11

1304 Words
Aç gözlerini kurban olduğum." başını ellerine aldığında ıslaklığı hissetti. Bir elini çektiğinde avuçlarının kanla dolduğunu gördü. Soğuk kanlı davranıp Dilda'yı sarsmadan kucağına alıp arabaya götürdü emniyet kemerini bağlayıp direksiyona geçti. Sarı saçların tutamları kana bulandığını görünce yaşlar döküldü gözlerinden. Kontağı çevirdi. Elini uzatıp Dilda'nın zayıf elini kavradı. İçinde kıyametler kopuyor bağırıp çağırmak istiyordu. Dilda'yı özel bir hastaneye getirdi. Onu kucaklayarak çıkardı arabadan. Etrafına delirmiş gözlerle bakıp "Sedye getirin!" diye bağırdı Savaş. Dilda sedyeye uzandırılıp götürülünce "Ağaçtan düştü başını çarptı yere" diye hızlı hızlı konuştu Savaş. "Neyi var söylesenize!" sabırsızca baktı Dilda'yı götürenlere. Hemşirenin biri "Müsaade edin işimizi yapalım" dedi Savaş'a. Ve kapı Savaş'ın yüzüne kapandı. Savaş'ın son gördüğü şey Dilda'nın kanlı saçları oldu. Uzun bir bekleyiş içine girdi. Ellerini saçlarına daldırdı. Beklemekten çıldıracak gibi oldu. Ve sonunda kapı açıldı. Doktorla göz göze geldiler. Savaş dinlemeyi seçti. Doktor Mr nin çekildiğini kafa travması yada beyin kanaması geçirmediğini de söyleyince Savaş derin bir "Oh" çekti. Doktor Dilda'nın başına birkaç dikiş attığını korkulacak bir şey olmadığını isterse onu görebileceğini söyleyip Savaş'ın yanından ayrıldı. Korkarak açtı kapıyı. Dilda uyuyordu koluna serum bağlanmıştı. Sandalyeyi çekip başucuna yanaştı. Merhametle okşadı başını. Elini avuçlarına alıp öpücüklerini kondurdu. Ve ilk defa bir kadın için ağladı. "Ne yaptın sen bana böyle" büyülenmiş gibi baktı kadına. Dilda uyanmıştı fakat uyuyormuş gibi yapıp Savaş'ı dinlemeyi tercih etti. "Sen olmasan sevmek nedir bilmezdi yüreğim. Sen bana benimde bir yüreğim olduğunu öğrettin Dilda. Ah bir de merhamet edip sevsen beni oğlumuzu beraber büyütsek Robin'in kimliğinde ana adı Dilda yazsa ne güzel olurdu. İmkansız değil ki bu isteğim. Fakat kolay da değil. Bekleyeceğim Dilda yüreğim attığı sürece senin de beni sevmeni bekleyeceğim. Dilda "Kararlı bir adam" diye geçirdi içinden. Dayanamayıp gözlerini araladı. "Başım çok kötü ağrıyor" diye sızlandı. Savaş heyecanlı bir sesle "Çok şükür uyandın" dedi. Dilda Savaş'ın ağladığını görünce içinin ezildiğini hissetti. "Oğluma götür beni" dedi yorgun bir sesle. Vücudu sızlayınca "Her tarafım ağrıyor" dedi. "Serumun bitmesine az kaldı" "Robin benim kokum olmadan yapamaz ki. Karnı da acıkmıştır şimdi" "O zaman daha dikkatli olsaydın. Beni dinleseydin şimdi burada olmazdık." diye sitem etti Savaş. Kaybetme korkusu yerleşmişti bir kere yüreğine. "Karışma bana. Sen kendi işine bak. Hem ne diye seni dinleyecekmişim. Canı yanan benim sen değilsin" "Sevdiğini kaybetme korkusunu bilir misin?" Dilda utandı gözlerini kaçırıp "Benimle böyle konuşma" "Ne yaşadın da böyle sevmekten korkuyorsun?" "Seni seven biriyle ol Savaş boşu boşuna benimle uğraşma." "Beni seven sensin" dedi Savaş Dilda'nın elini kavrayıp. Dilda elini çekmek isteyince, biraz daha sıkı tuttu ellerini avuçlarında. "Seni kalbimden beynimden atamıyorum Dilda. Baktığım her şey sana dönüşüyor. Başlarda heves dedim kendime gelip geçer dedim. Ama öyle olmadı. Sen kalbime demir attın." "Ben çok yoruldum." "Bende dinlen." "Ya daha çok yorulsam?" Dilda'nın çok yıprandığını anlıyordu Savaş. Dudaklarını alnına kondurmak için uzandığında, Dilda heyecanlanıp gözlerini yumdu. Kulağına eğildi "İstiyorum ki Robin ikimizin ortasında uyusun." Avuç içini öpüp okşadı "Soyadımı taşıyan kadın sen ol istiyorum Dilda." Savaş'ın kararlılığını gördükçe içinde bambaşka umutlar yeşerir oldu. İnsan zihni ne acayip bir şeydi. Aynı anda bir sürü hayal kurar oldu. İçinde bir ses bunların imkansız olmadığını söylüyordu. "Ben beklerim Dilda. Sen bana beklemeyi de sevdirdin." Avzem Dilda'nın ağaçtan düşüp bayıldığını Savaş'ın onu kucaklayarak arabaya bindirdiğini anlatmıştı annesine. Güneş abisini arayıp hangi hastanede olduklarını sordu. Haberi duyan herkes hastaneye koşmuştu. Odada sessizce otururlarken kapalı kapının ardından Robin'in ağladığını duydu Dilda. Kapı açılınca Robin'i annesinin kucağında gördü. "Ne oldu sana Dilda?" dedi Asmin hanım kızının yanına hızla gidip. Dilda Robin'i kucağına alıp "Ağlama anneciğim" dedi başını öpüp. "İyi misin ablacım?" diye sordu Helin. "İyiyim iyi ağaçtan düşüp bayılmışım hepsi bu kadar." "Başına ne oldu?" diye çığırdı babası. "Dur bakayım" dedi annesi başını yoklayıp. "Sadece birkaç dikiş atıldı o kadar." dedi Dilda annesinin elini tutup "Telaş yapmayın o kadar." "Ne işin vardı ağaç tepelerinde ya daha kötü bir şey olsaydı sana?" dedi babası kızının başını okşayıp. Dilda ses etmedi. Hemşire gelip biten serumu çıkardı. Dilda'nın koluna küçük bir pansuman yapıp çıktı odadan. "Evimize gidelim anne hastane kokusu mahvetti beni." dedi Dilda. "Belim çok kötü ağrıyor" diye sızlandı. Rima Robin'i Dilda'nın kucağından aldı. Azat Dilda'yı kucakladı. "Abi yürüyebilirim ben" "Merdivenleri inmek zor olur senin için. Zaten her yerin ağrıyor. dedi Azat "Allah'tan daha kötü bir şey olmadı Dilda." "Küçükken yine ağaçtan düşmüştüm hatırlıyor musun? O zamanda sen beni kucağında taşımıştın" deyip gülümsedi Dilda. Eve geldiklerinde Dilda'nın ağrıları arttı. Özellikle beli ağrıyordu. Doktorun yazdığı ilaçları ablası uzatınca ilaç içmeyi ret ediyordu. "Oğlumu emziriyorum ilaç içmem zararlı" dedi Dilda koltukta uzanırken. Simal'e dönüp "odamda komodinin çekmecesinde emzirme önlüğü var getirir misin?" Simal gidip emzirme önlüğünü getirdi. Rojin Robin'i Dilda'nın kucağına verdi. "Simal önlüğü Dilda'ya taktı. Göğsünü açıp oğlunu emzirmeye başladı Dilda. Şiddetli ağrılara dayandı. Çektiği acı yüzünden okunuyordu kadının. Boyun damarlarının gerilmesi, dişlerini sıkması hepsi de acıdandı. Buna rağmen oğlunu emziriyor sesini çıkarmıyordu. Bir kez daha hayran oldu anneliğine. Karnında taşımadığı halde canından bile çok seviyordu Robin'i Dilda. Odada kimsenin olmaması ne çok istiyordu Savaş. Gidip Dilda'ya sarılmak gözlerinden öpmek istiyordu. Seviyordu onu kendinden herkesten daha çok seviyordu. Kalbi Dilda diye atıyordu. Komşular geçmiş olsun demeye gelmişlerdi. Salon ağzına kadar insan dolmuştu. "Nazar değdi kızıma" dedi Zahide Dilda'nın başını öpüp. "Geçmiş olsun Dilda kızım" dedi Sevda hanım kızıyla beraber salona geçerken. "Teşekkür ederim teyze hoş geldiniz." "Hoşaf yaptım sana sütün bol olsun diye "dedi Sevda hanım. "Ellerine sağlık keşke zahmet etmeseydin." dedi Dilda. Rojin hoşafı alıp mutfağa gitti. bir kase doldurup tepsiye koydu hoşafı kaşığı da alıp mutfaktan çıktı. Dilda'ya uzatıp "İç bakalım" "Robin'i biraz sevebilir miyim Dilda abla" dedi Efsun. "Tabi" deyip Robin'i Efsun'a uzattı Dilda. Rojin'in tepside tuttuğu hoşaf kasesini aldı. "Neden beni beklemeden çıktın?" diye hararetle konuşup salona girdi Türkan. Efsun ablasına "Bir türlü çıkmak bilmedin ne yapayım" dedi. "Sütlaç yapıyorduk herhalde." dedi Türkan. Sonra Dilda'ya döndü "Geçmiş olsun kız verilmiş sadakan varmış" "Sağ olasın." "Sütlaç yaptım sana sıcak şimdi biraz dolapta beklesin sonra yersin." deyip Rojin'e sütlaç tepsisini uzattı. "Teşekkür ederim niye zahmet ettin Türkan abla." "Ne zahmeti kız hem ben hasta olduğumda az mı baktınız bana. İğne olmak için arabanızla az götürmediniz beni hastaneye." "Ne ayıp lafımı olur Türkan." dedi Asmin hanım "Sende bizim bir kızımızsın annen baban ölmeden sizi bize emanet etmişlerdi." "Allah razı olsun Asmin teyze." dedi Türkan. Fatma Türkan'a baktı. Güzel bir kızdı hanım hanımcık oturmasını kalkmasını bilen biriydi. Eşek oğlunun böyle bir kızı kaçırmasına hiddetleniyordu. "Nasılsın kızım" diye sordu Türkan'a. "İyiyim Fatma teyze." dedi Türkan. Fatma'nın yüzünün düştüğünü gördü. Eskiden Fatma anne diye sesleniyordu. Kadir'in onu evine götürdüğü zamanlarda. Gelen misafirler için yemek yaptılar. Dilda hariç bütün kızlar mutfaktaydı. Eda bardakları salona taşırken Miran'la karşılaştı. Gülümsedi ona. Koridorda onlardan başka kimse yokken "Benimle bir kahve içer misin?" diye sordu Miran. "Olur" "Ne zaman?" "Cumartesi saat dört gibi." "Telefon numaranı verir misin?" "Sen numaranı söyle ben seni ararım." Miran numarasını söyleyince Eda onu aradı. "Gamzeli kızıl diye kaydediyorum seni" Eda utanıp başını yere eğdi. Damarlarındaki bütün kan yanaklarına toplanmıştı. "Bende seni motorcu diye kaydedeyim o zaman" dedi. ~~~~~~~ Gece oğlunu emzirip kucağında uyuttu Dilda. Birdenbire telefonu çaldı. Savaş görüntülü arıyordu. Acele edip bir eliyle saçlarını düzeltip telefonu açtı. "Nasılsın Dilda?" "İyiyim Savaş sen nasılsın?" Dilda'nın ona karşı biraz daha yumuşamış olduğunu fark edince gülümsemeden edemedi Savaş. "Bir yerin ağrıyor mu?" "Biraz ağrılarım var ama yarına geçer." "Robin ne güzel uyuyor öyle." "Evet" deyip Robin'in başını öptü Dilda "Bana öyle huzur veriyor ki anlatamam." "Seni seviyorum Dilda kalbim sen diye atıyor. Bir ateş düştü bedenime dermanı sensin Dilda." Dilda'nın bedeni sımsıcak oldu birden. Bacaklarının arası huylandı. Utandı böyle hissettiği için. Zihninde sürekli Savaş'la kendisini bir yatağın içinde çıplak, tenleri birbirine dolanmış görüyordu. Bu rezilce düşünceler zihnine çakılmıştı adeta. Yanaklarının ateş gibi yandığını hissetti. Kalbi ağzından fırlayacakmış gibi çarpıyordu. "Savaş ben sürekli umut etmekten sonra hayal kırıklığına uğramaktan bıktım. Tükendim anlıyor musun?" uzun bir süre sustuktan sonra Savaş'a dikti gözlerini. Kalbinden geçenler diline döküldü "Beni incitme olur mu hayal kırıklığım olma sakın." Savaş gülümsedi ona. "Seninle birlikte öğrenip yaşayacağız aşkı. Ve ben en çok senin gözlerinde demleneceğim kadınım." Bölüm sonu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD