Melisa ' dan.
Hastaneden nefret ediyorum! Her yer bembeyaz!
Yataklar, çarşaflar, üzerimdeki örtü, duvarlar, hatta bana giydirdikleri dandik hastane kıyafeti bile bembeyaz!
Gözlerimi açtığım an yataktan kendimi yere atmadımsa kollarını bana saran Selim yüzündendir. Sımsıkı belime sarılmış, küçük hastane yatağının bir köşesine iki büklüm uzanmış Selim'i görmemle bu küçük çaplı intihar girişimimden vazgeçtim. İntihar mı dedim, elli santim yükseklikten yere kapaklanmak ne kadar intihar olursa artık. Selim başını boynuma gömmüş sımsıkı sarılmıştı yine. Kokusu ağır dezenfektan, çamaşır suyu ve ilaç kokularına rağmen azımsanmayacak kadar sarmıştı her yanımı. Hafifçe kendimi yokladım. Kramplar yok, mide bulantısı yok, hafifçe kımıldandım gayet enerjik hissediyorum! Sonunda iyi başlayan bir gün bugün hastaneden çıkarım ben, doktor izin verse de vermese de!
Selim'e doğru döndüm, hâlâ aynı pozisyonda uyuyordu. Bir eli yanağının altında, yan dönmüş, sırtı hafif kambur, bacaklarını kendisine doğru çekmiş... Yataktan çıkmaya çalışsam uyanırdı kesin. Uykusu ağır ama ufak bir inlememde gözleri hemen açılıyor. Sessizce onu incelemeye başladım. Biz Selim’le hiç doğru düzgün yalnız kalmamıştık. Tamam birlikte bayağı zaman geçirdik ama kaliteli zaman geçiremedik. Ya ben hastaydım, kusuyordum ya da onun bir işi oluyordu. Birbirimize hiç zaman ayıramamıştık. Yüzünü incelemeye başladım. Hafifçe çatılmış kaşları uyurken bile düzelmezken benim hoşuma gidiyordu. Selim'i Selim yapan şeylerden biriydi bence bu çatık kaşlar. Saçlarına dokunma isteğimi bastırıp elimi saçlarında gezdirmeye başladım. Saçları ellerimin altında kayarken yavaşça, yüzünde iki gündür kesmediği sakalı ile daha sevimli olan yüzüne eğildim. Ellerim bu kez yanağını, gözlerini, burnunu keşfetmeye çıkmışlardı. Yüzünden boynuna, göğsüne, kollarına kadar yavaş yavaş keşfe çıktım. Yakışıklılığı beni cezbetse de ben onun bana bakışını dokunuşunu seviyordum. Beni sahiplenmesini, korumasını, sarılışını, kucaklayışını seviyordum. Hele öpücüklerini!
Yüzünü okşarken parmaklarım öpücüklerini hatırlamamla dudaklarına kaymıştı. Dudaklarında gezdirdiğim parmaklarımı izlerken Selim'in beni öptüğünü düşündüm. Genelde ben onu öpmek gibi bir girişimde bulunmuyordum. Ciddi olmak gerekirse öpüşürken yalnız olduğumuzda özellikle çok fazla utanmıyordum. Utansam bile onunla öpüşürken yaşadığım hisler, o anki utanma hissime daha baskın geliyordu. Beni öpmeyi bıraktığı zaman yaptıklarımız aklıma gelince utanmaya başlıyordum!
Dudaklarına doğru iyice eğilirken hâlâ öpüp öpmeme konusunda kararsızdım.
Hafifçe kımıldasam değecek mesafede bekliyordu dudaklarım. Son bir nefes alıp tam öpecekken Selim uykusunda hafifçe kımıldanıp uzaklaştı. Çok sinir olmuştum. Bu kez az öncekinden kararlı bir şekilde yüzüne eğilirken Selim uykusunda tamamen sırt üstü dönüp biraz daha uzaklaştı benden. Yatakta benden açılan boşluğa iyice yayılırken benim durabileceğim pek az bir boşluk kalmıştı. Bende bir bacağımı Selim'in diğer tarafına aşırıp ellerimi başının iki yanında yastığa koyarak yüzüne eğildim yine. Bu kez kesin öpecektim, kaçışı yoktu! Eğilip hafifçe öperken dudaklarının aralanmasıyla gözlerine baktım. Hâlâ kapalıydı. Uyandığını belirten hiçbir tepki vermemişti. Öpmeye devam ettim. Öperken onun beni nasıl öptüğünü düşünüyordum. Gözlerimi kapatıp kendimi, beline ağırlığımı vermeden oturdum ve öpmeye devam ettim. Öperken beni nasıl öptüğünü, neler yaptığını düşünüp aynısını ben de ona yapmaya çalışıyordum. Bir süre sonra kendimi iyice kaptırıp ne yaptığımı bile fark edemez oldum. Sadece ona dokunmak onu hissetmek istiyordum. Hareketlerimi kontrol edemez olmuştum. Selim'in belimden tutup beni kendine çekmesiyle küçük bir inleme kaçtı ağzımdan. Kendi sesim bana bile yabancı gelirken gözlerimi araladım. Selim hangi ara uyanıp benimle yer değişmişti? Bacaklarımın arasında bacakları, göğsü göğsüme yaslanmış, bir eliyle sıkıca belimden kendine beni çeken Selim'i fark etmemle şaşkınlıktan öpüşmeyi bıraktım. Hayatımda bu kadar hızlı nefes aldığımı hatırlamıyorum.
Dudaklarını bıraktığımda Selim boynuma doğru inerken ağzımdan çıkan ikinci inlememe de engel olamamıştım. Yakamı hafifçe aşağı doğru sıyırıp dudaklarını sutyenimden taşan göğsüme değirdiğinde tekrar gözlerimi kapadım. Bir öksürük sesiyle Selim üzerimden çekilip yakamı kapatırken ben toparlanmayı akıl edemeyecek kadar dağılmış durumdaydım.
Mustafa, Melih, Mine, Oğuz, Selim'in annesi ve babası yanlarında hemşire ve doktor...! Hepsi kapıda gitmekle kalmak arasındaki ince çizgide donmuş bize bakıyorlar! Hayatımda hiç bu kadar utandığımı hatırlamıyorum.
Mustafa piçi arsız arsız sırıtırken Melih gözlerini duvarda bir noktaya sabitlemiş, Mine, Melih'in göğsüne başını yaslamış yerdeki bir noktayı inceliyor, Ethem amca ve eşi nereye bakacağını şaşırmış gibi biz hariç odadaki her yere göz gezdiriyor, hemşire kıkırdarken doktor gözlerini Selim'e dikmiş bakıyordu!
Gözlerimi açmamak üzere sımsıkı kapatırken Selim kapıdakileri umursamadan alnıma bir öpücük yerleştirdi. “Beni her gün böyle uyandıracaksan nikah tarihini öne alsak iyi olur,” dedi kulağıma doğru eğilerek. Ben cevap vermeden doğrulup kapıdaki herkesi de önüne katarak odadan çıktı. Dışarıdan doktorun bugün artık eve gidebileceğimi söylemesi üzerine üzerimden kayan örtüyü tamamen kafama çektim.
Bir süre sonra odaya giren Selim tekrar yanıma uzanıp örtüyü açmaya çalıştı ama ben sımsıkı tutuğum için hemen vazgeçti. Tam rahat bir nefes almışken Selim çarşafın kenarından tutup üzerimden çekmek yerine çarşafın altına girdi.
Yüzünde ciddi bir ifade vardı. Neden bu kadar somurttuğunu anlamadığım için benim de yüzüm düştü. Gözlerimi kapatırken yanağımdan süzülen damlaya lanet ediyordum. Selim'in dudaklarını yanağımda damlanın üzerinde hissettiğimde şaşkınlıkla gözlerimi açtım.
“Babamdan emir var sevgilim!” dediğinde akmaya can atan damlalar artık beni dinlemez olmuştu. Ardı ardına yanağımdan süzülürken içimden kesin “o arsız kızı bırak,” demiştir diye düşünüyordum. Selim'in dediklerini duyunca gözyaşlarım bile şaşkınlıktan akmayı kesmişti.
“Bu pazar evleniyoruz! Babam topuklarıma sıkacak yoksa aşkım!” demesiyle gülümseyip kollarımı boynuna doladım. Dudaklarımı yüzündeki her noktaya ufak ufak değdirip gülüyordum. En sonunda Selim dudaklarıma kısa ve derin bir öpücük bırakıp çekildi hızlıca.
“Bir an önce buradan çıkıp evimize gitsek fena olmayacak!” dediğinde sadece başımı sallamakla yetinmiştim. Beni kucağına alıp odadan çıkarırken başımı omzuna yaslayıp burnumu da boynundaki o mis kokan noktaya gömdüm.
Selim daha bir sarılıp kapıda bekleyen adamlardan birine “siz çıkış işlemlerini halledin, odadakileri de biri alıp yarın eve getirsin,” diyerek yürümeye devam etti. Üzerimdeki hastane kıyafetlerini hatırlayıp yüzümü daha çok Selim'e çevirdim. Utancım her saniye artarken Selim'in gözleri ile buluştuğunda, yanaklarıma bakıp sırıttığını gördüm. Yanaklarımla ilgili bir durum vardı ama ben çözememiştim. Öyle yüzümde gamze, ben falan da yoktu ama Selim yine de seviyor görünüyordu. Ben de hafifçe gülümserken Selim beni arabanın arka koltuğuna bırakınca alınmış bir şekilde baktım ona.
Bakışlarımı görünce “zincirleme kazaya sebep olmak istemeyiz değil mi bu üzerindekilerle,” dediğinde hak verdim ve koltukta benim için koyduğu yastığa başımı koyarak uzandım. Eve kadar kestirsem fena olmazdı doğrusu.