9

1158 Words
Sabahın sekizinde kendiliğinden uyandı Dilda. Uyanır uyanmaz Robin'in kalbini yokladı. Kalp atışlarını hissetmek yüreğini ferahlattı. Bunu bir ritüele dönüştürmüştü Dilda. Uyumadan önce ve uyandıktan sonra ilk işi Robin'in kalbini yoklamak oluyordu. Bebeğini kalbinden öpüp geri çekilip onu izlemeye koyuldu. Minik göğsünün inip kalkışını seyretmek huzurluydu. Bir süre daha izledikten sonra başının yanını öpüp yataktan çıktı. Lavaboya geçtiğinde pijamasına kan sızdığını gördü. Lohusa dönemi henüz bitmemişti. Banyoya geçip üstündekileri çıkarıp çamaşır makinesine koyup çalıştırdı. Ilık suyla hızlıca yıkanıp bornozunu giyinip çıktı. Odasında giyinirken duvardaki güller dikkatini çekti. Rojin'in söylediklerini hatırladı. Onları saklamak aptalcaydı. Tamamen giyindiğinde yatağa çıkıp duvardaki gülleri aldı. Cama yanaşıp son gücüyle bahçeye fırlattı gülleri. Kendi kendine gelin güvey olmuştu. Savaş'ın kendisinden hoşlandığını düşünmek aptalcaydı. Eli hızlı hızlı atan kalbinin üzerinde dolaştı. Savaş'ı düşünmek bile heyecanlandırıyordu onu. Kalbine kızdı. Elinde olmadan Savaş'ı seviyordu. Evden çıkıp bahçeye indi gülleri alıp geri döndü. Kendine engel olamıyordu. Odasına girdiğinde Robin'i uyanık buldu. "Benim güzel oğlum." dedi yanına uzanıp Robin'i izlemeye koyuldu. Havaya kalkan ayaklarına, ellerine tebessüm etti. Ellerini avucuna alıp öptü. Tırnaklarının uzamış olduklarını fark etti. Yüzünü çizip canını yakmasını istemiyordu. Komodinin çekmecesinden törpüyü alıp dikkatle Robin'in tırnaklarını törpülemeye başladı. Onu gülümserken görünce içi mutlulukla taştı. "Bana anne diyeceğin günü sabırsızlıkla bekliyorum bebeğim." deyip avuç içini öptü. Robin'in altını değiştirip sarı renkli arılı tulumunu giydirdi. Saçlarını özenle taradı. "Maşallah bal gibisin" deyip güldü oğluna sarılıp. Birlikte odadan çıktılar. Janya Robin'in yanağını hafif sıkıp "Yerim ben bunu ya." dedi ellerini öpüp. Dayanamayıp diğer yanağını da sıktı "Büyüyünce çok yakışıklı olacak bu" Robin ağlamaya başlayınca Dilda "Ağlatmasana oğlumu" deyip kardeşinin kalçasına vurdu. "Oğlun çok nazik ablacım. Azıcık yanağını sıktım kıyametleri kopardı beyefendi." dedi Janya mutfağa girip. Miran odasından çıkınca "Nasılsın abla" dedi. "İyiyim canım." dedi Dilda. "Peki sen nasılsın?" "Son yarışı kazandı kardeşin." Dilda gülüp Miran'a sarıldı "Çok sevindim. Her zaman dikkat et kendine olur mu" "Kazanmamın şerefine ailecek piknik yapacağız." deyip Robin'i kucağına alıp salona geçti Miran. Annesine dönüp "Sevda teyzeleri de çağırın pikniğe" deyip yarıştan kazandığı paranın çocuğunu annesine uzattı. "Sağ ol oğlum "dedi Asmin parayı cebine koyarken. Miran'ın ona verdiği paranın bir miktarını altına çeviriyor evlendiği zaman zorlanmamasını istiyordu. Telefonu çalınca kaldırıp konuşmaya başladı. Almanyadaki kardeşinin sesini duyunca sevinçle güldü. İzmir'e kesin dönüş yapacaklarını duyunca istemsizce ağladı. Yüreği sızladı. Şehnaz kendini asmıştı diğer iki kardeşleri kazada ölmüştü. Bir tek Berdan kalmıştı. Korkak titrek bir sesle "Şaka yapmıyorsun değil mi?" diye sordu. Behram karısına dönüp "Şaka yapmıyor bizim sokağın başındaki evi satın aldı Berdan." dedi. Asmin hanım kocasına döndü. Kaşları çatıldı "Bunu şimdi mi söylüyorsun?" dedi. Telefondan kahkaha seslerini duyunca "Yeğenimi benim için öp kardeşim gelmenizi sabırsızlıkla bekliyorum." Dilda annesine baktı "Dayım mı gelecek?" "Kesin dönüş yapıyorlar" diye gülümsedi Asmin hanım "Aldığı evi temizlemek lazım birde bununla uğraşmasınlar." Behram karısına gülümsedi "Evi çoktan temizlettim ben" "Gözümüz aydın anne" dedi Dilda gülümseyip. "Peki ne zaman gelecekler?" diye sordu Helin heyecanlanıp. "Birkaç güne" dedi Asmin hanım "Serhad'la konuşuyorsun sürekli sana söylemedi mi?" "Hayır." dedi Helin. Kuzeniyle sürekli mesajlaşıyordu. Onu içten içe beğeniyordu da. Dilda'nın acısını paylaşmak için ailecek mezarlığa gittiler. Dualar okuyup çiçekler ektiler oğlunun mezarına. Dilda'nın aklına oğlunun cennette olduğu gelince tebessüm etti. Robin huzursuzlanıp ağlamaya başlayınca Dilda şükretti. Robin'de olmasaydı hayat çekilmezdi. Ailesine dönüp "Gidelim artık" dedi dik durarak. Oğlu için bir şey yapılamazdı ama Robin hayattaydı ve ona ihtiyacı vardı. Robin için daha güçlü olmak zorunda hissetti kendini. Bu minik savunmasız meleğin onun korumasına ihtiyacı vardı. Mezarlıktan ayrıldıklarında "Ben kitapçıya uğrayacağım" dedi Dilda ablalarının ne söyleyeceğini bilip "Yalnız gitmek istiyorum" dedi. Barış'ın kitap kafesine gittiğinde Salih'i kitap okurken gördü. "Merhaba" Salih başını kaldırıp baktığında ona gülümsedi "Hoş geldin. Bu oğlun mu?" "Evet." "Sevebilir miyim?" "Tabi" deyip Robin'i Salih'in kucağına verdi Dilda. O sırada Barış geldi yanlarına. "Oğlun çok tatlı" dedi Barış. Hayranlıkla bakıp "Ve sen çok iyi bir annesin." Dilda gülümsedi. "Teşekkür ederim." orada birkaç saat kaldı. Barış'ın sokak hayvanları için kaplara yemek koyup kaldırımdaki ağaçların diplerine çalışanlarıyla beraber dizdiğini gördü Dilda. Öğrenciler için kitapları daha ucuza sattığına şahit oldu. Çiçekleri suladığını, çalışanlarıyla birlikte masaları sildiğini görünce "Ne iyi bir adam" diye geçirdi içinden. Barış ve çalışanlarının ona gösterdiği ilgiden hoşnuttu Dilda. Bu yabancı insanlarla oturup bir şeyler içmek yazarlar ve kitapları hakkında konuşmak iyi gelmişti ona. Robin herkesin ilgi odağı olmuştu. Kafeye gelen müşteriler Robin'i seviyor Dilda'dan izin alıp kucaklıyor minik burnuna pembe yanaklarına öpücük konduruyorlardı. "Arka tarafta çiçek bahçem var bakmak ister misin?" diye sordu Barış. "Tabii" deyip ayaklandı Dilda. Robin'i kucaklayıp Barış'ın arkasından gitti. Uzun geniş çiçekli bahçeye geçtiler. Çiçeklerin yaydığı koku Dilda'ya huzur verdi. Gözlerini kapayıp kokuyu uzun uzun çekti ciğerlerine. "Çok güzel" deyip Barış'a döndü "Her türlü çiçek var burada." "Çiçekleri sulamama yardım eder misin?" "Elbette." deyip Robin'i bebek arabasına yerleştirip Barış'ın uzattığı sulama kabını alıp ilerledi Dilda. Çiçekleri sularken "O gün mezarlıkta sen kimi ziyaret etmiştin?" Barış'ın eli dondu. Kaşları çatıldı neyse ki Dilda onun yüzünü görmedi. "Annemi" diye yalan söyledi. "Yeni mi kaybettin?" "Uzun bir zaman ama acısı yara gibi taze" "Üzüldüm. Başka kimsen yok mu eşin falan yada kardeşin?" "Kitaplarım çiçeklerim ve bir de köpeğim var." "Anladım." Barış tebessüm etti. Dilda Robin'i çimlere uzandırıp fotoğrafını çekti. Robin kendiliğinden gülümserken "Maşallah benim oğluma" deyip telefonun ön kamerasını açıp Robin'in yanına uzandı dudaklarını oğlunun yanağına değdirip fotoğraf çekti. "Eve gitme vakti." "İstersen seni bırakırım eve" dedi Barış. "Sağ ol ama yürüyerek gitmek istiyorum. Her şey için teşekkür ederim." "Her zaman gel" "Gelirim" Tek başına yürürken telefonu çaldı çantasını açıp baktığında Savaş'ın aradığını gördü. "Dışardayım." dedi Dilda soğuk bir sesle. "Seninle konuşmak istiyorum Dilda. Fazlasıyla vakit kaybettim" "Ne konuşacaksın?" "Nerede olduğunu söyle bana yanına gelip konuşmak istiyorum." "Sahil kenarındayım" "Hemen geliyorum" deyip telefonu kapattı Savaş. Banka oturup Savaş'ın gelmesini bekledi Dilda. "Merhaba Dilda." Dilda başını arkaya çevirdi Savaş'ı görünce kalbi yine tatlı tatlı sancımaya başladı. "Ne konuşacaksın geç oldu evdekiler merak eder beni hemen söyle ne söyleyeceksen." Ses etmeden bebek arabasına eğilip oğlunu koklayıp öptü Savaş. Dilda sabırsızca "Ne söyleyeceksin?" "O gün hizmetçi kızlar senin hakkında çirkin şeyler konuşmuşlar." "Ben kendimi biliyorum o yüzden takmıyorum onları." dedi Dilda. "Benim hakkımda ne düşünüyorsun?" Gözlerini kaçırıp "Hiçbir şey sen Robin'in babasısın hepsi bu" dedi Dilda yalan söyleyip. Adamın gözlerine bakınca içi eriyordu adeta. Dudakları sızlıyor açlıkla boynunu öpme isteği artıyordu içinde. "Seni tanıdığımdan beri diğer kadınları gözüm görmüyor kulaklarım duymuyor. Yalnızca sen Dilda..." nazikçe elini kavradı. "Ne yapıyorsun" Dilda'nın göğsü hızlı hızlı inip kalktı. Burun kanatları titreyip genişledi. Avuçları Savaş'ın elinde sıcacık oldu birden. "Sana yalan söylemeyeceğim senden önce bir sürü kadın tanıdım." Dilda sinirle "Bana niye anlatıyorsun ki bunları banane bunlardan neyinim ben senin" "Eksik olanımsın." "Sen gönül eğlendiriyorsun sadece diğerleri gibi görüyorsun beni." "Bir tek seni seviyorum geberiyorum senin için sende bana karşı boş değilsin biliyorum. İzin ver seveyim seni o güzel kalbinden öpeyim." Gözlerindeki yaşları silip "Ben aynı şeyleri yaşamak istemiyorum bir adamın daha hayatımı mahvetmesine izin veremem." dedi. Savaş'ı seviyordu ama çapkın bir adamın onun kalbini seveceğine bir türlü inanmıyordu. Savaş'ın söylediklerini sadece heves sanıyordu Dilda. "Seni sevmek öyle güzel ki nakış nakış işlenmişsin içime senin o güzel kalbini sevdim ben merhamet et sev beni Dilda. Sev ki yaşadığımı hissedeyim." Bölüm sonu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD