12

1433 Words
Sevmek kadar sevilmek de önemliydi. Dilda sevildiğini anlayınca hayata daha güzel bakmaya başlamıştı. İstemeden hayal kurarken buluyordu kendini. Robin'den başka çocukları da olsun istiyordu. Savaş'ın karısı çocuklarının annesi olmak istiyordu. Şimdi eline kanaviçeyi almış mendile Savaş'la kendi baş harflerini işliyordu. Baş harflerinin altına küçük bir ev işleyecekti. "Ne işliyorsun kızım?" diye sordu Asmin hanım salona geçip. "Hiç" "Ne demek hiç?" gidip kızının elinden kanaviçeyi alıp şöyle bir baktı. Dilda utandı. "Bunlar ne?" harfleri işaret etti. "Savaş'la benim baş harflerimiz" "Sevmek ayıp değil kızım. Suç işlemiş gibi utanma. Benden bir şeyini de saklama. Ailen her zaman arkanda." dedi Asmin hanım kızını alnından öpüp. "Yalnız sana bir nasihatim var. Acele etme olur mu? Görüşün konuşun iyice tanı Savaş'ı." "Soyadını verecek kadar seviyor" dedi Dilda utanırken. "Hastanede başucumda ağlayıp duruyordu. Ben uyuyormuş gibi yapıp onu dinledim sadece. Çok seviyor anne." "Mutlu olmanı o kadar çok istiyorum ki Dilda. Sevdiğin adamla evlenmeni çoluk çocuğa karışman için hep dua ediyorum kızım." "Bugün görüşmek istiyor benimle. Evine çağırıyor ama evde yalnız değil Zahide teyze var sonra Güneş ve çalışanlar." Asmin hanım anlayışla gülümsedi kızının elini kavradı. "Ben sana güveniyorum kızım sen yanlış bir şey yapmazsın" Hayatında ilk defa hangi elbiseyi giyeceğine karar veremiyordu Dilda. Bir elbiseyi üzerine tutuyor dudağını büküp, damağını şaklatıp elbiseyi bırakıp diğerini üstüne tutuyordu. En sonunda kırmızı elbiseyi giymeye karar verdi. Elbise dizlerinin altındaydı. Yarım kollu önü fermuarlıydı. Soyunup hemen giyindi. Saçlarını özenle tarayıp kırmızı taşlı tel tokayı saçlarına taktı. Robin'in de kıyafetlerini değiştirip mavi takımını giydirdi. Saçlarını taradı. Bebek çantasını koluna takıp evden çıktı. Taksiye binip Savaş'ın evine gitti. Savaş onları kapıda karşıladı. Üstünde beyaz tişört, bacaklarına sarılı siyah kot pantolon vardı. İçi bir hoş oluyordu ona bakarken. "Hoş geldin Dilda." "Hoş buldum." Savaş eliyle yürümelerini işaret etti. "Beni kırmayıp geldiğin için sağ ol." "Sen Robin'in babasısın onu görmeye hakkın var." "Sadece Robin için mi geldin?" Dilda utandı. Yanaklarına hücum eden kanı ateş gibi etti onu. "Utanma." deyip oğlunu kucağına aldı Savaş. Yan yana yürürlerken bilerek elini Dilda'nın eline sürttü bunu birkaç kez tekrarladı. Dilda'nın itiraz etmediğini görünce elini avuçlarına aldı. Elleri birleşince Dilda'nın yüreği hop etti. Tebessümle kıvrıldı dudakları. Savaş'ın sıcak ellerini sevdi. Onları el ele gören Güneş, Zahide'ye döndü. "Neden el eleler?" diye sordu. "Seviyorlar birbirlerini." dedi Zahide. "Oha!" "Kibar ol biraz" diye terslendi Zahide. "Maşallah ne de yakıştılar birbirlerine" dedi Tuğba ıslak ellerini mutfak havlusuyla kurulayıp. "Zahide abla inşallah adam eder bizim oğlanı bu kız" "Eder eder merak etme. Erimiş muma çevirmiş görmüyor musun?" dedi Zahide. "Hadi çıkalım evden baş başa bırakalım onları." "Ben hiç bir yere gitmem." diye itiraz etti Güneş "Yeğenimi seveceğim biraz." "Kız delirtme beni şimdi." dedi Zahide sinirli sinirli "Yakında beraber yaşayacaksın yeğeninle. Sabret azcık" "Ben Janya'ya gidiyorum öyleyse ona söylemem lazım bunların sevgili olduklarını." hızlı hızlı konuşup evin arka kapısından koşarak çıktı Güneş. Zahide güldü Tuğba'ya dönüp "Bizde ablama geçelim." deyip evden çıkmaya başladılar. ~~~~~~~ İçeriye girdiklerinde "Zahide teyzeyle Güneş neredeler?" diye sorup etrafına bakındı Dilda. "Şimdi buradaydılar." dedi Savaş. Cebinden telefonu çıkarıp Zahide'yi aradı. Zahide telefonu kaldırıp dışarıda işlerinin olduğunu söyleyip telefonu kapattı. "Gitmişler." Onlardan başka kimsenin olmadığını öğrenince utanıp sıkıldı. Robin ağlayınca emzirmesi gerekti. Koltuğa oturup çantasından emzirme önlüğünü çıkarıp göğsünün üstüne getirdi. Robin'i de kucaklayıp örtünün altına getirip göğsünü çıkarıp emzirmeye başladı. "Bir şey içmek ister misin?" "Meyve suyu" Savaş mutfağa gitti dolaptan çıkardığı meyve suyunu bardaklara boşaltıp tepsiyi alıp çıktı mutfaktan. "Teşekkür ederim." dedi Dilda bardağı alırken. Robin'in karnını doyurduktan sonra yanına uzandırdı. Savaş gidip kucakladı oğlunu. Başını öptü. Kokusunu içine çekti. "Robin'i yıkamak istiyorum bana yardım eder misin?" Dilda itiraz edecek oldu ama sonra Savaş'ın hevesini kırmak istemedi. Sonuçta Robin Savaş'ın oğluydu. Ve Savaş oğluyla yalnız kalmamış onunla vakit geçirmemişti. "Suyu ayarlayalım o zaman" Savaş'ın kovada getirdiği suyun sıcaklığını ayarladı Dilda. Banyo setini kurdular birlikte. Robin'in üstünü değiştirdi Savaş. Tası kovaya daldırıp Savaş'a uzattı Dilda. "Yavaş yavaş dökeceksin" dedi. "Tamam" deyip suyu Robin'in başına bedenine yavaşça dökmeye başladı Savaş. Robin suyu seviyordu. Dilda'nın avucuna döktüğü bebek şampuanını oğlunun başına sürüp köpürttü Savaş. Yine döktü suyu. Robin halinden memnundu. Oğlunu kendiliğinden gülümsediğini görünce dayanamayıp öptü. Dilda'nın hoşuna gitmişti bu manzara. Savaş çok iyi bir babaydı. "Yeterli bu kadar" dedi Dilda "Yoksa üşütecek." Robin'i kurularken göbek çukurundan öptü Dilda "Mis gibi oldu oğlum" dedi gülümseyip. "Sana öyle minnettarım ki" Oğlunu kucağında uyuttu Savaş. "Uyudu "dedi Dilda'ya bakıp. "Neresi müsait?" "Benim odamda uyusun" deyip ayaklandı Savaş. Dilda onu takip etti. Merdivenleri çıkıp odaya girdiler. Savaş'ın odasına dikkatle baktı. Büyük ferah bir odaydı. Yatak ve gardırop beyazdı. Sadelik hoşuna gitmişti. "Karnı tok şimdi mışıl mışıl uyur" dedi Dilda kısık bir sesle. "Hadi çıkalım" Birlikte merdivenleri indiler. "Bana biraz kendinden bahsetsene. Annenle baban neredeler nasıl bir hayatın var merak ediyorum." Savaş tebessümle baktı kadına "Annem beni doğurduğu gün terk etmiş. Kendisini hiç görmedim. Babamsa annemle evli değildi. Çapkındı anlayacağın" "Çapkınlığını ondan almışsın belli ki" dedi Dilda huysuzluk edip. Savaş belli etmedi ama Dilda'nın kendisini kıskanmasına sevindi. "Güneş babamın sevgilisinden" Dilda'nın gözleri şaşkınlıktan iyice açıldı "Güneş'in annesiyle de mi evlenmedi?" diye sordu. "Hayır babam hiçbir zaman evlenmedi. Güneş'i annesi büyüttü beş yaşına kadar. Annesi geçirdiği ameliyatta ölünce Güneş'i yanımıza aldık. Ardından babamda öldü. Zahide süt annem bunu biliyorsun zaten." "Böyle olmanın sebebi belki de sevgisizlikten geliyor." "Belkide." dedi Savaş "Sende anlat bana hayatını. Kocandan neden boşandığını merak ediyorum." "Sen benim ilk ve tek erkeğimsin Savaş. Evlenip boşanmış olmam yanıltmasın seni. Sen tek yakın olduğum adamsın." diye itirafta bulundu Dilda. İçini dökmek istiyordu artık "Ben cinsel birleşme yaşamadan hamile kaldım." dedi birdenbire. Savaş Dilda'nın hiç cinsel birleşme yaşamadığına sevindi. Onun ilk ve son erkeği olmak ne güzeldi. Ölüde olsa eski kocasını kıskanmıştı. "Peki sen nasıl hamile kaldın?" Derin bir nefes aldı. Dilda eski kocasının ona neler yaşattığını tek tek anlattı. "Pislik herif beni soyup bana dokunmadan üstüme boşaldı. Beni böyle hamile bıraktı. Bakire olmadığımı söyleyip duruyordu. Güzelliğimi kıskanıyor beni sürekli başka erkeklerle düşündüğünü onu aldattığımı söyleyip duruyordu. Benden hem nefret ediyor hemde deli gibi kıskanıyordu. Anlayacağın ruh hastasının tekiydi o." dedi Dilda yorgun bir sesle. İçini dökmek yükünü hafifletmişti. Savaş içi acıyarak baktı ona. Sımsıkı sarılıp başını okşadı "Sen neler yaşamışsın böyle." dedi içi ezilerek. "Cehennem gibiydi." dedi Dilda bitkince. "Ben seninde öyle biri olacağından korktuğum için senden uzak durdum Savaş. Sonra hizmetçi kızların ağzından duyduklarım korkumu alevlendirdi. Çünkü artık böyle şeyleri yaşamaya dayanamam anlıyor musun? Seni seviyorum deli gibi istiyorum seni. Gece olunca nasıl düşünceler saldırıyor zihnime bir bilsen." Yüzünü onunkine yaklaştırıp. "Sev beni o zaman." diye fısıldadı Savaş Dilda'nın göğsü hızlı hızlı inip kalktı. Yutkundu. Dudakları kıpırdadı. Adamın yüz hatlarını inceledi. Gözleri dipsiz karanlık birer kuyuydu. "Seviyorum" dedi ağır ağır. Elleriyle yüzünü avuçladı. Öptü yanağından "Sev beni Savaş karın et kendine." dedi kararlı bir sesle. Adamın eli belini kavrayınca yardım ister gibi sarıldı ona. Göğüs göğse geldiler. "Kalbimi yoruyorsun." "Karım olacaksın Dilda." dedi Savaş kararlı bir sesle. Kadının gözlerine uzunca baktı. Gözlerinden öptü hasretle. "Dilda Güner olacaksın. Savaş Güner'in karısı." Adamın dudakları yanaklarında gezinince istemsizce inledi "Çok tuhaf bir his bu." bu öpücüklere acıkmış olduğunu anladı. Savaş öptükçe açlığı daha da artıyordu. Savaş'ın dudakları dudaklarına yaklaşınca birden kendine gelip sıyrıldı ondan. Hızla ayaklandı. "Çiftliği gezdir bana." dedi nefes nefese. Dilda'yı ahıra götürdü Savaş. Bembeyaz tıpkı bir kar gibi olan atı görünce coşkunca güldü Dilda. "Ne güzel bir şey bu." dedi atın yelesini okşayıp. "Seviyor musun?" "Atlar sevilmez mi?" "Senin olsun." "Şaka yapma" "Şaka yapmıyorum. Fırtına artık senin. Gel " deyip atı ahırdan çıkarıp üstüne çıktı Savaş elini Dilda'ya uzattı "Hadi." Uzatılan eli sıkıca kavradı Dilda. Savaş'ın önüne oturdu. Birlikte çiftliği dolaştılar her türlü ağaçlar vardı. Dilda Savaş'ın nefesini ensesinde duyunca içi ürperdi. Başını yan çevirip ona döndü. Yüzleri birbirlerininkine sürtündü. "Kurban olurum sana bu gözlerin güzelliği sarhoş ediyor beni." gözlerinden öptü. Sonra dudaklarından. Dilda susamış gibi kana kana emdi dudakları ağzının içinde. Alt tarafı sızladı. Sımsıcak olmuştu birden. Eliyle Savaş'ın ensesini kavrayıp kendine daha da çekti. Açlıkla hasretle öpüştüler. Savaş'ın eli göğüslerini kavrayıp sıkınca Dilda ağzının içinde inledi. Dudaklarından ayrılıp Savaş'ın boynuna saldırdı. Ufak ufak ısırıklarını sıraladı boynuna. Ellerini tişörtünün altına getirip göğsüne uzattı. Tüyleri avuçlarının içini gıdıkladı. Burunlarından saldığı nefesleri tıslamayı andırıyordu. Attan indiler. Söğüt ağacının altına geldiler Dilda Savaş'ın kucağına oturdu birden. Kendini kaybetmiş gibi Savaş'ın tişörtünü çıkarıp attı bir köşeye. "Başka kadınlar yok tamam mı?" asabi sesi Savaş'ı gülümsetti. "Yok." dedi Savaş yemin eder gibi. Dilda'nın öpücükleri çıplak göğsünde gezinince her yeri sızladı Bir an önce istiyordu onu. Ama bu şekilde olsun istemiyordu. Uzun soluksuz bir öpüşmeye daldılar. Ciğerleri nefessiz kalınca Dilda yüzünü Savaş'ın boynuna sakladı. Nefesi Savaş'ın boynunu yaktı. "Mêrê min" (kocacım) diye fısıldadı Dilda. "Ne dedin?" "Kocacım dedim. Evlendiğimiz zaman mêrê min diye sesleneceğim sana." "Kürtçe karım ne demek?" "Jinamin ama bunun yanında yaşamım ve kadınım anlamını da taşıyor." Boynunu susar gibi öptü "Jinamin" diye fısıldadı kulağının içine "Gönül verenim" Bölüm sonu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD