasemin beni gördüğü gibi ayağa kalkıp gülümsedi. Yasemin kısa boylu sarışın, minyon ve daima neşeli bir asistandı. "Hoşgeldiniz Derya Hanım. Selim bey odasında. 1 saat kadar bir boşluğu var sizi bekliyor toplantı için." Bende gülümseyip "Teşekkür ederim Yasemin." Tam karşıdaki gri renkli kapıya ilerlerken Yasemin de arkamda bana eşlik ediyordu. Hızlı davranıp önüme geçti ve kapıya vurmayı es geçip kapıyı açıp beni bekledi. Selim kendi odasını gri ağırlıklı renkler ile bezemişti. Kapının açılması onu transtan çıkarmış gibi Yasemin ile bana boş gözlerle bakıyordu. Yasemin: "Selim bey 1 saatlik boşluğunuzun ardından toplantı odasında muhasebe departmanı ile toplantınız var." ardından ben ve Selim'e hitaben "Ne ikram edebilirim size?" diye sorunca direk " Ben sade bir kahve istiyorum Yasemin zahmet olmazsa." Yasemin başını onaylar biçimde sallarken Selim'e döndü. Selim de aynı şekilde kahve isteyince Yasemin odadan çıkıp bizi baş başa bıraktı. "Hoşgeldin." Ayağa kalkıp beni masanın karşısındaki karşılıklı duran deri koltuklara yönlendirdi. İkimizde tartışmamızın izlerini taşımakla beraber sanki o konuşma hiç geçmemiş gibi davranıyorduk. Koltuğa oturunca tek kaşımı kaldırıp "Yasemin baya keyifliydi. Sonunda kıza açıldın mı?" dediğimde gözlerini önünden çekip şaşırmış bir vaziyette bana baktı. Ardından kabullenmiş bir ifade ile " Hayır konuşmadık, sadece aramızda sözsüz bir anlaşma varmış gibi davranıyoruz." "Korkularını anlıyorum ve ne yazık ki haklı da buluyorum. Ama bu şekilde devam edemez ikimizde biliyoruz." Bunu düşünmek istemediği belli bir biçimde kafasını sağa sola sallarken mevcut sorun bu şekilde kaybolurmuş gibi "Bunu konuşmayalım." dedi. "Peki bana Fatih ile alakalı bir şey söylemedin. Önce bunları konuşalım ardından ihale için konuşuruz." "Fatih, tamamdır merak etme. Bulduk it oğlu iti ve icabına da baktık. Sadece kardeşi biraz arıza ne yapacağı belli olmaz bu aralar biraz daha dikkat etmemiz gerek korumalara yeni eklemeler yaptım hepsinin durumdan haberi var." Sıkıntılı bir nefes verip bedenimi koltukta dikleştirdim. "Ne arıza çıkarabilir ki o sümsük büyütülecek bir şey değil ama tedbiri elden bırakmamak gerek iyi yapmışsın." Selim gözlerime bakarken dün geceki kırgınlığı hala yerli yerindeydi bu mevzuya da değinmemiz gerekiyordu uzanıp dizlerinin üzerinde öylece bıraktığı ellerini avucuma aldım. Ellerime sığmayan ellerine gülerek "Dün için haddimi aştıysam özür dilerim. Ama ben ne yaptığımı biliyorum Selim kimsenin ne dediğini önemsemedim şu ana kadar. En iyi sen biliyorsun arkamdan neler neler söylediler. Yeri geldi hadlerini de bildirdim. Benim imajim dün gece ile sarsılmaz. Sende fevri ve duygularınla hareket ettin bu beni korumadı, kırdı." Selim bir saniyeliğine gözlerini kapatıp avucuma sığmayan ellerini çekip ellerimi kendi elleri içine alıp sıktı. "Haklısın ordaki insanların sana bakışlarındaki manaları görmek, sessiz olduklarını düşündükleri fısıldaşmalarındaki imalar kontrolümü kaybettirdi." sesli bir biçimde nefesini verip devam etti. "Beni anladığını biliyorum duygularıma yenilip seni koruma içgüdüm ortaya çıkınca yakıp yıkıyorum, bende özür dilerim saçma sapan çıkarımlarda bulundum ve seni üzdüm. Sen benim olmayan kardeşimsin ve bugünlere beraber geldik her şeyi beraber yaşadık elimde değil panikliyorum sana bir şey olacak diye." Aslında uzun zamandır içinde tuttuklarını bana söylüyordu farkındaydım. Bizim ekibin ciddi bir toplanmaya ihtiyacı vardı bir kere daha emin oldum. "Tamam bu konuyu da artık kapatalım ve Melih konusunu da merak etme aklımda bir şeyler var bana güven ve tabiki seni her şeyden haberdar edeceğim." Ona en yakınlarıma gösterdiğim kocaman içten gülümsememi gösterirken kapı çalmış ve Yasemin elinde tuttuğu tepsi ile içeri geçmişti fakat bize yaklaşmadığını anladığımızda ikimizde kafamızı Yasemin'e çevirdik. Yasemin ise kapıda öylece donmuş gibi durmuş iç içe girmiş ellerimize takılı kalmıştı. Yasemin daima atik, becerikli ve hareketli bir kızdı. Bu şekilde bir drama içine girmesi olağandışıydı. Ya dikkati çok dağınıktı ya da Selim ile aralarında bir şey olmuştu. Ki şu an beni kıskanıyor olması aşırı garipti. Çünkü Yasemin bizle 2 yıldır çalışıyordu ve ilk başlarda benle Selim'in arasındaki samimiyeti anlamıyordu. Fakat uzun zamandır farkındaydı aramızdaki dostluğun samimiyetini, şu an ki kıskançlığının sebebi kesinlikle farklıydı. Yasemin öylece orda durduğunun bilincine varıp hemen eski moduna döndü. "Kusura bakmayın sanırım bir an başım döndü." titreyen ellerini el çabukluğu ile kahveleri servis edip hemen arkasına sakladı. Yüzünde acı bir gülümseme ile "Afiyet olsun." dedi. Yalan olduğunu bilsem de " İyisin değil mi eğer kendini kötü hissediyorsan başkası gelsin bugünlük senin yerine." "Hayır hayır Derya Hanım iyiyim bir anlıktı sadece." deyip alelacele yürüyüp odadan çıktı. Selim'e sırıtarak bakıp " Kıza ne yaptıysan ya da ne dediysen yanlış anladı ki beni kıskanmasını aşırı garip buldum işin iş söyleyeyim Selim bey." " Ona saçma sapan bir şeyler söylemiş olabilirim sonra konuşuruz bunu şu ihaleyi halledelim." deyip masaya uzanıp belgeleri ve dosyaları önümüze yığdı. Sıkıntılı olduğunda yaptığı gibi boynunu kaşıyıp dosyalar arasında gezindi. Sanırım benim bu olaya bir el atmam gerekecekti. Adam akıllı konuşup orta bir yol bulmalıydık. Selim bana iş üzerindeki avantaj ve dezavantajlarımızdan bahsederken telefonumdan mesaj sesi yükseldi. Telefonu elime alıp baktığımda Melih'ti. Bir an sadece çok kısa bir an kalbimin teklediğini hissettim. Garip ama tatmin ediciydi. Kısa bir "Nasılsın" mesajı idi. Lakin benim için avımın elime düştüğünü gösteren bir flamaydı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD