5

2115 Words
Kır çiçeğini almış karısının vücudunda gezdiriyordu Renas. Çiçeği burnuna değdirince karısı gıdıklanmaya başladı. Dayanamayıp dudaklarını öptü. Onu uyurken öpmeyi seviyordu. Karısının dudakları kıpırdayınca geri çekilip, "Günaydın Simal hanım." deyip karısının ellerini tutup kendine çekti. Geceliğin ince askıları omuzlarından düşünce iştahla öpmeye başladı boynunu. Karısının tırnakları gece olduğu gibi yine sırtında geziniyordu. Omuzları öpülünce burnunu mis kokulu saçlara gömdü "Ne dersin bir tane daha bebeğimiz olsun mu?" kulağına fısıldadı. Simal hafifçe güldü. Renas başını kaldırıp "Ciddiyim" dedi karısının dudağına küçük bir öpücük kondurup. Avşin bebek birdenbire uyanıp ağlamaya başlayınca Simal geri çekildi. Yerdeki sabahlığı alıp giyindi. Yataktan çıkıp beşiğin yanına gitti. Cibinliği kaldırıp kızını kucakladı. Renas kızına tebessüm edip "Tam zamanında küçük hanım" dedi yataktan çıkıp. Kızının başını okşayıp "Çiçeğim" deyip minik ellerini öptü. "Annesinin aşkı" dedi Simal kızının kokusunu içine çekip mutfağa gitti. Avşin'i mama sandalyesine oturtup emniyet kemerini bağladı. Yumurtayı haşlamak için ocağa koydu. Kavanozda sakladığı meyve püresini kaseye döküp Avşin'in karşısına oturup yedirmeye başladı. Kızı iştahla mamasını yerken Simal birdenbire duygulandı. Mutlu bir evliliği dünyalar güzeli bebekleri olmasına bir an geliyor şaşırıp kalıyordu. "Mucizem" deyip kızının alnını öptü. Avşin bebek ellerini birbirine vurup coşkuyla "Anne" dedi bunu birkaç kez tekrarladı. Simal kaşığı bıraktı. Kızı ilk kez konuşmuştu. Hem de ilk sözü anne olmuştu. Kızını kucaklayıp sarıldı. Yanaklarını öpüp sevdi. "Bir daha anne de" dedi gülerken. Kocasının mutfağa girdiğini görünce "Renas Avşin konuştu. Anne dedi bana" Kızını kucaklayıp havaya uzatıp "Sonunda konuştun küçük hanım. Suskunluğunla anneni nasıl korkuttun bir bilsen" deyip kızının başını öptü. Karısına dönüp "Boşuna o kadar üzüldün. Kızımız sonunda konuştu." Simal Renas'a "Bugün Avşin'in doğum günü biliyor musun? tam bir yaşına bastı kızımız" dedi. "Annemi arayıp haber vereceğim" deyip yatak odasına gitti. Komodinin üstünden telefonu alıp annesini aradı. Konuştuktan sonra telefonu kapattı. Kocasının odaya girdiğini gördü. Üstündeki siyah atlet vücuduna yapışmıştı. "Hava çok sıcak ben avluya geçiyorum" Simal'in kıskançlığı tuttu "Tişörtünü giy." dedi kesin bir dille. Kocasının avluya geçip tulumbadan su çekip üstüne dökeceğini biliyordu. "Hem o atlet ne öyle vücuduna yapışmış" Karısının belini kavrayıp onu kendine bastırdı. Kulakları tatlı inlemeyle doldu. Dudaklarını ısırmasını zevkle izledi "Gece öyle demiyordun ama. Göğsüm senin ısırıklarınla dolu" "Benden başkası seni atletle görsün istemiyorum. Kıskanıyorum işte elimde değil. Söylüyorum sana bu şekilde çıkarsan avluya bende atletle çıkarım." "Simal sen delirdin mi nasıl atletle çıkacağını söylüyorsun?" "Bak düşünmesine bile katlanamıyorsun ben neler çekiyorum anla biraz beyefendi." "Tamam söz sen yeter ki atletle dolaşma etrafta." "Dolaşırsam ne olur ki?" diye kocasına takıldı Simal. "Gözünü seveyim bana böyle takılma. Söz verdik işte tamam" "Ne yapayım