6

1713 Words
Gönül veren." Savaş'ın tebessüm ederek adını zikretmesi Dilda'yı gülümsetti. Kanın damarlarında hızlı bir şekilde aktığını hissedebiliyordu. Yanakları alev alev yanarken "Çay içer misin?" diye sordu. "İçerim." Robin'i Savaş'ın kucağına verip mutfağa gitti. Mutfağın camına çıkıp derin derin nefes aldı. Bir eli kalbinde kalırken "Ne oluyor bana?" dedi kendi kendine. Yüzündeki teri elinin tersiyle silip çayları doldurmaya başladı. Salona döndüğünde Savaş'ı oğlunun kokusunu içine çekerken gördü. Görüntü çok hoşuna gitmişti "Bebek kokusu dünyanın en güzel kokusudur." dedi mutlu sesiyle. "Öyle." "Hele birde kendi bebeğinin kokusuysa.." Dilda'nın boğazı tıkandı. Kendini biraz olsa da toparladıktan sonra "Bende bebeğimi böyle senin kokladığın gibi koklamak isterdim biliyor musun? Böyle tatlı tatlı gülerken, elleri, ayakları havaya kalkarken kucağıma alıp koklamak isterdim onu. Cansız bedenini koklamak nasip oldu." Savaş yüreği burkularak baktı ona "İnan yaşadıkların için her zaman üzülüyorum. Keşke elimden bir şey gelse de acını hafiflete bilsem." dedi kalkıp Dilda'ya sarılmak başını merhametle okşamak istedi. Bir süre sessiz kaldıktan sonra "Robin bana çok iyi geliyor. Ölen bebeğimin yerine koydum onu. Az önce çok kötü oldum kusuruma bakma" dedi Dilda. "Bu acının kusuru olur mu hiç?" "Ben altı ayın sonunda da Robin'i görmek istiyorum." "Bebekler altı aydan daha fazla süt içiyor diye öğrenmiştim" "Evet" "Oğlumun süt annesisin. Robin'e iki yaşına kadar sütünü vermeni istiyorum. Tabi sende istersen" Dilda Savaş'a hayranlıkla baktı. Her gün oğlunu yanına almak istediğini Güneş'in Janya'ya anlatmasıyla öğreniyordu. Savaş ona acımış mıydı yoksa içinden gelerek mi böyle konuşmuştu bilmiyordu. "Teşekkür ederim" "Ben senin hakkını hiçbir zaman ödeyemem Dilda." "Ortada hak falan yok. Robin canım içi. Birbirimize iyi geliyoruz. O olmasaydı ben bu halde olmazdım. Bebeğim öldüğü zaman aklımı kaybedeceğimden korkuyordum. Robin beni hayata bağladı. Şimdi yeniden gülebiliyorsam onun sayesindedir. O yüzden Robin'e ve sana teşekkür ederim." İkinci çaylarını içtikten sonra, Savaş ayaklandı. Oğlunun başını öpüp Dilda'ya uzatırken "Kendinize iyi bakın" dedi. Dilda sıcak bir sesle "Sende" deyip kapattığı kapıya sırtını yasladı. Kalbi olduğundan daha hızlı atıyordu. Göğsü hızlı hızlı inip kalkarken "Yaşanılması gereken şeyler var "dedi kendi kendine. Savaş'ın ona hissettirdiklerini seviyordu. ~~~~ Beraber yeşil fasulye doğrarlarken "Abla git şu boynundaki izleri kapat. Şimdi babamlar gelecek. Görürlerse ayıp olur" dedi Dilda. Rojin hızla ayaklandı "Ay unutmuşum." masaya koyduğu çantanın içinden aynayı çıkarıp boynuna tuttu. Dilda güldü "Git benim çantamdan kapatıcıyı al. Annem görürse kızar yine." Rojin Dilda'nın odasına gidip çantadan çıkardığı kapatıcıyı boynuna sürmeye başladı. Mutfağa döndüğünde "Bende diyorum Fatma yengem niye bana acayip acayip bakıyor. Meğer bu yüzdenmiş" Asmin hanım kucağındaki Avşin bebeği öpücüklere boğup. "Benim güzel torunum konuşmuş bugün. Hepimizin gözü aydın olsun." deyip mutfağa girdi. "Gerçekten mi anne?" diye sordu Rojin. Simal arkalarından mutfağa girerken "İlk sözü anne oldu kızımın" dedi bebek çantasını indirip. "Oh şükür." dedi Dilda. "Bahçede kutlayacağız kızımın doğum gününü. Ben şu balonları şişirmeye başlayayım" "Ya pasta?" diye sordu Rojin "Renas halledecek" dedi Simal. "Ne giyeceksiniz?" "Avşin'e kırmızı renkli, prenses modeli tüllü elbise aldık. Bende kırmızı elbise giyeceğim" "Anne kız kombini yani?" "Aynen öyle" "Bende Robin'in doğum gününde mavi elbise giymeyi düşünüyorum. Bizde anne oğul kombini yapacağız" diye gülümsedi Dilda. Ablaları ona öylece bakınca "Savaş iki yaşını doldurana kadar Robin'e sütümü vermemi istedi. İki yıl daha yanımda kalacak." diye açıkladı. "Robin bana anne der mi acaba çok merak ediyorum" Simal "Niye demesin? Robin'in annesi sensin Dilda. Ona sütünü, sevgini veriyorsun. Kendinden çok seviyorsun. Gecenin yarısında uykundan uyanıp onu kucağında pış pışlayıp uyutuyorsun. Annesi olman için onu doğurman gerekmez ki. Bak kendi annesi bir gram bile sütünü vermemiş, sevmemiş bile. Ama sen Robin'i görür görmez bağrına bastın. Sen gerçek bir annesin kardeşim." dedi kız kardeşine tebessüm edip. Asmin hanım kızına içten gülümseyip "Dilda, Robin sana ömrünün sonuna kadar anne diyecek." Dedi. Dilda güldü "O kadar kalmaz ki yanımda" Asmin hanım kızına "Belki sen onun yanında kalırsın?" dedi. Kızının gözlerindeki sevda ateşini görmüştü çünkü. Bu sefer mutlu olsun istiyordu kızı. Dilda konuşmaya fırsat bulamadı. Robin'le Avşin aynı anda ağlamaya başlamışlardı. Mihriban "Kaldırın fasulyeleri amcam kebap yapacağını söyledi." dedi mutfağa girip. Rojin "Simal Avşin'i al Helin'e gidin saçlarınızı yapsın" dedi "Anca hazırlanırsınız" "Sevda'ları da çağırın." dedi Asmin hanım. Kızlarına dönüp "Sizde gidin Avşin'e hediyeler alın" Evden her iki yengeleri ve Mihriban'la çıktı kızlar. Türkan'ın giyim dükkanına gittiler. "Maşallah ne tatlı bir bebek" dedi Türkan Robin'i kucaklayıp "Mis gibi kokuyor Allah'ım korusun" Dilda "Amin" dedi. "İnşallah sende sevdiğin bir adamla evlenip çocuklara karışırsın Türkan abla." Türkan'ın yüzü düştü. Mihriban'ı işaret edip "Bunun abisi yüzünden adım çıktı. Nereye gitsem Kadir'in sevgilisi diyorlar." "Aa Türkan abla sende abim zorla mı seni koluna takıp mahallede yürüyordu? Sende o zamanlar halinden memnundun." dedi Mihriban "Gereksiz yere tartışmasaydınız şu an evliydiniz" "Anneannen Roman kızıyım diye istemedi beni ama. Sürekli Çingene deyip duruyordu bana. Kadir'de çıkıp tek bir kelime etmedi savunmadı beni." "Irklar birbirinden üstün değil" dedi Mihriban "Anneannemin yaptığı kabul edilemezdi. Ama keşke abimi dinleseydin. Anneannemle çok tartıştılar. Abim yüzük bile almıştı sana biliyor musun? Aranızda tam olarak ne geçti bilmiyorum ama ikinize de yazık oldu." Türkan'ın yüzü ekşidi "Ay inşallah Almanyadan sınır dışı edilir o abin" "Edilirde inşallah gelip seninle evlenir" diye kahkaha attı Rojin. "Ay Türkan Kadir'le de bir başka yakışıyordunuz." "Aman uğraşmayın benimle. Ne alacaksanız alın gidin." "Akşam'a Efsun'u da al gel bize tamam mı?" dedi Rojin gülmeyi kesip. "Avşin'in doğum gününü kutlayacağız" "Bakarız" "Bakma gel" Hediyelerle birlikte dükkandan çıktılar. Dilda "Abla niye ikide bir Türkan'a takılıyorsun. Sürekli Kadir abiden bahsedip duruyorsun. Sinirlendiriyorsun kızı." dedi ters ters. "Ama onunda hoşuna gidiyor. İstemem yan cebime koy ayakları yapıyor aklınca." dedi Rojin "Türkan istese şimdiye çoktan evlenirdi. Ama o Kadir'i bekliyor." "Abimle aralarında ne geçti acaba?" dedi Mihriban. Rojin kocasının işten geldiğini görünce "Neyse ben evime gideyim hazırlandıktan sonra geliriz." deyip kocasının yanına gitti. Karısıyla yan yana yürürlerken kısık bir sesle "Benim seksi karım nasıllar bugün?" diye karısına takıldı Ferman. Yanakları kızarırken "Sokakta böyle konuşma benimle. Biri duyacak rezil olacağız sonra" dedi Rojin kocasına. Eteğinin cebinden anahtarı çıkarıp kapının kilidine soktu. Eve girdiklerinde "Gömleğini ütüleyim çocuklar okuldan geldiklerinde babamlara gideriz. Avşin'in doğum gününü kutlayacağız" deyip yatak odasına çıktı ütüyü prize takıp gardıroptan kocasının gömleğini çıkarıp ütü masasına yerleştirdi. Ferman arkadan sarılıp karısının boynunu öptü "Ne güzel kokuyorsun" diye fısıldayıp başını boynuna gömüp kokusunu içine çekmeye devam etti. "İşteyken hep seni düşünüyorum Rojin." Kocasının sakalları gıdıklanmasına sebep oldu. Kendini ona çevirip sakallarını okşayıp "Nasıl düşünüyorsun?" diye sordu kaşları havalanırken. Ferman'ın çapkın gülüşü, ona nasıl düşündüğünü anlatıyordu. Birdenbire havalanınca refleks olarak bacaklarını Ferman'ın beline kuvvetle sardı. "Geceki halini düşünüyorum tatlı tatlı inlemelerini, yatakta hakimiyeti üstüne alışını" Rojin daha fazla kızardı. "Deme öyle utanıyorum" "Kocandan mı? Biz tam yedi yıllık evliyiz Rojin." "Olsun yine de utanıyorum işte. Geceki halimi hatırlatmasan olmuyor mu yani?" ters ters baktı. Yatağa oturduklarında boynunu yumuşak bir şekilde öpen kocasını kendinden uzaklaştırıp "Ferman bak geç kalacağız. Ütü yanacak şimdi." "Böyle konuşmam hoşuna gidiyor ama" diye fısıldadı kulağına. Elleri bacaklarında gezindi. Karısının tebessüm eden dudaklarını öptü. Kapı gürültüyle çaldı. "Anne! anne" Çocukları okuldan gelmişti. Rojin suratı asılan kocasına bakıp güldü. Yanaklarını öpüp "Git kapıyı aç bende gömleğini ütüleyim." dedi sırıtırken. Ferman odadan çıkarken, "Bende seni özledim. Geceyi iple çekeceğim" dedi muzipçe. Şilan'la Dilaver eve girdiler. "Çok acıktım" dedi Dilaver annesine. "Dedenlerde yiyeceğiz yemeği." dedi Rojin oğluna. "Avşin'in doğum gününü de kutlayacağız" Şilan "Ben üzerimi değiştirip Helin teyzeme gideceğim saçlarımı o yapsın." dedi. ~~~~ "Yemeği evde yeseydik ya anne. Çok açım" Sevda dönüp kızına baktı "Kızım yemeğe davet ettiler diyorum. Hadi git giyin." "Ben gelmesem olmaz mı?" "Olmaz. Baban aşağıda bekliyor bizi acele et biraz." Eda canı sıkkın bir halde gardırobu açıp kıyafetlerine göz gezdirdi. Şeritli mavi beyaz renkli, kolsuz, geniş bacaklı dizlerinin biraz altında olan tulumu aldı. Perdeleri çekip üstündekileri çıkardı. Acele bir şekilde giyindi. Aynanın karşısına geçip topuzunu açıp bakır saçlarını açık bıraktı. Evden çıkarken beyaz sandaletlerini geçirdi ayaklarına. "Maşallah kızıma." Babasının sözlerine gülümsedi "Güzel olmuş muyum?" diye sordu Eda. Tahir kızının başını şefkatle okşadı "Sen hep güzelsin kızım." Birlikte yürümeye başladılar. Kapının önünde motoru görünce Miran'ın da evde olduğunu anladı Eda. Kalbi olduğundan daha hızlı çarpmaya başladı. Kapıdan geçtiklerinde, "Hoş geldiniz" dedi Behram Tahir'in elini sıkıp. Eda annesiyle birlikte kadınların yanına gitti. "Bizim kızlar eve geçtiler istersen sende yanlarına git kızım" dedi Asmin Eda'ya. Eda kalkıp eve gitmeye başladı. Bildirim sesi gelince telefonu çıkarıp arkadaşıyla mesajlaşıp yürürken sert bir şeye çarptı. Başını kaldırdığında Miran'ı gördü. Ayran dolu sürahiyi havada tutuyordu. "Aman deyim üstüme dökme" Eda güldü. Çenesindeki minik gamze ortaya çıktı. "Gamzen ne güzel." dedi Miran parmağıyla dokunmak istedi. Eda'nın saçları gibi yüzünün de kızıllaşmaya başladığını görüp "Bizim kızlar yukarıda" dedi. Eda ses etmeden merdivenleri çıktı. Kızların hepsi birazdan kurulacak sofranın hazırlığını yapıyorlardı. "Gel yardım et bize." dedi Rima gülümseyip "Salataları servis tabağına doldurur musun?" "Tabi" deyip tezgaha yaklaştı Eda. "Çiçek gibi olmuşsun." dedi Rima Eda'ya. "Teşekkür ederim." dedi Eda. "Hepiniz düğüne gider gibi giyinmişsiniz." diye kahkaha attı Janya "Hele Rima yengemle Sevim yengem bu altınlar ne böyle." kahkahasını sürdürdü. "Fotoğrafta görünsün diye. Hem sen anlamazsın bunlar hep anı kalacak." dedi Sevim. "Ayrıca sende üstüne güzel bir şey geçirsen iyi edersin." Janya gülüp kendine baktı buz mavisi kot pantolon ve üstüne beyaz gömlek giymişti. "Ay yok yenge ben öyle iyiyim sade olmak en iyisi." dedi sırıtıp. "Evlenince senide göreceğiz. Ben bekarken elbiselerden nefret ederdim ama bak şimdi her gün elbise giyiyorum hem de severek." dedi Sevim. "Evlilik insanı o kadar değiştiriyor mu?" diye araya girdi Eda. "Çok değişiyorsun. Mesela bekarken yapabildiğim tek şey yumurta haşlamaktı. Şimdiyse bütün yemekleri yapabiliyorum. Eskiden dünya edebiyatını okurdum şimdi çocuklarıma hikayeler okuyorum. Altın sevmezdim şimdi seviyorum. Eskiden düğün ya da özel günlerde Janya gibi pantolon gömlek giyiyordum ama artık neredeyse sevmiyorum bunları." dedi Sevim gülümseyip. "Vay be." "Öyle işte." "Peki romantizm? Evlenince aşkın bittiği doğru mu?" diye araya girdi Helin. "Ne münasebet canım. Aşk yoksa evlilik ilerlemez zaten. Bazılarından duyuyorum mesela şey diyorlar çocuklarım için katlanıyorum. Ama bilmiyorlar ki kendileriyle birlikte çocukların hayatlarını karartıyorlar." "Çocuk içinde olsa katlanılmaz mı bazı şeylere?" diye sordu Helin. "Bak canım bir anne mutluysa mutluluğu çocuklarına yansır. Eğer mutsuzsa mutsuzluğunu çocuklarına bulaştırır. Önce kadın sonra anne oluyoruz. Kadınlarında bir canı var." dedi Sevim. Yemekten sonra pembe renkli üzerinde iyi ki doğdun Avşin yazan pastanın üzerine bir mum batırıp yıldız saçanları yakıp masaya doğru yürüdü Rojin. Simal , Renas ve Avşin masada oturmuştu. Hep birlikte "İyi doğdun Avşin!" demeye başladılar. Avşin bebek babasının kucağında ellerini birbirine vurmaya başladı sevinçle "Üfle kızım." dedi Renas. Avşin bebek "Anne" deyip gülümsedi hep birlikte fotoğraf çektirdiler. "İnşallah hep mutlu olursun kızım." dedi Simal kızının başını öpüp. Doktorlar hamile kalman imkansız demişlerdi şimdiyse kızının doğum gününü kutluyordu. Avşin, anne babasının mucizesiydi. Bölüm sonu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD