Handan' ın anlatımı...
Nevin sabah bir işi olduğunu söylemişti. Bende evime döndüm. Dönerken yardımcımı aramış, bugün gelip gelemeyeceğini sormuştum. Hafta sonu olduğu için dolu olduğunu ama acilse kızını gönderebileceğini söyledi. Kızını tanıyordum. Lise öğrencisiydi. Fırsat buldukça annesine yardıma geliyordu. Aklı başında bir kızdı. Bir müvekkilimin okulunda burslu okuyordu. Ona burs verdiğimden ne onun ne de annesinin haberi yoktu. İlk zamanlar hata mı yaptım diye düşünmüştüm. Zengin çocukları ona pek iyi davranmamıştı. Ama çizgisini hiç bozmayınca yavaş yavaş kabullenmeye başladılar. Şimdi durum iyiydi. Gerçekten güzel ve zeki bir kızdı Sevil. Hiç sevilmemiş annesi, kaderi ona benzemesin diye koymuştu Sevil adını. Zaten sadece salon temizlenecekti. Çok giren olmuştu. Üstelik her yerde cam kırıkları vardı. Uzun sürmeyeceği ve derslerini aksatmayacağı için kabul ettim. Ardından camcıyı aradım. Hemen gelip ölçüyü aldılar.
Önce Sevil, sonra Nevin geldi. Sevil hemen işe koyuldu. Bende ona yardım ediyordum ama Nevin benimle konuşması gerektiğini söyledi. İlk kez karşımda bu kadar tereddüt ediyordu. Sanki şimdi söylemezse bir daha söylemeyecekmiş gibi hissettiğim için Sevil' i yalnız bıraktım ve Nevin' le mutfağa geçtik. Nevin önce zarftan bahsetti. Ardından Emniyet Müdürlüğüne gitmesinden. İşime karışması hoşuma gitmedi ama onun yerinde olsam ben ne yapardım diye düşündüm. Sanırım bende aynı şeyi yapardım.
Nevin' e kendime ve Sevil' e kahve yaptım. Nevin ifade vermemi istiyordu. Daha da kötüsü yalan beyanda bulunduğum ortaya çıktı. Kahvesini götürmek için Sevil' in yanına gittiğimde bir süre ona baktım. İşe dalmıştı. Levent' in öldürdüğü kızla aynı yaştaydı. O kızın annesi Levent' in şirketinde çalışıyordu. Okul çıkışı bazen annesinin yanına gidiyordu ve bu sayede görmüştü Levent' i. Altında son model arabası, onlarca çalışanı olan bir şirketi ve karizmatik bir yüzü olan Levent tabi ki kızın ilgisini çekmiş, ona hayranlık duymaya başlamıştı. Daha 17' sinde bir kız için bunlar son derece normaldi. O kızın yerinde Sevil ' de olabilirdi. Yaşları müsaitti böyle hayaller kurmaya, zengin erkek fakir kızın masalsı aşkına inanmaya.
Levent kızın ilgisini fark etmişti. Kızla sosyal medyada konuşmuş evine davet etmişti. Evine geldiğinde ona hap vermiş ve birlikte olmuştu. Kız kendine geldiğinde ağlamaya başlamış, Levent onu bunların sevgililer arasında normal olduğunu söyleyerek susturmuş. Kız bunu yakın arkadaşına anlatmış. Evlilik hayalleri kuruyordu. Ne kadar masumdu. Nasılda inanmıştı. Levent' e her şeye rağmen güveniyordu. Levent kıza hediyeler alıyordu. Şımartıyordu. Sonra bir gün Levent' in aldığı kolyeyi annesi gördüğünde kadın kızına bir tokat atmış. Kız o gece evi terk edip, ertesi gün döverek öldürmüş bir halde belediye çöplüğüne atılmış olarak bulundu. Arkadaşına en son annesinin onu ve aşklarını anlamadığını, Levent' e gittiğini bir an önce evlenmeleri gerektiğini söyleyeceğini yazmış. Ama şahitlere göre Levent kızı hiç görmemişti. Kalabalık bir arkadaş grubu ile birlikte arkadaşının evindeydi. Herkes şahitti. Bir sürü şahit.
Sevil birden " Handan Abla. Bir şey mi oldu? " diye seslenince düşüncelerden sıyrıldım.
"Ben sana kahve getirmiştim. "
Yanıma gelip kahveyi aldı.
"Teşekkür ederim. Ama sen iyi misin? Kaç kez seslendim. Duymadın."
Saçlarını okşadım.
"İyiyim güzelim. Ben sadece dalmışım. " dedikten sonra mutfağa döndüm. Nevin' e gidip ifade vereceğimi ama ceza olarak Sevil' e yardım etmesini söyledim. Bunun şaka olduğunu tabi ki biliyordu. Sevil' in dersleri vardı ve işinin uzun sürmesini istemiyordum. Eğer ifade işini çıkarmasaydı başıma ben yardım edecektim. Nevin gülümseyerek; "Cezamsa öderim, kaderimse çekerim. " dedi. "İçin rahat olsun. Yardım ederim ben ona. " dediğinde bende içim rahat hazırlanıp çıktım. Ben çıkarken camcılar gelmişti. Nevin yine "Ben hallederim. " dedi. Bende Emniyet Müdürlüğüne gittim.
....
Nevin' in dediği gibi Nazmi Uzun' u bulmuştum. Bunlar yedi gün yirmi dört saat mi çalışıyordu? Gerçi bizim işte belli bir saatte bitiyor gibi görünsede adalet mesaisi asla bitmeyen bir alandı.
"Hoşgeldiniz Handan Hanım. Sizi sorgu odasına alalım. "
"Yabancılık hissetmem en azından." deyip zaten yerini bildiğim için yürümeye başladım. Evet avukat odaları da vardı ama sorgularda da bulunduğum için alışıktım. Bana bir şey isteyip istemediğimi sordu. Gerek olmadığını söylediğimde kendine kahve almak için gitti. Bir kaç dakika sonra geldi. Bana suçlu muamelesi mi yapıyordu? Suçlular kasten bekletilirdi. Bu tahta sandalye son derece rahatsızdı. Genelde ayakta durmaya alışıktım ama bu kez konsepte uygun olması açısından oturdum. Bekletmek suçluların gerilmesini sağlardı. Bende ayakta gezinerek gergin bir suçlu izlenimi vermek istemedim. Neyse ki sonunda elinde bir kahve ve bir bardak su ile geldi. Suyu benim önüme koydu.
O sırada evime gelen izbandutta içeri girdi. Kapıyı kapattı. Kapıya yaslanıp kollarını birbirine bağladı. Söyleyeceğin her şeye kapalıyım, seni sadece izleyeceğim mesajı veriyordu. Nazmi konuşmaya başladı.
"Neden yalan ifade verdiniz? "
"Yalan ifade verdiğimi kim söyledi?"
"Handan Hanım. Buraya neden çağırıldığınızı bildiğinizi varsayıyorum. "
"Neden çağırıldığımı biliyorum. Ama sizde neden geldiğimi bilin. Buraya kendi isteğimle gelmeseydim beni sorgulayamazdınız. Ben bir ağır ceza avukatıyım ve elinizde beni sorgulamak için herhangi bir izin göremiyorum. "
Öylece sorguya alınabilecek biri değildim ben. Kapıya yaslanan izbandut bize doğru yürüdü. Ellerini masaya koydu. Bana değil masaya bakarak konuştu.
"Siz buraya oyun oynamaya geldiniz sanırım Avukat Hanım. Ama burası oyun parkı değil. Doğru, ifade vermek zorunda değilsiniz. Ama bu hakkınızın sadece müvekkiliniz ile ilgili konularda olduğunu eminim sizde biliyorsunuz. Sizinle ilgili bir konu olduğunda her vatandaş gibi sizde ifade vermek zorundasınız."
"Siz bana yasa mı öğretiyorsunuz Polis Bey?"
O bana adımı bildiği halde Avukat Hanım diyorsa, ben adını bilmediğim birine rahatlıkla mesleğiyle hitap edebilirim. Ki genelde Avukat Hanım denmesinden hoşlanmam. Yıllarımı bu mesleğe harcamış ve tanınan bir avukat olmuştum. Bunun karşılığında en azından adımla hitap edilmesini hak ettiğimi düşünüyorum.
"Ne haddimize Avukat Hanım. "
"Handan. Sizinde bildiğiniz gibi adım Handan. Ama avukat demeyi çok seviyorsanız Ağır Ceza Avukatı Handan Saner diyebilirsiniz Polis Bey . "
"Fazla uzun. Sizin boşa vaktiniz olabilir ama benim yok. Şimdi ifade verecek misiniz? Yoksa vermeyecek misiniz?"
Bu adam sinirimi bozuyordu. Daha fazla kalmak istemedim. Zaten bir sonuç çıkmayacaktı. Resmen boşuna zaman kaybedip bir de sinir bozuyordum.
"Müvekkilimin çıkarlarını korumak adına ifade vermeyi reddediyorum. "
Bu kez Nazmi konuştu.
"Eski müvekkiliniz Handan Hanım. Davadan azlinizi istediğinizi biliyoruz."
"15 gün sürem dolmadığı için hala müvekkilim. Dediğim gibi ifade vermeyi reddediyorum. "
İzbandut masadan az önce çektiği ellerini bu kez daha sert bir şekilde koydu.
"Kaşenizi arttırmak için her şeyi yaparsınız değil mi? Gencecik bir kız öldü ve bu sizin umrunuzda bile değil. Hatta para o kadar gözünüzü kör etmiş ki kendi canınızın tehlikede olduğunun farkında bile değilsiniz. Adalet sizin para kazanma aracınız değildir. Size rağmen sizi bile korur. Hak etmeseniz de. "
Yerimden kalkıp masanın diğer yanına izbandutun tam karşısına geçtim. Onun ellerinden biraz uzağa ellerimi koyup gözlerinin içine baktım.
"Bakın Polis Bey. Benim hakkımda önyargılı olduğunuz kesin. "
Konuşmamı tamamlamama izin vermedi.
"Polis Bey değil. Cinayet Büro Başkomiseri Yılmaz Kara. Bir dahaki karşılaşmamız cesedinizin başında olabileceği için bende kendimi fırsat varken tanıtayım. Sizi hangi çöplükte buluruz bilmiyorum ama o müvekkilinizin az bir ceza ile kurtulmasına asla izin vermeyeceğim. Bunu aklınıza sokun. "
Cinayet Büro mu demişti o? Peki neden benim evime gelmişti? Tabi ki bu işin peşini bırakmadığı için. Adam ne kadar sinir bir tip olsa da bu davaya böyle bir polisin bakması iyi haberdi. O Levent' in ceza almasını en az onun kadar istiyordum. Ama bunu ona söylemeye niyetim yok.