beni ancak böyle anlıyorsun." dedi Simal kocasına kızgın bakıp. "Siz erkekler taş kafalısınız. Kıskanmanın size özgü bir şey olduğunu sanıyorsunuz. Ama büyük yanılıyorsunuz. Kıskanıyorum seni işte tamam mı? Bu arada söyleyeyim kaslarını belli eden bütün kıyafetlerini çöpe attım." ~~~~~~ "Anne hani abim şimdi gelecekti? Geç kaldım sayesinde ilk okul değil ki bu" sitemle konuşup saatine baktı Eda. "Geç kaldım işte. Otobüse binsem bile yetişemem" "Sinan'ı aradım trafiğe takılmış" Sevda hanım üzgünce mırıldandı. Helin'in kuaförünün önünde duran siyah yarış motoruna baktı "Bu kimin ki?" "Helin'in abisinin neden sordun?" "Şimdi geliyorum" Annesinin koluna yapışıp "Anne sakın." dedi Eda kalbi hızla çarpıp. "Ne var canım bunda." kolunu yavaşça çekerken Miran'ı kuaförden çıkarken gördü Sevda hanım. "Miran oğlum bakar mısın?" diye selendi. Miran onlara dönüp "Efendim teyze?" dedi. "Eda okula geç kaldı da onu okula bırakır mısın?" "Bırakırım" Dişlerini bastırıp kızgınca "Ah anne ah" diye fısıldadı Eda motorun yanına gitmeye başladı. Miran'ın arkasına geçti. "Sarıl bana" "Niye sarılacakmışım?" "La havle!" deyip motorunu çalıştırdı Miran. "Kaç dakikan var?" "On beş dakikam var ama önemli değil yetişemeyiz" mahalleden çıktıklarında motor hızlandı. Eda korkuyla utanmayla karışık bir duygu içinde Miran'a sımsıkı sarıldı. "Yavaş olamaz mısın korkuyorum" diye sesini yükseltti. Kasktan dolayı Miran onu duymadı. Eda'nın tek yapa bildiği daha sıkı sarılmak oldu. Üniversitenin önüne geldiklerinde acele bir şekilde motordan inip saatine baktı. Dersin başlamasına beş dakika vardı. Dağılan saçlarını düzeltirken "Geç kalmadık" dedi Miran dudakları kıvrılıp. Eda "Geç kalmadığımızı nereden biliyorsun?" diye sordu saçlarını düzeltmeye devam edip. "Saçlarını düzeltişinden." Bir eli saçında kalırken şaşkın gözleri erkeğin yüzünde gezindi. Yakışıklıydı. Kahverengi gözlerinin içine bakarken kalbi yerinde durmuyordu. Kız arkadaşlarından biri ona seslenince kendini toparladı. "Teşekkür ederim" diye mırıldanıp oradan ayrıldı. Miran umutla "İstersen seni almaya gelirim" dedi yine gelmek istiyordu. Eda ona bakmadan "Hayır teşekkürler" dedi aceleyle yürüyüp. ~~~~~~ "Bir şey yapmadım ki ben anne." "Yaptın demiyorum Dilda. Sadece dikkatli ol diyorum. Robin'in babası geldi mi onları yalnız bırak diyorum." "Ne var bunda anne bahçede oturmuşlar sadece. Sanki baş başa bir yerlere gitmişler gibi konuşuyorsun." dedi Rojin Dilda'yı savunup. "Kızım millet iyi konuşmaz." "Bizene milletten anne. Sırf millet ne düşünür diye kendimizi kısıtlayamayız. Dilda kötü bir şey yapmıyor ki. Sen kızını tanımıyor musun?" "Elbette tanıyorum. Ben sadece size laf gelsin istemiyorum. İnsanlar kötü." dedi Asmin hanım yorgunca kendini koltuğa attı. "Arkandan laf ederler sonra." "Demek evli olmayan bir erkekle kadının yan yana gelmesi iyi değil öyle mi daye (anne)" "Öyle tabi" "Peki babamın duvarlardan atlayıp seninle bahçelerde gizli buluşmalarınız neydi?" diye annesine takıldı Rojin. Asmin hanım "Biz evlendik. Konuşan herkesin dili bağlandı" dedi kendini savunup. Dilda araya girip "Tamam öyleyse. Robin'in babası geldi mi eve geçerim o gidene kadar da ortalıkta görünmem." dedi gözleri dolup. "Hayatıma müdahale etmenizden yoruldum. İlk evliliğim cehennem gibiydi. O bir ay içinde neler çektim haberiniz bile yok. Hapis hayatı yaşadım biliyor musunuz? Evden dışarıya adımımı atamadım. Bedir işe giderken kapıyı üzerime kilitliyordu. Onu aldatacağımdan korkuyordu çünkü. Şimdi sen başladın anne. Tamam istediğin gibi olsun." Asmin hanım pişmanlıkla baktı kızına "Dilda kızım dur" Dilda dinlemedi odasına geçip Robin'i emzirip uyuttu. Biberona sütünü sağıp odasından çıktı. Soğuk bir duş aldıktan sonra yeşil eteğini ve beyaz gömleğini giyip saçlarını tarayıp evden çıkmaya başladı. "Nereye gidiyorsun kızım?" Annesine bitkince bakıp "Gezmeye umarım arkamdan kötü bir şey konuşup üzmeler seni anne." deyip sandaletlerini giyip çıktı Dilda. "Dilda dur beraber gidelim" dedi Rojin. "Yalnız kalmak istiyorum." Oğlunun mezarına ektiği çiçekleri suladı Dilda. Yine ağladı. Saatler sonra yavaşça kalktı. Salih'i gördü. İlk gördüğü gibi korkunç gelmedi ona. Yanına gitmeye başladı. Kanadı kırık bir melek işlenmiş mezar taşına üzgünce baktı. Dilda'nın geldiğini fark edip ona baktı Salih "Çok yaklaşma kokuyorum tiksinirsin." Mezar taşına yazılmış isimi okuyup "Sevgilin miydi Şule?" diye sordu Dilda. Salih üzgünce başını salladı titreyen bir sesle "Evlenecektik. Ona tecavüz ettiler Şule kaldıramadı bunu gözlerimin önünde intihar etti. Tutamadım onu yetişemedim uçurumdan attı kendini." Dilda'nın boğazı düğümlendi. Dondu kaldı. "O gitti ben delirdim. Yani delirdiğimi söylüyorlar. Ama ben delirmedim ki. Eğer delirmiş olsaydım acı hissetmezdim değil mi?" diye gözlerinden yaş gelinceye kadar güldü Salih. "Tedavi olman lazım" Salih yüzünü buruşturup "İlaçlar beynimi uyuşturmaktan başka hiçbir şeye yaramıyorlar. Burada yatan tek Şule değil anlıyor musun? Benimde içim öldü. renklerin bir anlamı yok. içtiğim suyun yediğim yemeğin hiçbir tadı yok" Dilda elinde olmadan ağladı. "Ağlama." Birlikte mezarlıktan çıkarlarken yaşadığı her şeyi Salih'e anlatmaya başladı Dilda. Onu Salih'ten başkası anlayamazdı. Çünkü yalnız acı içinde olanlar birbirlerini anlarlardı. "Bebeğin için üzüldüm." "Eğer bebeğim ölmeseydi ayrı bir eve çıkacaktım. Zengin bir amcam vardı ölmeden önce evini arabasını çiftliğini benim üzerime yapmıştı. Bebeğimle beraber çiftlikte yaşayacaktık. Sadece oğlum ve ben ama olmadı işte. Hayal kurmamak lazımmış." "Belki diğer bebekle hayalin gerçekleşir." Dilda elinde olmadan güldü "Bebek bana ait değil." telefonu çalınca kaldırdı. "Şimdi gelmek istemiyorum eve" "Dilda Robin uyandı ağlamaktan göbeği çatlayacak yazık değil mi?" diye kızdı Rojin. "Biberonda sütüm vardı" Rojin sesini yükseltip "Aç değil senin kokunu istiyor gerizekalı" dedi. "Bak Dilda Robin'in babası da birazdan gelir. Oğlunu bu halde görse ne olur bir düşün istersen. Sorumluklarını bil tamam mı? Robin'i ağlatmaya hakkın yok. Ne biçim annesin sen" Dilda'nın kalbi korkuyla çarptı "Mezarlıktayım şimdi otobüs gelir hemen yetişirim." "Geç olur öyle" "O zaman söyle Miran'a gelip beni alsın" "O şu an motor yarışında." dedi Rojin. Taksinin yolda geçtiğini görünce telaşla "Taksi" diye bağırdı Dilda. Taksi durunca Salih'e dönüp "Seni tanığıma sevindim. Yine görüşürüz" deyip hızla taksiye bindi. Avlu kapısında durduklarında açık pencereden Robin'in yürek dağlayan sesini duyunca arabadan fırladı. Avlu kapısından geçtiğinde oğlunu Rojin'in kucağında gördü. Dilda koştu "Ver bana." oğlunu kucaklayıp "Geldim annecim geldim" dedi sesi titreyip. Robin her hıçkırdığında onun yüreği yanıyordu. Başını öpüp "Ağlama aşkım ne olur ağlama" eve doğru gitmeye başladı. "Yemin ederim seni tokatlamak istiyorum Dilda. Robin'i ne hale getirdin ya. Yazık değil mi? Öyle her aklına estiğinde bırakıp gidemezsin tamam mı?" diye kızdı Rojin. "Annem senin iyiliğin için öyle konuştu. Korkuyor kadın anlasana." Sadece fotoğrafta gördükleri Şehnaz teyzesinin hazin hikayesini biliyordu Dilda. Bir erkeği sevmenin bedelini canıyla ödemişti teyzesi. Sevdiği adam korkak yüreksiz çıkmış onu yarı yolda bırakmıştı. Köy öğretmeni tayini başka bir memlekete çıkınca onu da kendisiyle beraber götüreceğini evleneceklerini söylemiş onu kandırmıştı. Bir gün önceden gece vakti herkesten habersiz köyden çıkmıştı. Bir zamanlar Şehnaz'la evlenmek isteyen erkekler ret cevabını aldıktan sonra ona düşman kesilmişlerdi. Şehnaz'a çirkin iftiralar atmaktan hiç çekinmiyorlardı. Hiç yaşanmadığı halde türlü türlü birbirinden çirkin hikaye anlatıyorlardı. Babası ailesi kızlarına inanıyorlardı elbet. Evin dışında olduğu gibi evlerinin içinde de Şehnaz'ı sevmeyen biri vardı. Üvey anne. Kocası ve üvey oğulları evden çıkarken sürekli nefretle Şehnaz'ı suçluyor 'Sayende baban da abilerinde başı eğik yürüyor Şehnaz hanım' deyip onu günden güne eritiyordu. Babası kızının iyiliği için köyden taşınmayı kararlaştırmıştı. Bu sevinçli güzel haberi duyan Asmin süt sağmak için ahıra giden Şehnaz'a köyden gideceklerini söylemek için ahıra koşmuştu. Kapıyı açınca nefesi göğsünde tıkanmış gözleri ardına kadar açılmıştı. Tavandan sarkan bir ip ve ucunda hafifçe sallanan Şehnaz'ı görmüştü. "Çok kızdı mı bana annem?" "Annem hangimize kızdı ki? Ne olur sanki biraz anlayış göstersen. Annem senin yabancı bir erkekle oturup konuşmana kızmıyor insanların senin için kötü konuşup sana iftira atmalarından korkuyor. Birde Şehnaz teyzeme tıpa tıp benzemen annemin korkusunu alevlendiriyor" Kucağında Robin'le odadan çıktı Dilda. Salona geçtiğinde annesinin namazı bitirdiğini görünce gidip sımsıkı sarıldı. "Özür dilerim" "Sen bir şey yapmadın ki ben eski kafalıyım cahilim kızım. Dünya dönüyor insanlar değişiyor. Sorun bende ayak uyduramıyorum bu zamana." "Sen cahil değilsin anne. Kendinle böyle konuşma bir daha. Benim içinde korkma tamam mı?" Asmin içi acıyarak kızına baktı "Bedir canını çok yaktı mı? Üzerine kapıyı kilitlediğini söyledin bugün. Doğru söyle sana hiç vurdu mu?" Dilda gerçeği söyledi "Vurmadı anne. Hem Bedir öldü gitti kurtuldum ondan. İyi ki öldü. Yoksa boşandıktan sonra bile rahat bırakmazdı beni." Merhametle kızının yüzünü okşayıp "İyi ki yanımdasın" dedi Asmin hanım. "Rojin'le beraber su getirin Robin'i yıkayalım ağlamaktan helak oldu zavallım. Yere örtüyü serip banyo setini kurdular. Suyu da ayarladıktan sonra, Dilda oğlunun üstünü çıkarmaya başladı. Rohat salona geçip Robin'i kucaklayıp sevmeye başladı. Asmin hanım "Öpme şu bebeği terli terli hastalanacak. Şu haline bak üstün başın toz içinde kalmış. Bütün gün top peşinde niye koşar ki insan?" diye kızdı. Rohat sırıtıp "Aşk bu anne aşk." dedi. "Vazgeçilmez" "Biri top peşinde koşar öteki motorcu olur Allah'ım sabır ver" dedi Asmin hanım. Kızları gülmeye başlayınca "Gülmesenize." deyip Robin'i kucağına aldı Dilda suyu başından dökmeye başlayınca dualarla yıkamaya başladı Robin'i "Maşallah suyu seviyor çıt çıkarmıyor" Kapı çalınca Dilda gidip kapıyı açtı. Savaş'ı görünce yutkundu. Avuçlarını ter bastı. Zahide'nin merdivenleri yavaş yavaş çıktığını gördü. "Merhaba" "Buyurun" Beraber içeri geçtiler. Asmin hanım Robin'i yıkayıp kuruladıktan sonra giydirmeye başladı. "Nasılsın Zahide?" "İyiyim şükür. Robin'i gördüm daha iyi oldum. Ne güzel olmuş benim paşam. Maşallah Dilda'nın sütü yarıyor." Asmin hanım Savaş'a bakıp "Sen nasılsın oğlum?" diye sordu. "İyiyim sağ olun" dedi Savaş. Oğlu kucağına verilince ona gülümsedi. Dilda'yı Robin'in kıyafetlerini yerden kaldırırken izliyordu. "Dilda otur biraz sohbet edelim" dedi Zahide "Beş dakika yanımızda oturmadın." "İşim var siz oturun" deyip salondan çıkmaya koyuldu Dilda. "Rojin ablan halleder. Gel otur biraz" dedi Asmin hanım. Dilda dönüp yanlarına oturdu. Zahide'nin telefonu çalınca kaldırıp konuştu. "Nergis senle beni Fatma'yı çaya davet ediyor" dedi Asmin'e. "Hadi kalk gidelim." Asmin hanım kızına döndü "Dilda biz gidiyoruz siz oturun" deyip kızına tebessüm etti. Odada baş başa kalınca daha da terlemeye başladı Dilda. Niye böyle oluyordu bilmiyordu. Savaş'a bakınca hisleri taşıyordu. Dili kuruyor kalbi tatlı tatlı sancıyordu. Savaş'ın gözlerine Dilda'nın parmağındaki altın yüzük takıldı. "Zahide teyze boşandığını söylemişti." "Evet boşandım" "Parmağındaki yüzüğü görünce sandım ki" "Babam hediye etti." dedi Dilda. Led televizyonda dondurulan Yeditepe İstanbul dizisi takıldı gözüne. Dilda'ya dönüp "Sen mi izliyorsun?" diye sordu Savaş. "Bizim kızlarla beraber nostalji dizileri izlemeye bayılırız. Ama en çok bu diziyi seviyorum ben. Sende seviyor musun?" "Televizyon izlemeye pek vaktim olmuyor. Kendime ait şirketim var. Ama eskiden bu diziyi izliyordum." Dilda güldü "Ben neredeyse bütün replikleri ezberledim. Şu vardı mesela. "Söylesene bir ev ne zaman ev olur? Tuğlaları döşeyip, boyayı çekince mi, yoksa çayı demleyip, perdeyi çekince mi?" Savaş Dilda'ya tebessüm etti. Sesi çocuklar gibi heyecanlıydı repliği okurken. Gözlerinin içine bakıp içinden gelerek "Yüreğimdeki bütün yüzler sana dönüşüyor" dedi. Bu repliği bir kadına söylemeyi o kadar çok istemişti ki. Dilda'nın kızaran yüzünü avuçlayıp içine çektiği dudaklarını tutkuyla öpmek istedi. Ona karşı hissettiği şey daha önce hiçbir kadına hissetmediği bir şeydi. Hep yanında olsun istiyordu. Sarılmak başını boynuna gömüp kokusunu içine çekerek uyumayı hayal ediyordu. Dilda'yı daha fazla utandırmamak için, "Dilda. Adının anlamı ne?" diye sordu Savaş. "Gönül veren." Devam edecek.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD