''İnsan her rüzgarda yelken açmayı öğrenmeli''
Enrico, eve giderken ayakları birbirine dolandı. Sokağın merdivenlerini şimdiye kadar yarı korkak hiç çıkmamıştı.
Hatta geçen hafta arkadaşlarına uyup alkolü fazla kaçırdığında bile, yolda biraz yalpalamış ama yinede düşmemişti.
Bu sefer başkaydı. Karısına anlatacakları vardı.
Ama bir yandan da korkuyordu . Olanları duyunca İmelda, onu terk eder miydi acaba ?
Bunları düşünüp endişeli endişeli yürüyordu. Kucağındaki gül demetini göğsüne öyle bastırmıştı ki,
dikenleri gelişi güzel sarılmış kağıttan fırlamış tenini çizip kanatıyor, Enrico' yu İmeldanın adına
dikenler cezalandırıyordu.
Hiç bir kadın, gül buketi ve Alyans' ı geri çeviremez...
İmelda da Tepe köylerden birinde yaşıyan çiftçi kızıydı.Her şey Enrico' motorunun arkasına attığı bir kaç kasa balığı
İmelda' nın köyüne ulaştırmasıyla başladı. Köy meydanına taze balık geldiği duyulunca İmelda' yı da göndermişlerdi.
On sekiz yaşında bir genç kızın kalbi çalınmaya o kadar açıktı ki...
Enrico, o gün hem balık satmış hem de avlamıştı. Bu olacak iş değildi, İmelda da etkilendi demek k,i
balıkları bir bebek gibi kucağında taşıyarak evine götürmüştü.
Bunun farkına varan çiftçi olan babası kızına nasihat verdi;
'' Aygıra şekeri vermeden önce, ahırın kapısını kilitle ...''
Ama anlamak ile anlamak istememeyi tercih eden İmelda, '' kilitlediği ahırda kendisi de kalmıştı. .''
Bundan on beş yıl kadar önceydi... İmelda' nın da sol parmağını süsleyen evliliğinin sadakat temsili
olan alyansı vardı. Fakat daha sonra yaşam koşulları onu satmaya zorladı.
Bu evlilik iki dağ köyü arasında yaşanan bir mucizeydi sanki,
İmelda evlilik öncesi hamile kaldığını anlayınca aileleri ikna etme çabaları bir hayli zor olmuştu.
İki köy arasındaki arazi anlaşmazlığı bu çiftin evlenmesiyle gündem dışı kaldı. Onların mutluluğu
iki köye de bulaştı. Evlendiler ve ilk çocukları olan Zeno doğdu,
İlk zamanlar denizin cömertliğinden faydalanıyorlardı. Tutulan balıklar genç aşıkların problemlerini çözmeye yetiyordu.
Sekiz yıl sonra bir erkek çocuğu daha oldu .Adını Frencesco koydular. Herşeyin ikinci bebeğin gelişiyle değişeceği
ümit edilsede, krizler ve savaşların patlak vermesi, herkezin umudunu köreltmişti. Sanki Dünya dönmeyi unutmuş
İtalya' nın güneyinde donup kalmıştı. Yada oranın insanları kendilerini unutulmuş hissediyorlardı.
Daha o günlerden verilmiş bir sözdü.
''İmelda, canım yine alırım hatta daha da fazlasını söz...
Aradan onca yıl geçti.
Kadınlar asla unutmaz...
Ona ait ziynetlerin tekrar yerine konulacağı günü bekler, unutmaz...
Enrico' nun eli yıllar sonra para gördü. Çalışarak olamadı ama, büyük umut bağladığı yeni yolculuk için feda
edilen bir evdi.
İmeldayı nasıl ikna etsem ?
En nihayeti kapının önüne kadar geldi. Gül buketini tekrar düzeltti. Ceketinin iç cebini yokladı.
Alyans kutusu duruyor mu?
- '' Per favore İmelda, Per favore !
- '' Aşkım beni ne olur kabul et?''
Enrico, kapının önünde bu yalvarış senaryolarını geçiriyordu aklından. Sağ elini uzattı ve kapıya iki kez vurdu.
-Ses yok!
Bir kez daha denedi.
İmelda kapıyı burnunu çekerek açtı. Şişmiş gözlerle kocasını bekliyordu. İmelda dayanamaz alır içeriye, sarılırlar.
Mis kokan gülleri hemen eşine teslim eder. Ardından elini iç cebine götürüp küçük bir kutu çıkarır.
Enrico, o esnada samimi olduğunu hatırlatmak için alyansı hemen İmelda'' nın parmağına takar.
- Alyansı almak için geciktim, beni affet.
- Evet Enrico yedi yıl kadar,
Bana söyliyeceğin başka şeyler de olmalı, değil mi Enrico?
- Evet tatlım var,
Ortalık o kadar sessizdi ki ''çıt'' sesi yoktu.
Bundan cesaret alan Enrico,
Aaa!, şey Frencesco yattı mı?
- Evet, bugün yorulmuş, hemen uyudu,
- Pekio zaman çikolatasını baş ucuna bırakayım.
-Enrico neyin var?
- Gel canım gel şöyle, odamızda konuşalım,
İmelda' yı yatağın ayak ucuna oturtur. Kendisi de karşısına geçer.
- Enrico neden böyle birşey yaptın?
Evimizi satmışsın Enrico? Neden?
- Bir tanem dinle?
Peki ben bunları neden Gerardo' dan öğreniyorum.
İmelda' nın iki omuzunu tutarak açıklamak ister. Amacı yalnızca dokunmak içindir. Bir kaç zamandır
aralarının açık olması , uzaklaşan kalplerini nispeten nahoş bir konu da olsa yakınlaştırmıştır.
İmelda da kayıtsız kalmaz.
Enrico konuştukça onu bağırmadan dinler.
Kocası anlatır hemde hepsini , Büyük umutlarından bahseder,
- Göreceksin İmelda, orada çok mutlu olacağız,
Güven bana,
- Ama ben buradada mutluydum Enrico,
Burada biraz daha denesek!
- Bir tanem burada bize göre iş yok!
Arjantin de aradığımız herşey var. ?
En başta büyük toprakları var. Burada herşey yapılabilir.
Bak İtalya' dan gidenler geri gelmedi.
Demekki memnunlar.
Enrico bu sefer biraz sesini yükseltti.
İmelda' nın omuzlarına dokunarak,
- Bana bu sefer güven sevgilim.
Orada, bir çok şeyin üstesinden geleceğim İmelda inan bana !
Karısını ikna çabaları sonuç vermeye başlamıştır.
- Peki Enrico,
Ben seninle varım... Geleceğim,
Ama bir şeyi unutmuyor musun?
- Söyle canım.
- Zeno ne olacak, o gelmek istemeyecektir.
- İmelda sevgilim, o kendi yolunu çizmiş, onunla konuştuğumda ben yetersiz kalıyorum,
Enrico, konuşmakta zorlandı. Bir an tıkanıp yutkundu.
Yani, çok üzgünüm İmelda ama param olmayınca Zeno bile beni ciddiye almıyor.
O artık bir yetişkin İmelda!
- Peki Enrico, ona da peki,
Yalnız, Frencesco çok üzülecek,
Eminim istemeyecektir.
- Konuşalım! Beraber konuşalım.
Bu çabamızın onun iyiliği için olduğunu bilsin.
- Peki Enrico, sabah olduğunda Frencesco ile konuşuruz.
Enrico, İmelda' ya öyle içten sarılır ki,
Kıyafetleriyle olduğu gibi birbirlerine sarılı vaziyette yatağa uznıp öylece yatarlar.
Enrico, karısının saçlarını okşayarak konuşmasına devam eder.
- Sevgilim eğer gidersek, bu gemi ile olacak
Bugün limandaydım. Kimlikler ile birşeyler yapmayı umdum . Ama olmadı.
Hepimizin orada olması gerekiyor.
Sabah Frencesco ile konuşup Napoli' ye gitmemiz lazım.
Sevgilim, anlıyor musun beni!
- Hı hı!
- Canım uyudunmu?
İmelda da ses yok,
İmelda, yatağa uzandığı an karşılıklı atışmadan sonra vücuduna inen rahatlama ile kendini uykuya teslim etmişti.
Günlerdir içinde biriktirdiği konular, Enrico' nun eve geç gelmeleri; Bunların hepsi onu gergin hale getirdi.
Kolay değildi. Her şeyi bırakıp gitmek, O da arkadaşı Rebecca' yı nasıl bırakacağını düşündü.
Konular konuşulmuştu ama, yine de bir eksiklik vardı.
Sabah erkenden uyanan Enrico, kapının önüne çıkmış sigarasını tüttürüyordu. Az sonra İmelda da yanına geldi. Elini kolunu bağlamış dünkü konuları teyit eder gibi kocasına tekrar sormak istedi.
- Enrico,
Şimdi biz o koca gemilere binip gidecek miyiz? Ha !
- Evet sevgilim, gideceğiz,
- Herşeyi bırakıp öyle mi?
Enrico hiç birşey söylemedi. Yalnızca gözleriyle komut verdi.
Mümkünse Gerardo' ya rastlamadan gitmek istiyordu. İmelda frencesco' yu uyandırmış ikiside birlikte
veradaya oturdular.
Sabah serinliği etkilemesin diye annesi Frencesco' nun boynuna, şalını sardı. Masanın başına geçtiler.
Frencesco bir annesine baktı, birde babasına,
- Neler oluyor anne!
Bana da anlatın ,
- Hani o uzaktan görüpte binmek istediğin büyük gemiler var ya?
- Evet baba,
- İşte onlara binicez
- Evviva!
Nereye gidiyoruz?
- Arjantin' e,
- Yani, başka kıtalara yolculuk yapıcaz...
- Ne dersin Frencesco!
Hepimiz gidersek olur.
Anne, Zeno da gelecek mi?
- Bilmiyorum, Frencesco, emin değilim.
o kendine başka bir düzen kurmuş, bu onun tercihi ?
Peki, Savio ve ailesi de geliyor mu?
- Hayır oğlum
-Ama ben arkadaşımdan ayrı kalamam?
- Daha iyi yaşamak için Frencesco !
Bazen çok sevdiklerimizden ayrı kalmamız gerekebilir.
Babası söze karıştı,
Daha iyi durumda olacağız Francesco,
Ayakkabını, giysilerini düşün, daha rahat alabilicez,
Enrico sandalyede oturan oğlunun yanına geldi. Çömeldi.
Şimdi oğlu ile aynı hizadaydı. Gözlerine baktı.
- Ve Frencesco güzel bir okul ve de değişik oyuncaklar...
- Ne dersin?
- Peki baba
Diyerek babasının boynuna atıldı.
Frencesco' yu kucakladığı gibi içeri girdi.
İmelda gidiyoruz.
- Sakin ol Enrico
Hadi hazırlanalım o zaman
diyerek, birde annesinin yüzüne baktı.
İmelda, gözlerini yumarak destekledi.
- O zaman Savio' a hemen söylemem lazım
- Şimdş değil Frencesco,
Napoli' ye gitmemiz lazım İşlemlerimizi bitirelim sonra söylersin
Hadi şimdi annenin hazırladığı sandiviçi ye,
Sabah ilk araba ile Napoli' de olmamız lazım Liman' a gidicez
- Limana mı?
Çocuk aklı işte; Aklından geçenleri kestirmek hiçte zor değildi,
İlk defa yakından göreceği devasa gemiler için nasıl da heyecanlanıyor...
Mutfaktan telaşlı atılan adımlar, karnı acıkan birilerini fazlasıyla sevindirdi.
İmelda hepsi için hazırladığı sadviçleri getirip,
- Hadi ! Hemen yiyin balkalım,.. Yolda acıkırsınız sonra,
Frencesco, sandiviçini ısırırken, hiç tanımadığı Arjantin ' i duyduklarıyla pekiştirmeye çalışıyordu.
O küçük gözlerin parlaması bu yüzdendi.
Napoli' ye de ilk gidişi olacaktı. Ne güzel ! Hep gezmek, hep gezmek...
Sandivicini yerken aklına takılan şey?
- Peki çikolatam!
Onu ne zaman yiyicem mama?
- Onu yanımıza alırız Frencesco,
- Arjantin' e mi?
( gülüşmeler olur )
Böylece daha iyi bir yaşam hayalini gerçeğe dönüştürmek için ilk adım atılıyordu...