' ''Şimdi oda da; biri gittiği için, diğeride de kaldığı için hem ağlayan
hem de susmasını bilen iki kadın vardı. ''
Gerardo, yaptığı büyük alış- verişin keyfini çıkartmadan, işlemleri bitirip Napoli' den Amalfi köyüne döndü.
Kafasında tek düşünce vardı. düşünce vardı. O da yeni aldığı toprağı ''adam etmek'' ...
Evine gelirken tadilat için harcayacağı paranın hesabını yapıyordu. Rebecca' nın harcamalara biraz daha
dikkat etmesini söyleyecekti. Evine doğru yaklaştığında kapının önünde oğlu Savio ve arkadaşı frencesco' yu
oynarken buldu.
İki küçük kafadar, buldukları sopaları ateşli silah gibi kullanıyorlardı. Bazı teneke kutuların arkasına
saklanıyorlar, tüfek gibi kullandıkları sopalarla birbirine ateş ediyordu. Çıkardıkları sesler de taklit konusunda
yetenekliydiler. Fakat bu oyun Gerardo' nun hiç tasvip etmediği türdendi. Çocuklar oyun oynarken onların başında
dikilmesi huzursuzluk yarattı.
Babasını karşısında gören Savio hemen ayağa kalktı. Üzeri tozlanmış ve kısa pantalonunun bir askısıda
kopmuştu. Bu durum babasının hiç hoşuna gitmedi. Hemen sordu;
- Üzerindeki tuhaf kıyafetide nereden buldun ?
- Annem yaptı. Pantalonu kesti baba,
Ama benim pantalonu mu ?
- Demek senin pantalonun ?
-Si, Papa,
Tüm gün üzerinde kalmayacak kadar saçma bir kıyafet bu,
Nereden öğreniyorsun bunları bilmiyorum?
O esna da elindeki sopasıyla Frencesco' da ayağa kalktı. Gerardo onu da baştan aşağı süzdü.
Frencesco' nun çizgili kısa pantalonunu da gördü. Kızgınlığını aklından geçirmeyi tercih etti.
içinden Frencesco' nun ailesine karşı olumsuz tavrını söverek gösteriyordu.
'' Zeno' nun kopyası, bu da serseri olma yolunda,
Arjantin' e gitmeleri , en doğru karar olacak.''
Diyerek, ağzını yüzünü buruşturduktan sonra karısına seslendi.
- Rebecca, Rebecca !
-Buradayım Gerardo!
kocasının ses tonundan sinirli olduğunu anlamıştı.
- Savio' yu ne hale getirmişsin ?
- Nesi varmış Savio' nun ?
Daha ne olsun serserilerle takılıyor.
-Serseri dediğin komşumuzun oğlu, onlar doğduğundan beri arkadaş,
- Daha kaç kez söylemeliyim. Böyle şeyler giydirmeni istemiyorum diye,
Ütüsüz ve paçalarından iplikler sarkan aptalca giysileri...
- Fakat Gerardo?
- Madem iki pantalondan birini feda ettin. Bu kışı da onunla geçirsin, kıçı donsun da...
- Gerardo kendine gel, bir pantalonu mu esirgiyorsun? Sanıyorum
Onu alacak kadar paramız var.
-Artık yok!
-No no no Gerardo,
-Hele yeni bir pantalona verecek hiç param yok!
- Gerardo anlamıyorum, nasıl olmaz?
- Çünkü, Enrico' nun evini satın aldım. Bahçesi ile birlikte tabii; orası artık bizim,
-perche?
Ya onlar? Onlar nereye gidecek ?
- Arjantin'e,
- Buna sevinmem mi lazım ?
- Elbette!
- Bu evde tek kişinin sevinmesinden bıktım artık. Sen kendini mutlu ediyorsun , bizi değil?
Yeter artık Gerardo, bu zor günlerde, kurallarınla beni dikte etmenden bıktım, artık , yeter!..
- Eeeh!, kes sesini?
Diyerek Rebecca' nın yüzüne bir tokat atar. Rebecca' nın uzun saçlarını döndürerek yaptığı topuzu açılıverir.
Eliyle ağzının kenarındaki kanı silen Rebecca, mutsuzluğunun sebebi kocasına öfkeyle bakar. Eli ile ağzının
kenarını tutarken oda hırpalanma acısı ile söylenir.
- Cimriliğin yüzünden oğlumuzun bir anlık mutluluğunuda mahfediyorsun.
Evet ben kestim. Savio için yaptım. Anlıyor musun ?
Gerardo, Enrico ile kira meselesi yüzünden eve sinirli gelmişti. Birde Rebecca ile tartışmış olması
''yangına körükle gitmek gibi'' oldu.
Üstelik karısına elini kaldırarak şiddetinin ayarını da göstermiş oldu. Rebecca' nın durmadan içinde
biriktirdiklerini kusması, Gerardo' yu çileden çıkardı. .
Sen, ancak bundan anlarsın diyerek karısının üzerine yürür.
Rebecca, şoktadır!
Gerardo, hızlı ve sinirli bir şekilde soluyarak, yatağın kearında oturup ağlayan karısının kulağına eğilir, ve...
- Onlar artık yanında olamayacak, Arjantin' e gidiyorlar,... Hepsi birlikte,
anlıyor musun ? Hepsi birlikte,
Rebecca, kulağının dibinde çirkinleşmiş bir ses tonu ile sinirden yüzü kararmış bir adamla beraber
olmanın ezikliğini yaşıyordu. Artık kocasına karşı en ufak sevgi belirtisi kalmamıştı. Hatta içindeki nefret
gitgide besleniyordu.
O an duyduklarına inanmadı. Yada inanmak istemedi.
Gerardo, odanın içinde bir subay gibi bastığı yerden ses getiren adımlar atıyordu.
- Toprağımız genişleyecek aptal kadın !
- Sen beni asıl toprak edeceksin Gerardo!
Anlıyor musun beni?
-Eeeh!, uğraştırma beni!
Diyerek dişarı çıktı. Hızlı hızlı yürümesiyle o meşhur kapı çarpmalar yaşandı. Bahçe tarafına indiğinde ise çocukların kurduğu oyunu bozarak teneke kutulara vura vura çıkıp gitti.
Her zaman ki gibi Rebecca yine evde yalnız kalmıştı. Tek arkadaşı olan İmelda' yı görememek ne acıydı...
- '' Ya Savio ne yapacaktı?''
En iyi anlaştığı ve her şeyini paylaştığı yedi yılda küçük dostluklar kurduğu arkadaşından nasıl ayrılacaktı.
* * *
Ağır kavga ve söylemler yüzünden ikili arasındaki soğuk rüzgar esiyor, Rebecca bundan çok etkileniyordu.
O gün dakikalarca yatağının üzerine uzanıp ağladı. Sonra elini yüzünü yıkayıp bundan sonra ne yapacağını düşündü.
Gerardo' nun gittiğinden emin olduktan sonra aklına ilk gelen şeyi yaptı. Bunun için acele etmesi gerekiyordu
. Şifoniyerin çekmecesini açti. Elini örtünün altında gezdirdi. Eline değen küçük kadife kutuyu buldu. Zarif kutunun
içinde bir o kadar güzel bir çift pırlanta küpe vardı. Anne yadigarı olan bu takı , artık onda kalmamalıydı.
Kutuyu dikkatlice kapatıp cebine koydu. Omuzlarına aldığı şalı ile evden çıktı. Gideceği yer yakındı nasıl olsa ,
Rebecca, arkadaşı İmelda' ya gidiyordu. İşin aslını öğrenmek, eğer haberi yoksa da öğrenmesini sağlamak istiyordu.
Daha da önemlisi; arkadaşına bir hatıra bırakmak istiyordu.
Rebecca, bahçeye çıktığında Savio ve Frencesco' yu göremedi, hemen telaşlandı. Yürürken
ayağına takılan kovalar, sopalardı. Buraları böylece bırakıp gittiklerine göre, bir şeyler olmuş havası seziyordu..
- Gerardo! yoksa ?
Adımlarını hızlandırıp hemen İmelda' nın kapısına gelir. Çitlerin arkasından seslenir.
- İmelda, İmelda !
Kapı yavaşça açıldığı zaman , zaten var olan gıcırtı sesleri ortalığı haraketlendirdi.
İmelda kapının yanına geldi. Yüzü hiçte gülmüyor ve kızrmış gözlerindeki yaşı silmeye çalışıyordu
. Sesi titreyerek,..
- Rebecca, hoş geldin,
- Çocuklar sen de mi, İmelda ?
- Hı hı!,
Rebecca başka bir şey söylemeden, içeri girdi. Mutfaktan çocuk sesleri geliyordu. Kapıyı araladı,
İki küçük kafadar oturmuş gülüşerek makarna yiyorlardı.
- Onlara makarna yapmışsın,
- Acıkmışlardı. Aynı makarna ama sevdiği biri ile yiyince tadı daha soslu geliyor herhalde,
paylaşmak güzeldir İmelda,
- Ben bir şeyler duydum İmelda,
Arjantin' e gidiyormuşsunuz? Doğru mu?
-Evet, ne yazıkki doğru.
İmelda, üzgün olmasının asıl sebebini açıkladı.
Gideceğimizi Gerardo' dan değilde kendi Enrico 'dan duysaydım daha iyi olacaktı. Rebecca,
-Senin hiç mi haberin yoktu?
-Yoktu. Gerardo' yu bahçeyi gezerken gördüm. Ne aradığını sorduğumda?
Satın aldığı yeri gezmek istediğini söyledi.
Yani, artık kiracınız olduk.
- Enrico, nerede?
Gelmedi? Belkide utancından gelmek istemiyor.
-Canım, ben de bugün öğrendim. İnan bana İmelda,
Ben bu konuda çok savaş verdim. Gerardo çok aksi bir insan , bazen de çok acımasız olabiliyor.
Onu tanıyamıyorum, İmelda? Tanıyamıyorum?
- Haklısın , bahçede o kadar kararlı yürüyordu ki,
Bir şeylerin olacağını sezmiştim zaten,
- Canım arkadaşım biliyorum çok üzgünsün, bende senin kadar üzgünüm, ama ben Gerardo ile
başa çıkamıyorum.
İnan ki!, Param olmadıktan sonra, hiç bir şeyde söz sahibi olamıyorum. Savio' da olmasa!..
- Bende ne kadar da istemesem de bu yolculuğa Frencesco için katlanıcam.
Dilerim göz yaşların sevinç göz yaşlarına dönüşür İmelda!
Tanrı şahidimdir, Gerardo' nun yaptığı işler, Savio ve beni mutlu etmek için değil, kendi hırsını körüklüyor.
Hepsi bu,..
Ortalık biraz durulduktan sonra, ikiside göz yaşlarını siliyor. Rebecca hemen söze girip,
İmelda, ben sana bir şey getirmiştim..'' Beni unutmaman için canım arkadaşım'' diyerek,
cebinden küçük kutuyu çıkarıyor.
Canım, bunlar artık senin ,
İmelda , burnunu çekerek kutuyu açar, pırlanta küpeleri görünce , şaşırır,
- Ama bu çok değerli !
-Tıpkı senin gibi İmelda, sen de benim için çok değerlisin.
Artık '' Arjantin' de Tango'' yaparken takarsın?
Dedikten sonra sarıldılar, ikisi birlikte ağladı. İmelda, başını sallayarak,
- Biz oralarda nasıl yapıcaz Rebecca, nasıl alışacağız.
- Canım benim, biz kadınların her şeye katlanma genimiz varya, onu harakete geçireceğiz. Bende Gerardo' ya
katlanmak zorumdayım
Sende yeni bir yaşam için ve çocuğun için katlanmak zorundasın .
Karşılıklı otururlar, ikiside dertleşecektir ama konuşmazlar,
''Şimdi oda da biri gittiği için , biri de kaldığı için ağlayıp susmasını da bilen iki kadın vardı.''