Karmaşık Duygular

1620 Words
Günün yorgunluğunu bedenimde hissederken, şirkette işlerimi halletmiş eve gidiyordum. Arabanın camından kasvetli,kalabalık şehri incelemem garip bir dinginlik veriyordu. Elimdeki telefona bakarken bu sabahki gelişmeleri düşünüyordum, Melih ile sadece mesajlaşmış ve akşam yemeği için sözleşmiştik. Heyecan ruhumu esir almıştı, tenim beklenti içerisindeydi. Melih benim az çok sadece bir iş insanı olmadığımı biliyordu lakin benim onun da bu alemde olduğunu bildiğimi bilmiyordu. O yüzden bana karşı daha temkinli hareket etmesini beklerdim. Bu durumda benden gerçekten etkilendiğinden başka bir seçenek aklıma gelmiyordu. Yine de minik bir şüphe içimi kemiriyordu, içimden bir fısıltı kendini belli edercesine başka bir şey var diyordu. Ama bunu destekleyecek bir hipotez de bulamıyordum. Yemekte onu inceleyecek ve olabildiğince gözlem yapacaktım. Ancak bu sayede endişelerimden kurtulabilirdim. Yemek için mekanı ona bırakmıştım ve beni almak için ısrar etmişti. Fakat bende ısrarla kendim gelebilirim diye diretmiştim. Korumalarla gezmek zorundaydım, tek başıma hareket etmeye çalışmak aptallık olurdu. İlk dakikadan Melih'e bunun açıklamasını yapamazdım ki anlardı da aslında. Ama ne yazık ki onun gözünde ben Melih'i sadece bir iş insanı olarak görüyorum e doğal olarakta ona göre davranmalıydım. Anlamadığım nokta ise şu o benim ikili hayatımı biliyor, bilmemesi için bir sebep yok çünkü sadece iş dünyasında tek yönlü hayat sürenlerden bile gizlemedim. Daima kartlarımı açık oynadım zaten bu alemde gizlenmek sadece Aslan'ın işiydi. Herkes kimin ne olduğunu biliyordu. Kısacası bu kadar ısrarcı olması beni endişelendirmişti, bilhassa bunun bir randevu olduğunu bastırmış ve beni evden almak istediğini özellikle belirtmişti. Sonunda kabullenip ses etmemiştim bir gece de böyle olsa sorun olmazdı. Evimin bahçe kapısına geldiğimizde arzuladığım tek şey beni kendine getirecek bir duştu. Hızlıca Fatma ablaya dışarı çıkacağımı belirtip elimdeki çantamla odama girdim. Yatak başlığımın hemen üstündeki tabloya bakarken nedensiz bir huzur kapladı içimi. Tablo 4 yıl önce o dönem popüler bir ressamın kaotik resmiydi. Tuvalde sadece siyah ve beyazı kullanmıştı.Tablonun aşağısında uçsuz bucaksız bir hissiyat bırakan bir deniz ve üstte yine aynı tavırla bir gökyüzü vardı. Her ikisinin ortasında ise bir sürü irili ufaklı kuşlar, arasında ise birbirine dolanmış ruhlar vardı. Ruhlar diyorum çünkü insan silüetinde değillerdi tuhaf bir çizimdi; ressamın içindeki karmaşayı ifade ediyordu benim için. Sol üst köşede ise kırmızı lekelerde resme eşlik ediyordu. Muhteşem bir resim değildi ama beni kendine çektiği için alıp odama asmıştım benim küçük servetimdi bir nevi. Resme gülümseyip kendimi duşa attım. Duştan çıktıktan sonra giyinme odasına şöyle bir bakıp lacivert bol bir pantolon üstünede yine aynı renkte saten askılı bluzu çıkarıp hızlıca giyindim. Odama geçip saçlarımı gelişigüzel şekillendirdikten sonra yüzümdeki yorgunluğun belli olmaması adına da güzel bir makyaj yaptım. Artık tümüyle hazırdım. Sonbahar yeni yeni gelmişken tam anlamıyla soğuk bir hava yoktu o yüzden ceket almayı es geçip ayakkabılarımı da elime alıp aşağı indim. Bahçede Melih'i beklerken sigara molası vermek iyi gelirdi. Sigaramı bitirmeye yakın telefonumun zil sesi yankılanınca arayanın Melih olduğunu gördüm. Beklemeden telefonu açtığımda o tok gür sesi ile " Kapıdayım " dedi sadece, bir tuhaflık sezdim ama ses etmedim. "Tamam geliyorum." deyip kapattım. Çantamı alıp dış kapıya yönelirken korumalara temkinli olmalarını söyleyip kapıyı açmalarını bekledim. Melih kapının hemen önünde, camlarında cam film olan zırh gibi aracı ile beni bekliyordu. Ön kapıyı açıp koltuğa yerleşirken ona döndüm. Olabildiğince huzursuzluğumu gizleyip gülümsedim. "Çok güzel görünüyorsun." deyip gülümseyince teşekkür edip arabayı çalıştırmasını bekledim. Camdan korumalara göz attığımda birkaç kişinin kaçamak bakışlarla arabaya baktığının farkındaydım. Pek rastladıkları bir durum değildi ve ek önlemler alma emri almışlarken öylece gitmemi tuhaf karşılıyorlardı. "Ee nereye gidiyoruz, seçimi sana bıraktım ama merak ettim doğrusu." Gözlerini yoldan çekip bir an baktı ve bakışlarını yola dikmeye devam etti. "Seveceğini düşünüyorum sessiz sakin şehirden uzak ara ara gittiğim bir mekan, beğeneceğini umuyorum." "Bakalım göreceğiz. Seni şu konuda uyarayım beğenmezsem açık açık söylerim." Hoşuna gittiğini belli eden bir kahkaha attı. "Tabiki dürüst olmanı tercih ederim." Utangaç bir insan değildim, lafımı sakınmaz isteklerim konusunda da bariz bir şekilde rahattım. Yan profiline bakarken bu kadar karizmatik olması içimde bir yerlerde bazı duyguların kıpırdamasına sebebiyet veriyordu. Sessizliğimi bozan yine o oldu. "Günün nasıl geçti?" O da en az benim kadar rahat ve hayatına zıt olarak sıradandı. "Her zamanki gibi yoğun ve yorucu geçti. Şirkette birkaç birikmiş işlerim ve toplantım vardı onları halledip eve anca geldim zaten sonrasında da hazırlanıp seni bekledim. Senin nasıldı?" " Sanırım ben senin kadar yorulmadım sakin bir gün geçirdim ve akşamı iple çektim." "Bu kadar istekli olman beni yanlış düşüncelere sevk edebilir." Muzip bakışlarla bana dönüp "Anlamışsındır, kasıntı ve karizma adı altında soğuk görünmeye çalışan tipte insanlardan değilim. İsteklerimi de belli etmekten, dile getirmekten çekinmem." "Ahh benziyoruz o zaman çünkü bende rahat bir insanım." deyip sustum o da üstüne bir şey söylemedi ikimizde yemekte konuşmayı tercih eder gibiydik. Yol gittikçe uzarken kırk dakikadan daha fazladır yoldaydık. Ses etmek istemesemde artık cidden sıkılmıştım. Yine de ses çıkarmadan gittiğimiz mekanı merakla bekledim. Şehrin biraz dışında kalan ve yol boyunca arada aralıklı mesafelerle dizayn edilen restorantların olduğu şık, gözden uzak, insanların çok beğendiği mekanlar zincirine geldiğimizde seçimini beğenmiştim. Burası aylar öncesinden rezervasyon almanızı gerektiren, yol üzerinde yaklaşık 7 tane restorantın arada belli mesafelerle bölündükleri bir yerdi. Tek katlı, geniş bahçeleri olan hem içerde hemde bahçedeki masaları ile modern bir dekorasyon ile zenginleştirilmiş meşhur bir restoranttı. Diğer yerlerden farklı olmasının en önemli sebebi art arda 7 tane olmasaydı ve hepsinde farklı bir konsept vardı. Arabayı park ederken elimdeki telefon titreyince gelen mesaja göz atıp cevap yazdım. Arabadan inerken "Seçimini beğendim artı bir puan hanene yazıyorum." Gülümsemesi genişlerken yanıma gelip elini belime nazikçe koydu. "Beğenmene sevindim ayrıca bir puan listem olduğunu da bilmiyordum." Sesindeki neşe hoşuma giderken içimdeki huzursuz minik sesi bastırdım. "Daha içimden neler geçtiğini tahmin bile edemezsin." Tek kaşını kaldırmış bana bakarken gülümseyip başımı iki yana salladım. Mekanın girişindeki dikdörtgen, iki taraftan yükselerek uzanan sarmaşık ve çim karışımı korkuluklar eşliğinde kapıya doğru yürüyorduk. Işıklandırma bilerek kısıtlı yapılmıştı ve bu loş romantik bir ortam olmasını sağlamıştı. Melih'in yüzüne vuran ışık yüzünü tam olarak ortaya çıkarmadan gölgeli bir hava katıyordu. Kapıya geldiğimizde bir beyefendi bizi karşıladı ve içeri kadar eşlik etti. Bahçede oturmak istemeyip iç mekana geçmiştik. İçerisi yine loştu, toprak tonlarında ve kırmızının yumuşak tonlarını barındıran renklerle ile bezenmiş, Fransız country tarzında döşenmişti. Tüm mekanın üç tarafı boydan boya camdı. Sadece bir tarafı tuğla görünümlü duvardı orda da uzun bir koridor vardı. Masamız sağ tarafta bahçeye açılan camın hemen yan tarafı idi. Oturduğumuzda Melih'te belirgin bir rahatsızlık vardı fakat anlam verememiştim muhtemelen kafasını kurcalayan başka bir şey olduğunu varsayıp farketmemiş gibi davrandım. Masaya kollarını dayayıp ellerini birleştirdi. "Daha önce buraya gelmiş miydin?" " Evet ama burası değildi sıradaki başka bir restoranttı. Onu da beğenmiştim, bunları kim tasarlamışsa baya zevkliymiş." "Evet öyledir." Sorgular gibi baktığımda açıklama gereği gördü. "Buranın sahibi ve aynı zamanda mekanları dizayn eden kişiyi tanırım başarılı bir mimardır." Anladığımı belirtircesine kafamı salladığımda ilgimi çeken başka bir konuya değindim. "Sakın bana mekanı kapattırdığını söyleme." Gözlerimi boş masalarda ağır ağır gezdirerek onun gözlerine döndüm. Arkasına yaslanıp " Öyle bir şey yapmış olmam puan listemde ne gibi değişiklikler yaratacak." " Bu bana biraz gösteriş gibi geldiğinden eksi bir puan olarak." Oyuncu bir tavırla alınmış gibi dudaklarını büzerken istemsiz bir kahkaha attım. " O zaman kesinlikle hayır kapattırmadım, kimse rezervasyon yaptırmamış demek ki." deyip omuz silkti. Yalan olduğunu ikimizde biliyorduk. İnsanlar buraya gelmek için aylarca öncesinden yer ayırtıyordu. Katı bir sistemi vardı ne kadar zengin olduğunuz ya da prestijinizin olduğu önemsizdi. Ya rezervasyon aralığına uyacaktınız ya da buraya gelmekten vazgeçecektiniz. Birkaç kişinin buradan bahsettiğini hatırlıyorum. O kadar kibirliydiler ki aynı gün ya da bir sonraki gün buraya gelmek için bir dünya para teklif