'' Her düşüş, yukarıya bir adımdır.''
Enrico, Napoli' de bulunduğu iki, üç saatini paralı ve mutlu geçirmişti ama; acele karar vermesinden
dolayı duyduğu pişmanlık ve Gerardo ile yaptığı ağız dalaşı onun sevincini gursağında bıraktı. Üzgündü...
Evini satma konusunda erken mi davrandı acaba?
Ya ! bu yolculuk hemen gerçekleşmezse, kira verecek, Gerardo' dan aldığı para da gün be gün eriyecekti.
İşsiz biri için hazır para nedir ki !..
Ya, İmelda ? O çok sevdiği karısı İmelda, aslında hiç kırmayı istemediği kişiydi,
Şimdi düşünceleri aklının alamayacağı kadar karmaşık, işin içinden çıkamıyordu.
Bunları düşünmekten yoruldu. Bulunduğu yere çömeldi. Başını iki elinin arasına aldı.
Köyüne döndüğünde sahip olduğu evde şimdi kiracı olarak oturacaklardı. ''
Aslında zor olan;
İmelda ve Frencesco' ya ne diyecekti.
Büyük oğlu Zeno onlardan bağımsız yaşadığı için onun adını anamıyordu bile, .
Aslında Arjantin' e beraber gelmesini söyleyecekti. Ama ona ulaşamıyordu.
Artık Gerardo ile dostluğunu bitirdi. Anladığı bir tek şey vardı. O da,
''Kötü bir ortaklıktansa, yalnız kalmak iyidir.'' sözü tam da Enrico' nun pisikolojisine göreydi.
Hava kararmıştı. Tesadüf bu ya, bir saat kadar önce ihtiyarın '' Laterna arabasını''
tekmeleyerek devirmiş, şimdi ise onun sohpetine muhtaç kalmıştı. Utandı!
Yaptığı haraketinden çok utandı.
Babacan tavrıyla onu teselli etmesi Enrico' nun içini rahatlatmıştı.
Konuşmaya, içini dökmeye çok ihtiyacı vardı.
Hatta bu ruh haliyle nasihat bile dinleyebilirdi. Hem de anlatanın hiç sözünü kesmeden ...
İhtiyarın ''deniz kıyısında şarap '' daveti Enrico' ya da cazip geldi.
Sahildeki kumları ayağı ile uçurarak '' süt dökmüş kedi gibi '' geri döndü.
O akşam, yeni tanıdığı bu ihtiyarın sandal da şarap daveti, Enrico' nun çok hoşuna gitti.
Artık evine gitmek için ayrıldığında Amalfi köyüne giden son aracın da gittiğini öğtrenince mecburen
sandaldaki arkadaşının yanına geri döndü. Karnı da öyle açtı ki,
İhtiyarın evinde Lazanya yemeği olduğunu öğrendi. O gece Laterna' cının misafiri oldu.
O da Gerardo ile kavga larını işitmiş Enrico' ya hayatını nasıl mat ettiğini anlamıştı.
Bu gördükleri bir zamanlar onun da başından geçmiş, koca iş merkezini başkalarına kaptırmıştı.
İhtiyar, kendinden bahsetti ama nasihat etmeyi de ihmal etmedi.
Biraz olsun ihtiyarın kulubesi şenlenmişti.
Birlikte Karpit lambasının aydınlattığı veranda da oturdular.
Oğlu da işini bitirip meydan dan eve kadar Laterna dolabının kolunu çevire çevire gelmişti.
Melodi sesi sokaklarda yankılanıyordu.
Kulübeye yaklaşınca da hep beraber eşlik ettiler. Hem de Lazanya yiyerek,
Birazda mola zamanı,
İhtiyar, Arjantin yolculuğunu duymuş, Enrico' yu geri dönmemesi için ikna etmeye çabalıyordu.
- Bak delikanlı!,
Riske girmeyen bir şey koparamaz. Acı desem?
Acı sana zarar vermek için gelmez! Aksine seni kırbaçlar
Madem bir yola girdin. Ailem diyorsun?
Bak, çocukların da var. Artık onlar için yapmalısın ,
- İhtiyar, daha karıma bile söylemedim?
-Hangisini?
Evi sattığını mı? yoksa uzun yolculuğu mu ?
Enrico, birden durdu. İhtiyara bir baktı. Kısık bir sesle,
- İkisi de!
Eh!, Evi sattın, İşin yok! Küçük çocuğun...
- Tamam İhtiyar ! Ben çok kötü bir babayım.
İhtiyar bir gülme patlattı.
( Ha, ha , ha )
-Senin babalığını değil de,
Arjantin için gidiş biletlerini ne zaman alacaksın onu merak ettim ?
- Kimlikler yanımda ihtiyar,
- Hepinizin orada olması gerekmiyor mu?
- Halledicem ben,
- Dur bir dakka!
Yankesicilere dikkat et?
- Bu duruma düşen çok tanıdığım oldu.
Ne oldu evlat?
Ben ,vaz geçtim. Demiyeceksin değil mi?
- Böyle yaparsan; ''Bir çok şey başlatılır, bir çok şey bitirilemez.'' delikanlı,
- Sabah uyanınca , hemen Arjantin' e giden gemi den tüm ailenin biletini alıyorsun
Sonra da karına kocaman bir buket çiçek yaptırıyorsun.
Geceyi farklı bir yerde geçirdiğin için gergin olacaktır.
Sinirini ancak bir buket çiçek alır.
- Alyansı var mı?
- Yok!, vardı ama?
Bir de alyans o zaman ! Tamam mı?
Ufaklığa da küçük bir İsviçre çikolatası,
- Yıllar önce bende böyleydim. Hatta daha fazlası ,
Kaybettiğim iş merkezinin kapısında yattım. . Bana geri verirler diye,
Hıh!,
Daha da dibe battım. Eşimi kaybettim.
Sonra oğlum, onu büyüttüm. İnadım yüzünden buradan ayrılamadım.
Bak! İkimizde gülmeyen yüzlere biraz tebessüm kazandırmak için uğraşıyoruz.
Üç kuruşa,
Hepsi bu, üç kuruş
Ha! beni rahatlatan bir yönü var, O da?
İş merkezinin yeni sahipleri hergün bu müzikleri dinlemek zorunda kalıyor
Anlayacağın bende onlara ''Çin işkencesi'' yapıyorum.
Hepsi bu...
Sen sen ol!,
'' Sakın rüzgara karşı tükürme !''
Bu dediklerimi de unutma!
O akşam İhtiyarın gösterdiği yerde kıvrılıp yattı. O gün ne çok şey yaşandı. Gözlerini açık bıraksa aynı sahneler,
Kapatsa yine aynı,
Ve sonunda daldı.
Erken sayılacak bir vakitte uyandı.
Verandaya baktığında, sabah kahvesini içen İhtiyarı gördü.
- Buan giorno İhtiyar,
- Ohh!, Buon giorno
Kahve iç,
-Tamam
Kahvesini yudumlarken de sohpete devam ederler.
- Düşündün mü?
- Si,
Hemen çıkıyorum. İşlemler uzun sürebilir.
- O zaman hadi bakalım delikanlı
- Si, Vediamo,
İhtiyar, arkasından bağırır,
- Enrico!, Dediklerimi unutma! Bu sizin '' İkinci Şansınız!''
''Alyans ve Çiçek''
Enrico, başını sesizce sallar ve hemen Liman' a doğru yola çıkar.
Limanın bulunduğu yer ana baba günüdür. Bağırıp çağıranlar... Ağlayan uykusuz çocuklar,
Kaldırımlar envai çeşit eşya ve yüklerle doluydu.
Enrico, insanları yararak ilerledi. uzun kuyruğa girdi. En sondaydı ama bir ara ardına bakınca sonuncu olmadığını görür.
Ne çok kişinin ihtiyacı varmış, bu kahve kokusu ne çok kişiyi etkisi altına almış...
Bir saat bekledi. Sonunda görevlinin yakınında gişenin önündeydi.
Yapacakları yolculukla aralarında sadece parmak izleri ile yağlanmış bir cam vardı. Ve sıra Enrico' ya gelmişti.
-Si Signori
- Yarın kalkacak gemide yer kalmadı. on gün sonrası için verebilirim.
-?
- Şey ben Gustavo' yu soracaktım
- Öyle biri yok efendim.
- Yalnız Signori acele etmeniz lazım.
Arkadan da hadi hadi diye sesler gelmekteydi.
- Kaç adet?
- Eeh!, Üç,
No, no Dört, evet dört bilet olsun,
- Si, Signori
Pasaport?
Dört kişinin evrakları?
-Si,
Enrico, pasaportlarının olmadığını söyledi.
- Bakın bugün almam lazım
-Herkez bunun için bekliyor, bayım
- Şey!, başka yolu yok mu acaba?
-No!
Pasaport ve evraksız olmaz
- Si, Sıradaki!
Enrico, boynu bükük ayrıldı.
O akşam meyhanede konuşulanlar geldi aklına
''Demek onlar kaçak gidiyorlarmış.''
Anlatılanlar yalanmış,
Tamam, bende çiçeğimi yüzüğümü alır, Amalfiye dönerim,
Yarın işlemler için yine geliriz.
- İmelda ah İmelda ne olur beni kabul et
İkinci bir Şans ver bana!
- Per favore, İmelda, Per favore!..
Enrico, çarşıya doğru yürür. İlk rastladığı kuyumcudan İmelda için bir alyans beğenir.
Hemen satın alır. Oğlu Frencesco içinde küçük bir çikolata alır. Yıllar önce yaptığı bu alış verişi neredeyse
tekrarıdır bu, küçük kutuyu hemen cebine koyar.
Çiçekçi arar. Onu da bulur Sevgili eşine güzel bir buket çiçek yaptırır. O sevdiği kırmızı güllerden de koydurur.
Amalfiye gidecek ikinci arabayı yakalar. Elinde çiçekler herkez ona bakar. Otobüsün toz kokusu, insanların ter
kokusu nu bu bir demet çiçek bastırır.
Enrico, çok heyecanlıdır. Meydan da otobüsten iner. Klisenin yanından yukarıya doğru Atrani köyüne yürür.
Yamaçtaki evine şöyle bir bakar, mutlu olmak ile mutsuz olmak arasında gidip gelir. Ev artık onun değildir ama
Arjantin hazırlığı da başlamıştır. Bahçe kapısına heyacanla yaklaşır. Tahta kapıyı açıp giriş kapısına yönelir.
Ve cesaretini toplayıp yeni damatların yaptığı gibi şöyle bir çeki düzen verir kendine...
Sesini duyan İmelda kapıya yaklaşır. Açtığında,
Önde kocaman bir gül demeti, arkasında yaramaz çocuk gibi duran Enrico! O bakışlara dayanamaz.
İçeri girmesini söyler.
İmelda ağlayarak sarılır. Enrico,
- Canım affet beni
Perdonare!
Hemen cebinden küçük kutuyu çıkarır ve alyansı İmelda' nın parmağına takar.
İmelda, Şaşırır,
- Çiçek ve Alyans ?
-Canım hepsi senin için
Frencesco nerede? Uyudu mu?
- Si, Uyudu,
- O Zaman şu çikolatasını da yanı başına koyalım,
- İmelda, sen gel canım böyle konuşacaklarımız var!
Her şeyi ama herşeyi anlatacağım...