When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
"Sen her gün konuşuyorsun.” dedim tekrar, sesim biraz daha sertleşmişti. “Bana gelince mi güvenli olmuyor? Sonuçta senin telefonundan aradım, adamı aramadım ki! Sadece Nevin, ofisten haber almak istedim.” Yılmaz gözlerini kısarak, sesi buz gibi soğuk bir tonda konuştu, "Benim her konuşmam kontrollü, ne konuştuğumu biliyorum. Aradığım yerde kişi de belli. Dinlemek yürek ister. Senin aniden arayıp sorular sormanın ne gibi bir tehlike yaratabileceğini anlamıyor musun?” dedi. Kelimeleri adeta kılıç gibi, vurucu bir şekildeydi. Ama ben de altta kalamazdım. "Yılmaz, sen her gün konuşuyorsun. Benim de bir hayatım var, merak ettiğim insanlar var. Sadece bir arama bu. Ne abartıyorsun böyle?" Yılmaz derin bir nefes aldı, sinirini belli etmemek için kendini zor tutar gibiydi. "Handan, bu bir oyun