etmişlerdi fakat kesinkes reddedilmiş ve sadece randevu sistemi ile çalıştıklarını belirtmişlerdi. Onlarda baya sinirlenip sağda solda burayı kötüleyerek asla gelmeyeceklerini söylemişlerdi. Tabi bu müesseseyi ne kadar etkilemişti tartışılır çünkü ciddi bir müşteri portföyü vardı. Sırf bunlardan dolayı da bugün Melih'in buraya yer ayırtması üstelik kapatması hem şaşırtıcı hem de mekanın sahibi ile baya yakın olduğunu düşündürtmüştü. Melih gözlerime anlamak ister gibi bakıp " Ne düşünüyorsun?" diye sorunca " Bugün rezervasyonu olan insanları düşünüyorum ve yöneticinin bu durumu nasıl toparladığını." "Bir şekilde halletmişlerdir ama açıkçası günlerin sarkması sorun olacağından muhtemelen bu hafta normalde kapalı olan günde çalışacaklardır." "Yani çalışanlara ek mesai çıkardın." " Bir dakika bu da bana eksi olarak yazılmadan önce belirtmek isterim ki çalışanlar için değişen bir şey olmayacak vardiyalı olarak çalışıyorlar ve bugün kimse çalışmadı, yani izin günleri bugün oluyor kaldı ki bunu dün ayarlamıştım son dakika olmadı yani." "İki sorum olacak o halde biraz önce bizimle ilgilenen beyefendi bu durumda normal izin gününde çalışmayacak değil mi? İki, dün kabul etmiştim ama ya bugün sana gelemeyeceğimi söyleseydim, bu büyük bir risk bu kadar çaba boşa gidecekti." "İlk sorun için evet ve ikinci soruna gelecek olursak geleceğinden emindim velev ki gelmeseydin de boşa gitmeyecekti." "Ha hazırda bekleyen başka bir kadını getirecektin o halde." deyip yerimde huzursuzca kıpırdandım bu tahmin nedense hiç hoşuma gitmemişti. Gözleri üzerimde gezinirken sırıtarak " Tabiki hayır demek istediğim o değildi, boşa gitmeyecekti çünkü senin için çabalamaktan vazgeçmeyecektim. Ben istedikleri için çekinmeden denemeye devam etmeyi severim." Bizimle ilgilenen beyefendi yanımıza geldiğinde elindeki menüleri bize bırakıp önden içecek isteyip istemediğimizi sormuştu. Alkol kullanmadığımı söyleyerek sadece su istedim, Melih ise beyaz şarap istemişti. Masada yemekler üzerine konuşurken içeceklerimiz servis edildi ve bizde karar verdiğimiz yemekleri söylerken masadaki telefonum titredi. Tam ona bakmak için telefonu elime aldığımda "Umarım az önceki konuşmamız puan listemi dibe vurmamıştır." Telefona bakmadan ona dönüp "Gidişat üzerine konuşmayalım bence gecenin sonunda sana düşüncemi söylerim." deyip telefona bakmak için dönmüştüm ki birden yanımdaki cam tiz bir ses ile etrafında küçük bir kırılma yaratırken yanımdan üstümden bir dolu uğultu geçti. Melih "Derya yere yat." diye bağırırken ben çoktan masanın diğer tarafına çömelmiştim. O da hemen yanımda dururken gözleriyle etrafa bakıyordu bir çıkış kapısı bulmak adına. Fakat olduğumuz mekan ne yazık ki buna elverişli değildi her tarafın cam olması kurşun yağmuru altında resmen mahsur kaldığımız anlamına geliyordu. Sinir sistemim bozulurken tedbirsizliğim yüzünden histerik bir halde güldüm. Daha da kötüsü tahmin ettiğim kadarıyla bu baskının sebebi tamamıyla bendim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD