10

1221 Words
Fırından çıkardığı keki soğuması için tezgaha indirdi Eda. Masanın ucunda oturmuş bir şey söylemeye hazırlanan abisine baktı. "Bana bir şey mi söyleyeceksin abi?" diye sordu. "Gülay hakkında konuşacaktım." dedi Sinan "Ne olmuş Gülay'a?" "Ona da kızgın mısın Eda?" Sandalyeyi çekip abisinin karşısına oturdu Eda. "Bunu da nereden çıkardın?" "Onunla ciddi düşünüyoruz ama eğer sen istemezsen..." "Gülay teyzemizin kızı ve çok iyi biri sana da aşık." dedi Eda "Bak abi eskiden sözlendiğim adamı Gülay'ın kardeşiyle yatakta bastım diye Gülay'a kin besleyecek değilim." "Sahi mi beni üzmemek için böyle konuşmuyorsun değil mi kardeşim?" "İnan Gülay'la evlenmeni çok isterim abi." dedi Eda "Severek sözlenmedim ki ben annemlerin isteğiyle görücü usulüyle oldu. Kalbim kıpırdamadı bile ona karşı. İyi bir ailenin çocuğu dediler işinde gücünde dediler ben de anne babamı kırmamak için kabul ettim." Sevda hanım ve kocası mutfak kapısının ardında durmuş onları dinliyordu. Kendi istekleri için evlatlarını az daha yakacaklardı. Çok cahilce davrandıklarını kabul ettiler. Evlenip yuva kur demek yerine, oku kendi ayaklarının üstünde dur kimseye muhtaç olmadan yaşa demeleri gerekirdi. Az daha kızlarının hayatını yakacaklardı. Hatalarından büyük bir ders çıkarmışlardı. Kızlarının da bir birey olduğunu kendine ait düşüncelerinin, fikirlerinin olduğunu bağımsız olduğunu anladılar. Eda "Benimde hatam var tabi ki aklım karışmıştı. Annemin evlendikten sonra seversin demesine, babamdan çekinmem..." deyip sıkıntıyla nefesini verdi. Sinan Eda'ya sarıldı "Keşke bunları yaşamak zorunda kalmasaydın." Eda gülümsedi "Üzülmüyorum ki ben umurumda bile değiller onlar. Ben hayatıma bakıyorum. Dediğim gibi Gülay'la hiçbir sorunum yok." Zil çaldı "Ben kapıya bakayım." deyip gidip kapıyı açtı Eda. Karşısında Miran'ı görünce utançtan gözlerini kaçırdı. Eda'nın üstündeki ayıcıklı pijama takımına tebessüm etti Miran. Gamzeli kızılın utangaç halleri hoşuna gidiyordu "Abim istediğin kitaplığı yaptı. Müsaitseniz pikaptan indireceğiz" dedi. "Tabii" deyip merdivenleri çıkmaya başladı Eda. Üstündekileri giydiği için lanet etti. "Hay şansıma." içeri geçince "Devran abi kitaplığımı getirdi" deyip odasına koştu hemen üstündekileri çıkarıp rastgele attı bir köşeye. Beyaz lacivert şeritli, dizlerinin hizasında yırtmaçlı olan elbisesini gardıroptan çıkarıp hızlıca giyindi. Saçlarını hızlı hızlı düzeltti aynanın karşısında. "Eda müsait misin kitaplığını odana getirecekler" dedi Sinan kapının ardında durup. Eda kapıyı açtı "Buyurun hoş geldiniz" "Hoş bulduk nasılsın Eda?" diye sordu Devran, "İyiyim abi." "Dediğin gibi maviye boyadım kitaplığını istediğin büyüklükte yaptım" "Çok güzel olmuş eline emeğine sağlık" "Hayırlı olsun güle güle kullan" dedi Devran. "Ne tarafa koyalım?" Yatağın karşısındaki boş duvarı gösterip "Şu tarafa" dedi Eda. Kitaplığı kaldırırlarken Miran'ı dikatle izliyordu. Kitaplığı kaldırırken kol kaslarının şişmesini damarlarının kabarmasını izlemek hoşuna gidiyordu. İçinden dokunmak geçiyordu. Kalbi onu görünce yerinden oynuyor karnını heyecanlı dalga yalıyordu. Annesi Lazca içecek bir şey getirmesini söyleyince kendisini toparlayıp mutfağa gitti. Yaptığı keki kesip tabaklara doldurdu. Ocaktaki yeni demlenmiş çayı bardaklara doldurup tepsiye dizip salona taşıdı. Salonda karşı karşıya oturmuşlardı. Babasıyla abisi Devran'la sohbet ediyordu. Miran'ı ona bakarken yakalayınca istemsizce gülümsedi Eda. Yabancısı olduğu duygular sarhoş gibi etmişti onu. ~~~~~~ "Beni sevdiğini söyledi" dedi Dilda onu merakla dinleyen ablalarına. "Sen ne dedin peki?" diye sordu Rojin. "Gönül eğlendirdiğini söyledim inanmadım." "Dilda..." "Abla adam kendisi zaten söyledi bir çok kadın tanıdığını. Siz böyle bir adama inanır mısınız? Çapkın bir adam ne kadar sevebilir ki bir kadını?" "Hu hu evde misiniz?" deyip kapıya vurdu Türkan. Türkan'ın sesini duyunca sustular. "Dizi başlamadı değil mi?" diye sordu Türkan çekirdek ve gazozları kapının kenarına koyup. "Birazdan başlayacak." dedi Simal. Türkan ellerini Dilda'nın kucağında oturan Robin'e uzatıp "Ver biraz seveyim" dedi Robin'i kucaklayıp "Kız Dilda oğlun o kadar tatlı ki ısırasım geliyor valla" deyip Robin'in ayaklarının altını öptü. Dilda hafifçe gülümsedi. "Efsun niye gelmedi?" diye sordu Simal. "Sınavlara çalışıyor" dedi Türkan. Rima'yla Sevim ve Mihriban eve gelince diziyi başlattı Helin. Türkan çekirdekleri kaselere döktü. Rojin gazozları bardaklara doldurdu. Televizyona döndüler. Yusuf'un Olcay'a olan aşkına imrendiler. Yedi Tepe İstanbul samimi doğal aşkı en güzel anlatan diziydi. İzleyince içine çekiyordu insanı. Bir bölümün daha sonuna gelirken, "Bize de böyle bir aşk nasip olur mu?" diye hayıflandı Türkan. "Sizinki devlerin aşkı Türkancım" deyip göz kırptı Rojin. Kaptığı koltuk minderini Rojin'e fırlattı Türkan. Kadir'le sevgili oldukları zaman mahallenin diline devlerin aşkı diye dolanmışlardı. "Deli misin nesin ikide bir ne diye o uyuzu hatırlatıyorsun bana" Mihriban kendini tutamayıp "Abimin neresi uyuz kurban ol sen abime" diye çıkıştı Türkan'a. Türkan ellerini kalçalarına koyup "Kız bana bak dua et seviyorum seni yoksa şimdi çarşaf gibi silkelerdim seni şuracıkta." "Valla silkeler. Hatırlamıyor musunuz Kadir'e çıkma teklifi eden kızı nasılda doğduğuna pişman etmişti Türkan" diye güldü Simal. Türkan sinirle "Ne boka yaradı sanki. Hiçbir erkek için kendini küçük düşürmeye değmez. Azıcık kızdım diye terk etti beni Almanyaya gitti hayırsız. İnsan hiç mi özlemez merak etmez mi? Bir kahvenin kırk yıl hatırı oluyor da bir gülümsemenin sevmenin el ele tutuşmanın hiç hatırı olmuyormuş." gözlerine yaş dolunca hızlıca ayaklanıp çıktı evden. "Rojin Mihriban bir tutmadınız çenenizi" diye kızdı Dilda "Nasıl insanız yahu" "Aslında abim Türkan'ı hep soruyor bana." dedi Mihriban. "Bundan Türkan'ın haberi yok ama" dedi Rojin. "Haberi olsun istemiyor da ondan." Dilda ayaklandı "Ben Türkan'ın yanına gideceğim kötü oldu kız." Evden çıkınca Güneş'le Janya'yı kol kola avlu kapısından geçerlerken gördü. "Halasının aşkı buradaymış." deyip Robin'i kucaklayıp öpücüklere boğdu Güneş "Bal gibi bal." başını okşayıp öptü "Keşke bizim evde kalsan bir tanem." "Zamanı var canım" dedi Janya. "Biliyorum abim Robin'in iki yaşını doldurana kadar sizde kalmasını istedi" dedi Güneş bahçeye serilmiş hasıra oturduklarında "Robin'i göğsünde uyutmak istediğini söylemişti bir keresinde." Dilda birdenbire Savaş'a haksızlık yaptığını sezinledi. Robin'i resmen babasından ayırmıştı. Robin bütün gün yanındayken Savaş sadece birkaç saat görebiliyordu oğlunu. Robin sadece Dilda'nın kokusunu biliyordu Savaş'ı ise hiç bilmiyordu. Robin hep bebek kalmayacaktı ki. Babasını tanımalıydı. Buna hakkı vardı. Dilda ikisine de çok büyük bir haksızlık yaptığını anladı. Birdenbire ağzından "Abini ara gelsin oğluyla biraz vakit geçirsin" sözcükleri döküldü. "Abimde Robin'i görmek istiyordu." deyip telefonu eline aldı Güneş. "Arka bahçedeyim kiraz toplayacağım kendime." dedi Dilda "Robin'in karnını doyurdum altıda temiz bir şey olursa bana seslenirsiniz." Savaş'ı görmemek için kirazları bahane etmişti. Yarım saat sonra eve gelmişti Savaş. "Abi buradayız." dedi Güneş. Savaş yanlarına gitti. Oğlunu çok özlemişti. Kucağına alıp sandalyeye oturdu. Robin'i öpüp kokladı. Kucağında pış pışladı. Dilda duvarın arkasına gizlenmiş onları izliyordu. "Keşke beni gerçekten sevdiğine inana bilsem Savaş. Keşke ilk tanıdığım erkek sen olsaydın." deyip bahçeye döndü. Bir saat sonra "Annesi nerede?" diye sordu Savaş. "Robin hakkında bir şey soracaktım. "Ablam arka bahçede" Robin'i Güneş'in kucağına verip arka bahçeye gitmeye başladı Savaş. "Hadi gel yukarı çıkalım yarın ki ödevimizi yapalım." Dedi Janya. "Robin ne olacak peki?" "Şimdilik ağlamıyor ablamlar yukarıda bakarlar ona merak etme." dedi Janya. Dilda'yı kiraz toplarken gördü Savaş. Arkadan sarılmak, boynunu öpmek, kokusunu içine çekmeyi istedi. Dudaklarına mühürlenmeyi istedi. Onu tanıdığından beri hiçbir kadınla birlikte olmamıştı. Sadece Dilda'yı istiyordu. Beklemek işkenceye dönüşmüştü onun için. Bir erkek olarak feci zorlanıyordu. Dilda'dan başkasının ona haram olduğunu biliyordu. Dilda'yı ömür boyu olsa da bekleyecekti. Bekledikçe daha çok sevecek daha çok isteyecekti. Kendi kendine "Dudaklarına mühürlendiğim günler olacak" diye mırıldandı. "Hala dün topumuz yüksek dalların arasına sıkıştı bize topu verir misin?" diye sordu Avzem bahçeye kuzenleriyle koşarken. Dilda arkasını döndüğünde Savaş'ı gördü. Onu görmemiş gibi yapıp yeğenlerine döndü. "Bir daha ağaçlara atmayacaksınız topu." "Tamam hala" dedi Avzem. Dilda terliklerini çıkardı. "Dilda düşersin bırak ben çıkayım ağaca." dedi Savaş Dilda'nın yanına gidip. "Sen karışmasana git oğlunla vakit geçir biraz." deyip ağaca çıktı Dilda. "Gözünü seveyim in aşağıya düşeceksin" dedi Savaş korkarak izledi Dilda'yı. Dilda onu dinlemedi ayağını kaldırıp üstteki dala koymaya çalışırken ayağına birdenbire kramp girince dengesini kaybetti. "Ah!" "Dilda" diye bağırdı Savaş. Dalların arasından hızlıca yere çakıldı Dilda. Başını çok sert vurmuştu. Bayılmadan önce Savaş'ın "Dilda" diye bağırdığını duydu. Bölüm sonu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD